Φ EmiLY_pandora Gönderi tarihi: 12 Kasım , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 12 Kasım , 2005 Istanbul ilk defa farkli geldi gözüme Oysaki senelerdir bildigim şehir Hergün havasini aldigim Taksim Kalabalik..milyonlarca yüz. Bir yanda seyyar saticilarin bagirtilari Bir yanda çiçekçiler rengarenk Otobüsler, taksiler Teybi son ses çalarak volta atan genç nesiller Bir köşesinde Istanbul tadinda giyinmiş yaşlilar Istiklal caddesi rengarenk kiyafetler, Üstten düşen kotlar,tek omuz açik bluzlar Yari et pazari olmuş, modanin vitrini sokaklar. Her köşesinde birilerini bekleyen kişiler. Ya da binbir telaş içinde koşan adimlar. Hep ayni temizlenmeyen gürültü kirliligi Konuşmalardan, klaksonlardan ,adimlardan oluşan ugultular. Hep ayni Istanbul işte. Binlerce adimlarin attigi yerde Bir duruş var Sessiz bir haykiriş var gölgede biliyorum Sade... Sadelige hasret bir kaç çehre. Yer Taksim Parkindaki meşhur çaybahçe Balkon kisminda bir agaç gölgesinde Anilarda dolaşir yüregim..herşey bahane Oysaki gerçekler var karşimda Tipki Istanbul gibi. Surlar içinde Istanbul Ben Istanbul içinde tutsak Şehir üzerinde bulutlar Ben Istanbul gölgesinde. Bir sogukluk kaplar tenleri Tenler ortada Bir sokak çocugunun gözlerinde direnişi Istanbul çökmek üzere şimdi. Anilar kaybolur sokaklarinda Sokaklar kalleş adimlar altinda Kimin eli kimin cebinde belli degil Herkes kendi dünyasinda bir kral Her kralin etrafinda soytarilar. Istanbul, çatirdayan dört duvar. Özlem duyar eski haline anilar Yaşli gözler, kirişan eller Yillar öncesini anlatirken diller Yaşanir gene tüm güzelligin Bir lale devri vardir resimlerde Kagithane güllük gülistanlik Bir Moda plaji civil civil Piyer Loti’de macun şekerleri Pamuk helvalar, köpük dondurmalar Istanbul.. ve… Arnavut kaldırımlar Oysa şimdi bak haline Herbir köşende batan hayatlar İstanbul, ***** şehir Dön artık eski güzelliğine Dön …geçmişteki sade günlerine Bak seni bekliyor yarinlar Sade yaşamin arzusunda olanlar. EY ISTANBUL…. Şahlanda canlansin resimlerdeki anilar. Kolay Gelsin Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir şevval Gönderi tarihi: 12 Kasım , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 12 Kasım , 2005 Bekle Bizi İstanbul salkım salkım tan yelleri estiğinde mavi patiskaları yırtan gemilerinle uzaktan seni düşünürüm istanbul bin bir direkli halicinde akşam adalarında bahar süleymaniyende güneş hey sen güzelsin kavgamızın şehri ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde bakışlarımda akşam karanlığın kulaklarımda sesin istanbul ve uzaklardan ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde sen şimdi haramilerin elindesin istanbul plajlarında karaborsacılar yağlı gövdelerini kuma sermiştir kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın meyvesini birlikte devşirirler sen şimdi haramilerin elindesin istanbul et tereyağı şeker padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde yumurta masalıyla büyütülür çocukların hürriyet yok ekmek yok hak yok kolların ardından bağlandı kesildi yolbaşların haramilerin gayrısına yaşamak yok almış dizginleri eline bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası onların kemik yalayan dostları onların sazı cazı villası doktoru dişçisi ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel ve sen ve sen haktan bahseden ortaköyün cibalinin işçisi seni öldürürler seni sürerler buhranlar senin sırtından geçiştirilir ipek şiltelerin istakozların ve ahmak selâmeti için hakkında idam hükümleri verilir haktan bahseden namuslu insanları yağmurlu bir mart akşamı topladılar karanlık mahzenlerinde şehrin cellatlara gün doğdu kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır bir kalem yazın vardır dudaklarını yakan bir çift sözün vardır söylenmez haramiler kesmiş sokak başlarını polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi haramilerin elinde ve mahzenlerinde insanlar bekler gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer bebeklerin hasreti içlerinde gömülü can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul bulutların ardında damla damla sesler gülen çehreleri ve cesaretleriyle arkadaşlar çıktı karşıma dindi şakaklarımın ağrısı bir kadın yoldaş tanırdım bir kardeş karısı hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında gebeliğin dokuzuncu ayında aç kurtların varoşlara saldırdığı tipili bir gece yarısı sırtında çok uzak bir köyden indirdi otuzbeş kiloluk sırrımızı zafer kanlı zafer kıpkırmızı boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul bekle bizi büyük ve sakin süleymaniyenle bekle parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla mavi denizlerine yaslanmış beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle ve bir kuruşa yenihayat satan tophanenin karanlık sokaklarında koyunkoyuna yatan kirli çocuklarınla bekle bizi bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi bekle dinamiti tarihin bekle yumruklarımız haramilerin saltanıtını yıksın bekle o günler gelsin istanbul bekle sen bize lâyıksın." Vedat TÜRKALİ Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2005 İSTANBUL TÜRKÜSÜ İstanbul’da, Boğaziçi’nde, Bir garip Orhan Veli’yim; Veli’nin oğluyum, Tarifsiz kederler içinde. Urumelihisarı’na oturmuşum Oturmuş da bir türkü tutturmuşum: “İstanbul’un mermer taşları; Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları; Gözlerimden boşanıyor hicran yaşları; Edalı’m, Senin yüzünden bu halım.” “İstanbul’un orta yeri sinema; Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama; El konuşur, sevişirmiş, bana ne? Sevdalı’m, Boynuna vebalim!” İstanbul’da, Boğaziçi’ndeyim. Bir fakir Orhan Veli; Veli’nin oğlu, Tarifsiz kederler içindeyim. Orhan Veli Kanık Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2005 İstanbul Yoktu Sen Olmasaydın Ben nice İstanbul’lular gördüm sana gelinceye kadar Kirli paçavralara benzerdi insanları Dostluktan, vefadan yoksun. Bölünmüş, dağılmış, parçalanmış Ve herbiri kendi ağırlığıyla ezilmiş, yorgun. Yüzümde dolaşan birer ********* böcekti gözleri Bir tutsam Yapışır kalırdı ellerime en çirkin yerleri Evlerinde bulduğum yalnızlık Sokaklarında bulduğum upuzun bir kahırdı. Günler boyunca Bir başka karanlık gelirdi Karanlığın biri kaybolunca Güneşler doğardı görmezdim. Bir ses durmadan ölüme çağırırdı beni Bilmezdim bu şehirde senin yaşadığını. Bilmezdim... Zindandı bütün meyhaneler Duvarlar karaydı Köhne bir bizans eskisiydi İstanbul sensiz. Semt semt bir ağır yorgunluktu Sürekli bir aldanıştı sokak sokak Benden en uzak sevgilerde yaşadım yıllarca O büyük yalanlarda yaşadım. Senden habersiz bir ölü gibi Senden uzak zamanlarda yaşadım. Mabetler yıkıldı içimde Umutlar hayaller yıkıldı Bir gün bütün İstanbul yıkıldı. Sokaklar kaydı ayaklarımın altında Gün oldu kalabalık meydanlarında inançlarım yıkıldı Gün oldu Gözlerime çiviler çakıldı merhametsiz. Toz toz oldum, duman duman oldum Aldığını geri vermedi yıllar Yitirdim kendimi bu rezil şehirde Seni buluncaya kadar. Eskiden bir lale hatırlardım Yada mavi mavi bir deniz İstanbul denince Serin rüzgarlar okşardı saçlarımı Rıhtımlar balık balık kokardı. Ne zaman Yumsam gözlerimi bir gemi kalkardı. Vapur düdükleri durmadan öterdi. Eskiden bir İstanbul vardı bilmediğim Bana yeterdi. Sonra kaç yıl yaralı bir hayvan gibi Gezdim sokaklarında Sonra kaç yıl bir sevgi aradım İstanbul’u aradım. Belki de seni aradım bilmeden Ayaklarımın dibinde denizler can çekişti Şehirler parçalandı Bir çağ öldü gözlerimin önünde Benim en güzel çağım öldü. Bizi topraktan yarattılar Gel gör ki... Bu şehirde Benim toprağım öldü. Seni aradım bu şehirde yıllarca Yana yakıla seni.. Sen kimdin, sen neredeydin kimbilir. Hep böyle sensizmiydi bu şehir. Bu şehir İstanbul’muydu ? Öyleyse sensiz yaşanmazdı bu şehirde Gemiler demir almazdı Trenler işlemezdi Sen olmasaydın Bir ömür bitip Yepyeni bir ömür başlamazdı içimde Bahar gelmezdi Ağaçlar çiçek açmazdı Seni bulmasaydım Ve ben yoktum İstanbul yoktu Sen olmasaydın. . Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 İstanbul ve Ümit Yaşar'dan söz açılmışken; BEN, İSMAİL VE RÜSTEM Ben,İsmail ve Rüstem Yılbaşını kutluyoruz bu gece. Ve üçümüz üç kadehten İstanbul'u yudumluyoruz. İstanbul zehir zemberek İstanbul buruk, İstanbul acı Susuz içilmiyor İstanbul Mezesiz gitmiyor. Suyumuz halis taşdelen Mezemiz sakız leblebisi Sonra kahır, hüzün ve elem Şerefe İsmail Şerefe Rüstem. Rüstem'in aklında bir kız, Ondokuzunda civelek Hey gidi baba Rüstem Hey gidi ***** felek. Kızın adı Müjgan, Kolej mezunu Saçları sarı mı sarı Gözleri yeşil mi yeşil Rüstem'miş, şiirmiş, aşkmış Kızın umrunda değil Kızın babası tüccar Yani kızın herşeyi var Rüstem'se fukara Rüstem, Beş on kitap bütün varlığı Bir kendi bir anacığı. Kasımpaşa'da otururlar İki odalı bir evde babadan kalma Hadi Rüstem hadi kararıp durma Çek bir fırt daha, İçkiler benden bu gece mezeler dahil. Şerefe Rüstem, şerefe İsmail İsmaili tanır tekmil adem babalar Fukara İsmail, garip İsmail. Onun da başka derdi var, Geçen ay işinden çıkardılar İsmail'i İçmesin de ne yapsın Olacak şey değil. Karısı Meryem, oğlu Erol, kızı Serpil Üç kişi onun eline bakar. Erol bu yıl ilkokulu bitirecek, Serpil enstitüde, Dayan İsmail dayan. İsmail işsiz, ismail parasız İsmail'in hali duman Bereket Meryem bacı dikiş dikiyor İsmail'e, Erol'a, Serpil'e bakıyor. İsmail, koca İsmail Yine dertli bu gece İsmail Hadi çek bir fırt daha Şerefe, şerefe. Ama hangi şerefe orası belli değil Bütün şerefler kepaze şimdi, Bütün insanlar rezil. Biz o rezillerden üç kişi, Hışım gibi çöktük bu gece Arabın meyhanesine. Ben,Rüstem ve İsmail İstanbul'u yudumluyoruz kadehlerden İstanbul'un tuzu kuru bizimki yaş. Yine hancıyı söylüyor biri plakta "Şu bizim hesabı gör yavaş yavaş. Ben, İsmail ve Rüstem İsmail'in gölgesi, Rüstem'in gölgesi Bir de benim gölgem Topu topu üç kişi üç gölgeyiz. Meyhaneciden başka Meyhaneci Arap Rıfat Ayyaşın biri Beyoğlu'nun arka sokaklarında yeri İzbe, küçük bir dükkan. Bir tezgah, iki masabir de şu eski pikap Dekorumuz bundan ibaret. Kadehte İstanbul, tabakta leblebi O da İstanbul gibi bayat mı bayat. Hadi Arap Rıfat Doldur birer tek daha Tazelendi derdim bu gece Şu plağıda değiştir bakalım Biraz da Zeki söylesin ağır ağır "Şarap mahzende yıllanır" Ya biz nerede yıllanıyoruz Ulan İstanbul Asılmıştan beter ettin bizi Ulan biz böyle olacak adammıydık Yıktın,yıprattın,eskittin bizi Şu yılbaşı gecesinde Ben,İsmail ve Rüstem Hani o bir zaman seni seven kişiler Şimdi sevmiyoruz artık Bırak yakamızı Yeter İstanbul yeter Rüstenm sevdiğini alsın İsmail bir iş bulsun Bırak da herkesin dünyası Daha güzel olsun Ulan İstanbul Ulan İstanbul Gözünü sevdiğim İstanbul Sokaklarında gezdiğim Şiirini yazdığım Her gecesinde canımdan bezdiğim Güzel İstanbul Kahp e İstanbul Canım İstanbul. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.