Φ SÜNGÜ Gönderi tarihi: 13 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 13 Ekim , 2005 İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için." W. Shakespeare Bir ninniyi kıskandıracak kadar güzel sesiyle çakıl taşları arasından sızıp gelen su, çimenler, dağ çiçekleri, ceylanlar, kuşlar, denizler, yeni doğmuş süt kokan bebekler, güller, toprak, rüzgarda nazlı nazlı devinen yapraklar, ağaçlar, kısacası her şey. Ne yana baksam her şey bana insanları anlatır. İnsanların inceliğini, duyarlılığını, insancıllığını, sevecenliğini ululuğunu, yaratıcılığını, sanatçılığını. Dünyada bunca yıkım, kıyım, zulüm, ihanet ve kötülükler olmasına rağmen, yine de insanlar hakkında kötü düşünemiyorum. İnsanları öylesine güzel, öylesine derin, anlamlı, zarif incelikli düşünüyorum ki, onları güneş gibi sıcak, toprak kadar vefalı, su kadar temiz, çimenler gibi zarif, ceylanlar kadar güzel, kuşlar gibi özgür ve verimli bir toprak kadar ağır ve olgun düşlüyorum. Ya güller, gülleri anlatacak kelime bulamıyorum, o üstün gururlu, minnet nedir bilmeyen, kendinden güzelliğinden emin, güller bana daima genç kızları hatırlatır. İnce, hassas, kızararak bakan, soluveren, hemencecik küsen, kırılan, tatlı bir söze gülümseyişe hemen açıveren yüreğini. Güller ki her yaprağı binbir mana binbir renk, ahenk ve ifade dolu. Savaşlar, silahlar, ölümler, iftiralar, intikamlar, açlık, sefalet, ilkel ırkçılık, dini bağnazlıklar, kan, kin, nefret, bütün bunlar beni hayal kırıklığına uğratsa da; her şeye rağmen insanları güzel düşlemekten kendimi alamıyorum. Çünkü insanları yeryüzünün en değerli varlığı olarak görüyorum. Vicdan, adalet, merhamet ve sevginin, insanı insan eden ögelerin en başında geldiğini unutmayarak yaşıyorum. İnsanı insan eden bir diğer öğe ise bilinç ve düşüncedir, duyguysa olaylar karşısında ve yaşamda insanın yaşadığı acı ve sevinçtir. İyilik, dostluk, güzellik, adaletli ve vicdanlı olmak salt insana özgü bir olgudur. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. Aydınlık ve karanlık nasıl biribirinin zıddıysa, iyilik ve kötülük, güzellik ve çirkinlik de biribirinin zıddıdır. Ama evrende her şey iç içedir ve beraber yaşar. Karanlık, kötülük, çirkinlik nasıl ki körlüğü, cehaleti, zulmü, haksızlığı, adeletsizliği, vicdansızlığı, sevgisizliği, hoşgörüsüzlüğü temsil ediyorsa. Aydınlık, iyilik, güzellik de, bilgiyi, doğruyu, dostluğu, merhameti, dürüstlüğü, adaleti ve vicdanı temsil eder. Unutmayalım ki, tabiatı güneş aydınlatır, insanı da bilgi. Bilgi eğer iyinin ve vicdanın hızmetinde ise hakça paylaşım ve adalet olur. Yoksa, haksızlık, vicdansızlık, zulüm ortaya çıkar. Yirmibirinci yüzyılda hala insanın inancına, diline, kültürüne, bilincine, düşüncelerine, görüşüne ket vurarak, baskı uygulayarak hakaret ederek bir yere varmaya çalışan sırtlanları anlamakta güçlük çekiyorum. Tertemiz bir suyu bulandırmak ne kadar kolaysa, bir insanı dininden, inancından, görüşünden, renginden, dilinden, tipinden dolayı, hor görmek, küçük düşürmek, aşağılamak, iftira atmak da belki o kadar kolaydır. Önemli olan yaşamayı bilmek ve yaşarken de paylaşmayı, dünyada her insanın yaşam hakkına saygı duymayı, insanları anlamayı ve en önemlisi de hoşgörüyle bakmayı savunmak ve sevmesini bilmek. Her şey son derece hassas ve basit. Zor görünse de. insanları diğer canlılardan ayıran özellikler de bunlar olsa gerek… Ama sırtlanlar gün aydınlığını sevmez. Güzellikler onların meselesi değildir. Onların gülistanı çirkinliklerdir. Nefrettir, kindir, düşmanlıklardır. Onların hiç kimseye merhameti sevgisi saygısı olmaz, hatta kendilerine bile. Yürekleri, beyinleri, kan kin nefretle doludur. Erdemleri namusları bacakları arasındadır, namusları kadar beyinleri ve yürekleri de kirlidirler. Bence bu dünyada ihtiyacını duyduğumuz ve muhtaç olduğumuz en önemli şey sevgi, dostluk ve hoşgörüdür. Küçücük bir tebesüm ve tatlı dil, karşımızdakine verebileceğimiz en güzel hediyedir, unutmayalım. İnsanlar sevmeli, şartlar ne olursa olsun insanlar sevmesini bilmeli. Hayata hoşgörü ile bakılınca olaylara pek çok şey yumuşuyor. Bunu hepimiz de biliyoruz mutlaka, ama yine de söylemeliyiz biribirimize, hatırlatmalıyız. Çünkü yaşamın tadı ayrıntılarda gizlidir, yaşamak sevmektir, hissetmektir, anlamaktır. Sevgi, insanlara bağışladığımız bir duygu, bir armağan. Bu yüzden bazen tek taraflı da olabiliyor ve bu yüzden bunu hiç tanımadığımız insanlara da bahşedebiliyoruz. Severek yaşamak güzeldir, severek yaşamanın güzelliğini ve önemini farkedenler de güzeldir… Dünyada bir şey olabilmenin ötesinde çok daha önemli bir şey var aslında; insan olabilmek. İnsan olabilmenin koşulu ise tek; yüreğinde sevgi taşıyabilmek. Yoksa kim olduğumuz, nereden geldiğimiz, hangi ülkenin pasaportunda adımızın yazılı olduğunun ne önemi var. Bu dünyada sadece insan değil miyiz? Herman Hesse diyor ki, "Ben vatanseverim ama, önce insanım. Her ikisinin bir arada yürümediği yerde daima insana hak veririm". Başkalarının hep ayrılan yanlarını değil, biraz da ortak yanları ortaya çıkarılmaya çalışılmalı, sonradan yaratılan ve dayatılan din, dil, mezhep, ırk, tarikat, kültür, bölgecilik şeyhlik aşiretcilik gibi kavramlar yüzünden ve o kavramların kutsanmasından çıkan savaşlara, katliamlara, haksızlıklara karşı durulması gerekmiyor mu? İnsanlığın ortak değerleri olan hoşgörü, sevgi, saygı, barış, özgürlük, bireysel hak, adalet gibi evrensel değerlere inanmakta kimin ne zararı olabilir, insani duygulardan yoksun ve insanlıktan nasibini alamamış sırtlanlardan başka. Yılgınlıkların yorgunlukların damarlarımızda dolaşıyor olması bizi bıktırmamalı ve de ilgilendirmemeli. Bize yüreğimiz gerekli, sevgiyi görmek ve duvarını örmek için. Korkmadan, yılmadan bozgunlardan ve sevgiyi kirleten yozluklardan. Düşüncelerimiz, yargılarımız, önyargılarımız; ne kadar barajlar, dalkıranlar inşa etse de o yakıcı yıldırımların beynimize ulaşmaması için, ne kadar tarihsel, kültürel ideolojik gündelik paratonerimiz olsa da, bir yerden sonra, en azından şöyle kendi yüreğimizle başbaşa kaldığımızda, eminim anlarız. Eminim anlarız, bir kez olsun, biz de yürekten o soruları sorarsak kendimize, sormak durumunda kaldığımızı tahayyül edersek hiç olmazsa. Yaşama Dair "Yaşamaya zaman ayırın, zira zaman bunun için yaratılmıştır… Düşünmeye zaman ayırın, başarının bedeli budur… Sevmeye zaman ayırın, güçlü olmanın kaynağı budur… Etrafınıza bakmaya zaman ayırın,günler bencilliğinize yetmeyecek kadar kısadır… Terbiyeli olmaya zaman ayırın, insan olabilmenin sembolü budur"… Goethe Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 13 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 13 Ekim , 2005 İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. .............................................. Ya güller, gülleri anlatacak kelime bulamıyorum, o üstün gururlu, minnet nedir bilmeyen, kendinden güzelliğinden emin, güller bana daima genç kızları hatırlatır. İnce, hassas, kızararak bakan, soluveren, hemencecik küsen, kırılan, tatlı bir söze gülümseyişe hemen açıveren yüreğini. Güller ki her yaprağı binbir mana binbir renk, ahenk ve ifade dolu. ............................................. Sevgi, insanlara bağışladığımız bir duygu, bir armağan. Bu yüzden bazen tek taraflı da olabiliyor ve bu yüzden bunu hiç tanımadığımız insanlara da bahşedebiliyoruz. ............................................ Yaşama Dair "Yaşamaya zaman ayırın, zira zaman bunun için yaratılmıştır… Düşünmeye zaman ayırın, başarının bedeli budur… Sevmeye zaman ayırın, güçlü olmanın kaynağı budur… Etrafınıza bakmaya zaman ayırın,günler bencilliğinize yetmeyecek kadar kısadır… Terbiyeli olmaya zaman ayırın, insan olabilmenin sembolü budur"… Goethe NE KADAR GÜZEL BİR YAZI SÜNGÜ BİZİMLE PAYŞALTIĞIN İÇİN TEŞEKKÜRLER...YÜREĞİNE SAĞLIK Alıntı
Φ SÜNGÜ Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2005 Aşk size kılavuzluk edince peşinden gidiniz, aşkın yolları dik ve sarp olsa da! aşkın kanatları sizi kucaklayınca, ona köle olunuz, kanatlarının arasına gizlenen kılıç sizi yaralasa da! aşk size söz söyleyince ona inanınız, sesi, şimal rüzgarlarının bahçeleri perişan etmesi gibi rüyalrınızı alt üstetse de! çünkü aşk başınızı taçlandırdığı gibi kellenizi de uçurur. aşk sizi geliştirir, fakat budaya budaya ıstırap verir. aşk tepenize kadar yükselir ve güneşin aydınlığında ürperen en ince dallarınızı okşar. fakat köklerinize kadar da iner ve onları toprak altında sarsar. aşk buğdayları seçmek ve ayırmak için harmandan geçirir ve sizi çırılçıplak eder. kabuklarınızı atak için kalburdan geçirir ve sizi beyazlaştırmak için değirmende öğütür. sizi yumuşatmak için yoğurur. sonra sizi kendi mukaddes ateşine atar ve Tanrı'nın sofrasına yakışan bir "aziz ekmek" yapar. aşk, bütün bunları başarır, t aki kalbinizin sırlarını öğrenesiniz. ve bu bilgi sayesinde hayatın kalbinden bir parça olasınız. fakat siz, ürkeklik yüzünden yalnız aşkın verdiği huzur ile zevki ararsanız, çıplaklığınızı örtmek ve aşkın değirmeninden uzaklaşmak gerek: güleceğiniz, fakat ruhunuzla şakıyamayacağınız, ağlayacağınız, fakat göz yaşlarınızın bütün kaynaklarını kullanamayacağınız, mevsim tanımayan bir aleme uzaklaşma. aşk, kendinden başka bir şey vermez ve kendinden başka bir şey almaz. aşkın malı mülkü yoktur. fakat kimsenin de malı mülkü olamaz; çünkü aşk, aşk için yeter. aşka giriftâr olduğunuz zaman Tanrı kalbimin içindedir demeyin, ben Tanrı'nın kalbi içindeyim, demek daha yaraşır. siz, aşka yol göstereceğinizi sanmayın. çünkü aşk sizde değer görürse, her yolu gösterir. aşkın kendini bütünlemekten başka bir gayesi yoktur. fakat aşka giriftâr olur da bir takım arzular: peşinde koşmak isterseniz şunlar olsun o arzular: erimek, geceye nağmeler terennüm eden bri ırmak gibi eriyip akmak; derin şefkatin ıstırabını duymak, ıstırab derinleştikçe, şefkatin de o nisbette ve daha fazla derinşleştiğini hissetmek... aşkın anlayışınızla yaralanmak, anlayışınız yükseldikçe, daha geri anlayış ve duyuşun acısını hissetmek; ve isteye isteye, seve seve cefa çekmek... sabahleyin kanatylanmış bir kalple uyanmak ve yeni bir aşk günü yaşamanın şükranını ödemek; öğleyin dinlenmek ve aşkın içine dalmak; akşamleyin evine hoşnutluk içinde dönemk, sonra sevilene karşı kalbinizle yönelerek dua etmek ve bir şükran neşidesi terennüm ederek uyanmak." halil cibran Alıntı
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2005 ......... aşk tepenize kadar yükselir ve güneşin aydınlığında ürperen en ince dallarınızı okşar. fakat köklerinize kadar da iner ve onları toprak altında sarsar. ........... çok doğru..... Alıntı
Φ arman Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2005 Herkes bir arayis içinde, ama hiç kimse ne aradigini bilmiyor. Saniyoruz ki >çok paramiz, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz, spor bir >arabamiz olunca biz de çok mutlu olacagiz. > >Hadi maddeciligi bir kenara birakalim; niye herkes asktan sikayetçi? >Çevremiz de kaç kisinin ask hayati iyi gidiyor? Eminim parmakla sayilacak >kadar >azdir. Ve eminim hiç kimse yanlisin nerede oldugunu da bulamiyordur. > >Ben ten uyusmasi kadar ruh uyusmasinin önemine inanirim. Hatta insanlarin >es >ruhlarinin olduguna bile inanirim. Ama ruhlari olmayan bedenler >birbirleriyle ne kadar uyusabilir ki? Evet, önce göz görür fakat ancak ruh >sever. Ayrica ruhumuz olmadan es ruhumuzu bulmak gibi bir sansimiz >olmadigina da eminim... Iste bu yüzden içimiz de sürekli bir eksiklik >duygusuyla yasiyoruz hepimiz, iste bu yüzden sürekli duvarlara çarpip >çarpip kendimizi kanatiyoruz ve iste bu yüzden mutlulugu bir türlü >yakalayamiyoruz... > >Gerçekte hiz çaginda yasiyoruz. Her sey o kadar hizli geçiyor ki, ne ise, >ne >arkadaslarimiza, ne ailemize, ne çocugumuza, ne kendimize yeterince >vaktimiz >kalmiyor. Akrep ve yelkovanla yaris halindeyiz. Bu yüzden bütün iliskiler >yarim yamalak, bütün sevgiler bölük pörçük. >Sevmeye bile vaktimiz yok bizim. > >Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlasiyla yararlaniyoruz. Ne çamasir >yikiyoruz >ne de bulasik, çayimizi kahvemizi makineler yapiyor. Islerimizi bir >telefon, >bir faksla hallediyoruz. Uçaklar bizi iki saat içinde dünyanin bir ucuna >tasiyor. Hatta artik gitmeye bile gerek yok, internetle dünya elimizin >altinda. Ama yine de vaktimiz yok iste! Bence doganin kara bir laneti Biz >ondan uzaklastikça, o da bizden bütün zamanlari çaliyor. > >Milan Kundera "yavaslik" adli kitabinda; "yavaslik hep >aldatir,hizlilik Ise unutturur" diyor. Telefon hizlilik mesela, >konusulanlari, söylenenleri unutturur. Mektupsa yavaslik, hep vardir ve hep >hatirlatir. Evet freni patlamis kamyon gibi yasamanin hiç anlami yok. >Ayagimizi gazdan yavas yavas çekelim ve biraz mola verip ruhumuzun da bize >yetismesini bekleyelim artik. > >Aceleye ne gerek var? > >Hayat yalniz biz izin verdigimiz gibi geçer. Iyi ya da kötü hizli ya da >yavas... > >Her sey bizim elimizde, sevgi de, ask da, basari da. Ama ancak kendi >ruhumuzla >bulustugumuzda... > > >Can DÜNDAR Alıntı
Misafir DeLİ eMİn Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2005 ANLADIM Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, Kendi yolumu çizdiğimde anladım.. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.. Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış, Aşk pesinden neden yalınayak koştuğunu anladım.. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.. Bir insani herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım.. Fakat,hak edermis sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiginde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini elime koyduğunda anladım.. ''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ''git'' dediğimde anladım.. Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan, Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.. Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım.. Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.. Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.. Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş. Can Yücel Alıntı
Misafir hakanbaranyildirim Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2005 Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş. Can Yücel Demek böyle bir açıklaması da varmış DATÇA'lımın...Vay be...Zor zanaatmiş sevmek... Alıntı
Misafir DeLİ eMİn Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2005 Sevgi emekmiş,Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş. ya öyle demiş üstad sözünü dinleyeceğim bende özgür bırkacağım bacanak sevdim ben bu bacanak işini ihi ihi Alıntı
Misafir hakanbaranyildirim Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2005 ya öyle demiş üstad sözünü dinleyeceğim bende özgür bırkacağım bacanak sevdim ben bu bacanak işini ihi ihi BACANAK bu d güzel bir şiirdir....DATÇA'lımdan... Diyelim yağmura tutuldun bir gün Bardaktan boşanırcasina yağıyor mübarek Öbür yanda günes kendi keyfinde Ne de olsa yaz yağmuru Pırıl pırıl düşüyor damlalar Eteklerin uca uca bir koşudur kopardın Dar attın kendini karsı evin sundurmasına İste o evin kapısında bulacaksın beni Diyelim için cekti bir sabah vakti Erkenden denize gireyim dedin Kulaç attıkça sen Patia çarsaflar gibi yırtılıyor su ortadan Ege Denizi bu efendi deniz Seslenmiyor Derken bi de dibe dalayım diyorsun Içine çil çil koşuşan balıklar Lapinalar gümüşler var ya Eylim eylim salınan yosunlar Onların arasında bulacaksın beni Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya Çakmak çakmak gözleri Meydan ta Taksim ya Beyazit meydanm Herkes orda sen de ordasın Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim Ozgürlüğe mutluluğa doğru Her işin basında sevgi diyor Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili Bir de başını çeviriyorsun ki Yanında ben varim. Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 vazgecmeyecek kadar, ama özgür birakacak kadar sevmek..... maharet burda... Alıntı
Φ SÜNGÜ Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2005 [color=#FF000BÜYÜK OLSUN Ben büyük şarkıları severim; büyük olsun, Deniz gibi, gökyüzü gibi her şey ve mahzun. Seviyorsam seni aşk ölümsüzdür gönlümce, Aşıksam kadınım değil tanrıçasın, ece. Denizler yolculuğa çağırır durur da beni Gitmem düşünerek geri döneceğim günü. Ben büyük rüzgarları severim; büyük olsun Aşkım da, özlemim de hepsi, her şey ve mahzun. İnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı, Uykudan bile mahşer gününde uyanmalı. Ahmet Muhip Dranas 0] Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2005 [color=#FF000BÜYÜK OLSUN Ben büyük şarkıları severim; büyük olsun, Deniz gibi, gökyüzü gibi her şey ve mahzun. Seviyorsam seni aşk ölümsüzdür gönlümce, Aşıksam kadınım değil tanrıçasın, ece. Denizler yolculuğa çağırır durur da beni Gitmem düşünerek geri döneceğim günü. Ben büyük rüzgarları severim; büyük olsun Aşkım da, özlemim de hepsi, her şey ve mahzun. İnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı, Uykudan bile mahşer gününde uyanmalı. Ahmet Muhip Dranas 0] Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2005 Süngü: güzelmis.... ve cok dogru bi laf büyük olsun... herseyi kaybetme pahasina sevilmeli... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.