Φ gezgin95 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Bu yazımda biraz evrim kuramı'nın rastlantı yönüne eğilmek istiyorum. Hani o A!T (Akıllı! Tasarım) taraftarlarının, canlıların ve türlerin oluşumunu açıklayamaz dedikleri "rastlantılar". Not: Burada yaşamın oluşması ile ilgilenmiyorum, sadece Evrim mekanizmasına değiniyorum. Yaşamın ilk oluşması hakkındaki yazım daha sonra gelecek. Yorumlarınızda "ilk hücre" konusuna boşuna girmeyin. ---- Evrimleşme sürecinin mekanizması konusunda biraz düşünelim: Bu süreç çok ufak adımlarla ilerler. Örneğin, göz gibi karmaşık bir yapı bile çok ufak adımlarla oluşabilir (2). Arada bir sıçramalar da olur ama genelde bu sıçramaların olması için gerekli öğelerin hazır olması gerekir. Örneğin, merceksiz gözden mercekli göz oluşmadan önce kristalin'in (merceğin) başka bir işlev için, gözden bağımsız geliştiği kanıtlandı (3). Ufak ufak adımlar dedik. Bu nasıl olur? Basit bir kuramsal durum düşünelim. Önemli olan "ufak adımların" evrimdeki önemini belirtmek. Sayılar önemli değil. 1000 nüfuslu bir canlı topluluğu düşünün. Yaşadıkları ortamda yiyecek kısıtlı olduğu için sadece 1000 tanesinin hayatlarını sürdürebilecekleri bir denge olduğunu, ve her yıl 100 yavru yaptıklarını varsayalım., Ortalama hayatları 10 yıl. Doğan yavruların ortalama 1000de birinde bir mütasyon oluyor diyelim. Bunların %99u zararlı, %1 i zararsız veya yararlı olsun. 10 yılda bir mütasyon, 1000 yılda 100 mütasyon eder, 99u zararlı, 1i yararlı veya sadece zararsız. Yararlı mütasyonları taşıyan erkeklerin daha iyi çoğalabildiğini, ve 1 yerine 2 veya daha çok dişiyi dölleyebildiklerini düşünün mesela. 10 nesilde (2,4,8,16...1024), haydi haydi 20 nesilde bu mütasyonlar bütün genlere yayılır, 99 zararlı mütasyon da elenir. 20 nesil 200 yıl eder (20x10). 1000 yıl bol bol yeter. Özet olarak, her 1000 yılda, bir yararlı mütasyon bu canlıların genlerine yerleşiyor, zararlı mütasyonlar eleniyor. 1 milyon yılda genlere yerleşen 1000 yararlı mütasyon yapar bu. 1000 mütasyon yeni bir tür oluşması için yeterli diyelim. Bu sayı çok garip değil: İlk primatlardan lemur'de amino asit sayısı 100bin kadar. %1 lik bir fark yeni bir tür olmasına yeterli (insan-şempanze farkı.) Bu 1000 yararlı mütasyon yavaş yavaş (teker teker, ufak adımlarla) birikiyor. Bu birikmenin olasılığı %100. Akıllı! tasarımcıların bu durumda yaptığı hesap ise şu: Bu 1000 iyi mütasyonun aynı canlıda belirmesinin olasılığı (1/1000)^1000 yani (1/1000...00) (3bin tane sıfır). Hayal bile edilemeyecek kadar küçük bir sayı. A!T taraftarları böylece evrim sürecinde türleşmenin imkansız olduğunu öne sürerler. Biraz düşününce bu sonuca evrim mekanizmasını çarpıtarak (sahtekarlık yaparak) vardıkları apaçık ortaya çıkıyor. Evrim sürecinde türleşmelerin ufak adımlarla gerçekleşme olasılığı %100. ------ A!T taraftarları yararlı mütasyon olamaz da derler. Biyoloji fakültelerinde 3-4 gün süren şöyle bir deneyle yararlı mütasyonların olabildiği kanıtlanır: Bakteriler, besleyici bir ortama öldürücü bir antibiyotik eklenerek "ekilir". Normal durumda hepsi ölür. Arada bir mütasyon sonucu direnç kazananlar olur, onlar yaşar. Bunlar bir de mütasyonları çoğaltan bir morötesi ışığın altına biraz tutulursa, 3-4 gün sonra bakıldığında bir sürü bakterinin çoğalıp bakteri kolonileri oluşturduğu görülür. Bir zaman sonra deney ortamını bu mütasyona uğramış bakteriler kaplar. Bu hayatta kalan bakteriler yararlı bir mütasyon sonucunda ortama uyum sağlamıştır. Mütasyonların çoğu zararlıdır, öldürücüdür (örnek: yüksek dozda morötesi ışıkla ameliyat aletleri sterilize edilir); ama bir kısmı da yararlıdır. Bu örnekte mesela, ortamdaki antibiyotiğin bakteri üzerindeki tesirini azaltır veya yok ederler. Hastahanelerde artık hiçbir antibiyotiğin öldüremediği bakterilerin cirit atması da mütasyonlar sonucu bakterilerin antibiyotiklere direnç kazanmasıdır. ----- Bu düşünceler sonucunda, rastlantı ve doğal seçilim bağdaşımının (kombinezon) bir tasarımcının eserine "benzer" sonuçlar verdiği görülüyor. Ama sadece "benzer". Evrim ufak adımlarla ilerlediği için de başta seçilen özelliklerden geriye dönüş olamıyor. Eğer yanlış bir yolda ilerleniyorsa, yolun çıkmaz olduğu ancak yolun sonunda anlaşılıyor. Omurgalıların gözünün oluşmasında olduğu gibi (1). Organizmalar, evrimleşme yolunda seçtikler yol yanlış ta olsa ilerleyebildikleri kadar iyiye doğru evrimleşmek zorundalar. Evrim, bilinçsiz, nereye gittiğini bilmiyor. Evrim, bilinçsiz, nereye gittiğini bilmez demek, sonucun önceden ne olacağı belli değil demek. Sonucun ne olacağı belli olmasa da daha iyi çoğalan yani daha hızlı, daha iyi gören, daha iyi duyan, daha zeki olana... doğru evrimleşme kaçınılmaz bir süreç. Bu iyiye doğru (daha iyi çoğalabilene doğru) evrim süreci, A!T taraftarlarının uyduruk olasılık hesaplarına dayanarak ileri sürdükleri gibi imkansız değil. İyiye doğru (daha iyi çoğalabilene doğru) evrimleşmenin olasılığı %100, yani kaçınılmaz. Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gerçekten çok güzel bir çalışma olmuş. Kutlarım... Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Sayın gezgin95.. İlk başa, ilk hücre nerede diye sormayın sonra yazacağım demişsin.. Aslında ilk önce hücreyi açıklamalıydın.. DNA yı açıklamalıydın, daha sonra evrim sürecine girmeliydin.. Şu an yazdıkların boşlukta duruyor, yani temel yokken duvarlara geçmişsin.. Buyur bekliyorum ilk hücreyi yazda bari baştan gidelim, ortadan değil.. Birde şu sorumu yanıtla lütfen.. Amacın ne olduğuna karar veren mekanizma nedir.. Yani göz oluşumu başlıyor ama, bu gereklilik niye, amaç neden göz..? Ve gözün nasıl olması gerektiği nereden biliniyor, bunu tayin eden projelendiren şey nedir..? Saygılar.. Alıntı
Φ gezgin95 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Sayın gezgin95..İlk başa, ilk hücre nerede diye sormayın sonra yazacağım demişsin.. Aslında ilk önce hücreyi açıklamalıydın.. DNA yı açıklamalıydın, daha sonra evrim sürecine girmeliydin.. Şu an yazdıkların boşlukta duruyor, yani temel yokken duvarlara geçmişsin.. ..... İlk hücreyi açıklamak çalışma ister, zaman ister. Ciddi bir şeyler sunacağım, merak etmeyin. ("ol" dedi oldu)dan daha tatmin edici olacağını sanıyorum. . Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gözü olan avantaj kazanır, daha çok çoğalır, gözün oluşumunu kontrol eden genler gelecek nesle geçer... Zaten göz oluşumunudan bahsetmiyor muyuz..? "Gözü olan" nereden çıktı şimdi..? Bir gözün olması gerektiği bilgisi nereden ve nasıl gelmiştir.. Bir göz oluştuktan sonra iki göz gerektiği bilgisi, planı, projesi, gerekliği nereden gelmiştir.. Gözden sorna kaş, kiprik vs gerekliği (gözle bağıntılı olarak) nereden gelmiştir.. Saygılar.. Alıntı
Φ gezgin95 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Zaten göz oluşumunudan bahsetmiyor muyuz..?"Gözü olan" nereden çıktı şimdi..? Bir gözün olması gerektiği bilgisi nereden ve nasıl gelmiştir.. Bir göz oluştuktan sonra iki göz gerektiği bilgisi, planı, projesi, gerekliği nereden gelmiştir.. Gözden sorna kaş, kiprik vs gerekliği (gözle bağıntılı olarak) nereden gelmiştir.. Saygılar.. Göz dediğim ışığa duyarlı bölgeler. İlk "göz" ışığa duralı bölgeler olarak oluştu. iris, mercek, kirpik, kaş..... hep iyiye doğru gelişme. Buna Evrim denir. . Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Göz dediğim ışığa duyarlı bölgeler.İlk "göz" ışığa duralı bölgeler olarak oluştu. iris, mercek, kirpik, kaş..... hep iyiye doğru gelişme. Buna Evrim denir. Bu mu gözün oluşum açıklaması.. Işığa duyarlı sadece gözün oluştuğu bölge mi varmış.. Yani önceden orası düzmüş ve ışığa duyarlıymışta, göz mü oluşmuş..? Kendin inandın mı buna..? Saygılar.. Alıntı
Φ gezgin95 Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2007 Bu mu gözün oluşum açıklaması..Işığa duyarlı sadece gözün oluştuğu bölge mi varmış.. Yani önceden orası düzmüş ve ışığa duyarlıymışta, göz mü oluşmuş..? Kendin inandın mı buna..? Saygılar.. Boş yazmıyorum xlark İnançla ilgisi yok. Gözlem, araştırma bunlar. Google'da gezgin "gözün evrimi" yaz, bulursun. . Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2007 Sorularıma cevap verebilir misin.. Işığa duyarlı bölge sadece göz bölgesi mi.. Neden iki göz.. Madem boş yazmıyorum diyorsun.. Buyur açıkla.. Saygılar.. Alıntı
Φ gezgin95 Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2007 Sorularıma cevap verebilir misin..Işığa duyarlı bölge sadece göz bölgesi mi.. Neden iki göz.. Madem boş yazmıyorum diyorsun.. Buyur açıkla.. Saygılar.. Göz, ışığa duyarlı bölgelerden (ışık almaçları) evrimleşmiş. Omurgalılarda 2 göz var, bazı midyelerde yüzlerce göz var, böceklerde bileşik gözler var, örümceklerde 8 göz var, ışık almaçları olan tek hücreliler bile var. .... illa 2 göz olacak diye bir şey yok. . Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2007 İşte bak git gide karmaşıklaşıyor.. Ben sadece iki gözlü olan canlıları sormuştum.. Şimdi onlarca gözü olan canlılara geldik.. Eğer ışığa duyarlı tek yer gözlerin ouştuğu yerse, göz yokken o bölge nasıl bir yapıya sahipti acaba..? Etmi vardı, derimi, yoksa bir yağ tabakası mı..? Lütfen biraz daha detaylı anlatabilir misiniz.. Saygılar.. Alıntı
Φ gezgin95 Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2007 İşte bak git gide karmaşıklaşıyor..Ben sadece iki gözlü olan canlıları sormuştum.. Şimdi onlarca gözü olan canlılara geldik.. Eğer ışığa duyarlı tek yer gözlerin ouştuğu yerse, göz yokken o bölge nasıl bir yapıya sahipti acaba..? Etmi vardı, derimi, yoksa bir yağ tabakası mı..? Lütfen biraz daha detaylı anlatabilir misiniz.. Saygılar.. Bu konuda bilgi sahibi değilim. Ama ilkel göz almaçlarının bir çeşidinin beyinde olduğunu biliyorum. Sinir hücreleri bir mütasyonla ışığa duyarlı hale gelmiş olabilirler. Bu ilkel varlıklar hemen hemen saydam, ışık beyine kadar gidiyor. Önemli bir konu, bu konuyu araştırmayı düşünüyordum. http://www.embl.org/aboutus/news/press/200...ess28oct04.html . Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2007 Bu konuda bilgi sahibi değilim. Baştan deseydin sormazdım.. Her neyse.. Sen araştır.. Ben on yılımı verdim bu araştırmalara hiç bir sonuca varamadım.. Saygılar.. Alıntı
Φ gezgin95 Gönderi tarihi: 9 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 9 Ocak , 2007 Baştan deseydin sormazdım..Her neyse.. Sen araştır.. Ben on yılımı verdim bu araştırmalara hiç bir sonuca varamadım.. Saygılar.. Elimde bir ipucu var. Yukarıdaki linkte mesela beyninde ışığa duyarlı ışık almaçları olan bir canlıdan bahsediliyor. Işık almaçları sinir hücrelerinden evrimleşmiş olabilir. . Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 9 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 9 Ocak , 2007 Yukarıdaki linkte mesela beyninde ışığa duyarlı ışık almaçları olan bir canlıdan bahsediliyor. Işık almaçları sinir hücrelerinden evrimleşmiş olabilir. Normal şaertlarda canlı bir organizmanın en duyarlı bölgesine yıllarca ışık tutsan, orada göz oluşacağına inanabilir misin.. Saygılar.. Alıntı
Φ gezgin95 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2007 Normal şartlarda canlı bir organizmanın en duyarlı bölgesine yıllarca ışık tutsan, orada göz oluşacağına inanabilir misin..Saygılar.. Evrim mekanizması bu değil ki. Sinir, elektrik akımlarıyla çalışır. Elektrik akımlarını fotonlar tetikleyebilir. Normal transistorlar mesela, genelde kapalı, ışık almayan metal mahfazalardadır. Bu kutuları kes aç, ışık tut, etki eder. Sinirler de böyle bir olaya çok yakın olabilir. Canlıların sinir hücreleri, bir mütasyon sonucu ışığa duyarlı olabilir. Işığa duyarlılık kazanan bir canlı, ışığın yönünü kavrayıp, ışığa doğru giderse, o yönde daha çok besin (yosun mesela) bulup, ışığa duyarlı olmayan hemcinslerinden daha iyi çoğalacaktır. Böylece bu mütasyonu taşıyan canlılar daha iyi çoğalır, yavaş yavaş göz oluşur. Mütasyonlar ise hemen hemen hep üreme sırasında olur. Onun için bir canlıya ışık tutup beklemek bir işe yaramaz. Saygılar. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 Canlıların sinir hücreleri, bir mütasyon sonucu ışığa duyarlı olabilir.Işığa duyarlılık kazanan bir canlı, ışığın yönünü kavrayıp, ışığa doğru giderse, o yönde daha çok besin (yosun mesela) bulup, ışığa duyarlı olmayan hemcinslerinden daha iyi çoğalacaktır. Böylece bu mütasyonu taşıyan canlılar daha iyi çoğalır, yavaş yavaş göz oluşur. Mütasyonlar ise hemen hemen hep üreme sırasında olur. Onun için bir canlıya ışık tutup beklemek bir işe yaramaz. Saygılar. Işığa duyarlı hücreler, göz oluşturacaklar öyle mi..? Göz kelimesini yazabilme olaslıkları daha olası.. Saygılar.. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 Işığa duyarlı hücreler, göz oluşturacaklar öyle mi..? Göz kelimesini yazabilme olaslıkları daha olası.. Saygılar.. Sağ ol agam. Adamı daldan dala atlattın o daha hala miş mış ta. Bilim den hareketle aklıma bir karadeniz fıkrası geldi. Temel sevdiği kızın güzelliğini Dursuna anlatıyormuş? sıra gözleri anlatmaya gelmiş Temel demiş ki ula oğa bir göz varki, bir göz varki, bir göz varki Dursun da yahu Temel kızın bir gözümü vardi. Mutasyonu tamamlanmamış gözmüş demekki fıkra işte. Alıntı
Φ gezgin95 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 ....Rastlantıyla meydana gelen bi dünya ve bunun içinde bi düzen içinde yaşayan insanlar. Herşeyin inceden inceye yaratıldığı bu evrene nasıl rastlantı denilebilior hayret ediorum. Fakat hayret etmekle beraber düşünceye de saygı duyuorum. Herkes ayrıdır. Canlılarda bir sürü hata, yanlış seçim var. Google da gezgin "gözün evrimi" yazın bulun, okuyun. Herşeyin yaratılması gerekiyor diyorsunuz da neden aynı şeyi Tanrı için söylemiyorsunuz? Kafanızda "Tanrı nasıl var oldu kendi kendine" diye bir soru yok mu? . Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 Yaratıcı olan yaratılmış olamaz.. Onun varlığı ezelidir.. Ezelilik kavramını dünyada bize verilen akılla anlayamayız.. Cinlerin görünmemesini bile anlayamıyoruzki onu anlasak.. Bu soru soruldukça kısır döngüye girilecektir.. Allah'ın varlığını anlayamıyoruz diye, canlılara zorlama oluşumlar isnat etmek çok tutarlı değildir.. Ki, görüldüğü üzere tutmamaktadırda.. Saygılar.. Alıntı
Φ gezgin95 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 Yaratıcı olan yaratılmış olamaz..Onun varlığı ezelidir.. Ezelilik kavramını dünyada bize verilen akılla anlayamayız.. Cinlerin görünmemesini bile anlayamıyoruzki onu anlasak.. Bu soru soruldukça kısır döngüye girilecektir.. .... Sayın xlark. Tanrıya inanan, söylediğiniz gibi, her şeyin yaratılmış olduğundan yola çıkıp yaratılmayan bir Tanrıya inanarak zaten kısır döngüye girmiştir. Dahası, Evrim Kuramı, bir yaratıcı fikrine karşı değildir. Dinciler, yaratılış masallarını çökerttiği için Evrim kuramına düşmandır. . Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2007 Dinciler, yaratılış masallarını çökerttiği için Evrim kuramına düşmandır. Çöken yaratılış mı evrim kuram mı..? Biliyor musun artık yüzeysel söylemler dönemi geride kaldı.. Bakın bu sayfada göz meselesinin bile izahı yapılamadı.. Buyrun sayfa sizin, gözüün evrimini tatmin edici bir şekilde açıklayında varsın çöksün yaratılış gerçeği.. Yeterki açıklayın.. Saygılar.. Alıntı
Φ gezgin95 Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2007 Çöken yaratılış mı evrim kuram mı..?Biliyor musun artık yüzeysel söylemler dönemi geride kaldı.. Bakın bu sayfada göz meselesinin bile izahı yapılamadı.. Buyrun sayfa sizin, gözüün evrimini tatmin edici bir şekilde açıklayında varsın çöksün yaratılış gerçeği.. Yeterki açıklayın.. Saygılar.. haydi bakalım. http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=81944 Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2007 Göz değişik görevleri olan birçok farklı tabaka ve bölümden oluşur ve bir bütün olarak çalışır. Tek bir tabakanın veya bölümün eksik olması gözü işe yaramaz bir et ve yağ yığını haline getirir. Kornea, iris, göz merceği, retina, gözbebeği etrafındaki kaslar, göz içinde bulunan pigmentler, gözyaşı bezleri, gözyaşının içinde bulunan dezenfektan maddeler, retinayı oluşturan koni ve çubuk hücreleri, bu hücrelerden çıkan sinyalleri beyine ileten sinir ağları, beyinde bulunan son derece gelişmiş görme merkezi gibi birbirleriyle uyum içinde çalışan mekanizmalara aynı anda ihtiyaç vardır. Bilim ve Teknik dergisinde yayımlanan bir yazıda bu durum şöyle ifade edilmiştir: Gözlerin ve kanatların ortak özelliği ancak bütünüyle gelişmiş bulundukları takdirde vazifelerini yerine getirebilmeleridir. Bir başka deyişle eksik gözle görülmez, yarım kanatla uçulmaz. Gerçekten de insan gözünü incelediğimiz zaman görmekteyiz ki, bu organın işlevlerini yerine getirebilmesi için gözyaşı bezlerinin düzenli şekilde çalışıp gözü temiz tutmaları, koruyucu bir tabaka olan korneadan geçen ışığın göz bebeği (pupilla) tarafından uygun şiddette ayarlanması ve göz merceğinden geçerek ışık ve renge duyarlı 130 milyon civarındaki ağ tabaka hücresine düşmesi gerekir. Mevcut fosiller de gözlerin bir değişime uğramadan bugünkü eksiksiz ve mükemmel yapılarında yaratıldıklarını gösterirler. Çeşitli canlıların göz ve kanat yapıları incelendiğinde, kafadanbacaklıların (sefalopod) dahi milyonlarca yıldır aynı görme organlarına sahip oldukları, bir değişimin olmadığı görülecektir. Örneğin 1983 yılında Güney Fransa'nın Ardeche bölgesinde bulunan 155 milyon yıllık bir ahtapot fosilinin günümüzdeki ahtapotlardan hiçbir farkı olmadığı gözlemlenmiştir. Bu durum, canlının karakteristik gözlerinin 155 milyon yıldan beri aynı olduğunu, herhangi bir değişimin söz konusu dahi olmadığını göstermektedir. (alıntı) Alıntı
Φ Shatin Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Ben birşeyi merak ediyorum acaba bundan yüz milyonlarca yıl sonra bir deve kuşunu bir leyleğin atası olarak gösterebilirler mi? ikisi de uzun bacaklı uzun boyunlu biri uçamıyor biri uçuyor vs. vs. Gelecekte deve kuşu yükseklere uzanmaya çalışırken kanatları gelişmiş ve uçmaya başlamış leyleğin atasıdır denir mi ? Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.