Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

19cu yüz yılınn en büyük düsünürlerinden biri olan Feuerbach: "Ben Tanrısızz bir dindarim" derdi. 20ci yüzyılın aynı çapta bir baska düsünürü sayılan Einstein : "Ben inanmayan koyu bir dindarım" diye eklerdi.

 

Bu sözler, Batı dünyasını bir uygarlıktan bir baska uygarlıga götüren ve insanlığı sınırsız gelişmelere dogrultan düsünür ve bilginlerin, bir bakima “yazıt”ı (“düstur’u”) sayılır lir ki, kökenini eski Yunan’da bulur. Bundan iki bin yil önceleri Tanrı fikrini, “Kutsal” bilinen kitaplara ters düsercesine, “sevgi denizi” seklindeki bir tanıma oturtan Aristo’lardan baslayip, Bati dünyasini 1500 yillik karanlık çag’dan “aydınlığa” ve sınırsız bir uygarlik aşamasına dogrultmak üzere, Tanrı,yı “akıl” ve “aklı” Tanrı ile yer değiştirten, ve böylece “Kutsal” kitaplara ve bu kitaplardaki (Örnegin “Kitab-i Mukaddes”teki) Tanrı anlayısına karsı çıkanlar (örnegin Voltaire ve benzerleri) ve onlari bugüne dek izleyenler (örnegin Bertrand Russel’lar, v...), hep bu “yazıt”in insanlari olmuslardir. Daha baska bir deyimle uygarlik gelismesi tarihi, "inanmayan" bu tür “dindarlarla” doludur ki, sayılari çok az olmakla beraber, Batı dünyası bakımından, 2500 yil boyunca, birbirinden parıltılı simalari kapsar: kim ki tüm insanlığın gelişmesine, insan sahsiyetinin haysiyeti ve insanlar arasi sevgi duygusunun yerlesmesine hizmet etmistir, kim ki dehâ, zekâ ve düsünce üstünlügü ile bezenmistir, o mutlaka "inanmayan dindarlardan” olmustur.

 

"Inanmayan dindarlar" için din ve “dindarlık” , kutsal sayilan kitaplara boyun egmek degil fakat aklın vicdan süzgecinden geçirmis oldugu verilere uymaktır. Daha dogrusu onlar, “Tanrı” sözüdür diye insanlara belletilen kitapları ve verileri "Tanrı yapısı" degil fakat “insan yapısı” şeyler olarak tasnif edip buna göre degerlendirirler ve bu kitaplarda yer alan “Tanrı” tanımını geçersiz bilrler. Çünkü bu kitaplarda tanımlanan Tanrı, insan kılığında, insana özgü niteliklere sahip bir varlıktır: kindardır, acımasizdir, kıskançtir, keyfîdir, insanlari diledigi gibi şekillendiren ve sonra birbirleriyle dövüştürendir, vs...,

 

Onlar için gerçek “Tanrı” denilen şey, vicdan ile işbirligi yapan aklın tâ kendisidir. Bundan dolayıdır ki onlar, bir Tanrı'nın kalkıpta :

 

"Bir sehre karsı cenketmek için onu barışıklığa çagıracaksın. Ve vaki olacak ki eger sana barış cevabı verirse ve kapılarını sana açarsa o vakit vaki olacak ki içinde bulunan bütün kavm sana angaryacı olacaklar ve sana kulluk edecekler.Ve eger seninle musalaha etmeyip (baris yapmayip) cenketmek isterse o zaman onu kuşatacaksin ve Allahın Rab (bu sehri) senin eline verdigi zaman onun her erkeğini kılıçtan geçireceksin; ancak kadınlari, ve çocukları ve hayvanları ve sehirde olan her şeyi, bütün malını kendin için çapul edeceksin ve Allahın... sana verdigi düsmanlarının mallarını yiyeceksin" (Tevrat, Tesniye Kitabi, Bap 20: 10-14)

 

Veya

 

Nisa 84 Artık Allah yolunda savaş. Sen, kendinden başkası (sebebiyle) sorumlu tutulmazsın. Müminleri de teşvik et. Umulur ki Allah kafirlerin gücünü kırar. Allah'ın gücü daha çetin ve cezası daha şiddetlidir.

 

şeklinde konusabilecegini düşünemezler? Bir Tanrı ki, bütün yarattığı insanlar içerisinden sadece bir grupu (örnegin Israil ogullarini) seçip kendisine “kavm” edinsin ve sonra bu kavmi başka milletlere karşı savaşa ve “çapula” kışkırtıp ele geçirilen esirlerin kellelerini kılıçla dogratsın, kadınlari ve çocukları ve malları çapul ettirsin ve sonra bu vahşeti devam ettirmek için: "Bu milletlerin sehirlerinden olmayıp senden çok uzakta bulunan bütün sehirlere böyle yapacaksın" (Tevrat, Tesniye, Bap 20: 15)

 

diye emir versin! Hayir, "İnanan dindarlara" göre olmaz böyle bir sey.

 

Yine bunun gibi, "İnanmayan dindarlar", Tanrı'nın, insanları dilediği gibi şekillendirip müslüman ya da kâfir kılacağını (örnegin En’âm sûresi, âyet 125) , ve kıldıktan sonra, onları birbirlerine bogazlatacağını, örnegin "Müsrikleri nerede görürseniz öldürün" (Kur'ân, Tevbe Sûresi, âyet 5) ya da “Kendilerine kitap verilenlerden (Yahudiler’den, Hirisitiyanlar’dan) ... hak dini Islâm’ı) kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savasın” (K. Tevbe Sûresi , âyet 29) seklinde emir verebilecegini düşünemezler.

 

"İnanmayan dindarlar", “peygamber” diye bilinen kimselerin değer ve önemlerinin, öldürdükleri insana göre hesaplanmak gerektigini kabul edemezler. Oysa ki “Kutsal” bilinen kitaplarda hangi peygamber daha çok insan öldürmüş ya da öldürtmüs ise o, okadar önemli sayılmıştır. Örnegin Tevrat'a göre Saul kıral, ve Davud onun emrinde kahraman bir asker olarak iş görürken, her ikisi de çok sayıda insan öldürmekle ün salmışlardı. Saul binlerce, Davud ise onbinlerce insan öldürtmistü. Hele Davud'un namı ve şanı, Filisti'yi öldürdükten sonra ayyuka çıkmıştı. Çünkü o, Filistîler ordugahında adı Golyat olan pehlivanı sapanla ve taşla vurup öldürdükten ve sonra onun kılıcını belinden alıp kafasını kestikten ve böylece bütün Filistîleri kaçırttıktan tan sonra, büyük söhret yapmistir. Bunun üzerinedir ki Israil kentlerinde halk bayram yapmıştır. Kadınlar oynarken karşılıklı olarak: "Saul vurdu binleri, Davud da on binleri" diyerek sarkılar söylemiilerdir (Ahd-i al-atik, 1 Samuel, Bap 18: 7). “Kutsal” kitapta, Tanrı’nın bile Saul'u bırakip Davud'tan yana olduğunu , çünkü Davud’un, Saul'dan daha çok insan öldürüp kahraman kesildiğini düşünmüstür. (Bkz. 1 Samuel, Bap 18: 12)

 

"Inanmayan dindarlar", Tanrı'nın, sırf kendisine tapsınlar, boyun eğsinler diye insanlara mükafatlar verecegini kabul etmezler, ve böyle bir Tanrı tanımını Tanrı fikrindeki “kutsallık”la bağdastırmazlar. Oysa ki “Kutsal” bilinen kitaplarda Tanrı'nın, boyun eğen kendi kullarına nîmetler, hurî'ler, güzel kızlar, hattâ "memeleri yeni sertlesmis kızlarla" dolu cennetler va'd ettigi yazılıdır.

 

"Inanmayan dindarlar" Tanrı'nın, vahy gönderip kendi elçilerini savaş, yağma ve talan yolu ile dini yaymaya memur edecegini, insanlari birbirlerine boğazlatacağını ya da onlara oğulluklarının karılarına aşık kılıp evlendireceğini, ya da kendi kızlari ile çinsî münasebete bulunduracağını ya da bunlara benzer daha nice davranıslarda bulunabileceklerini kabul etmezler? Bütün bu tutum ve davranışlari Tanrı fikrindeki “yücelikle” bagdaştırmazlar, akla, vicdana ve ahlâka ters bulurlar.

 

Oysa ki “inanan dinliler”, akla ve vicdana aykırı bütün bu hususları: "Mademki Tanrı'dan gelmedir, o halde kabul etmek gerekir" diyerek benimsemeyi “dindarlkk” bilirler. Her ne kadar bunlar, her zaman için yer yüzü nufusunun çogunlugunu olusturmus olmakla beraber, gerçek şudur ki insanlığı uygarlık vadilerine, büyük gelişmelere ve daha mutlu yarınlara sürükleyenler bunlar degil ve fakat daima "inanmayan dindarlar" olmustur.

 

Ancak ne var ki "inanmayan dindarlar", bağnaz ortamın hışmından ürkmüş olarak çoğu zaman kendi gerçek hüviyetlerini ortaya vuramazlar;

 

Eger siz Kutsal bilinen kitaplarda tanımı yapılan Tanrı'nın keyfî ve gaddar olabilecegine inanmiyorsanız: eğer siz Tanrı'nin kıskanç ve intikamcı olabilecegini sanmıyorsanız; eger siz Tanrı'nin öfkeye kapılıp insanlara hakaretler savuracagına inanmıyorsanız; eger siz Tanrı'nın eşitsizlikler yaratamayacagına ihtimal veremiyorsanız; eger siz Tanrı'nın her ne suretle olursa olsun olumsuzlukta bulunabilecegine yer veremiyorsanız, bu demektir ki siz de "inanmayan dindarlar”dansınızdır.

 

Hemen eklemek gerekir ki "inanmayan dindarlar”a göre, "Kutsal" kitapların kutsal olmıyan yönlerini keşfedebilmek için üstün bir zekâya ya da bilgi hamulesine sahip olmak koşul degildir: vasat bir kültüre ve sağ duyuya sahip ve akılcı yetenege sahip her insan, "Kutsal" diye bilinen kitapları akıl süzgecinden geçirmek, ya da "peygamber" diye benimsenen kişilerin yasamlarını incelemek süretiyle kendisini kolaylıkla "inanmayan dindarlar" sınıfı içinde bulur. Nitekim tarih içerisinde “dindar” sayılabilecek insanları "inanmayanlar" ordusu haline getiren sey, "Kutsal" bilinen kitapların kutsallikla bağdastırmadıkları yönleridir.

 

Kim ki akılcıdır ve akıl rehberliği ile düşünmesini öğrenmistir o mutlaka "inanmayan dindarlardan" olmustur; çünkü aklını kullanıp düşünmeğe basladığı an "Kutsal" diye bilinen kitapların kutsallıkla bağdaşmayan yönlerini görmeğe başlar; özellikle bu kitaplarda yer alan Tanrı tanımına karşı çıkar. *

 

"Inanmayan dindarlar”, insanlığı "insanlık" sevgisine ve gerçek ahlâkîliğe sürükleyenler olarak kabul edilirler; onlar için “din”, aslında , “sevgi” denen şeyin tâ kendisidir; bu itibarla Tanrı'yı “sevgi” olarak tanımlarlar; en büyük "insan severler"in ve en büyük “ahlâkiyatçilar”ın, "laik" düşünceye sahip bu tür "dindarlar" arasından çıktığını söylerler.

 

Buna karşılık tarihin yarattığı en olumsuz, en gaddar, en yalancı simalarin "inanan dinsizler" arasından çıktığını, ve çünkü bunların, "Kutsal" diye bildikleri kitapları körü körüne rehber edinmis olduklarını belirtirler. Yüzlerce yıl boyunca insanların birbirlerini boğazlamalarına vesile olan savaşların, bağnazlıkların, hosgörüsüzlükler ugruna girişilen öldürüşmelerin, hep bunların eseri olduğunu eklerler. Akılcı ahlâka ters düşen her türlü davranıia saplananların bunlar olduguna inanmıslardır. "Kutsal" bilinen kitaplar dışında “gerçek” olmadığına, ya da "peygamber" diye kabul edilen kimselerin, tüm olumsuz yönleriyle kendilerine örnek edinenlerin, yine bunlar oldugunu bildirirler.

 

Alıntıdır

====================================================

 

Bir kaç kelimede ben eklemek istiyorum.

 

Kuran ile bilimin çelişmediğini kanıtlamak için söz konusu dindarlardan sık sık örnekler vererek onları kendilerinin safına çekmeye çalışan islamcılar boşuna heveslenmesinler.Zira bu insanların dindarlığı, kutsal kitaplardan bağımsız bir dindarlıktır.Benim gibi düşünenlerin mücadelesi,tanrı inancına değil,kutsal kitaplardaki tanrı inancınadır.

Gönderi tarihi:

Bu insanların dindarlığı, kutsal kitaplardan bağımsız bir dindarlıktır. Benim gibi düşünenlerin mücadelesi, tanrı inancına değil,kutsal kitaplardaki tanrı inancınadır.

 

Eline sağlık sevgili katakuta.

 

Bütün yazının altına imzamı atarım. Senin yaptığın ekin altına da.

Gönderi tarihi:

Sn.Katakuta afrikanın nazlı çiçeği bu ne güzel yazı yahu.Alıntı bile olsa şahane Sn.Katakuta bu foruma olan katkılarınızdan,kişilikli yazılarınızdan dolayı teşekkürler.

 

:clover::clover::clover::clover::clover::clover::clover::clover:

 

Gerçi bunlarda çiçekten çok kıvırcık salataya benziyor ama kabul ediver artık.

Gönderi tarihi:

Sn.Katakuta afrikanın nazlı çiçeği bu ne güzel yazı yahu.Alıntı bile olsa şahane Sn.Katakuta bu foruma olan katkılarınızdan,kişilikli yazılarınızdan dolayı teşekkürler.

 

:clover::clover::clover::clover::clover::clover::clover::clover:

 

Gerçi bunlarda çiçekten çok kıvırcık salataya benziyor ama kabul ediver artık.

 

Sevgili Saklıgerçek, ve BrainSlapper iltifatlarınız için çok teşekkür ederim.Kutsal manitu sizleri mubarek kılsın :D

 

Bizim orda kolaturkayı telaffuz edemedikleri için,katakuta diye anlattım, ondan dolayı bana bu ismi taktılar :D

Gönderi tarihi:
Kuran ile bilimin çelişmediğini kanıtlamak için söz konusu dindarlardan sık sık örnekler vererek onları kendilerinin safına çekmeye çalışan islamcılar boşuna heveslenmesinler.Zira bu insanların dindarlığı, kutsal kitaplardan bağımsız bir dindarlıktır.Benim gibi düşünenlerin mücadelesi,tanrı inancına değil,kutsal kitaplardaki tanrı inancınadır.

 

Tamam hadi sizin dediğiniz gibi olmuş olsun..

İnandığınız tanrıyı tarif edermisiniz..?

Gönderi tarihi:

İnandığınız tanrıyı tarif edermisiniz..?

 

Valla bu tarifi yapmak zor. Yani tanımda negatif (.. yapmayan, etmeyen gibi) tanımlama unsurlarını ve pozitif (...yapan, ...eden gibi) tanımlama unsurlarını kullanmak gerekiyor. Negatif tanımlama unsurlarının yanlış anlaşılmasını, birilerinin inancına hakaret olarak anlaşılmasını istemem.

 

Deneme yapayım senin için:

İnandığım şeye, Tanrı da denebilir, Doğa da denebilir, sadece Güç de denebilir (zaten ilah kelimesinin kökeninin "güç" kelimesine dayandığı belirlenmiştir)

 

Bazı kullarını bazılarına üstün kılmayan, kendine seçilmiş/torpilli halk edinmeyen,

Sadece erkeklere yönelik olmayan, kadınları ikinci sınıf insan olarak görmeyen,

Bir kısım insanların köle/cariye yapılabileceğini söylemeyen,

"Bana inanırsan seni ödüllendirrim, inanmazsan cezalandırırım" demeyen, bu şekilde insanın özgür iradesine korku karıştırmayan,

Tipik bir ortadoğu kralına/emirine benzemeyen,

Yarattıklarının, diz çökmesinden, eğilmesinden, önünde kapanmasından zevk almayan, aksine bundan utanç duyan,

Herşeye gücü yeten, ama gücüm yetiyor diye, keyfi davranmayan, güç gösterisinde bulunmayan, "benim en güçlü olduğumu kabul edin artık" diye bağırmayan,

Herşeye gücü yeten, ama benim eevrendeki nokta kadarki varlığımla ve güçsüzlüğümle dalga geçmeyen,

Herşeyi bilen, duyan, gören, çok zor durumda olduğum zamanlarda bile umut taşımamı sağlayan,

"İlahi Adalet" kavramına inanmamı sağlayan,

bir Tanrı.

 

Yani bu tanım sürekli geliştirilebilir, genişletilebilir.

 

Saygılarımla.

Gönderi tarihi:

Ben kendi adıma şunu söyliyeyim.

 

Görmediğim ve konuşmadığım bir tanrıyı tarif etmem mümkün değil.Adına ne denilirse denilsin, ben böyle bir güç olabilir diyorum,kesin bilimsel kanıtlar ortaya koyamadığım için iddialı değilim.Benimki sadece bir inanç.

 

Sayın kıral, nereye varmak istediniz bu soruyla bilemem ama,daha öncede müslüman arkadaşlardan bu şekil soru gelmişti.

 

Senin tanrının emirleri ne ,bizlerden ne istiyor tarif et dediler.Onlarada bu şeklide cevap verdiğimde,bu nasıl bir tanrı her şeyi yaratmış, hiç bir şeye müdahele etmiyor, oto kontrolünü kaybetmiş bir varlık nasıl tanrı olur gibisinden yorum yaptılar.

 

Yani demek istedikleri şuydu.Seninki gibi sesi soluğu çıkmayan tanrı olacağına,varsın bizimki gibi asıp kesen bir tanrı olsun.

 

Eğer sizde, tarifi olmayan bir tanrının varlığı ve yokluğu eşit sayılır demeye getirecekseniz, derimki,bırakın insanların o kadarcık inancı olsun.Zira bu tür bir inançtan hiç kimseye zarar gelmez

Gönderi tarihi:

Sevgili Katakuta,

 

Yazına baştan sona katılıyorum.Hislerimize tercüman olduğun için teşekkürler.

Tıpkı çok sevgili ve çok değerli Evrensel gibi....

Bize de kutlamaktan başka birşey kalmıyor.Eline sağlık!

Gönderi tarihi:

"la ilahê illâllâh" anlamı: tanrı yoktur sadece ALLAH vardır.

 

"hayalini hevasını tanrı edineni gördün mü?" (45-23)

 

"Allah yanı sıra tanrı edinme" (28-88)

 

"Allah de; bırak **** fikirleri ile başbaşa..." (6-91=

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.