Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Temmuz ayının en sıcak günlerinden biriydi.. Bitirmem gereken bir yazım vardı, son üç gündür pür dikkat onunla uğraşmıştım. Akşama doğru yazımı tamamladım nihâyet.. Evde çok bunalmıştım. Evrâk-ı metrûkemi yanıma alarak attım kendimi sokaklara..

 

Tam önümden bir Kızılay otobüsü geçiyordu, durağa koştum hemen, neyse ki yetişebildim. Arkadan üçüncü sırada pencere kenârı boştu, hızla oraya yöneldim. Benim tam önümde uzun siyah saçlı bir kız oturuyor, harâretli mi harâretli bir biçimde cep telefonuyla konuşuyordu. İstemeyerek de olsa ben ve etrâfımdakiler de bu konuşmaya kulak misâfiri olduk.

 

Doğrusu, konuşmanın konusunu hiç mi hiç anlayamadım. Zâten kullandığı kelimelerin pek çoğunun da benim lügatımda yeri yoktu. Misâl: ‘Şıftırık kokulu olanından bay geldi’, ‘Cangirmöz mü, böğ’, ‘Anneme söyledim, tagiyi almamakla bana cöng verdi’.

 

...

 

Meşrutiyet’te indim, Sakarya Caddesine kadar yürüdüm. Derken midem kazınmaya başladı, önüme çıkan ilk lokantaya attım kendimi hemen. Mercimek çorbası, etli bezelye ve bir de erişte söyledim..

 

Az sonra içeri iri kıyım bir adam geldi, yanında da hafif meşrep bir hâtun vardı. Yüzü kan ter içindeydi, bir kolunu da hâtuna dolamıştı. Oturmak için elini kaldırdığında gömleğinden akan terler midemi pek nâhoş etti..

 

Tam karşımdaki masaya oturdular ve adam garsona ‘Koçum bize iki kuru, iki de pilâv’ dedi. Hâtun ise ‘Ayol kız, kuru mu yiyecez gene, kız sonra bütün gece fosur fosur.. Ay yeter yâhu, düt falan oldum yâni..’ dedi. Bunun üzerine ikisi de kahkahalarla gülmeye başladı. Sesleri salonda çınlıyor, etraftan gelen bakışlardan hiç mi hiç tınmıyorlardı. Onlar güldükçe, daha doğrusu: kişnedikçe sesleri bir balyoz gibi kafama vuruyor, oradan tüm sinir sistemime yayılıyor ve bu arada midem de isyâna geçiyordu..

 

Bu sırada çorbam geldi. Daha bir-iki kaşık almıştım ki tam o sırada hâtun garsona dönerek ‘Kardeş, sen bize ızgara köfte şettiriversene ayol, ama dikkat et iyi pişsin, sonra bağırsaklarım hoşturuk yapıyor’ dedi. Bunun üzerine adam da ‘Koçum, yengene ızgara, bana da kuru ve pilâv getiriver sen’ dedi..

 

Çorbamı tam bitirmiştim ki hâtun bana dönerek ‘Kardeş, sende şiti var mı?’ diye sordu. Bunun üzerine ben de ‘Pardon, anlayamadım..’ dedim. Sonra adam lâfa girdi: ‘Ateşin var mı aslanım?’ Ben ‘yok’ dedim ve bir an önce yemeğimi tamamlayıp hızla orayı terk etmek istedim..

 

Neyse ki garson hemen yanımda belirdi, servis yaptı, sonra da hâtunun sigarasını yaktı. Hâtun da ‘Sağol be kardeş, manukam dolunca fenâ çönküyorum’ dedi..

 

Garson yanlarından uzaklaşınca aralarında fısıldaşmaya başladılar, hâtun ikide bir garsona dönüyor, yüksek perdeden kahkaha atıyordu.. Bense masama gömüldüm, hızla yemeğimi bitirdim, hesâbı ödeyerek oradan ayrıldım..

 

...

 

Hava serinlemeye başlamıştı.. Saat altıya doğru ilerlerken ben de yazıhâneme, yâni Kurtuluş Parkına doğru yöneldim. Burası benim ekmek teknemdir ne de olsa. Şiirlerimin neredeyse tamâmını burada yazdım ben. Ve hattâ romanımın taslaklarını, öykülerimin kurgularını, iş başvurularımın hazırlıklarını vb. hep burada yaptım..

 

Havasından mı yoksa suyundan mı bilmem ama, Kurtuluş Parkının Kolej Girişindeki simitçi Ahmet Dayı, köşedeki mısırcı Ramazan Amca, fıskiyenin karşısındaki çekirdekçi Murat Âbi, işte bu insanlarla selâmlaşmak bile yetti bana doğrusu..

 

Ahmet Dayı’nın hanımı bundan sekiz yıl önce vefât etmiş. İki oğlu var ama oğulları hayırsız çıkmış. Adamcağız simit satarak geçimini sürdürmeye çalışıyor.. Bir ayağı da sakat üstelik.. Onu yormamak için sohbeti kısa kestim, güvercinlere atmak için dört simit aldım ve ilerledim..

 

Ramazan Amca her zamanki gibi ayakkabılarını çıkartmış, köşedeki bankın üzerine uzanmıştı. ‘Selâmünaleyküm’ dedim, doğruldu ve ‘Aleykümselâm Alkım Kardeş’ dedi. Hâl hatır sorduk birbirimize, sonra da sohbet ettik.. Derken elimdeki simitleri fark ettim, gazeteyi açtım ve onları ufalayarak sanki bizi dinlemek için yanımızda bitiveren güvercinlere attım..

 

Ayağım uğurlu geldi sanırım, Ramazan Amca’nın peş peşe üç müşterisi geldi. Ben de müsaade istedim ve yanından ayrıldım.. Murat Âbi de her zamanki yerinde hazırdı. Onla da epeyce sohbet ettim. Sonra da akşama evde yemek üzere elli kuruşluk çekirdek aldım ve müsaade istedim.. Çekirdekleri çantama koydum ve her zamanki yerime, fıskiyenin karşısında, koşu yoluna bakan yamacın önündeki ikinci banka oturdum..

 

Henüz on dakika kadar olmuştu ki Emine Abla yanımda beliriverdi. Kendisi Kurtuluş Parkının önde gelen falcılarından.. Kocası ise ayyaşın tekiymiş, her gece dayak, her gece küfür.. Tam dokuz çocuğu var ve bunların yedisi parkta dilencilik yapıyor ve sekizinciyi sırtında, dokuzuncuyu da karnında taşıyor..

 

Emine Abla ne zaman beni görse yanıma gelir, ben de büyük bir istekle el falıma baktırırım.. Aslında böyle şeylere hiç mi hiç inanmam ama, bu aileyi böyle gördükçe falıma bakmasa da onlara bir şekilde yardımcı olmak gelir içimden ve onu mahcup etmemek için elimi uzatır, ağzından çıkan her lâfı onaylar, bunları nasıl bildiğini sorup onu coştururum..

 

Sözlerini tamamlayınca cüzdanımdan yirmi lira çıkartıp avucuna sıkıştırdım, uzaklaşırken hâlâ hayır duâları ediyordu bana.. O gidince ben de havuza bakarak bugün yaşadıklarımı geçirdim zihnimden..

 

Gerçekten de dillerini bildiğim, kendileriyle hoşbeş ettiğim, bana âidiyetlerimi hatırlatan insanlardı bunlar.. Evet, benim onlarla paylaşacak çok şeyim vardı ve hattâ bir tek ‘Selâmünaleyküm’ bile bizi birbirimize kenetliyordu.. Burada olmak, bu insanlarla vakit geçirmek bana çok iyi geliyordu.. Bu insanlar bizim insanlarımızdı çünkü ve biz bu kocaman evreni onlarla birlikte paylaşıyorduk..

 

Dilimiz herşeyimiz.. Bizi birbirimize bağlayan, kenetleyen, bize âidiyetlerimizi hatırlatan, insânî görev ve sorumluluklarımızı gösteren.. Fazla söze gerek yok: bizi biz yapan en yüce değerimiz..

 

Ve aklıma şu mısrâ geldi: konuştuğun dil kadarsın..

 

***

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.