Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2006 18 yıl ŞEKİLCİ OLMAMAK İslâmiyet ve Son Peygamber Hz. Muhammed'de (a.s.v.) asla şekilcilik yoktur. İslâmiyet baştanbaşa samimiyete, kişiye ve kişinin düşüncesine saygıya, sevgiye, hoşgörüye dayanır. Bu nedenle kişiyi, ibadetinde serbest bırakmıştır. Tanrı'nın her yönde olduğunu ve O'na her temiz yerde ibadet edilebileceğini önermiştir. İslâm'ın diğer Dinlerden ayrıldığı en önemli yanı, bu yönüdür! İslâmiyet Tanrı'yı her yerde bilir. Bu nedenle Camide ibadeti şart koşmamıştır. Bu zorunlu tutmama özelliği çok önemlidir. Gerçi, büyük bir zâtın ardında topluca Namaz kılmak, hep beraber içtenlikle, riyâsız olarak Tanrı'ya dua etmek çok faydalıdır. Sevabı çoktur. Ancak, bununla beraber kişiyi Camiye gelmeye zorunlu tutmaması, çok düşündürücüdür! Nedenleri vardır. İslâmiyet'ten başka bütün Dinlerde mabet (tapınak) vardır. İslâmiyet, mabedi kabul etmez. Çünkü mâbed; içinde mâbud (tapınılan şey) bulunan kutsal yer demektir. Bir totemci, toteminin bulunmadığı; bir Hristiyan, Hz.İsa'nın (a.s.) ve Hz.Meryem'in temsili resimlerinin bulunmadığı bir yerde ibadet edemezler. Onun için İslâmiyet, Mescit ve Cami (toplanılan yer) kabul etmiştir. İslâm'ın ilâhı Bir’dir ve "bir yerde" düşünülemez! O, Tanrı'yı "her yerde" bilir!.. Sonsuzu getirip, bir binanın içine sığdıramaz! (1) Ayrıca her kişinin, Tanrı'yla ilişki kurabileceğini kabul ettiğinden; kişinin düşünce ve ibadetine saygılıdır. İslâmiyet, kişide daha çok "istikamet (doğruluk), samimiyet (içtenlik) ve güzel ahlâk " arar. -"Kâlu Rabbünallahu sümmestekâmu- O inançlı kişiler, Rabbımız (yöneticimiz, büyüğümüz, efendimiz) Allah'tır.’’ Derler; sonra 'doğru' olurlar (Eğrilikten,yalancılıktan, dolandırıcılıktan, her türlü samimiyetsiz ibadet, söz ve davranışlardan kaçarlar.)!" Fussilet 30). Âyeti, bunun kesin ve tartışmasız delilidir. Demek ki, Tanrı'ya göre; "Tanrı'ya1 inanan; Rabbım, Efendim, Allah deyip, sonra doğru olandır!" Eğer bir kişi doğru değilse; "O kişi Rabbım Allah" dememektedir. Rabbımız Allah'dır diyen, doğru olandır!.. Mevlâna'nın, "Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol!" sözü, işte İslâm'ın bu gerçeğini yansıtan, çok önemli bir kuraldır. İslâmiyet'te, "Kilise disiplini" yoktur! Her konu, tartışmaya açık bırakılmıştır. Din adamı da yoktur! Herkes, Din adamıdır. Ancak bir öğreten ve bir de öğrenen vardır. Bu da kişinin, vazgeçilmez haklarındandır. İşte İslâmiyet bu hakkı kişiye tanıyan yeryüzündeki tek Dindir. Son Peygamber Hz. Muhammed (a.s.v.), toplumun her kesimindeki insanlarla her konuyu konuşur. Onlara saygılı davranırdı! Onları dinler, sözlerini kesmez, "Sus kâfir oldun!" demezdi. Herkesi insan bilir, her sınıfla konuşur, her sınıfla oturur (kalkar, yer içer), kimseye üstünlük taslamaz, asla büyüklenmez; Din öğreti ve hizmetinden dolayı kimseden ve toplumdan ücret almazdı! Kimseyi sıkmazdı. Gayet toleranslı (hoşgörülü) davranırdı. îbadeti öğrettikten sonra kişi yi zorlamaz, sıkmaz, serbest bırakırdı. Amellerine değil, fikirlerine ve toplum içindeki doğruluğuna, toplum ile olan ilişkilerindeki davranışlarına bakardı. İbadetlerde kimseyi tecessüs (anlama merakı, gizlice bakma) etmez bunu şiddetle men ederdi! (2) Gerçek ve ilk Müslümanlık böyleydi ve onun özüne erenler arasında, halen de böyledir!. Ama sonraları, kral-papa ikilisi gibi Sultan-Şeyhülislâm ikilisi kabul edilince; durum, şekilciliğe, türlü Dini merasimlere dönüştürüldü. Bir nevi siyasi örgüt haline sokuldu. Kralların, Sultanların burjuvanın ve onlardan yana papaz ve mollaların, sahte şeyhlerin, kişisel çıkarlarına âlet edildi!.. İbadetlerde, Kilise Disiplinini aratan, Ruhbanlıktan da ötede bir "Sus! itaat et!.," şeklinde zorbalığa dönüştürüldü!.. Bunun acısını yüreğinde duyan gerçek Müslümanlar; Mevlânalar, Abdulkadir-i Geylâni, Seyyid Ahmed er Rufai, Muhyiddin-i Arabi, Maktul Suhreverdi, Cüneyd-i Bağdadi, Bayazıd-ı Bestami, Cemaleddin-i Efgani, Pakistan'lı Muhammed İkbal, Niyazi Mısri, Muhammed Abduh, Şeyh Bedreddin, Urfalı Şeyh Saffet, Mehmet Akif gibi aziz insanlar çok çırpındı, çok uğraştılar ama kimi öldürüldü, kimi sürüldü.,. İkbal'in dediği gibi; "İmparatorluğun fidanı kuvvetlenince, cihangirliğin adı, cihad oldu." Netice ne oldu?.. İzzetin yerini, zillet aldı. çünkü ne yapılırsa yapılsın; Sâf ve temiz Muhammed Dini kendi rayından çıkarıldığında, sonumuz zillet olur!.. Din'e ne olur?.. O'na hiçbir şey olmaz! Ornu sahibi korur!.. Sen korumaz da.O'nu başka yorumlarsan; O'nu doğru yorumlayacak başka bir millet yaratır. Önce yıkar, sonra en güzel nitelikte gerçekçi ve gerçeğe saygılı aydın bir millet yaratır!.. Ama tutucular, bağnazlar beğenmezmiş!.. Saçı uzunlara, başı açıklara kâfir dermiş!.. Zaten başka silahları yok ki; varsın desinler.... Ama unutmasınlar ki; O, Tanrı’nın öz eliyle yarattığı Güzel Muhammed (a.s.v.)de saçlı idi! Ve mübarek Efendimiz (a.s.v.) dalgalı saçlarını ortadan ikiye ayırıp tarar ve güzelliğine güzellik katardı! (3) Öyle ki; aşıklarını, deli edercesine!. (1) Allah, ancak kalp aynasında yansır."Yere,Göğe Sığmam Mü'min kulumun kalbindeyim". Bu Tanrı’'nın bir yere hulul ettiği, yani girdiği anlamında değildir. Zira "Mânevi Kalp", Nur'dan bir Ayna, bir yansıtıcıdır. Güneşin bir aynada yansıması gibi. (2)"Şu bîr gerçek ki ben Haniflik, hoşgörü ve kolaylık Peygamberi olarak gönderildim". (Ibn. Hanbel, C.5, S.266 Buhari, İman, 29) (3) Bkz. Sevgili Peygamberimizin "Hilye"sinİ anlatan Hadis ve İslâm Tarihleri. Kaynak: KAZIM YARDIMCI / ADIYAMAN
Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2006 18 yıl ŞEKİLCİ OLMAMAK İslâmiyet ve Son Peygamber Hz. Muhammed'de (a.s.v.) asla şekilcilik yoktur. İslâmiyet baştanbaşa samimiyete, kişiye ve kişinin düşüncesine saygıya, sevgiye, hoşgörüye dayanır. Bu nedenle kişiyi, ibadetinde serbest bırakmıştır. Tanrı'nın her yönde olduğunu ve O'na her temiz yerde ibadet edilebileceğini önermiştir. İslâm'ın diğer Dinlerden ayrıldığı en önemli yanı, bu yönüdür! İslâmiyet Tanrı'yı her yerde bilir. Bu nedenle Camide ibadeti şart koşmamıştır. Bu zorunlu tutmama özelliği çok önemlidir. Gerçi, büyük bir zâtın ardında topluca Namaz kılmak, hep beraber içtenlikle, riyâsız olarak Tanrı'ya dua etmek çok faydalıdır. Sevabı çoktur. Ancak, bununla beraber kişiyi Camiye gelmeye zorunlu tutmaması, çok düşündürücüdür! Nedenleri vardır. Bakalım şekilcilik varmı yokmu. tövbe/108 Sen bunun (böyle bir mescidin) içinde hiç bir zaman durma. Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur. Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır. Allah arınanları sever. meryem/11 Böylelikle (Zekeriya) mescidten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: "Sabah akşam tesbih edin bakara/144 Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip- durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnud olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan ****** değildir. bakara/196 Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır. İslâmiyet'ten başka bütün Dinlerde mabet (tapınak) vardır. İslâmiyet, mabedi kabul etmez. Çünkü mâbed; içinde mâbud (tapınılan şey) bulunan kutsal yer demektir. Bir totemci, toteminin bulunmadığı; bir Hristiyan, Hz.İsa'nın (a.s.) ve Hz.Meryem'in temsili resimlerinin bulunmadığı bir yerde ibadet edemezler. Onun için İslâmiyet, Mescit ve Cami (toplanılan yer) kabul etmiştir. Ama kuran bu yerlerin tümünü mabet kabul eder. hac/40 Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır. İslâm'ın ilâhı Bir’dir ve "bir yerde" düşünülemez! O, Tanrı'yı "her yerde" bilir!.. Sonsuzu getirip, bir binanın içine sığdıramaz! Ayrıca her kişinin, Tanrı'yla ilişki kurabileceğini kabul ettiğinden; kişinin düşünce ve ibadetine saygılıdır. İslâmiyet, kişide daha çok "istikamet (doğruluk), samimiyet (içtenlik) ve güzel ahlâk " arar. Allah evi, Kâbe. Beyt, Arapça'da ev demektir. Tertip olarak Beytullah, Allah'ın evi demek olup Kâbe* hakkında kullanılan bir tabirdir. Kur'an-ı Kerîm'de daha çok belirti harfiyle "el-beyt" şeklinde kullanılır ve bununla Beytullah, Kâbe kasdedilir. Ayrıca iki ayette el-Beytü'l-Haram* yani mukaddes ev (el-Mâide 5/2, 97), iki ayette de eski ev anlamında el-Beytü'l-Atîk, (el-Hac, 22/29, 33) şeklinde kullanılır. Kâbe ismi ise Kur'an-ı Kerîm'de sadece iki yerde (el-Mâide, 5/95, 97) zikredilir. Aslında yer ve gök ile bunların arasında bulunan her şeyin, kısaca kâinatın gerçek sahibi Allah'tır. Bunlar içerisinde Kâbe'ye Beytullah (Allah'ın evi) denilmesi, onun sırf Allah'a ibadet için yapılmasından, orada sadece Allah'a ibadet edilmesinden dolayıdır. Böylece Allah onu kendine nisbet etmek suretiyle şerefini yüceltmiştir. Kur'an-ı Kerîm'den öğrendiğimize göre yer yüzünde ilk yapılan mabed Beytullah'tır: "İnsanlar için yeryüzüne ilk konulan ibadet evi Mekke'de olan Kâbe'dir. " (Âli İmrân, 3/96). Beytullah'ı Hz. İbrahim (a.s.) ile oğlu İsmail (a.s.) inşa edip o esnada Allah'a şöyle dua etmişlerdir: "Ey Rabbimiz bunu bizden kabul buyur. Şüphesiz ki daima işiten, hakkıyle bilen ancak sensin. Ey Rabbimiz! İkimizi müslüman olarak sana boyun eğmekte sabit kıl, soyumuzdan da yalnız sana boyun eğen bir ümmet meydana getir. Bize hac ibadetimizi göster, tövbelerimizi de kabul buyur. Şüphesiz ki tövbeyi en çok kabul eden, en çok merhametli olan sensin sen. " (el-Bakara, 2/127-129). Allah, Beytullah'ı yüce gayelerin gerçekleştirilmesi için toplantı ve güven yeri kılmıştır: "Biz Beytullah'ı insanlara toplantı ve güven yeri yaptık. " (el-Bakara, 2/125). Allah, Beytullah'ın, tavaf edenler, ibadet yapanlar, rukû ve secde edenler için temiz tutulmasını emretmiştir. (bk. El-Bakara, 2/125). İslâmiyet'te, "Kilise disiplini" yoktur! Her konu, tartışmaya açık bırakılmıştır. Din adamı da yoktur! Herkes, Din adamıdır. Ancak bir öğreten ve bir de öğrenen vardır. Bu da kişinin, vazgeçilmez haklarındandır. Acaba başka kafanızdaki islamımı anlatıyorsunuz.Eğer din adamı yoksa piyasadaki din adamı olduğunu söyleyenler kim.Neden verginin en büyük payı diyanette. Son Peygamber Hz. Muhammed (a.s.v.), toplumun her kesimindeki insanlarla her konuyu konuşur. Onlara saygılı davranırdı! Onları dinler, sözlerini kesmez, "Sus kâfir oldun!" demezdi. Herkesi insan bilir, her sınıfla konuşur, her sınıfla oturur (kalkar, yer içer), kimseye üstünlük taslamaz, asla büyüklenmez; Din öğreti ve hizmetinden dolayı kimseden ve toplumdan ücret almazdı! Kimseyi sıkmazdı. Gayet toleranslı (hoşgörülü) davranırdı. îbadeti öğrettikten sonra kişi yi zorlamaz, sıkmaz, serbest bırakırdı. Amellerine değil, fikirlerine ve toplum içindeki doğruluğuna, toplum ile olan ilişkilerindeki davranışlarına bakardı. İbadetlerde kimseyi tecessüs (anlama merakı, gizlice bakma) etmez bunu şiddetle men ederdi! (2) Hoşgörü ile alakalı ayetler ve yazdığınızla çelişkiler. 2/256 Dinde zorlama yoktur. Gerçekten hak, batıldan iyice ayrılmıştır. Tağut'u inkar edip, Allah'a inanan kimse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Ve Allah, Semi'dir, Alim'dir 9/29 Kitab verilmiş olanlardan; Allah'a da, ahiret gününe de inanmayan, Allah ve peygamberinin haram kıldığını haram saymayan ve hak din edinmeyenlerle -boyun eğip kendi elleriyle cizye verinceye kadarsavaşın. 9/23 Ey iman edenler; eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı, kardeşlerinizi dostlar edinmeyin. Sizden her kim onları dost edinirse; işte onlar, zalimlerin kendileridir. 9/28 Ey iman edenler; doğrusu müşrikler ancak necistir. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer fakirlikten korkarsanız, Allah dilerse sizi yakında kendi lütfu ile zenginleştirir. Muhakkak ki Allah; Alim'dir, Hakim'dir Din'e ne olur?.. O'na hiçbir şey olmaz! Ornu sahibi korur!.. Sen korumaz da.O'nu başka yorumlarsan; O'nu doğru yorumlayacak başka bir millet yaratır. Sahibi herhalde korumayı bıraktı.Bin küsür mezhep tarikat ve farklı,farklı öğretiler kimine ak olan diğerine kara işte islam.
Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2006 18 yıl Yazar Sana ben ne anlatmışım sen bana ne cevap yazmışsın benim yazdığım yazıdan baana çelişki diye gösterdiklerinde gülünç gerçekten sana islamda ücretli din adamılığı yok demişiz sen aha var demişsin varolduğunu bizde biliyoruz heralde biz onun yanlış olduğunu kimsenin ücretle namaz kıldırmaya görevli olamayacağını savunnmuşuz sen bize sadece hikaye okumuşsun.. Diğer konulara yazmış olduğun cevap yada sorularda senin kafandaki çelişkiler yumağından kaynaklanmakta İslamda Kuran da çelişki yok çelişki sizin gidip gelmeleriniz çelişkiler uydurmanız inanmamak için bir hayal dünyasında gezmenizden ibaret..
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.