Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2006 18 yıl 3 Mayıs 1944 Tabutluktan İktidara Türkçülük ________________________________________ Tabutluk nedir? Tabutluk adıyla anılan yer, yarım metrekarelik bir yerdir. Yani 40 cm genişliğinde, 50 cm uzunluğunda, 2.5 metre yüksekliğinde beton duvar içerisinde açılmış oyuklardır. İçine sokulan insan kapı kapandığında yere çömelemez. Bu oyuklara sokulanları belinden ve kollarından duvara bağlamak için demir prangalar vurulmaktadır. Ayrıca oyuğun tepesine üç adet beşyüzer mumluk ampül konulmuştur. Tabutluklara konulanlar 2-3 gün aç ve susuz bırakılır, hatta tabi ihtiyaçlarını gidermesine bile izin verilmezdi. İstanbul'un Sirkeci semtinde yer alan ünlü Sansaryan Han'da bulunan tabutluklara konulan insanlara çeşitli işkenceler uygulayanlar hakkında Birleşmiş Milletler Anayasası'na göre her zaman dava açılabilir ve "zaman aşımı" yoktur. ________________________________________ 3 Mayıs 1944 günü Türk milliyetçileri "Irkçılık ve Turancılık" suçlamamalarıyla tabutluklara konulup işkenceye uğradılar... 1944, dünya ikinci Cihan Harbi'nin dehşeti içindedir. Avrupa'yı yıldırımla vurulmuşa döndüren Alman orduları Balkanlar'a da yayılmıştır. Türk ordusu ise özellikle, Boğazlar ve Trakya bölgesinde yığınak halindedir. Çeşitli devletler nezdindeki Türk Ataşe militerlerinin Genelkurmay'a gönderdikleri, kuvvetli uçak filolarıyla desteklenen modern zırhlı ve motorlu orduların cephelerde neler yaptıklarını inceleyen harp raporları, bu modern vasıtalardan mahrum bulunan Türk ordusunun subaylarına endişe vermektedir. Çünkü Türk ordusunun bütün eksiklikleri bir anda sırıtıvermişti. Alaylarda tek motorlu vasıta yoktu, tümen toplarını beygirler çekiyordu. Yani ikmal işlerinde kullanılan gayretli vasıtalar; manda arabaları, öküz arabaları, atlı arabalar, deve kervanları, eşek kolları, katır kollan... Erlere uygun elbise, palto, çizme matara ve kemer verilemiyor, hatta bir çoğunun battaniyesi bile yoktu. Ordu iyi beslenmiyordu. Millet de iyi bir durumda değildi. Memleket sefalet bataklığına gömülmüş, halkın en zaruri ihtiyaçları ekmek, şeker, patiska, basma hatta kefen bezi dahi vesikaya bağlanmıştı. Rahat yaşayanlar sadece Millî Şef ve onun yakınları, vekiller, Halk Partisi kodamanları, sivil bürokrasinin en üst kademeleri rahat bir hayat sürebiliyorlardı. Zamanın Başbakanı Şükrü Saraçoğlu, şekere sürekli yapılan zamlarla ilgili halktan şikayet gelince; "Şeker lüks maddedir ne yapalım? Parası olmayan yemesin..." diyebiliyordu. Halka ekmek diye kapkara çamur gibi berbat hamur parçası dağıtılırken, bütün yöneticilere diledikleri kadar beyaz undan has ekmekler sağlanıyor, rüşvet, suiistimal, vurgunculuk almış başını yürüyordu. ________________________________________ Gazozcular Bu sıkıntılar sadece halk kademesinde değil aynı zamanda ordunun üst kademesinde de hissediliyordu. Başta Millî Şef ve yardakçıları olmak üzere idareciler orduya ve onun kumanda kademesini teşkil eden subay ile generallere karşı çok küçümser ve önemsemez tavır içindeydiler. Artan hayat pahalılığı subayları perişan ediyor, bunaltıyordu. Her yerde subaylar ikinci derece insan muamelesi görüyordu. Ankara'daki apartmanların bodrum katlan halk arasında "Kurmay subay katı" olarak isimlendirilmişti. Eğlence yerlerinde subayların adı "gazozcu" idi. Kurtuluş savaşını yapmış bir ordunun subaylarına bu isimler reva görülüyordu. Sefaletin artışıyla, İstanbul Çin'in başkentine dönmüş, hırsı kamçılanan komünizm surda, burda yuvalanmaya çalışırken, siyasi ve askeri Rus taktiği olarak birtakım satılmışlar, Sovyetler Birliği'ne karşı aydınlar arasında sempati uyandırmaya çalışıyordu. Bu kişiler, devletin Milli Eğitim kadrosunda öğretmen olarak atanıyor, kitaplar yazılıyor, piyesler oynatılıyordu.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.