Gönderi tarihi: 6 Aralık , 2006 18 yıl PKK şiddeti, 1984 ila 1999 tarihleri arasında 30 bini aşkın kişinin canına mal oldu. PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Şubat 1999'da yakalamasından altı ay sonra örgüt bir ateşkes ilan etti ve Şubat 2002'de örgütün dağıtılacağını açıkladı. Fakat PKK ortadan kaybolmadı. Kadrolarını Türkiye'den Kuzey Irak'a kaydırdı. PKK adını, KADEK olarak değiştirdi ve eylemlere son verdiğini ve demokrasiden yana bir gündemi olduğunu ilan etti. PKK şiddetinin sona ermesiyle birlikte, sükunet, huzur ve güven hakim olunca Türkiye’de, demokrasi alanında çok önemli reformlar yapıldı; Kürtçe yayın ve eğitime izin verildi, Devlet Güvenlik Mahkemeleri kaldırıldı, Olağanüstü Hal Uygulaması sona erdi, Kürtçe kurslar açıldı, Devletin televizyon kanalında belli saatlerde Kürtçe yayına izin verildi. Parlamento, kamuoyunun ezici çoğunluğunun Abdullah Öcalan'ın asılmasını istemesine rağmen idam cezasını kaldırarak Öcalan'ın hayatını bağışladı. Ağustos 2003 tarihinde bir Af Kanunu çıkartılarak, örgüt kadrolarına PKK'dan ayrılarak demokratik hayata yeniden başlamaları için çok önemli bir şans verildi. Ancak bugün resim çok farklıdır. PKK, 1 Haziran 2005’den itibaren ateşkesi yürürlükten kaldırdı. Bu tarihten itibaren PKK'nın bombalama, mayınlama eylemleri sonucunda çok sayıda sivil ve güvenlik mensubu hayatını kaybetti. PKK, 1 Eylül’den sonra tek taraflı ateşkes ilan ettiğini açıkladı. Ancak bu karar, uluslar arası toplum tarafından inandırıcı bulunmadı, çünkü ateşkesten sonra da örgütün eylemleri sürüyor. PKK şiddetinin doruk yaptığı dönemlerde Türkiye’nin can kaybı oranı ABD ordusunun Irak'taki zayiat oranına yaklaştı. PKK güvenli bir sığınak olarak Kuzey Irak'a yöneldi. ABD’nin kontrolündeki Kandil Dağı örgütün karargahı. Tahminen 3.500 PKK üyesi Kuzey Irak'ta çeşitli kamplarda barınıyor. PKK saldırıları Türkiye'de kamuoyunun sert tepkisine neden oluyor. İlk olarak Türkiye kamuoyu, çoğu Kuzey Irak'tan gelen PKK şiddetindeki canlanmadan Washington'u sorumlu tuttu. Tek başına bu faktör ABD-Türkiye ilişkilerine zarar veren en önemli faktördür. İkincisi, PKK'nın Avrupa'daki geniş destek ağından yararlanmasından dolayı, Türkiye kamuoyunun büyük bir bölümü Avrupa'yı, Türkiye aleyhtarı teröre yardım ve yataklık yapmakla suçluyor. Bu tarz bir algılama Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine de zarar veriyor. PKK'yı anlamak için, 1973 yılından itibaren örgütü tanımlayan özellikleri anlamak gerekir. İlk olarak, örgüt, bir kişi kültüdür. PKK üyeleri ve sempatizanları, Öcalan'a, Kürtçe ‘amca’ anlamına gelen "Ape" derler. Öcalan bilinçli olarak bu kültü güçlendirmiştir. Abdullah Öcalan, Turkish Daily News Gazetesi’ne (10 Ocak 1998) yaptığı açıklamada; "Herkes benim yaşama biçimime bakmalıdır. Benim yemek yeme, düşünme biçimim, talimatlarım, hatta hareketsizliğim bile dikkatle incelenmelidir. Bunlarda birçok neslin alacağı dersler vardır, çünkü Apo büyük bir öğretmendir" diyor. PKK mensupları çoğunlukla kendilerine "Apocu" derler, bu şekilde, Öcalan'ın, grubun kimliğini ve kaderini belirlemekteki merkezi rolünü vurgulamış olurlar. İkincisi, PKK, 1970'lerde prestijli Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde (Mülkiye) okurken Öcalan, o dönemde birçok entelektüelin benimsediği Maoizm'den etkilenmişti. Öcalan, Türkiye'nin Marksist-Leninistlerini çok yumuşak buldu. Zamanla çevresindeki hiçbir şeyin yeterince iyi olmadığına, çünkü bunların kapitalist ve emperyalist olduğuna ikna oldu. Politikası, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yetişmiş olmasından kaynaklanan kırsal feodal değerleri ve Ankara'da iken geliştirdiği, köylülerle ilgili Maoist takıntıyı yansıtıyor. Öcalan, Mülkiye'den 1978 yılında ayrıldı ve PKK'yı kurdu. Grup "Kürtlere yönelik baskıcı sömürüyü kınadı" ve Türkiye'deki sistemi devirmek için devrim çağrısında bulundu. PKK, Güneydoğu Anadolu’da Marksist-Leninist çizgide yönetilecek "demokratik ve birleşik bir Kürdistan" kurmak istiyordu. O dönemde Türkiye'de işçi sınıfı olmadığı için, devrimin esas gücü, bir işçi-köylü ittifakı olacaktı. Öcalan'ın liderliğinde, köylüler "halk ordusunun ana gücü" olacak ve bu da Öcalan'a arttırılabilir bir insan gücü kaynağı sağlayacaktı. Zamanla bu vizyonun bir sonucu olarak 30 binden fazla Kürt köylüsü hayatını kaybetti. Üçüncüsü, PKK, Kürt ulusal mücadelesini tekeline almak istiyor. Öcalan, onun operasyon sahası olan Türkiye'nin doğusunda başka bir Kürt solcu veya milliyetçi grubun faaliyet göstermesini hoş görmedi. Bütün Kürt rakiplerini faşist olarak nitelendirdi ve onları ortadan kaldırmak üzere hareket etti. 1970'lerin sonlarında, PKK, Devrimci Halkın Birliği, Halkın Kurtuluşu, Devrimci Doğu Kültür Derneği (DDKD)'ni büyük oranda yok etti. Öcalan yalnızca şiddete dayanan grupları değil, aynı zamanda Kemal Burkay'ın Kürdistan Sosyalist Partisi(PSK) de dahil barışçı Kürt siyasi grupları ortadan kaldırarak, birçok alanda Kürtlerin barışçı siyasi eylem umutlarına son verdi. Ayrıca Türkiye ile aidiyet bağı kuran Kürtleri de hedef aldı. 1979 yılında PKK, tanınmış muhafazakar Kürt politikacısı ve Türkiye'nin doğusunda zengin bir toprak sahibi olan Mehmet Celal Bucak'ı öldürerek ulusal çapta adını duyurdu. PKK'lılar Bucak'ı, "köylüleri sömüren biri" olarak kınıyorlardı. Bucak, bu şekilde öldürülen birçok Kürtten birisi oldu ve bu eğilim devam etti. Örgütten toplu kopmalar ve örgüt içi infazlar aralıklarla sürdü. Çok sayıda örgüt sorumlusu Abdullah Öcalan veya PKK yönetimi ile aynı görüşü paylaşmadığı anda öldürüldü. PKK-Vejin hareketi ilk örneklerden… Son olarak Osman Öcalan ile birlikte örgütün önde gelen çok sayıda ismi PKK’dan ayrılarak PWD’yi kurdular. Ancak Kani Yılmaz ve Hikmet Fidan’ın PKK tetikçileri tarafından öldürülmeleri, muhalif Kürt grupların yeniden sessizliğe bürünmelerine neden oldu. Dördüncüsü, PKK yabancı patronlara bağımlıdır. Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği ve onların Suriyeli taşeronları grubun finansmanını karşılıyordu. Sovyet ajanları PKK kadrolarını, Şam ve Lübnan'da olmasına rağmen Suriye'nin kontrolünde bulunan Bekaa vadisinde eğitti. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte, Öcalan, PKK söyleminin Marksist bileşenine büyük Kürt milliyetçiliği ve daha muhafazakar Kürtlere hitap eden İslami bir cilayı da dahil etti. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra PKK güvenli bir barınak bulmak için Yunanistan'a ve Kuzey Irak'ın Kürtlerin yönetiminde olan bölgelerine yöneldi. Yunan hükümeti PKK teröristlerinin, Atina'nın dışındaki Lavrion mülteci kampına sızmalarına izin verdi. PKK, 1991 ayaklanmasından sonra Irak diktatörü Saddam Hüseyin'in bölgede kontrolü kaybetmesi üzerine güvenli bir sığınak olarak Kuzey Irak'a bel bağladı. Türkiye'nin sınır ötesi operasyonları, PKK'nın varlığını azalttı, ancak kökünü kazıyamadı. Türkiye'nin laik sistemine karşı çıkan İran'daki teokratik rejim, PKK'yı uzun süre Türkiye'ye karşı kullanılacak yararlı bir araç olarak gördü. Tahran yönetimi, PKK'nın, İran'da yaklaşık elli bölgede 1200 civarında üye bulundurmasına izin verdi. Abdullah Öcalan'ın yakalanmasından sonra PKK liderliği, Kuzey Irak'ta üslenen üst düzey bir kurmaylar heyetine geçti. Bunlardan en önemlisi grubun yeni şahin lideri ve Öcalan'ın kişi kültünün muhtemel varisi Murat Karayılan'dı. Abdullah Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan, örgüt içinde çoğunluk desteğine sahip değildi, Karayılan'a karşı koymak üzere Yurtsever Demokratik Parti’yi (PWD) kurmak için Ağustos 2004 tarihinde PKK'dan ayrıldı. Fakat bu girişim başarıya ulaşamadı ve Osman Öcalan tekrar PKK ile uzlaştı. Bugün PKK'nın silahlı kanadının şefi Cemil Bayık ve mali işler şefi Duran Kalkan, yönetici troykasını oluşturmak için Karayılan'a katıldılar. Avrupa Birliği sürecinde Türkiye'de önemli reformlar yapılmasının akabinde PKK ateşkes ilan etti ve kendisini barışçı bir grup olarak yeniden tanımlamaya çalıştı. Fakat barış söylemi, PKK'nın dağ kadrolarının moral düzeylerini düşürünce ve demokratik siyaset grubun varoluş nedenini aşındırınca, liderler tekrar şiddete yöneldiler. Irak'taki savaş da PKK'nın Kuzey Irak'taki güvenli barınaklarını muhafaza etmelerine imkan sağladı. PKK, Beyaz Saray'ın terörizmle küresel savaş söylemine rağmen, ABD Merkez Komutanlığı’nın da kendisine karşı harekete geçme arzusu içinde olmadıklarını daha başından sezdi. PKK, güvenli barınaklarını (Irak'taki kampları) şiddet eylemlerini düzenlemek için kullanıyor. Irak'taki isyandan ödünç aldığı teknolojileri kullanarak ve Türk güvenlik güçleriyle temastan kaçınmak arzusuyla, grup giderek artan şekilde, uzaktan kumandalı bombalar, yola döşenen mayınlar ve diğer el yapımı patlayıcı maddeler kullanıyor. PKK'nın Kuzey Irak'ta insan kaynağını barındırması kadar önemli bir gelişme de, PKK'nın mali kaynaklarının Avrupa tarafından temin ediliyor olmasıdır. Avrupa Solu, uzun zamandır PKK'yı destekliyor. İtalyan Başbakanı Massimo d'Alema'nın Komünist Hükümeti, Suriye’nin Şubat 1998'de kovmasından sonra Öcalan'ı İtalya'ya kabul etti. Türk güvenlik güçleri tarafından Kenya'da yakalandığı zaman, Öcalan bir Kıbrıs Rum pasaportu taşıyordu ve Yunanistan'ın Nairobi'deki Büyükelçiliğinden çıkmak üzereydi. PKK, ayrıca Avrupa'nın içine derin kök saldı. Sempatizanları Türkiye'den Avrupa'nın güvenli bölgelerine kaçırmak için 1990'larda kurulan bir ağı kullanan örgüt, finansman sağlamak için uyuşturucu kaçakçılığı, AB'ye insan kaçakçılığı ve kadın ticareti alanlarında önemli bir varlık oluşturdu. PKK uyuşturucu ticaretinden önemli kazançlar sağlıyor. BM'nin Uyuşturucu ve Suç Ofisi, Orta Asya, Afganistan ve başka ülkelerden Avrupa'ya uzanan uyuşturucu ticaretinin yılda 5 milyar dolarlık bir hacme sahip olduğunu tahmin ediyor. Avrupalı istihbarat analistlerine göre, bunun yarısı PKK'ya gidiyor. Paris'te bulunan Çağdaş Suç Tehdidini Araştırma Bölümü Müdürü François Haut, PKK'nın, Paris'in varoşlarında satılan narkotiğin yüzde 80'inden sorumlu olduğunu söylüyor. Ayrıca PKK "Avrupa'daki eroinin yüzde 40'ının üretimi ve dağıtımından sorumlu" olarak görülüyor. PKK Avrupa'da yalnızca suç çetelerini yönetmiyor, aynı zamanda propaganda yapıyor ve finansman toplayan şubeler de kuruyor. Faaliyet göstermek için Avrupa'daki özgürlük ve liberalizmden yararlanan bu gruplara aşağıdakiler de dahildir: -Kurdishinfo.com: Brüksel'in ev sahipliği yaptığı bu web sitesi MHA haber ajansına aittir. Bu ajansın merkezi Carl Ulrich Caddesi 13, 63263, Neu Isenburg, Almanya adresindedir. Terörle mücadele uzmanları bu ajansı Avrupa'daki en etkili PKK yanlısı örgütlerden birisi olarak görüyor. -Kürdistan Gençliği Özgürlük Hareketi (Tevgera Ciwanen Azad a Kürdistan, TECAK): Şiddet yanlısı bir grubun web sitesine son zamanlara kadar Danimarka ev sahipliği yapıyordu. Web sitesinde yer alan bilgiye göre, TECAK'ın bir kolu olan Kürdistan Özgürlük Şahinleri (Teyrebazen Azadiya Kurdistan, TAK) aralarında İstanbul, Antalya ve Marmaris'teki bombalı saldırılar da dahil Türkiye'de çok sayıda saldırı gerçekleştirdi. -Kürdistan Halk Kongresi: PKK'nın bu koluna ait bir web sitesi (Kongra-Gel.com) var ve bunun ikiz sitesi (mirror site) Brüksel'de bulunuyor. -İtalya'daki Officio de'Informazione del Kürdistan: Roma'da bulunan PKK enformasyon bürosunun web sitesine İtalya ev sahipliği yapıyor. Web sitesi UIKI-Onlus'e gönderilmek üzere bağış topluyor ve irtibat bilgileri veriyor. -Roj TV: Merkezi H.C. Andersens Bulvarı 39, DK-1553, Kopenhag'da (Danimarka) bulunan bir televizyon kanalıdır. Şebekenin ayrıca Danimarka'nın Aarhus kentinde bulunan bir web sitesi de var. PKK yanlısı yayın ve propaganda yapıyor, PKK liderleriyle mülakatlar yayınlıyor ve Türkiye'ye karşı şiddet eylemleri çağrısında bulunuyor. -Mezopotamya Televizyonu: Danimarka'da bulunuyor ve PKK yanlısı propaganda yapıyor. Şebekenin Kopenhag'da bulunan bir web sitesi de var. Roj TV gibi, Mezopotamya televizyonu da Fransa'nın Eutelsat şirketinin sahibi olduğu uydu üzerinden yayın yapıyor. -Sardasht TV: Bu Kürt müzik yayıncısı online olarak faaliyet gösteriyor ve Roj TV'ye bağlı. Web sitesine Kopenhag (Danimarka) ev sahipliği yapıyor. -Öcalan'a Özgürlük: Almanya'nın Köln kentinde bulunuyor, web sitesi de aynı şehirde. Organizasyon "Öcalan'a Özgürlük-Kürdistan'da Barış için Uluslararası İnisiyatif" kampanyası olarak tanımlanıyor. -Denge-Mezopotamya: Merkezi Berlin'de bulunan bu web sitesi PKK yanlısı web sitelerine bağlantı sunuyor. PKK, silahlı kanadını siyasi kanat ile tamamlamak için Türkiye'deki gerilimden uzaklaşmış, rahatlamış çevrenin de avantajlarından yararlanıyor. 23 Ekim 2005 tarihinde PKK’nın Türkiye’de sözcülüğünü yapan Halkın Demokrasi Partisinin (HADEP) üç eski milletvekili, Demokratik Toplum Hareketi'ni kurduklarını açıkladılar ve hareket daha sonra Demokratik Toplum Partisi (DTP) olarak adını değiştirdi. Öcalan bu hareketin işlerine yakından müdahale etti. Dahası, Öcalan da örgütün yayın organı Özgür Politika gazetesinde yayımlanan açıklamasında, DTP'nin politikalarının şekillenmesinde rolünün olduğunu kabul etti. DTP, HADEP gibi PKK'nın ikincil örgütü olduğunu kabul ediyor ve PKK’nın siyasi kanadı olarak faaliyet gösterdiğini gizlemiyor. Türkiye kamuoyu, AB’nin terör örgütleri listesinde yer alan PKK'nın Avrupa içinde özgürce faaliyet göstermesini kabul edilemez buluyor. Şiddet eylemlerine son vermeyen PKK’ya yönelik Türkiye kamuoyunun tepkisinin tonu giderek artan biçimde Batı aleyhtarı bir hal alıyor. ABD’nin yanı sıra, Avrupa hükümetlerinin de uzun zamandır PKK ile mücadele etmekten kaçınmaları tepkinin boyutlanmasına neden oluyor. Aralarında Hıdır Yalçın, Rıza Altun, Zübeyir Aydar, Muzaffer Ayata, Mahmut Kılınç, Nedim Seven, Ali Haydar Kaytan, Canan Kurtyılmaz, Nuriye Kesbir de dahil bir çok PKK lideri Avrupa’da yaşıyor. Bir çoğu Belçika'ya vatan diyor. PKK liderlerinin çoğunun İsviçre bankalarında yüklü miktarda paraları olduğu biliniyor. PKK’lılar, Avrupa ülkelerinde haraç alma, adam kaçırma, insan kaçakçılığı ve uyuşturucunun yanı sıra, siyasi kampanyalar yoluyla da para toplama işini koordine ediyorlar. Toplanan paraların büyük bir bölümü Kuzey Irak’taki örgüt kamplarına iletiliyor. Avrupa Birliği, ancak 2002 yılında örgüt ismini KADEK olarak değiştirdiği zaman PKK'yı terör örgütü olarak kabul etti. Nisan 2004'de AB, Kongra-Gel'i de terör örgütü olarak nitelendirdi. Yedi ay sonra Hollanda güvenlik kuvvetleri Liempde'de PKK'nın bir eğitim kampını kapattı ve yirmi dokuz kişiyi tutukladı. Hollanda yetkililerine göre bu kişiler Türkiye'de saldırılar gerçekleştirmek üzere eğitim görüyorlardı. 5 Eylül 2005 tarihinde Alman İçişleri Bakanlığı PKK yanlısı Özgür Politika gazetesinin yayıncısı E.Xani Presse ve Verlags'ı kapattı, ancak Alman Federal İdare Mahkemesi bir ay sonra bu kararı bozdu. 19 Eylül'de Alman yetkilileri Mezapotamia -Nachrichtenagentur haber ajansını (MHA) ve Roj Online'nın web sitesini kapattı. Buna karşılık birçok AB ülkesi hala PKK ve yan kuruluşlarına hoşgörü göstermeye devam ediyor. PKK şiddeti, Türkiye’de kayıpların artmasına neden olurken, ABD ve Avrupa aleyhtarlığının da artmasına neden oluyor. PKK'nın yeniden eylemlere başlamasından duyulan hayal kırıklığı, Türkiye kamuoyunun Washington ve AB’ne yönelik tutumlarını da olumsuz etkiliyor. PKK'nın taktik gereği ilan ettiği mevsimsel ateşkes yeterli değildir. PKK'nın, kökü kazınmasa bile, grubun Avrupa'daki medya ve finans kollarının kapatılması, lider kadrosunun yakalanarak Türkiye’ye iadeleri gibi etkili ve kısa vadeli tedbirler yoluyla PKK'yla mücadele edilmesi hem ABD, hem de Avrupa'nın menfaatinedir. Türkiye reformları uygularken, PKK'nın "ateşkesine" bağlı kalacağına dair iyimserlik, gerçekçi değildir. Böylesi bir umut PKK'nın ideolojisini yanlış anlamaktır. Öncelikle PKK, silahları mutlak olarak susturmalıdır. PKK bu konuda, net ve güvenilir bir tutum sergilemelidir. Ateşkes deniliyor, ama hala mayınlar patlıyor, hala cenazeler geliyor. Bunlar PKK içindeki “silahlı mücadele yanlılarının” provokasyonu olabilir, ancak PKK yönetimini elinde bulunduran Murat Karayılan ve diğerleri, “silahlarla işleri olmadığını” ilan etmedikçe, bu provokasyonların amacına ulaşacağı da bilinmeli. Bence, sorunların çözümü için atılması gereken ilk ve en önemli adım budur. Nail Amudi [email protected]
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.