Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

SİVİL TOPLUM PKK YI BIR KERE DAHA UYARDI

Dünya Barış Günü’nde Silah Bırak!..

 

Kendisi gibi düşünmeyen aydınları ve sorunun demokratik çerçevede çözümü için mücadele edenleri hedef alan PKK, şiddet yoluyla hayatta kalma mücadelesi içinde. PKK, gerek Kuzey Irak’ta, gerekse Türkiye’de siyasi sürece dahil olamayacağını hissettikçe, eski kirli çatışma ve şiddet günlerinin koşullarını yeniden yaratmaya çalışıyor. PKK’nın yeniden silaha sarılmasının ve şiddeti tırmandırmasının ana nedeni, çözülmeyi önlemek ve örgütsel varlığını sürdürebilmek.

 

Mayın ve bombalarla hedef gözetmeksizin sivilleri de hedef alan ve bölgede şiddeti tırmandırmaya çalışan PKK’ya karşı, başta bölge halkı ve Kürt siyasetçiler olmak üzere, aralarında akademisyen, yazar, gazeteci, hukukçu, sivil toplum örgütü lider ve üyelerinin de bulunduğu aydınlar, üniversiteler, ABD ve Avrupa ülkeleri yetkililerinden tepki mesajları ve “silah bırak” çağrıları her geçen gün artıyor.

 

Son olarak, Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği (GÜNSİAD) Başkanı Şah İsmail Bedirhanoğlu, PKK’nın en kısa süre içinde koşulsuz silah bırakması gerektiğini vurguladı. Bedirhanoğlu, dernek binasında düzenlediği basın toplantısında (16 Ağustos 2006), bölgede yeniden tırmanan şiddet ortamının toplumun her kesimi gibi iş camiasını da olumsuz etkilediğini belirterek, şöyle dedi; “Bölgede şiddet ve çatışma var olduğu sürece Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin sosyal, ekonomik, kültürel kalkınması mümkün değil. Son zamanlarda PKK’nın tırmandırdığı şiddet eylemleri, bölge halkının özlediği barış ve huzur ortamının yaratılmasına engel olmaktadır. Bölge halkı adına PKK’ya bir kere daha sesleniyoruz; PKK en kısa süre içinde koşulsuz olarak silah bırakmalı. PKK bunu yaptığı takdirde, sivil inisiyatiflerin önünü açacak, tüm toplumun ikna edilebilmesi için zemin yaratacaktır. Bunun Avrupa Birliği sürecindeki Türkiye demokrasisi için gerekli, hatta zorunlu olduğunu düşünüyoruz. ”

 

Geçen hafta benzer bir açıklama da Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu’dan gelmişti. Sorunların silahla çözülmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Tanrıkulu; “Türkiye’deki sorunların, Avrupa Birliği sürecinin desteklenmesi, demokrasinin tüm kurum kurallarıyla içselleştirilmesi, özgürlüklerin yaygınlaştırılması ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesiyle çözülebileceğine inanıyoruz. Toplantıya katılan bütün sivil toplum örgütleri temsilcileri olarak, sivillere yönelik eylemlerini sürdüren ve bölgeyi yeniden şiddet ortamının içine çekmeye çalışan PKK’ya, biran önce silah bırakması yönündeki çağrımızı yineliyoruz” demişti.

 

Sorunların demokratik sistem içerisinde çözülmesinden yana olduklarını vurgulayan Mazlum-Der Genel Başkanı Ayhan Bilgen; “Öncelikli olan PKK’nın silahlı eylemlere son vermesidir” derken (16 Ağustos 2006), İnsan Hakları Genel Başkanı Yusuf Alataş ise, Türk-Kürt birlikteliğinin ve barışın temellerinin sanıldığından daha güçlü olduğunu vurgulayarak; “PKK’nın koşulsuz silah bırakmasını istiyoruz. Dünya Barış Günü’nde PKK’nın şiddet eylemlerine son vererek, silah bıraktığını açıklaması hepimizin dileğidir” vurgusu yaptı.

 

Öte yandan, Prof.Dr.Gençay Gürsoy, Kutbettin Arzu, Mesut Öztürk, Murat Belge, Osman Kavala, Nebahat Akkoç, Rojbin Tugan, Oya Baydar, Mustafa Karaalioğlu, Ali Bayramoğlu, Salim Uslu, Sedat Yurtdaş, Sezgin Tanrıkulu, Şahismail Bedirhanoğlu, Tarhan Erdem, Yusuf Alataş, Ayhan Bilgen, Can Paker, Derya Sazak, Elif Şafak, Zozan Özgökçe’nin de aralarında bulunduğu bir grup aydın tarafından yayınlanan ortak bildiride (30 Temmuz 2006) şöyle denilmişti; “Bu memleketin bazı köşeleri bazı köşelerinden daha az kıymetli değil. Türkiye’nin bir köşesinde yaşanan bir acı, hepimizin meselesi. Orada açılan bir yara, herkesi acıtır, kanatır, sızlatır. Hepimiz aynı gemideyiz; kadınlar, erkekler, Türkler, Kürtler, Lazlar, Aleviler, göçle gelenler, işsizler, azınlıklar, şiddet mağdurları… Kemalist-dinci, Türk-Kürt gibi kategoriler etrafında kutuplaşmış bir söylemin parçaları olmayı reddediyoruz. Ortadoğu ve dünyadaki son hadiseler, hem yeni gelişmelere hem de yeni sorunlara gebe. Bu tarihsel dönemeçte, kendi dinamikleriyle sorunlarını çözebilen, demokrasi ve özgürlüklerini geliştirerek, sosyal barış ve adaleti gerçekleştirecek bir Türkiye için çaba göstermeliyiz. Ülkemizde gerilimi tırmandırıcı, tahrik edici ve hukuk kurallarını aşan her türlü eyleme karşı çıkmalıyız. Sorunların şiddet yoluyla çözülmesi mümkün değildir. Silahla siyaset olmaz. Demokratik reformların sürdürülebilmesi ve Türkiye’de barışın kalıcı olabilmesi için silahlı eylemlere son verilmelidir.”

 

Ortak değerlerimize sımsıkı sarılarak, terör olaylarını tekrar ülkemizin gündemini işgal etmesine, özellikle bölge halkının çektiği ekonomik sıkıntıları dayanılmaz boyutlara getirmesine izin vermemeliyiz. İşsizlik, tüm ülkemizin olduğu gibi Güneydoğu Anadolu Bölgemizin de en önemli sorunlarından biridir. Bu gerçeği göz önünde tutarak, hızlı bir büyüme stratejisi çerçevesinde istihdamın üzerindeki yükler azaltılmalı, yatırımları özendirecek ve istihdamı artıracak önlemlere destek sağlanmalıdır. Ancak bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel yönden kalkınmasının önündeki en büyük engelin PKK terör örgütü olduğu unutulmamalı ve halkımız örgütün provokasyonlarına gelmemelidir. Cumhuriyetimizin temel ilkesi üniter yapımıza sahip çıkılarak, temel hak ve özgürlüklerin ve kültürel hakların geliştirilmesi, kullanılması sürecine katkı sağlayacağı göz önünde tutularak, hukukun üstünlüğünü engelleyecek eylem ve davranışlardan kaçınılmalıdır. Geldiğimiz noktada sorunlar, silahlı şiddet dışında demokratik bir ortamda, bireysel özgürlüklerin yaygınlaştırılmasıyla, hoşgörü ve uzlaşmayla çözülebilir. PKK provokasyonlardan vazgeçmeli ve koşulsuz silah bırakmalıdır.

 

Şiddet ve terörün, çözüm olamayacağı görülmüştür. Çözüm; özgürlükçü demokrasidedir. Farklı etnik ve kültür gruplarından oluşan toplumların bir arada, kardeşçe yaşaması, ancak özgürlükçü demokrasi içerisinde mümkün olabilir. Çocukların, kadınların öldürülmesi, trenlerin bombalanması, trafoların tahrip edilmesi, dükkanların taşlanması, belediye otobüslerinin yakılması, aslında demokrasiye, özgürlüklere, huzur, barış ve istikrarın yok edilmesine yönelik eylemlerdir. Bu tür eylemlerin, sıkıntıların giderilmesi yolundaki çabaları engelleyeceği tüm kesimlerce bilinmelidir. Ayrıca, terörün doğuracağı anarşiden kimsenin fayda sağlamayacağı da… Doğacak kaos ortamından ekonomik ve siyasi açıdan en çok bölge insanımız olmak üzere tüm Türkiye’nin telafisi imkansız zararlar göreceği unutulmamalıdır. Türkü, Kürdü, Çerkezi, Lazı, Rumu, Yahudisi, Ermenisi, Asurisi, Süryanisi, hep birlikte, bu topraklarda barış ve kardeşlik içinde yaşamayı çoktan hak etmişlerdir.

 

 

Nail Amudi

[email protected]

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.