Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Geçen yıl yine bu zamanlardı.. Askerlik Şubesine gitmiş, muayene olmuştum. Çıkışta bir Ulus minibüsüne atladım. İçersi tıklım tıkıştı. Zar zor cebimden parayı çıkartabildim, yanımdaki orta yaşlı beye verdim, o da şoföre uzattı..

 

Epeyce bir vakit sonra minibüs boşalmaya başladı. Önce beyefendi, sonra da ben ikinci sıraya oturduk.. Ben evraklarımı tekrar gözden geçirmek istedim, o sırada diplomamı gördü ve bana ‘Felsefe mezunu musunuz?’ diye sordu. Ben de ‘evet’ dedim, birkaç şey daha söylemek istedim, belli ki canı sohbet etmek istiyordu, ama ben pek yorgundum, aklıma da o an birşey gelmedi zâten..

 

Bir-iki dakîka sonra bana ‘Lisedeyken felsefe derslerini çok severdim, ama babamın zoruyla işletme okumak durumunda kaldım’ dedi.. Artık sohbet kaçınılmazdı: kendisine hâlâ felsefe okuyabileceğini, hem ille de akademik bir eğitim almasının zorunlu olmadığını anlattım.. Bana zâten felsefe kitaplarıyla pek haşır neşir olduğunu, ancak içindeki boşluğu bunlarla dolduramadığını söyledi. Bunun üzerine ben de ona felsefeyle ilgili değişik ortamlara girip çıkmasını, haftalık ve aylık felsefe dergilerini tâkip etmesini ve internetteki felsefe forumlarına üye olmasını önerdim.. Bu önerime sıcak baktı, bunun üzerine çantamdan kâğıt ve kalem çıkartıp bildiğim ve aynı zamanda da üyesi olduğum birkaç felsefe forumunun adresini ve tâkip ettiğim birkaç derginin adını yazıp ona verdim..

 

Bu arada tanıştık da tabiî. Adı Cengiz’miş.. Cengiz Âbi bana mesleğimi sordu, ben de yazar olduğumu söyledim. Yayınlanmış herhangi bir kitabım olup olmadığını sordu, ben de çantamdan Gün Dönümü isimli kitabımın bir baskısını çıkarttım, imzâlayarak kendisine hediye ettim.. O an gözleri o kadar sevinçli bakıyordu ki ne desem boş, görmeniz lâzımdı..

 

Tam inmek üzereyken beni Ulus’taki ofisine dâvet etti, beni ağırlamak ve sohbetimize orada devâm etmek istediğini söyledi. Bense çok yorgun olduğumu ve bir an önce eve gidip dinlenmek istediğimi, ama sık sık Anadolu Medeniyetleri Müzesini tavâf etmek için Ulus’a geldiğimi, bir dahaki sefere kendisini de ziyâret edebileceğimi söyledim.. Bunun üzerine bana kartını uzattı ve mutlakâ bekleyeceğini söyledi..

 

Bir hafta kadar sonra Ulus’a yolum düştü. İşlerimi hâllettikten sonra aklıma bu dâvet geldi, zâten yolumun da üstüydü.. On dakîka kadar yürüdüm ve ofisi buldum..

 

Binâdan içeri girdim, mürâcaattaki görevliye adımı ve Cengiz Akyiğit’i ziyârete geldiğimi söyledim. Görevli önce üst kata telefon açtı, sonra da yakama bir ziyâretçi kartı takarak beni ikinci kata, soldan dördüncü odaya gönderdi..

 

Yukarı kata çıktığımda Cengiz Âbi merdivenlerin başına kadar gelmiş, beni candan bir biçimde karşılamıştı.. Tokalaşma ve hâl hatır sorma faslından sonra odasına geçtik, bana ne içeceğimi sordu, sonra da çay ocağından iki çay istedi..

 

Cengiz Âbi kitabımı eşiyle birlikte okumuş ve yazılarım üzerine epeyce tartışmışlar.. Eşi Ayten Abla beni yemeğe dâvet etmesi için Cengiz Âbi’yi sıkıca tembihlemiş.. Cengiz Âbi beni akşam yemeğine dâvet etti, ancak kendisine bunun mümkün olmadığını, zâten pek fazla kalamayacağımı, ama uygun bir fırsatta bu teklifi değerlendireceğimi söyledim. Sonra da çantamdan bir kitap daha çıkarttım, bunu da Ayten Abla için imzâladım..

 

Hem Cengiz Âbi hem de Ayten Abla kitabımı büyük kitapçılarda görememekten dolayı pek rahatsızmış. Cengiz Âbi’ye bunun şahsıma uygulanan sansür hasebiyle ortaya çıkan bir durum olduğunu, kitabımı zâten kendi imkânlarımla ve çok zor şartlar altında bastırdığımı, ancak dağıtım işleri konusunda da yine aynı sansürle karşılaştığımı söyledim..

 

Çaylarımızı yudumlarken bana çok güzel bir öneride bulundu: kitaplarımı hiç değilse matbu hâle getirinceye kadar internette yayınlamamı, bu yolla yazılarımın geniş halk kitleleriyle buluşmasının mümkün olan en kısa ve kolay yolla gerçekleşeceğini söyledi..

 

Aslında bu geleneksel yazar imajının biraz dışında kalıyordu.. Her yazar sonuçta kitabını birilerinin elinde görmek, kendisinden imzâ istendiğine ve kitaplarının beğenildiğine tanık olmak ister.. Ne var ki içinde bulunduğum şartlar hasebiyle yazılarımı internette yayınlama fikri bana pek sıcak geldi..

 

Varsın olsun, imzâ günleri yapamayayım.. Varsın olsun, kitaplarımı vitrinlerde göremeyeyim.. Varsın olsun, kitaplarım hakkında ne televizyonlarda ne gazetelerde ne de dergilerde tek bir söz söylenmesin, tek bir satır yazı çıkmasın.. Eğer bana uygulanan sansürü delmek, yazılarımı geniş halk kitleleriyle paylaşmak için başka bir seçeneğim yoksa bunları bir tarafa bırakmalıydım..

 

Efendim yaklaşık bir yıldır internette onlarca siteye yazılarımı ekliyorum; kendi görüş, düşünce, fikir, kanaat ve önerilerimi geniş halk kitleleriyle bu yolla paylaşıyorum.. Bu bir yıl içinde pek çok kişi tanıdım, bunlardan Ankara’da olanlarıyla da pek sık biraraya geldim.. Bu bir yıl benim gerçekten de çok değişik tecrübelere mazhar olduğum bir yıldı.. İyi ki de Cengiz Âbi’nin önerisini dinlemişim..

 

Pekî bütün bunları şimdi sizlerle paylaşmak nereden mi aklıma geldi?

 

Efendim şu son günlerin aktüel tartışmalarını, özellikle de düşünce ve ifâde özgürlüğü hakkında olanları tâkip ederken bende uyanan öfke netîcesinde bunları yazmak istedim..

 

Efendim medyamızda devletine ve milletine söven hâin enteller-danteller için düşünce ve ifâde özgürlüğünün genişletilmesi istenirken ve bu talebin ne kadar ********* olduğu da ortadayken, ben ve benim durumumda olan yazar arkadaşlar için bu özgürlükten bahseden yok..

 

Ne yazık ki internette yazmak suyun üstüne yazı yazmak gibi birşey.. Yazdıklarınızın kitlelere ulaşmasının engellenmesi sâdece tek bir tuşa bakıyor. Ve nitekim internette de bana sansür uygulayan pek çok site çıktı ve bundan sonra da çıkacaktır sanıyorum..

 

Pekî kalıcı çözüm ne?

 

Efendim bunun cevâbı belli: hangi yazarları okumak istediğinizi iyi seçin ve gerçek yazarların kitaplarına yönelin, bu entellerin-dantellerin kitapları hakkında ne kadar çok şey konuşulursa konuşulsun, bunlara aslâ rağbet etmeyin.. Bu durumda yayınevleri de izledikleri yayın politikalarını sorgulamak, gerçek yazarlara yönelmek durumunda olacaktır.. Ancak sizler bu entellerin-dantellerin kitaplarını, daha doğrusu: propaganda metinlerini satın aldıkça düşünce ve ifâde özgürlüğü maalesef propaganda özgürlüğü olarak kalacaktır..

 

Efendim mâdem ki olay piyasa mekanizması içinde arz-talep ilişkileriyle bu şekilde cereyân ediyor, şu hâlde bu propaganda özgürlüğünü sizler dialektik olarak gerçek bir düşünce ve ifâde özgürlüğü hâline getirebiliriz.. Bu enteller-danteller girdikleri birtakım özel ilişkiler hasebiyle medyada çok sıkı bir biçimde pazarlanıyor, geniş halk kitleleri tarafından sempati kazanmaları sağlanıyor, onlar topluma sürekli bir ideâl olarak sunuluyor. Hâliyle yayınevleri de onların kitaplarına yöneliyor, bu sisteme zarar verecek söylemlere sâhip gerçek yazarları ise sansür ediyor.. Bu enteller-danteller bu özel ilişkilerin gereği olarak emperyalistlerin ve siyonistlerin işbirlikçiliğini yapıyor, düşünce ve ifâde özgürlüğünü propaganda özgürlüğü hâline getiriyor..

 

Efendim bu sistemi medya–enteller-danteller–emperyalistler-siyonistler zinciri üzerinden yıkmak sanırım nâmümkün, buna mukâbil bu zincirin zayıf halkası sizlersiniz.. İmdi vereceğiniz kararlar, alacağını tavırlar ve duruşlar bu zinciri kendi içinden dialektik olarak koparacak ve yerine yeni bir sistem, gerçek yazarların sizlerle buluşacağı doğru bir sistem çıkartacaktır..

 

Ve işte o zaman ayakların baş, başların da ayak olması son bulacaktır..

 

Haksız mıyım!?

 

***

Gönderi tarihi:

Arkadaşim çok haklısın tüm içtenliğimle düşüncelerine katılıyorum...

 

Ama düşünüyorumda Görsel V yazılı medya karteli bu bahsettiğin karanlık oluşumların tekelinde olduğu süreçte bu aydın geçinen yazarlar kariyer uğruna bu oluşumlara hizmet etmeyi mübah sayıyor..

 

Şayet hizmet etmezse kariyerinin önünde Çin seddi kuruyor bu oluşumlar..

Buda demek oluyor ki kariyer yapmak uğruna bir yazar olarak teslimiyetçi olmak şart..

 

Şimdi düşünmek gerek neden sen ve snein gibi genç yazarlara imkan V olanak sağlanmıyor..

 

teslimiyetçi olmadığın için olsa gerek..

 

Okur olarak bizlerin tepkisizliği bu sistemi teşvik ediyor..

 

Buna Toplum olarak senin de değindiğin gibi tepkisiz kalmamalıyız..

 

Dilerim ki yaşasın diyesin büyüttüğün düşüncelerin V fikirlerini Kitlelere ulaştirirsın ..

 

SayGıLar..

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.