Φ sardunyam Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2006 Yalniz Olanlara; Ask bir kelebek gibidir, pesinden kostukça hep senden kaçar.. En iyisi birak uçsun, inan ki hiç beklemedigin bir anda gelip omzuna dokunuverir...Ask mutlu eder, bazen de üzer ama ask özeldir, askini hak eden birine sunarsan eger.. Sevgilisi Olanlara; Askin amaci birileri için "mükemmel insan" olmak degildir,seni mükemmellige en çok yaklastiracak insani bulmaktir.. Capkinlara; Sevmedigin birine asla "seni seviyorum" deme.. Içinde olmayan duygulardan varmis gibi sözetme.. Kimsenin hayatina kalbini kirmak için girme.. Sevgi dolu bakan gözlere asla yalan söyleme,cünkü birine verebilecegin en büyük aci, asik olmadigin birini kendine asik etmektir... Evli Olanlara; Seven insan "senin hatan" yerine "özür dilerim" diyendir... "neredesin" yerine "ben buradayim" diyendir.. "nasil yaparsin" yerine "niye yaptigini anliyorum" diyendir.. ve ask "keske" yerine daima "iyi ki" diyendir... Kalbi Kirik Olanlara; Kalp yarasi siz kanatmaktan vazgeçinceye kadar sürer ve ilaci bu aciya alismak degil, ondan ders çikarabilmektir. Asik Olmaktan Korkanlara; Aska düs ama tökezleme,anla ama bekleme, paylas ama isteme,yaralan ama asla aciyi içinde büyütme... Sevdigini Fazla Sahiplenenlere; Sevdiginin bir baskasiyla mutlu oldugunu görmekten daha aci bir sey varsa,o da sevdiginin seninle mutsuz oldugunu görmektir.. Askini Itiraf Etmeye Cekinenlere; Sevdiginden ayrilinca ask aci verir,sevdigin seni terk edince daha da çok aci verir ama en acisi, onu ne kadar sevdigini bilmesine hiç firsat vermemektir.. Dönmeyecek Birini Hala Bekleyenlere; Hayatin en hüzünlü ani, deli gibi sevdigin insanin buna hiç degmedigini gördügün andir ve en büyük kaybin onun için harcadigin yillardir... Senin askini su gün hak etmeyen, bilki 10 sene sonra yine hak etmeyecektir... Birak, gitsin... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2006 yani konuyu çok iyi seçmişsin aşk hesabını yapamadığın,zamanını ayarlayamadığın,mantığını kullanamadığın,bi köle misali sevdiğinin ayağına giderken gururunu düşünemediğin bir duygudur..çünkü aşk matematik değildir beyninin kimyası bozulur sağlıklı düşünemezsin,her yüzde onu ararsın,gelmeyeceğini bile bile umutla yollara kapılara bakarsın.. işkence veren bir umuttur aşk.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2006 Sayın aşk profesörü Sedelina konuyu özetlemiş Aşk matematik değildir, litaratüre girecek bir söz, tebrik ediyorum. Alıntı
Φ marti_name Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2006 sevmek acı çekmektir sevmemek ise ölmek... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 Aşk aslında beynimizin bize oynadığı bir oyun. Sadece öyle hissetmek istediğimiz için aşkı yaşadığımızı sanıyoruz. Ben bitmeyen bir aşk görmedim. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 aşk kımyasal olduğu için bıter ama sevgi kalıcıdır Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 işte o yüzden ben sana aşık değilim Sedelinam seni seviyom ben. Hemde en kalıcısından. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 işte o yüzden ben sana aşık değilim Sedelinam seni seviyom ben. Hemde en kalıcısından. aman tanrım bu bi rüyamı,tam sevdim derken yıktın bütün dünyamı bana aşıksın sanıyordum bende Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 ölene kadar aşık olamazsın bırısı çıkar onu anlayamazsın sen o tür oyunlara katlanamazsın senin bir kalbın var hadi diyelim biri çok deli sevdi senın için herşeyı herşeyı verdı ya bı gün sana bel kıvırırsa bınlerce dansöz varrr Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 aman tanrım bu bi rüyamı,tam sevdim derken yıktın bütün dünyamı bana aşıksın sanıyordum bende Sevenin halinden sevenler anlar Ayy aşık değilim sana gıı, itiraf edeyim... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 Sevenin halinden sevenler anlar Ayy aşık değilim sana gıı, itiraf edeyim... bende sana bayılıyordum sanki bak bayıldım hani gazoz çamlıca nırdeee Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 ilk aşkımı 7 yaşındayken yaşamıştım, kutu kutu pense oynuyorduk, elini hep ben tutuyordum. bak şimdi çocukluğuma gitti aklım. hey gidi günler hey, sene 1979, o zamanlar yağ kuyrukları var.... Nerde eski aşklar yaww... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 ilk aşkımı 7 yaşındayken yaşamıştım, kutu kutu pense oynuyorduk, elini hep ben tutuyordum. bak şimdi çocukluğuma gitti aklım. hey gidi günler hey, sene 1979, o zamanlar yağ kuyrukları var.... Nerde eski aşklar yaww... yedi yaşındayken önumu göremıodum ben hep düşüyodum hala dizlerimde yara izleri var.. sene cıhan harbi Alıntı
Φ kaptansparow Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 aşk kimine göre rüya kimine göre hayel kimine göre matematik kimine görede yaşanmaz anlatılır rüya ve hayel olması bence mümkün değil çünkü rüyaları olmasa bile hayelleri biçimlendirmek veya şekillendirmek mümkün oızaman aşkın içtenliği nerde kaldı yürekten yaşanışı bence matematikten bile daha karışık geriye sadece yaşamak kalıo ee bizde acıya alışkın olduğumuz için yaşayalım aşkı namı diğer acıyı. Alıntı
Φ cesur civciv Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2006 Yalniz Olanlara; Ask bir kelebek gibidir, pesinden kostukça hep senden kaçar.. En iyisi birak uçsun, inan ki hiç beklemedigin bir anda gelip omzuna dokunuverir...Ask mutlu eder, bazen de üzer ama ask özeldir, askini hak eden birine sunarsan eger.. Dönmeyecek Birini Hala Bekleyenlere; Hayatin en hüzünlü ani, deli gibi sevdigin insanin buna hiç degmedigini gördügün andir ve en büyük kaybin onun için harcadigin yillardir... Senin askini su gün hak etmeyen, bilki 10 sene sonra yine hak etmeyecektir... Birak, gitsin... ben bu ikisine bayıldım nedense artıkk aşk hakkında söyleneler özünde hep aynı şey ama aşkın bu kadar farklı yorumlanması sanırım onun karmaşasından kaynaklanıyo Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2006 aşk nereye kadar Aşk başlar Aşk varır Aşk yaratır Aşk verir Aşk sorar, sorgular Aşk dinler Aşk anlatır Aşk çözer, geliştirir Aşk çarpar, değiştirir Aşk sorari sorgular Aşk üretir, dönüştür Kendi kendine bir sor Nereye kadar Bütün değerlerin geometrik artar Genelden özele yolculuk bu Bütün en güzeller sende toplanır Kapılar kapatılır kalıcı mutluluk Aşk yıkar Aşk yapar Aşk yorar Aşk yeniler Aşk sorar, sorgular Aşk yaşanır Aşk biter Kendi kendine bir sor Nereye kadar Aşk çözer geliştirir Aşk çarpar değiştirir Aşk sorar, sorgular Aşk üretir, dönüştürür b.ortaçgil. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2006 işte aşk budur: ne terazi, ne metre yaramaz burda işine bana kaç adım geldiğini saymadan gözlerini kapatıp yürüyeceksin yüreğine yatırım yapacaksan beni değil, kalbine kuleler dikeceksin çünkü aşka hesap işlemez bir bedene iki can sığdırma çabası bu ben karlar aldındayken sen üşüyeceksin bir dikene bastığında benden ah işiteceksin köklerim sende filizlenecek ben yanacağım, sen tüteceksin ne diyordun kuyumcu terazisi, metre, üç adım diyorum ki, iki okyanus gibi yürüsek birbirimize karışsak sonra hesapsız, kitapsız matematige dökmeden işi bir savaşma değil bu nihayetinde bir sevişme belkide bir nebze ruhları değişme kazananı kaybedeni yok yeneni yenileni bir bir berabere kalacağız sonuçta yorma kendini çıkacak çivisi aşkın daha çakılmadan kuyumcu terazisi, metre, beş adım, diyorsun diyorum ki, mantığınla sevme beni ölçülmez aşkın boyu eni, hele kantara hiç vurma kasap gibi hiçbir çengele gelemem ben kelepçelerini çöz sevmelerinin bir eskiciye sat terazini Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2006 Aşkların En Güzeli Bütün aşklar tatlı başlar, acı biter En güzeli sonsuz olana duyulan aşk... Bütün aşklar ilahi aşkın sembolü Oysa semboller aşkın aslına eremez... Yunus derki; Ben Yunus'um biçareyim Aşk elinde avareyim... Baştan ayağa yareyim Gel gör beni aşk neyledi... Alıntı
Misafir olivia Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2006 Aşkın zamanını biz ayarlayabilseydik eğer ve kime neden aşık olduğumuzu anlayabilseydik,aşkın sırrını da çözerdik herhalde... Ama o zaman da aşkın insanı alıp götüren büyüsü tamamen kaybolurdu... Alıntı
Misafir €L€KTRO_777 Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 aşk mantığın bittiği hayatının dönüm noktalarından birisidir. Alıntı
Φ fazaltan Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 AŞK BİR ÇOCUK HASTALIĞI MIDIR? Aşk, insanın yalnızlığa bir yanıtı olarak, bir başkasıyla kurabileceği bağların en içten göstergesidir. Bir düş olarak başlayıp tutkuya dönüşür, yaşamın tek anlamı olup çıkar. Sevmek kaçınılmazdır, ama zaman içinde olanaksızlaştırılır. Ölümsüz sevgi uçsuz bucaksız değil, sürüp giden bir aşk arayışı ve beklentisidir. Aşka tatil yoktur. Hiç bir aşk, aşkın yerini tutmaz. Yaşamı anlamlı kılan tek tutku, tek gerçek aşktır. Beklese de insan, arasa da, aşk günün birinde çıkıp gelir... Aşktan kaçınılmaz. Aşkı sıkıntısıyla, herşeyiyle bir bütün olarak yaşamak ise en anlamlı olanıdır. İşte bunun için aşka tatil yoktur. Aşk bir büyüdür belki de, bunun için olanaksızdır. Aşk, ölüm kadar kaçınılmaz olandır. Sevmek duygusu, aşkı kapsamaz. Çoğu kez sevmek, ölümle birlikte anılır. Can çekişen bir kuşun kanat çırpmasında, bir uykunun, bir düşün eşiğinde, bir ölümcül hastalığın farkındalıklarda, tutku ile güdümlenen aşka değil, sevgiye rastlanır. Sevmenin sınırları, sınırsızdır. Dünyada hiçbir aşk bir başka aşkın yerini tutmaz. Aşktan kaçılmaz. Güzelliğiyle, çirkinliğiyle sıkıntısıyla aşkı yaşamaktan kaçınamayız. İnsanların hepsi ya da çoğu aşkı ararlar. Bu arayışta umutla beklerler, sabırla katlanırlar, sonunda düş kırıklığına uğrarlar. Düş kırıklığı belki de aşkın anasıdır. Aşk arayışı giderek insan için bir yaşam biçimine dönüşür. Böylesi kişiler için mutluluk vardır, ama gelip geçici anlık sezgilerdir bu, yaşanabilir ama elde tutulamaz. Yaşanamayan aşktan geriye ise hiçbir şey kalmaz, anılar bile. Zamanın değişkenliği, beğenileri de değiştirirken, aşkı etkisiz kılmayı başaramaz. Aşkı, çelişkilerle, aykırılıkları ve alışkanlıklarıyla ayakta tutmak, yaşamak, - ne acı ki- büyük aşklar yaşadıklarını varsayan bir çok insana nasip olmuyor. Zaman, aşkta bir tekdüzeliği oluşturuyor ve aşk giderek bir alışkanlığa dönüşüyor. Zamanla aşkın yaşayanlar arasında kaçınılmaz bir alışkanlık durumuna gelmesi, aşıkların birbirlerini tanıması, belki de her şeyin en kötüsüdür. Aşk bir gerekliliktir. Aşk yıpransa da, alışkanlık durumuna gelse de, mutsuzluk verse de yaşanması kaçınılmazdır. Aşka ara verilmez, durup dinlenmeden, iyisiyle kötüsüyle her anını yaşamak zorundadır insan. Sıkıntı da aşkın bir başka görünümüdür. Sıkıntı da aşkın bir parçasıdır. Aşkı, salt duygusal bir haz ya da sıcaklık ve mutluluk salgısı olarak algılamak, aşkı tanımamakdır. Aşk, sadece insanı mutlu eden bir duygu değildir. Onu yücelten bir şey de değildir. Acıtan, sıkıntıya sürükleyen, sarsan, etkileyen, geliştiren, yücelten, çoşturan bir duygudur da aynı zamanda... Sanırım, bir çocukluk hastalığı o... Alıntıdır.. [email protected] Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 Belki en büyük savaşları kendi içimizde yaşıyoruz, arzularımızı korkularımızla çarpışıyor, özlemlerimiz kuşkularımızla vuruşuyor, hayallerimiz acı tecrübelerimizin bize kurduğu pusulara düşüyor,mutluluğa doğru coşkulu bir koşu tutturma isteği en olmadık anda kaçıp gidecek huzurun ihanetinden endişeleniyor.Özgürlüğe kendimizi bir boşluğa bırakır gibi bırakma dürtüsü, bizim özgürlüğümüzün bir başkasının esaretine yol açacağının tedirginliğiyl kuşatılmışken biz özgür olabilirmiyiz sorusu büyüyor içimizde.Geçmişe olan borcumuz geleceği yaratma gücümüzü zayıflatıyor.Alışkanlıklarımız heyecanlarımızla boğuşuyor. Kendi kendimizle savaşıp, cevaplarını bilmediğimiz sorularla allak bullak oluyoruz. Bizim isteklerimiz başkasına acı verecekse, isteklerimizden vaz mı geçmeliyiz, vazgeçmenin bize çektireceği acı, sevdiğimiz birinin çekeceği acıdan daha mı az yaralar bizi? Sevdiklerimize olan borcumuz ne, peki kendimize olan borcumuz? Bu hayatı nasıl yaşamalıyız?Huzuru mu aramalıyız heyecanı mı?Yaptıklarımızdan pişman mı oluyoruz yoksa yapmadıklarımızdan mı? gelecekte hangisi takılır aklımıza? Bizim mutluluğumuzun yolu bir başkasının mutsuzluğundan geçiyorsa, değiştirmeli miyiz yolumuzu? İnsan en büyüksavaşı kendi içinde veriyor. Birbiriyle çelişen duygularımızla hırpalanıyoruz, kimsenin görmediği bir savaş alanı gibi içimiz, kendi ölülerimizle doluyor, duygularımızdanhangisi galip gelirse gelsin, patlayan duygularımızla birilerinin vurulacağını biliyoruz artık. İsteklerimizi, coşkularımızı, özlemlerimizi evcilleştirmeli miyiz, kendi kendimizin avcısı olup kafeslere mı kapatmalıyız ruhumuzu? Bilinmeyenin bizde yarattığı o çıldırtıcı merakın peşinde koşmalıyız yoksa bilinmeyenden saklı olana duyduğumuz korkuyla geri mi durmalıyız. Ne yapmalıyız, bu hayatı nasıl yaşamalıyız? Kendimizden başka bir dostumuzun, kendimizden başka bir ordumuzun olmadığı bir savaşta bölünen ruhumuzun hangi tarafının zaferiiçin uğraşmalıyız. Hangi tarafı tutarsak tutalım neticede yine de bir tarafımıza ihanet etmiş olmayacak mıyız, ihanetsiz yaratılamayacak bir geleceğin yükünü taşıyabilecek kadar güçlü müyüz? Kaçsak, gidecek yerimiz yok, kendi kendimize tutsağız, savaşsak vuracağımız başkalarıyla birlikte yine kendimiz olacağız. Ayaklanmış duygularımızın birbiriyle vuruştuğu bir savaş yaşıyoruz. Geçmişten geleceğe ancak savaşla geçebiliyor ruhumuz,geçmişi olanın geleceği savaşsız yaratılmıyor. Hem mutlu hem huzurlu, hem coşkulu hem korkusuz, hem arzulu hem kuşkusuz olamaz mıyız,geleceği başkalarının hayatlarına dokunmadan, onlarda acınacak yaralarla yaralanmadan yaratamaz mıyız? Nedir bu savaşın ardındaki sır, hangi buyu bizi bizimle vuruşturuyor, hangi korkunç kader geçmişimizi geleceğimizle çarpıştırıyor? Huzur bütün duygularımızı barış içinde tutmaksa eğer, hiçmi huzurlu olamayacağız, bir huzursuzluğa mı mahkumuz? En korkunç savaşı kendi içimizde yaşarken, ne yapmalıyız? Kim akıl verebilir bize? Kim bize yol gösterebilir? Savaşa savaşa, her savaşta bir parçamızı öldürerek mi yürüyeceğiz hayat içinde? Her mutluluk bir acıdan mı süzülecek? Pusularla, ihanetlerle, saldırılarla, geri çekilmelerle,mütarekelerle, kaçışlarla, esaretlerle dolu bir savaşı yalnız başımıza yaşıyoruz, kim galip gelirse gelsin bir tarafımız hep yeniliyor. Yenilmeden galip gelemiyoruz. Her zafer bir yenilginin izini bırakıyor derinimizde. Zaferlerimiz kadar da yenilgilerimiz oluyor. Kendi kendimizle savaşarak yürüyoruz. Ve savaş, biz bittiğimizde bitiyor ancak Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 ahh... yine vurdu hasretin yine vurdu sevdan başıma yine deliriyorum yine yanıyor içim dünlerden beter ben ah bu kahrolası ben dayanamıyorum yokluğuna... kan kırmızı mısralar dökülüyor kağıtlarıma katran karası sensizliği boyuyorlar durmadan konuştuğum yalan güldüğüm yalan yaşamak haram neydi seni bunca korkutan nasıl gittin nasıl kıydın nasıl vazgeçtin zamandan ahh.. yine vurdu hasretin yine vurdu sevdan başıma yine seni görüyorum her aynada yine konuşmaya başladım hatıralarla tam geçiyor yavaş yavaş derken tam avunmaya başlarken yalan masallarla kurşun gibi saplanıyorsun aklıma dayanamıyorum dayanamıyorum yokluğuna yine yerle bir oluyor sığınaklarım yine tuz buz sırça saraylarım hani hani ben sultanındım hani candım nasıl tarumardı bu yerine enkaz bıraktın ağlayan o leyla da tükendi içimde dondu kaldı gözyaşlarım her sabah ezan vakitlerinde ayrı bir azap doğuyor yatağımda zakkumlar büyütüyorum olanca zehriyle her gün ortasında her gece bir dua kanıyor dudaklarımda kan kırmızı mısralar dökülüyor kağıtlarıma katran karası sensizliği boyuyorum yüreğimin zindanlarına yine deliriyorum yine yanıyor içim dünlerden beter ben ah bu kahrolası ben dayanamıyorum yokluğuna... Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 Duymak nedir bilir misin? Duymak, ama anlatamamak Tam dilinin ucuna gelmişken söyleyememek 'Seviyorum' diyememek Yani ölümü yaşamak nedir bilir misin Nereden bilecektin seni sevdiğimi Hiç fısıldamadım ki kulaklarına aşkımı Senin için Günlerce gecelerce ağladım Nereden bilecektin Hiç silmedim ki yanında gözyaşlarımı Islanırsa eğer gözün Yüreğime çöker hüzün Ne olursun gülsün yüzün Sen gözümde tüten duman Sen vardığım en son liman Sen Allahım'dan bir armağan sın Bulutsuz bir gökyüzüdür güzelliğin Yıldızların en parlak olduğu zamansın Denizlerim senin kıyılarında sakin Bırak ellerini avuçlarımda kalsın Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; Seni özlediğim içindir. Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni; Seni özlediğim içindir. Yaşıyorsam; içimde umut varsa, Yine seni özlediğim içindir. Bensiz ne haldesin şimdi kimbilir Sen yoksun bu hayat nasıl çekilir Gözümde canlanır anılar bir bir Resmini bin defa öperim yetmez Denize dökülen bir ırmak gibi Öyle ak içime öylesine dol Yarına açılan bir yaprak gibi Unuttur mazimi geleceğim ol Hani bazı günler küsmüyor musun İçimden dünyayı yıkmak geliyor Duvarlar misali susmuyor musun İçimden dünyayı yakmak geliyor O seni düşünmek yok mu Geceler dolusu seni düşünmek Sarılmak karanlıklara sen diye Sen diye kucaklamak yorganı okşamak, öpmek O seni beklemek yok mu Her gün sabahlara dek uykusuz beklemek Ahh, ayak sesleri, kapı gıcırtıları bilemezsin Bir defa yaşamaktır o, bin defa ölmek Alıntı
Φ multeci Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 aşk daha güzelini bulamama korkusudur. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.