Gönderi tarihi: 2 Mart , 2007 18 yıl PKK’NIN “ZEHİR” PROVOKASYONU TUTMADI!.. “Abdullah Öcalan’ın Sağlığı ve Cezaevi Koşulları Oldukça İyi!..” Abdullah Öcalan’ın sağlığını ve cezaevi koşullarını bahane ederek, Kürtleri yeniden şiddet ortamına çekmeye ve insani duyguları istismara çalışan PKK’nın, “Abdullah Öcalan’ın zehirlendiği” yönünde iddialarının gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. Avrupa ülkelerinde geçen ay gerçekleştirilen operasyonlar sonrasında güç durumda kalan ve “terör, uyuşturucu, kara para aklama, haraç” suçlamalarıyla çok sayıda örgüt sorumlusu yakalanan ve yargı önüne çıkarılan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “Abdullah Öcalan’ın yeniden yargılanmasına gerek olmadığı” yönündeki kararıyla şok olan paramiliter örgüt PKK’nın, 21 Mart Nevruz öncesinde Batı kamuoyunun dikkatini yeniden Türkiye üzerine çekmek ve örgüt yandaşlarını aktif hale getirebilmek amacıyla, “provokasyon” amaçlı bu tür iddiaları, uluslararası toplum tarafından gerçekçi bulunmuyor. BBC, Amerika’nın Sesi Radyosu, Rus Haber Ajansı Ria Novosti, Fransa’daki “Dernieres Nouvelles d'Alsace” gibi gazetelerde (1-2 Mart 2007) Adalet Bakanlığı’nın konu ile ilgili basın açıklamasına geniş yer verilen haberlerde; 16 Şubat 1999 tarihinden beri İmralı Cezaevi’ndeki Abdullah Öcalan’ın avukatlarının, Roma’da düzenledikleri basın toplantısında ‘müvekkillerinin 6 saç teline yapılan tıbbi inceleme sonuçlarında kronik zehirlenme bulgularına rastlanıldığını’ yönündeki iddiaları gerçeği yansıtmadığı, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’de müebbet hapis cezasına mahkum edilen diğer kişilerin yararlandığı tüm haklardan istifade ettiği, sağlık muayenelerinin düzenli olarak yapıldığı, bugüne kadar ciddi bir sağlık problemi olmadığı, Abdullah Öcalan’ın avukatlarının, Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Öcalan’ın yeniden yargılanmasına gerek olmadığı’ yönündeki kararının ardından, Roma’da böyle bir basın toplantısı düzenlemelerinin, uluslararası ilginin yeniden hükümlünün üzerine çekilebilmesi amacına yönelik olduğuna dikkat çekildi. Bu arada, Abdullah Öcalan’ın saç telinin analizini yaptığı ve “zehirlendiği” yönünde rapor verdiği iddia edilen Fransız Doktor Pascal Kintz, “zehirlenme ve ölümcül hastalık” konusunda net bir bilgi veremeyeceğini belirterek, “Kendisine bir paket içerisinde getirilen 6 adet saç telini incelediğini, ancak bu miktarın ve yapılan analiz sonuçlarının yeterli olmadığını, buradan hareketle vücutta bulunan stronsiyum hakkında fazla bilgi verilemeyeceğini, tamamlayıcı analizlere ihtiyaç olduğunu” vurguladı. Doktor Kintz, elindeki saç telleri ile kesin bir şey söylemenin mümkün olmadığını, Abdullah Öcalan’ın sağlık durumu hakkında net bir bilgi verilebilmesinin ancak kan ve idrar tahlilleri ile mümkün olabileceğini belirtti. Aslında, Abdullah Öcalan’ın, günlük, aylık ve üç aylık periyotlarda doktor heyetleri tarafından düzenli olarak kontrolden geçirildiği ve kontrollerde bugüne kadar ciddi olarak nitelendirilebilecek bir rahatsızlığına rastlanmadığı çeşitli tarihlerde kamuoyuna duyurulmuştu. PKK’nın vekil partisi ve siyasi uzantısı konumundaki Demokratik Toplum Partisi’nin Gençlik Kolları tarafından birkaç ay önce Şanlıurfa’da düzenlenen bir seminerde konuşan Abdullah Öcalan’ın avukatlarından Hatice Korkut, PKK’nın iddialarının aksine, “Abdullah Öcalan’ın sağlık koşullarının oldukça iyi olduğunu, iklim koşullarına bağlı olarak alerjik birtakım problemlerinin bulunduğunu, ancak bunların önemli olmadığını” vurgulayarak, Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşullarına objektif bir biçimde dikkat çekmişti. Cezaevi çalışanlarının hem Abdullah Öcalan’a, hem de ziyaretçilerine ve avukatlara çok iyi davrandıklarını belirten Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Hatice Korkut, Öcalan’ın cezaevi koşulları hakkında ayrıntılı bilgiler vererek, şunları söylemişti; “Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşulları oldukça iyi. Cezaevi görevlileri Öcalan’ı aşağılayıcı hiçbir davranışta bulunmuyorlar ve ziyaretçilere de saygılı davranıyorlar. Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden kardiyolog, dahiliye, psikolog, ortopedi ve diş hekiminden oluşan 5 kişilik uzman doktor heyeti, Abdullah Öcalan’ı ayda 2 kere check-up’tan geçiriyor. Abdullah Öcalan’a iyi davranan doktorlar, onun sağlığı için iyi niyetli olarak ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Abdullah Öcalan, tepeden tırnağa muayene edilerek, kan ve idrar örnekleri alınıyor, röntgeni çekiliyor ve diş tedavisi yapılıyor. Muayene sonunda doktorlar tarafından düzenlenen tutanaklar, Abdullah Öcalan tarafından da memnuniyetle imzalanıyor.” Abdullah Öcalan da, muhtelif tarihlerde avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamalarda (Roj TV, Özgür Politika Gazetesi, Ekim-Kasım 2005, Mart-Eylül 2006) check-up’tan geçtiğini doğrulamış ve fiziki/ruhsal sağlığının iyi olduğunu vurgulayarak, “Fiziki ve ruhi sağlık açısından çok iyiyim. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Ancak kronik anjin, faranjit ve sünizit gibi rahatsızlıklarım sürüyor. Doktorlar ellerinden geleni yapıyorlar” demişti. Abdullah Öcalan’ı İmralı Cezaevi’nde ziyaret eden Avrupa Konseyi heyetlerinin, “mahkumiyet ve cezaevi koşullarının oldukça iyi olduğu” yönündeki raporlarının mevcudiyetine dikkat çeken “Frankfurter Rundscahu” (11.08.2006) ve “Welt Am Sonntag” (06.08.2006) gazetelerinde yayınlanan haberlerde ise; “Avrupa Konseyi heyetleri, çeşitli tarihlerde Abdullah Öcalan’ı cezaevinde ziyaret ettiler. Heyetler, terörist Öcalan’ın mahkumiyet koşullarının iyi olduğunu saptadılar. Avrupa Konseyi heyetleri tarafından hazırlanan raporlarda; ‘Öcalan’ın hücresinin iyi ışıklandırıldığı ve uygun döşendiği, mahkumun yeterince hareket etme olanağının bulunduğu, gazete ve kitap okuyabildiği, radyo dinleyebildiği’ vurgulandı. Ancak tüm açıklamalara rağmen, PKK yönetimi, Öcalan’ın cezaevi koşullarının iyi olmadığı iddiasıyla, ‘şiddeti tırmandırma’ tehdidini sürdürüyor” denilmişti. Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin hapishane, psikiyatri kliniği ve karakollarını “habersiz” ziyaret etme yetkisine sahip olan Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) tarafından açıklanan muhtelif tarihli raporlarda da, “Abdullah Öcalan’ın hiçbir şekilde kötü muamele görmediğine, cezaevi koşullarının iyi olduğuna” dikkat çekilmişti. Geçen yıl Abdullah Öcalan’ı cezaevinde ziyaret eden CPT Genel Sekreteri Trevor Stevens da; “Abdullah Öcalan’ın hücresindeki maddi koşulları oldukça iyi olarak nitelendiriyoruz. Mahkumun sağlık kontrolleri düzenli olarak yapılıyor, her gün gazeteleri okuyabilme imkanı var. Avukatlarıyla periyodik olarak görüşebiliyor. Radyo dinleyebiliyor” demişti. Öte yandan, PKK’nın, Abdullah Öcalan üzerinden yürüttüğü propagandalara tepki gösteren Kürt tandanslı siyasi partilerden HAK-PAR’ın eski Genel Başkanı Abdülmelik Fırat ve selefi Sertaç Bucak ise, çeşitli tarihlerde yaptıkları basın açıklamalarında, Abdullah Öcalan ile ilgili gerçekleri kamuoyuna şöyle aktarmışlardı; “Abdullah Öcalan, tek başına büyük bir adada özel doktor ve yemeklerle çok iyi besleniyor. PKK yönetimi, ‘Başkanın gözü ağrıyor, karnı şişti, balgamı birikti, kilo aldı’ vs. propagandalarla Kürtlerin insancıl ve yurtsever duygularını sömürerek, hayatta kalabilmek için müthiş bir tezgah kurmuştur. Aslında PKK yönetimi ve örgütün ipoteği altındaki Kürt siyasetçilerinin birçoğu, müebbet hapse mahkum edilmiş bir adamla Kürt sorununun çözülemeyeceğini, Abdullah Öcalan’ın Devlet tarafından hiçbir zaman muhatap alınmayacağını çok iyi bilmelerine rağmen bu oyuna alet oluyorlar. PKK, varlığını sürdürebilmek için ömür boyu hapiste kalacak bir adamdan medet umacak kadar aciz bir duruma düşmüştür. Taşeron olarak kullanılan PKK’nın şiddet politikasının, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin zararına olduğunu herkes biliyor. PKK’nın, Abdullah Öcalan’ın sağlık koşulları ile ilgili provokasyon amaçlı söylemlerine karşı Kürtler uyanık olmalılar…” Aslında, “Abdullah Öcalan’ın zehirlendiği” yönündeki provokasyon türü bu tür haberler yeni değil. Hatırlanacağı üzere, PKK propaganda merkezleri Eylül 2006’da “Abdullah Öcalan’ın öldüğünü” iddia ederek, bir süre kamuoyunu meşgul etmişlerdi. Ancak “Yalancıların mumu yatsıya kadar bile yanmadı”, bu defa da yanmayacaktır. Abdullah Öcalan’ın bilinen ve sıradan hastalıklarının ötesinde, ölümcül bir rahatsızlığının bulunmadığı, terör nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olmuş bir hükümlünün haklarını sonuna kadar kullandığı, cezaevi koşullarının en iyi şartlarda olduğu bilinirken, PKK’nın, Öcalan’ın 6 saç telini bahane ederek neden kıyamet koparıyor derseniz… Birincisi; Avrupa ülkelerinin yanı sıra, İran, Suriye ve Türkiye’de gerçekleştirilen operasyonlar sonucunda finansman kaynaklarını (uyuşturucu, insan kaçakçılığı, haraç vb.) ve tabanını büyük oranda kaybeden ve köşeye sıkışan PKK, 21 Mart Nevruz öncesinde uluslararası kamuoyunun dikkatini Türkiye üzerine çekmeye, insani duyguları istismar ederek, örgüt yandaşlarını yeniden şiddet ortamına çekmeye, başta Diyarbakır olmak üzere, bölgede diğer Kürtçü gruplara kaptırdığı liderliği yeniden kazanmaya çalışıyor. İkincisi; bugüne kadar tüm propagandalarının merkezine koyduğu Abdullah Öcalan hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “Abdullah Öcalan’ın yeniden yargılanmasına gerek olmadığı” yönündeki son kararının etkilerini asgariye indirerek, “Abdullah Öcalan” objesini kaybetmemek, insani duyguları istismar ederek kullanmayı sürdürmeyi istiyor. Üçüncüsü ve belki de en önemlisi, Mayıs 2007’de bozacağını ilan ettiği “ateşkes” kararına, Nevruz’da tırmandıracağı şiddet eylemleri ile “haklılık”(!) kazandırarak, var oluşundaki ve özündeki şiddeti Türkiye gündemine yeniden getirerek, Türk turizmini ve ekonomisini baltalamak suretiyle, taşeronluk yaptığı oluşumların gözüne girmeye, onlardan finansman temin etmeye çalışıyor. Rant ve liderlik için önce birbirlerini, daha sonra Abdullah Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan’ı “zehirlemeye” kalkışan Murat Karayılan, Fehman Hüseyin ve Cemil Bayık çetesi, bu defa “Abdullah Öcalan’ın zehirlendiğini” iddia ederek, yolun sonuna gelen örgütü toparlamaya çalışıyorlar. Ancak başta Kürtler olmak üzere, Türkiye ve uluslararası kamuoyu, bu defa da PKK’nın şiddet tuzağına düşmeyecektir. Türkiye’de huzur ve güvenliği güçlendirmenin yolu, duygusal tepkiler, öfkeler, hissi patlamalar, çatışmalar, kutuplaşmalar, itişip kakışmalar değildir. Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve kültürel alanda gelişip güçlenmesidir. Bu da, duygusal patlamalarla değil, gerçekçi yaklaşımlarla mümkün olabilir. Ülkesini seven ve huzur, refah isteyen herkese bir görev düşmektedir: Provokasyonlara karşı sağduyu ve soğukkanlılığı kaybetmemek, tepkilerin hukuk çerçevesinin dışına çıkmaması… Küçük bir uyarı da, son yıllarda Türkiye’nin turizm alanındaki yükselişinden büyük rahatsızlık duyan Avrupa ülkelerindeki bazı seyahat şirketlerinin önyargılı ve tamamen ticari menfaatleri çerçevesinde PKK’nın bu tür iddialarını destekleyen yaklaşımlarına; kör terörün, nerede, ne zaman, kimi vuracağı belli olmaz. Nail Amudi Nail Amudi
Gönderi tarihi: 2 Mart , 2007 18 yıl PKK’NIN “ZEHİR” PROVOKASYONU TUTMADI!..“Abdullah Öcalan’ın Sağlığı ve Cezaevi Koşulları Oldukça İyi!..” Abdullah Öcalan’ın sağlığını ve cezaevi koşullarını bahane ederek, Kürtleri yeniden şiddet ortamına çekmeye ve insani duyguları istismara çalışan PKK’nın, “Abdullah Öcalan’ın zehirlendiği” yönünde iddialarının gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. . . . Küçük bir uyarı da, son yıllarda Türkiye’nin turizm alanındaki yükselişinden büyük rahatsızlık duyan Avrupa ülkelerindeki bazı seyahat şirketlerinin önyargılı ve tamamen ticari menfaatleri çerçevesinde PKK’nın bu tür iddialarını destekleyen yaklaşımlarına; kör terörün, nerede, ne zaman, kimi vuracağı belli olmaz. Nail Amudi Nail Amudi teşekkür ederim ..haberiniz çok güzel .. devamını bekliyorum.. saygılar..
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.