Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2005 19 yıl Keşke... Teypte eski bir Cohen şarkısı: “Yolumu gözleyen bir kadını terk ettim / karşılaştık bir süre sonra / ‘Gözlerinin feri sönmüş’ dedi bana: / ‘Aşkım, ne oldu sana?’/ Böyle gerçeği söyleyince / ben de doğru söylemeye çalıştım ona / ‘Senin güzelliğine ne olduysa’ dedim,/ ‘benim gözlerime de o oldu’. * * * 8-10 dizeye sıkışmış hazin bir aşk hikayesi… Buruk; kırılmış oyuncaklar kadar… Ve yenik; “keşke”li cümleler gibi… Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz onca ıskalamışsınızdır hayatı… Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, “keşke”, onun güzüne denk gelir. Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç… Mağlubiyetin takısıdır “keşke”... Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır. Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, gözyumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir. Feri sönmüş bir çift gözde ya da yitip gitmiş bir güzelliğin ardından iç çekişte… “Yolunu gözlemeseydim”, “öyle demeseydim”, “terk edip gitmeseydim”, “en güzel yıllarımı vermeseydim” diye diye sızlanır gider. * * * “Keşke”nin panzehiri “İyi ki”dir. İlki ne kadar pısırıksa, ikinci o denli yiğittir. “Keşke”, çoğunlukla bir “ahh”la kopup gelir ciğerden… esefler, hayıflanmalar, yerinmeler sürükler peşinden… “İyi ki” ise, muzaffer bir “ohh”la büyür; cüretiyle öğünür. “Keşke”li cümlelerde nasıl yaşanmamışlığın, yarım kalmışlığın o ezik tuzu kuruluğu varsa, “iyi ki”lilerde de göze alabilmişliğin, riske girebilmişliğin, tadına varabilmişliğin mağrur yaraları kanar. Okulu hiç kırmamışsınızdır, sinemada öpüşmemişsinizdir; dokundurtmamışsınızdır kendinize, bir kez olsun gemileri yakmamışsınızdır. Konuşmanız gerektiğinde susmuş, koşacağınız zaman durmuş, sarılacağınız yerde kopmuşsunuzdur. Bir insana, bir işe, bir davaya ömrünüzü adamışsınızdır. O insanın, o işin, o davanın, bunu hak etmediğini sezmenin hayal kırıklığındadır “keşke”... “Şimdiki aklım olsaydı” dövünmesindedir. Geriye dönüp baktığınızda, ayıplara, yasaklara, korkulara, tabulara feda edilmiş, “Ne derler” e kurban verilmiş, son kullanma tarihi geçmiş bir yığın haz, bilinçaltından el sallar. “Keşke” cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır. “İyi ki” öyle mi ya…! Onda, yara bere içinde de olsa, yana yana, ama doyasıya yaşamış olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırır. * * * “İyi ki”lerinizi toplayın bugün ve “keşke”lerinizden çıkartın. Fazlaysa kardasınız demektir. Aldırmayın yüreğinizdeki kramplara, mahzun hatıralara… Rüzgarlarla koştunuz ya… “Keşke”leriniz, “İyi ki”lerden çoksa… Telafi için elinizi çabuk tutun. Tutun ki, yolunuzu gözlerken terk ettiğinizle bir gün yeniden karşılaştığınızda siz susarken, feri sönen gözleriniz “keşke” diye nemlenmesin...
Gönderi tarihi: 1 Aralık , 2005 19 yıl Tutun ki, yolunuzu gözlerken terk ettiğinizle bir gün yeniden karşılaştığınızda siz susarken, feri sönen gözleriniz “keşke” diye nemlenmesin... çok güzel bir yazı KEŞKE hayat bu kadar basit olsaydı dimi ama.......
Gönderi tarihi: 1 Aralık , 2005 19 yıl HAyat Çok basit keşke insanlar hayatı bu kadar zorlaştırmasa....
Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2005 19 yıl Aç Gözlerini En sevdiğin elbiseni giydim Bu gece kokunu sürdüm Solgun yüzünü okşadım Sessizce saçlarından öptüm Yazdığın mektupları okudum Kana kana su içer gibi Plaklarını çaldım ah! En çok o şarkıda özledim seni. Issızlık kapıyı çaldı, açmaya korktum gece yarısı Şehir uykuya daldı, baktım dışarıya katran karası Rüzgar telaşla kokunu getirdi bana aldım koynuma Buseni hafızamdan koparıp iliştirdim dudaklarıma Üşüdüm karanlıkta Tenine dokundum hissetsin diye Aç gözlerini Erguvanlarına su verdim İçerken benimle konuştular Yastığını okşadım, kokladım Anılar uçuştular Soluğun saçlarımı yaladı sanki yine bir meltem gibi Teninin kokusu karıştı kokuma Yakıştılar Boğuldum karanlıkta Yanı başımdasın benden çok uzaklarda Ellerimi tut dokun bana Aç gözlerini. Attım kendimi caddelere Yeşil ceketin sardı beni Yürüdüm üstüne karanlığın korkusuz Tuttum ellerini. Can Dündar
Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 19 yıl şu anda keşkelerimin fazla olmasından dolayı içim buruk.umarım yaşlandığımda iyi ki lerim artar
Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2005 19 yıl ESKİDEN Çember çevrilir, Su musluktan içilir, Ağaçlara tırmanılırdı. Bebekler bezden, silahlar tahtadan, Resimler kömür karasından yapılırdı. Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin İsimleri konulur Saatli maarif okunurdu Komşuda pişen, bize de düşer Bizde pişen komşuya düşerdi Geceler ayaz, sokaklar karanlık, Yıldızlar parlak olurdu Turşu, salça, mantı evde yapılır Karpuz kuyuda soğutulurdu Erik ağacının çiçeği pencere camımıza yaslanır Güz yaprakları bahçemize düşerdi Kardan adam yapılır, evlerde soba yakılır Kış gecelerinde masal anlatılırdı Merdiven çıkılır, aidat ödenmez, yönetici seçilmezdi Evler badanalı, sokaklar lambasız Mahalleler bekçili olurdu Ajans radyodan dinlenir Çizgili roman okunur Defterlere kenar süsü yapılırdı Hayat, arkası yarın gibiydi Kesintisizdi Her gün yaşanacak bir şey vardı Herkes kendi düşünü kurar Kendi hayatını oynardı Şimdi Hayat tek perdelik bir oyun Stand-up bir yalnızlık gibi Şimdi Herkes Yoğun Yorgun Ve Tek başına Can DÜNDAR
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için şimdi oturum açın.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.