Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Takıldım Bir Turnanın Peşine

 

Takıldım bir turnanın peşine

Vardım girdim Kırklar Cemine

Toplandık canlar semah durduk

Hakk’ı niyâz ettik döne döne

 

Kadın erkek el ele tutuştuk

Sazımızı çalıp vecde tutulduk

Hakk aşkıyla yandık kavrulduk

Muhammet’i niyâz ettik döne döne

 

Ehl-i Beyt’e bağlı kaldık

Şâh-ı Merdân’ı sevip saydık

Münkir münâfığa boyun eğmedik

Ali’yi niyâz ettik döne döne

 

Kerbelâ’da düşen şehitlere

Duâlar ettik, ağıtlar yaktık

Yezid’in köpeklerine lânet okuduk

On İki İmamı niyâz ettik döne döne

 

Hünkâr evinin direği

Şefaat Ordusunun kumandanı

Bir uğursuzun elinden zehir içti

Hasan’ı niyâz ettik döne döne

 

Nübüvvet Ehl-i Beyt’i

Yezid’e biat ettirmedi

Ümmetine direnmeyi öğütledi

Hüseyin’i niyâz ettik döne döne

 

Gözünden yaş eksik olmadı

Alnını secdeden kaldırmadı

Ümmetine iyiliği öğütledi

Zeynel Âbidin’i niyâz ettik döne döne

 

Ehl-i zikir habîbi

Tâlibe ihsânı nasîp etti

Ümmetine bilgeliği öğütledi

Muhammet Bâkır’ı niyâz ettik döne döne

 

Ehl-i fıkıh habîbi

Cümlesine imâmet etti

Ümmetine doğruluğu öğütledi

Câfer Sâdık’ı niyâz ettik döne döne

 

Ehl-i hüccet habîbi

Gece gündüz irşât etti

Ümmetine mağfireti öğütledi

Musâ Kâzım’ı niyâz ettik döne döne

 

Ehl-i kelâm habîbi

Hükmünü Hakk’a devretti

Ümmetine salavatı öğütledi

Ali Rızâ’yı niyâz ettik döne döne

 

Ehl-i hikmet habîbi

Sahih ile bâtılı ayırdı

Ümmetine hakîkati öğütledi

Muhammet Tâkî’yi niyâz ettik döne döne

 

Ehl-i irfan habîbi

Gâfilleri dize getirdi

Ümmetine izzetinefsi öğütledi

Ali Nâkî’yi niyâz ettik döne döne

 

Ehl-i mâruf habîbi

Zındanlara Nur getirdi

Ümmetine şükretmeyi öğütledi

Hasan Askerî’yi niyâz ettik döne döne

 

Ehl-i îmân habîbi

Cümlesine halâsı bahşetti

Ümmetine hidâyeti öğütledi

Muhammet Mehdî’yi niyâz ettik döne döne

 

Âşık Meftûnî’m düştü hakîkat yoluna

Sazını titreten mızrap sığmaz artık kınına

Bu yol erenlerin yoludur gayrı dönülmez bir daha

Öyleyse canlar gazâmız mübârek ola

 

10.11.06

Gönderi tarihi:

Bidâyetnâme

 

Vîrân oldu gönül bağım

Yarama yoktur ilâcım

Zâile düştüm kaldım

Deryâyı dermâna geldim

 

Sabır ile zikr edenin

Şah aşkıyla dem tutanın

Küllerinden doğanların

Dar’ına durmağa geldim

 

Nefsine gâlip olanın

Özü Hakk’ta ceht edenin

Temi lûtfuyla dolanın

İzzet-i Dergâh’ına geldim

 

Yusuf gibi kuyuda kaldım

Yâkup gibi ağladım durdum

Musâ gibi yollara düştüm

Kibriyâ’nın ismine geldim

 

Hakîkat nedir bilenin

Şüpheye ikrar çekenin

Aşk ile semah edenin

Yüzüne yüz sürmeğe geldim

 

Hüseyin’in sırrına varam

Ali’nin Kırk’ına duram

Muhammet’e yoldaş olam

O Nur’u âbâda geldim

 

O sırrı kâinâtın habîbi

Ali’yi nâzır eyledi

Ehlî Beyt’i vâris bildi

Emrullahı almağa geldim

 

Şehidullahtan geleni

Münâfık zâhirî eyler

Gâfil olmayan gâzîye

Selâm durmağa geldim

 

Pîrim Hünkâr Hacı Bektaş’a

Câfer Sâdık Musâ Kâzım’a

İmam Hasan Hüseyin’e

Asker olmağa geldim

 

20.09.06

Gönderi tarihi:

Çekin Elinizi Dergâhımdan

 

Mecnûn çölde ne yapardı

Yürekte aşkı bulmayınca

Benim dergâhım aşktır

Çekin elinizi dergâhımdan

 

Severiz yaradılanı Yaradan’dan

Pîri olmayan gönül n’etsin varlığı

Benim dergâhım sevgidir

Çekin elinizi dergâhımdan

 

İlim Hakk’tandır, Hakk’ın ilmidir

Gâfil âlim görmeyince n’etsin

Benim dergâhım ilimdir

Çekin elinizi dergâhımdan

 

Sağı da bir solu da bir

Seçim zamânı kapımızda demlenir

Benim dergâhım İmam Ali’dir

Çekin elinizi dergâhımdan

 

Âşık Meftûnî söyler sözünü

Aymaz gönül n’etsin mârifeti

Benim dergâhım mârifet kapısıdır

Çekin elinizi dergâhımdan

 

21.10.06

Gönderi tarihi:

Ört ki Ölem!..

 

Duydum ki erenler diyârında bir ulu çınar varmış

Seyit Ali Sultan Dede’den icâzet almış

Vardım bir yol gittim dergâhına

Meğer Anadolu’da ne ozanlar varmış

 

Dergâhta saz çalındığı doğrudur

Lâkin kim görmüş cümbüş yapıldığını

Onlar ney üfleyip tef vurunca oluyor da

Aynı notaları basan sazı mı işitmeyecek Cenâb-ı Hakk

 

Dergâhta mum kullanıldığı doğrudur

Lâkin kim görmüş kadın erkek bir yatakta yattığını

Kitap’ta yalan, iftirâ, haset açıkça lânetlenmişken

Bunların hesâbını sormayacak mı Cenâb-ı Hakk

 

Gelin canlar etmeyin böyle birbirinize

Söyler dururum bu topraklar yeter hepimize

Bin defâ dolup dolup boşalmış da

Sonunda kime kalmış şu yalan dünyâ

 

02.11.06

Gönderi tarihi:

Şikâyetnâme

 

Yılın ilk karı düştü Erzurum’un köylerine

Yollar kapalı, elektrikler kesik, çocuklar aç

Duydum ki bayram gelmiş şehre, kasabaya

Köyüme gelmeyen bayramı neyleyim

 

Televizyon kanallarında yardım programları

Bunlar yardım değil, oy avcılığı

Fakirin döktüğü yaşlar utancımın tokadı

Gel gör ya Muhammet Ümmet’ini ne hâle getirdiler

 

İşbirlikçi hâinleri iktidâra taşıdılar

Bencilliği, kıskançlığı, arsızlığı öğütlediler

Gâvuru dost belleyip ekmeğini yediler

Gel gör ya Muhammet bize neler ettiler

 

Câmî yapacağız deyip para topladılar

Çift anahtar vereceğiz deyip oy istediler

Kendilerinden olmayanı patatesi dîninden bildiler

Gel gör ya Muhammet ülkeyi ne hâle getirdiler

 

Tüm dinler aynı İlâh’tandır dediler

Kuran’a Tevrat’la İncil’i eklediler

Bıraktığın âyetler bunlarla birdir dediler

Gel gör ya Muhammet Kuran’ı ne hâle getirdiler

 

Bu toprakları parçalayıp dağıtmak için

Türk milletini ayrıştırıp kutuplaştırdılar

Sonra da sözlerinin arkasına saklandılar

Gel gör ya Muhammet hadislerini ne hâle getirdiler

 

Âşık Meftûnî sakınmaz söyler sözünü

Hakk’ın yolundan ayırmaz yüzünü

Hakk’a giden tek yol var ki o İslâm’dır

Gel gör ya Muhammet İslâm’ı ne hâle getirdiler

 

23.10.06

Gönderi tarihi:

Telâfer’de Bayram Sabâhı

 

Bugün bayram

Telâferli Ahmet erkenden uyandı

En güzel giysilerini giymek ister, ama ne evi var ne dolabı

Câmîye gitmek ister, ama ne câmîsi var ne imamı

Büyüklerinin elini öpmek ister, ama ne anası kaldı ne babası

Mezar ziyâreti yapmak ister, ama ne mezar var ne dikili taşı

 

Çalının askerleri tutmuşlar dört tarafı

Sağa baksa suç, sola baksa suç

Yolda yürümek suç, nefes almak suç

Bir yol gidip yemek kuyruğuna girse

Toplu nümâyiş var diye dizilecek kurşuna

Telâferli Ahmet aç, susuz, yalın ayak

Telâferli Ahmetler, Hasanlar, Mustafalar

Bir dilim kuru ekmeğe muhtaç

Beklerler Ümmet-i Muhammet’in yardımını

 

Bayram gelmiş hoş gelmiş

Çalının askerleri namlularını çoluk çocuğa çevirmiş

Ümmet-i Muhammet mışıl mışıl uykudayken

Günde yüz elli kişi hayâtını kaybetmiş

Ben neyleyim böyle bayramı

 

24.10.06

Gönderi tarihi:

Güller ve Tokatlar

 

I.

 

Benden süslü lâflar bekleme gülüm..

Görmesini bilene hayat şiir..

Süslü lâflar edeyim diye nasıl görmezden geleyim;

bakırcı Osman Usta’yı, kalaycı Nedim Dayı’yı

simitçi Ömer Âbi’yi, mendilci küçük Elif’i..

Benden süslü lâflar bekleme gülüm,

süslü lâflar etmek için şiir yazmam/yazamam..

Şiir bir tokattır atmasını bilene.

Sen de bir tokat atma şu fakîre..

 

II.

 

Masa başında şiir yazmam ben;

koltukta, divanda ya da şezlongda veya..

Ne anlatayım sana?

Kalemliğimi mi,

koltuğumun desenini mi,

divanımın dantelini mi,

yoksa şezlongumun rengini mi?

Ressam ne görürse onu resmeder,

şâir de görüp duyacağını anlatır elbet.

Ben de insan hikâyeleri anlatacağım tabiî ki.

Benden içi boş edebiyat bekleme gülüm..

 

III.

 

Ben bir küçük taş atıyorum,

kocaman okyanusların ortasına.

Yaydığım dalga da bu kadar oluyor ancak,

benden fotoroman kahramanlığı bekleme gülüm..

 

08.10.06

Gönderi tarihi:

nazîre

 

“Ne atom bombası,

Ne Londra Konferansı;

Bir elinde cımbız,

Bir elinde ayna;

Umurunda mı dünyâ!”

 

demiş üstat

hani şu İstanbul’da, Boğaziçi’nde,

Velî’nin oğlu,

târifsiz kederler içindeki fakir Orhan Velî..

Lâkin biz bunu şöyle de okuyabiliriz:

 

Ne Lübnan katliâmı,

Ne BM Konferansı;

Bir elinde atari,

Bir elinde kumanda;

Umurunda mı dünyâ!

 

02.10.06

Gönderi tarihi:

şâirin intikâmı

 

nice şiirler yazıldı sana,

nice öyküler, romanlar, oyunlar..

senin sokaklarını anlattılar hep;

dağlarını, tepelerini, kaldırımlarını..

yetmedi çayırlarını, çimenlerini, otlarını..

yetmedi topraktaki böceklerini, boklarını..

seni hiç görmedim ama,

neredeyse avucumun içi gibi biliyorum..

 

Ey İstanbul,

Şâirlerin aklını başından aldın.

Yazarların, çizerlerin ve bestecilerin de..

Türk Edebiyâtı diyorlar ya,

inanma, doğrusu: İstanbul Edebiyâtıdır..

Yedi tepene dalıp gitmekten

Anadolu’yu yedi tepeden ibâret sandılar..

Haliç’e bakıp Galata’yı seyretmekten

Anadolu’nun tek dikili ağacını senin koynunda bildiler..

Saraylarını gezip şatafatına hayran olup

kendilerini Lâle Devrinde zannettiler..

Adalarını ve sâkinlerini görüp

Anadolu’yu Bizans memleketi ilân ettiler..

 

Ey İstanbul,

Suçun büyük..

Suçun nispetinde cezânı çekeceksin elbet..

Duydum ki deprem kuşağı üzerindeymişsin..

Beter olasın inşallah..

 

12.09.06

Gönderi tarihi:

şâirin kaderi

 

Farz-ı mahâl ellerin yok..

Ayakların, kulakların, göğsün ve tabiî ki kalbin de öyle..

Sâdece mideden ibâretsin.

İşte sevdiceğim, onların istediği insan sensin..

Çalışmak, üretmek, kazanmak diye diye

kocaman makinelerin dişlileri arasında

kaptırır kolunu Hasan Usta.

Lâkin kimin umurunda..

Onlar duymaz, anlamaz..

Anlasalar da anlamaz..

Kayboluverir Hasan Usta’nın feryâdı

makinelerin eskimiş ve paslanmış kollarından çıkan

ve dayanılmaz

ve kulakları tırmalayan gıcırtıları arasında..

İşte sevdiceğim, adına liberalizm dedikleri

ama aslında insanı basit bir et yığını hâline getirme sanatı

böyle birşey..

 

Onlar çoktan karar vermiş,

kimin ölüp kimin sağ kalacağına,

kimin kiminle nasıl yaşayacağına..

Kader mi?

Çok mu merak ediyorsun kaderin ne olduğunu?

Söyleyeyim o zaman:

kader güçlünün güçsüzü ezmesidir,

câhilin âlimi yenmesidir,

takunyalıların ülkeyi yönetmesidir..

Yâni sevdiceğim, kader îmânın şartıdır,

onlar ki dîni îmânı para olanlardır..

 

17.09.06

Gönderi tarihi:

şâirin çizgileri

 

ne oldu şâirim,

yazmaktan vaz mı geçtin?

önündeki kâğıda resim çizmekle,

yoksa gönül mü eğlendirirsin?

mâdem ki yazmak yerine çizmek istersin,

öyleyse sel felâketinde evlerini ve yuvalarını kaybedenler hakkında

‘abartılacak birşey yok’ hükmünü verenleri,

fukarâlık nedeniyle organlarını satmak isteyen kardeşimize

‘burası sakatatçı değil’ diyenleri,

geçim sıkıntısını haykıran ve çözüm arayan kardeşimize

‘al ananı git’ diyenleri resmet..

bakarsın bir gören olur resimlerini,

yazarak olmadıysa çizerek anlat dertlerini..

sen çiz ki onlar çizmesin bu güzel ülkenin ve insanların kaderini..

 

09.11.06

Gönderi tarihi:

şâirin kulakları

 

elin gâvuru metronom îcât etmiş..

lentosu var, andantesi var, allegrosu var,

folku var, pasadoblesi var, soulü var..

oh ne güzel, ne güzel..

lâkin içinde 9/8’lik, 10/8’lik, 7/12’lik ritim yok..

Ali Nutkî Dede’nin Şevkûtârâb’ını,

Mustafa Nakşî Dede’nin Şedârâbân’ını,

Zekâîzâde Ahmet Efendi’nin Müsteâr-ı Şerîf’ini,

ve adını sayamayacağım yüzlerce bestekârımızı ve eserlerini

bu metronom mu taşıyacak?

 

elin gâvuru piyano îcât etmiş..

konsollusu var, akustiği var, şimdilerde dijitâli de çıktı..

üzerinde bilmem kaç tâne oktav var..

oh ne güzel, ne güzel..

lâkin bir sesi ancak iki parçaya bölmüşler,

Türk Müziğinde ise dokuz parça var..

Avni Bey’in Dilkeşîde’sini,

Bekir Sıdkı Sezgin’in Muhayyer Sünbûlesi’ni,

Ahmet Hüsâmettin Efendi’nin Rahat-ül Ervân’ını,

ve adını sayamayacağım yüzlerce bestekârımızı ve eserlerini

bu piyano mu taşıyacak?

 

Ey mektepli câhiller,

Hangi musikîşinâsımız eline metronom aldı

ya da hangi bestekârımız eserlerini Batı sesleriyle sınırladı?

Velhâsılı kelâm, garpperestliğe karşı çıkarsınız,

oh ne güzel, ne güzel..

Lâkin gâvur îcâtlarını Türk Müziğine sokmak niye?

Batı ritimlerinde semâ,

içinden akım geçmeyen ampulü duy içinde boşa çevirmeye benzer..

Batı sesleriyle peşrev,

çorbayı çatalla içmeye benzer..

 

Ey mektepli câhiller,

Baklava da yerinde güzeldir, sarımsaklı yoğurt da yerinde..

Lâkin baklavanın üzerinde sarımsaklı yoğurt niye?

Bundan gayrı ne diyeyim daha..

Eğer inat ediyorsanız âfiyet olsun vesselâm..

 

17.10.06

Gönderi tarihi:

şâirin kardeşliği

 

notası aynı tınısı farklı

ha neyden dinle ha bağlamadan

kulak olduktan sonra ne önemi var ki

 

6666 âyet

ha Arapça oku ha Türkçe

anlayıp uyguladıktan sonra ne önemi var ki

 

Allah yine aynı Allah

ha öyle secde et ha böyle

içinden fitneyi attıktan sonra ne önemi var ki

 

insancıllık, sevgi ve berâberlik

ha Mevlânâ’dan dinle ha Pir Sultan’dan

gönül gözünü açtıktan sonra ne önemi var ki

 

25.10.06

Gönderi tarihi:

şâirin çiçek dürbünü

 

sevdâ türküleri güzel olduğu için değil,

öznesine seni koyduğum için güzel..

 

bağlamam altı telli olduğu için değil,

dinleyene hüzün verdiği için güzel..

 

bu minâreler göğe değdikleri için değil,

bize âidiyet verdikleri için güzel..

 

bu ülke dört başı mâmur olduğu için değil,

bizim olduğu için güzel..

 

ve sevdiceğim, özgürlük kendi başına değil,

senin yanında olduğum için güzel..

 

30.10.06

Gönderi tarihi:

şâirin düşmanları

 

benim tanklarım, tüfeklerim yok..

silâhlarım, süngülerim, cephânelerim..

benim kelimelerim, cümlelerim, kitaplarım var,

Türkçe konuşanlar askerlerim..

benim kışlam Türkçedir;

kim ki kışlama saldırır,

dünyâ ahret düşmanımdır..

 

04.11.06

Gönderi tarihi:

şâirin penguenleri

 

kapladılar her tarafı..

üzerlerinde siyah takım,

içinde de beyaz gömlek..

bunları giyince memleketi kurtaracaklarını sanırlarmış..

pehh..

 

28.10.06

Gönderi tarihi:

şâirin 8-10 suaresi

 

ben diziye dizi demem,

müzikleri tutmayınca..

 

ben senaryoya senaryo demem,

aynı temayı en az üç sezon işlemedikçe..

 

ben aktöre aktör demem,

kirli sakal bırakıp penguen üniformasını giymedikçe..

 

ben aktrise aktris demem,

‘sanat için soyunup’

sonra da barlarda ‘nâmusu’ için olay çıkartmadıkça..

 

ben seyirciye seyirci demem,

–başka ne seyredelim âbi, deyip

her gece baş köşeye kurulmak için evdekilerle didişmedikçe..

 

‘din halkın afyonudur’ demiş filozofun biri,

lâkin yaşasaydı ‘diziler halkın afyonudur’ diye değiştirirdi sözlerini..

bunlar Türkiye’nin gerçekleriymiş..

aman ne gerçekler, ne gerçekler..

temsil misâl: fakir delikanlı

sevdiği kıza düğün yapamıyor

bir ev bile tutamıyor

bu sırada kız zengin bir adama gidiyor

şans bu ya

bizim delikanlı da bir defîne buluyor

sonra da peşlerine düşüyor

lâkin bu sırada kız trafik kazâsı yapıyor

bizim delikanlı da yaptıklarına pişman oluyor..

vs.. vs.. vs..

 

bunlar Türkiye’nin değil, tükürdüklerimin gerçekleri..

hâl böyle olunca da

şâirin 8-10 suaresinde

her akşam bir şiir çıkıyor..

 

gel de şiir yazma be kardeşim..

pehh..

 

29.10.06

Gönderi tarihi:

şâirin çalar saati

 

sevdiceğim,

önüne bir sürü mâlûmat tepeleyip,

seni bir güzel uyutuyorlar,

sonra da herşeyin yolunda gittiğine inandırıyorlar..

üç beş zibidiyi ekranlara salıp,

seni kendine ve insanlarına yabancılaştırıyorlar..

hâl böyle olunca,

şâir ne kadar tokat atarsa atsın,

sonunda hep yalnız kalıyor..

 

sevdiceğim,

unutma ki gördüğün rüyâ uykun kadardır,

daldığın uyku da gördüğün rüyâ kadar..

ve aldığımız her nefes,

bizi ölüme bir adım daha yaklaştırsa da,

bizi ayakta tutan da odur sonuçta..

lâkin birşey kendi karşıtını yine kendi içinden çıkartır..

öyleyse sevdiceğim, şimdi uyanma zamânıdır..

 

11.11.06

Gönderi tarihi:

kontör-land

 

bir acâyip ülkedir kontör-land..

havası, suyu;

taşı, toprağı, denizi;

martısı, sürüngeni, pengueni..

ve insanı..

 

burda herşeyin değeri kontörle ölçülür;

temsil misâl: bir oyun değeri,

sâdece yüz kontördür..

insanın değeri mi?

onu bilmiyorum ama,

yüz kontörden fazla olmadığı ortada..

 

10.11.06

Gönderi tarihi:

at bir kontör..

 

–Hâkan mı evde kalsın yoksa Selçuk mu?

Tepkisiz kalma, sen ver karârı..

at bir kontör 2002’ye..

 

–Aylâ mı kaset yapsın yoksa Nazlı mı?

Duyarlı ol, kayıtsız kalma..

at bir kontör 2004’e..

 

–Emine Hanım akşama pilâv mı pişirsin yoksa makarna mı?

Yardımcı ol, çâresiz bırakma Emine Hanım’ı..

at bir kontör 2006’ya..

 

–Esrâ sokağa çıkarken mâvi tişörtünü mü giysin yoksa yeşili mi?

Esrâ’ya sen de bir el uzat..

at bir kontör 2008’e..

 

Mâdem ki herşey bir kontöre bakıyor,

insan hayâtı bir kontörle yönetiliyor;

kontör atınca birey olduğunuzu,

olaylara ve olgulara taraf olduğunuzu hatırlıyorsunuz..

Hani Asiye Nasıl Kurtulur?’daki gibi,

şu kararları da siz verin o hâlde:

 

Dönerci dürümün içine eti az koymuş,

salatası tuzlu, ayranı da ekşiymiş..

Müşteri anasına mı sövsün yoksa avradına mı?

at bir kontör 2010’a..

 

Komşusunun oğlu Hacer’e tecâvüz etmiş..

Âbisi Hacer’i bıçakla mı öldürsün yoksa baltayla mı?

at bir kontör 2012’ye..

 

Açlıktan nefesi kokan fukarâ Cemil,

beş senedir işsiz, yedi de çocuğu var üstelik..

Adamcağız organlarını satmaya karar vermiş,

lâkin önce hangisini satacağına karar verememiş..

Hadi o yardım elinizi uzatın fukarâ Cemil’e..

Önce böbreğini mi satsın yoksa ciğerini mi?

at bir kontör 2014’e..

 

Ey Cemaat-i Müslimin,

Mâdem ki insan hayâtını yönetmeye bu kadar meraklısınız,

bir kontör atmakla insânî görev ve sorumluluklarınızı yerine getirdiğinizi sanırsınız,

o hâlde n’olur benim için de bir kontör atınız da Azrâil kapıma biraz geç uğrasın..

Lâkin benim yazacak daha çok şiirim;

yobazlara, câhillere, emperyalistlere ve siyonistlere

ve milletine söven hâin entellere-dantellere

ve işini iyi yapmayan yöneticilere

ve insanları sömüren herkese

atacak çok tokadım var..

Fakat Azrâil’in telefon numarasını bilmiyorum,

ama benim bir endişem yok..

Siz ki Allah’ın Nur’u olduğu için Ay’a çıkılamayacağına bile inanmışsınız,

size bu numarayı veren biri de çıkar nasıl olsa..

Hadi, bir kontör de benim için atın öyleyse..

 

27.10.06

Gönderi tarihi:

Hz. Kameraman Baba Türbesi

 

Toplanmışlar kanallara,

öğleden sonraları onlardan soruluyor..

Çocuğunu göremeyen orda,

eşinden dayak yiyen orda;

kaynanasından kötü söz işiten,

cinsel tâcize uğrayan,

sevdiğine varamayan..

Değil mi ki iç acıların teşhiri çok pirim yapıyor,

derdi olan bu programlara koşuyor..

Bir küçük kamera dertlerine dermân oluyor..

Bunları görüp duyan şâire de,

kameralara çaput bağlamalarını tavsiye etmek düşüyor..

pehh..

 

03.11.06

Gönderi tarihi:

edep ya hu..

 

çıkmış ekranlara hazret

yayıla yayıla konuşur

‘çişim geldi’ der gibi

‘şiirim geldi’ der

bununla acabâ kendi şiirlerinin değerini mi bildirir

veya şiir sanatına dil mi uzatır

buna karar veremedim lâkin

bu böyle mi anlatılır..

 

ben de bilirim günde on şiir yazmasını

zâten post-modernizm değil midir ki çağımızın hastalığı

lâkin henüz ar damarım çatlamadı..

 

23.09.06

Gönderi tarihi:

dijitâl şâir

 

dedelerin şapka kullanırdı

sen ise arama motorlarını kullanıyorsun

onlar kâğıda yazardı

sen ise ekrana yazıyorsun

onlar dadaizmi mârifet sanırdı

sen de post-modernizme tapıyorsun

Lâkin, bir sor bakalım dedelerinden kaçı hayatta?

Dil ki şâirin evi..

O hâlde sizi nereye gömmeli?

 

05.10.06

Gönderi tarihi:

sipâriş-nâme

 

I.

 

yarım kilo kıyma (orta yağlı)

bir kilo tâze patates

iki paket makarna (burgulu olsun)

iki paket hazır çorba (mümkünse yayla çorbası)

bir kilo havuç (rendelik)

bir kilo elma (varsa sarı olanından)..

 

II.

 

televizyon,

buzdolabı,

çamaşır makinesi,

koltuk takımı,

yemek masası,

ütü, saç kurutma makinesi,

tıraş takımı,

tabak çanak, saklama kabı..

 

III.

 

bir adet çizgili siyah takım

iki adet beyaz gömlek

bir adet kırmızı gömlek

bir adet kırmızı kravat ve mendil

bir adet ayakkabı..

 

 

böyle şiir yazılmayacağını biliyorum..

lâkin bunu bana değil,

kelimeleri veya cümleleri alt alta dizmeyi şiir yazmak zanneden post-modernistlere

ve onların aptallık hipnozu altındaki sünepe şâirlere söyleyin..

bir de selâm söyleyin de bunu yılın şiiri seçmesinler..

pehh..

 

04.11.06

Gönderi tarihi:

kendini değiştirmeye hayâllerinden başla..

 

ve doğdular..

ve yaşadılar..

ve değişemeden öldüler..

bir defâ değil, bin defâ öldüler..

bin defâ değil, binlerce defâ öldüler..

hep bir başlangıç beklediler ama,

sonunda başkalarına kukla oldular..

küllenmiş ateşe rüzgar,

henüz bitmemiş besteye karar sesi,

el edip gurbet ele gönderilene el olan özgürlük,

onlara ağır geldi..

geçmiş geleceğin tuğlası derdik,

kendimize de özgürlük işçisi..

öyleyse sevdiceğim, uzat bana ellerini,

birlikte değiştirelim hayâlleri..

aynı sonları yaşamak değil,

aynı sonlara katlanmaktır en acı olanı..

onların işi yıkmaksa bizimkisi de yapmaktır,

çünkü özgürlük, hayâllerin ötesinden ufka bakmaktır..

 

08.11.06

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.