Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 Sorular Cevaplar ; 11- DİNCİ: Vücuttaki organlardan biri olmasa canlılar yaşayamazdı, hepsinin önemli görevleri var. EVRİMCİ: Hiç de bile ; Apandisit, eskiden insanların (ve atalarının) besinlerin farklıyken işe yarıyor oalbilir ama şuan yaramıyor, hatta enfeksiyon kaparsa ölebilrisin. Kulak kası: insanların bazıları kulak kaslarını oynatabilmekle beraber bu bir işe yarmamaktadır, eskiden ne işe yarardı onu bilmiyom ama heralde düşmanın veya avın yaklaştıgını anlamak için hassas duymayı sağlıyor olabilridi. Yirmi yaş dişi: Çiğnemede herhangi bir görevi yoktur. Vücut kılları:bir zamanlar ısıyı korumaya yardımdıydılar: şimdi herhangi bir görevleri yoktur. Kuyruk: nadiren 10-15 cm boyunda kuyruklu insanlar dogmaktadır. bunun dışında bir de kuyruk sokumumz bulunmaktadır. bu da eskiden sahip oldugumzu bir kuyrugun kalıntısıdır. zaten kuyruklu doganlarda ise kuyrugu yok eden gen devreye girmedigi için kuyruklu doğarlar. Aslına insanların hepsi embriyonik gelişim içinde kuyrukludurlar, daha sonra diğer genlerin etkisiyle bu yok olur. 12- Dinozorlar neden yaratıldılar, hadi yaratıldı, neden meteor yağmuruna tutuldular(şimdilik öyle biliniyor) da öldüler. Aynı şekilde diğer soyu tükenen canlılar neden yaratıldılar da sonra soyları tükendi. Bu soruyu daha önce de sormuştum ama çok seviyorum bu soruyu bir daha sorayım dedim. 13- Biz diyoruz ki, fosil tabakalarında belli bir sıra olması, evrim teorsini destekler. DİNCİ: Bu yaratılışla da açılanabilir. Allah, canlıları yaratırken belli bir sıra izlemiştir. Önce deniz canlılarını sonra sürüngenleri, sonra kuşları ve memelileri yaratmış, dünyayı böylece düzenledikten sonra da insanı yaratmıştır. EVRİMCİ: Peki, siz hep bir zincirden bahsediyorsunuz. Bir canlı diğerini yer, onu başkası yer, onu da başkası .... bu yüzden hepsinin bir anda yaratılması gerekmez miydi. Yeni eklenen bir tür veya soyu tükenen bir tür zinciri bozmaz mı. ayrıca hani tüm canlılar insanın hizmetine yaratılmıştı(bu soruyu da önceden sordum). Bu, işte sizin çelişkiniz,seni gidi dinci seniii. 14- DİNCİ: Kompleks parçalar nasıl olur da birleşir. Kalp, böbrek, ciğer v.s nasıl olur da birleşip bir insanı oluşturur. Demek ki insan yaratılmıştır. EVRİMCİ: Biz demiyoruz ki bunlar bir anda oluştu da sonra birleşti. Bunlar uzun bir süre içinde koloni sistemiyle oluşmuştur. Tek hücreli canlılar birleşip koloniler oluşturmuşlar, bunlardan bir kısmı solunumu, bir kısmı sindirimi v.s üstlenmişlerdir daha sonra organlaşmışlar ve diğer organlar da bu şekilde oluşmuşlardır. Mesela hayvan hücresindeki mitokondrinin daha önceleri oksijenli solunum yapan bir bakteri olduğu daha sonra insan vücuduna girerek onla simbiyoz bir yaşam sürdüğü anlaşılmıştır. Zaten kendine ait bir DNA’sı olduğundan belli. 15- DİNCİ: Gözdeki kompleksliği görmüyor musun, böyle karmaşık bir yapı kesinlikle yaratılışın bir göstergesidir. Birdenbire ve eksiksiz olarak yaratılmıştır. EVRİMCİ:1- Peki, kullanamadıkları halde neden yarasalara ve termitlere(karınca benzeri bir böcek) göz vermiş 2- Neden yılana da az kullandığı gözü vermiş, ayrıca sonra pişman olup da “dur sana bir de kızılötesi algılama sistemi vereyim” mi demiş. 3- Madem bu kadar kusursuz bir yaratıcı var da, erkeklik organının niye sünnetli yaratmamış, yoksa sonradan hatalı imalat yaptığını anlayıp da sünneti mi göndermiş insanlara. 16- DİNCİ: Bir zigot (insan embriyosunun ilk hali), bölünüyor ve 2 hücre oluyor, sonra 4, sonra 8 ve daha sonra hücreler farklılaşmaya başlıyor. Hücreler bunu nereden biliyor. EVRİMCİ: Bunu ben de tam olarak bilemiyorum, ama genetikteki olağanüstü gelişmeyle bunu cevabı da çok yakında verilecektir. Zaten birkaç teori var, ama tam detayıyla bilmediğim için burada değinmiyorum. SORU:Peki bunlara gerek var mı, yani spermler yumurtaya değdiği anda, ufak bir insan oluşsun orda, bu zamanla büyüsün, ne gerek var öle bölünmelere falan. Tanrı bunu neden seçmemiş de böyle bölünmelerle falan uğraşmış. 17- Tanrı ozon tabakasını neden yaratmış, güneşi zararsız yapsaydı ya. 18- Dincilere göre, tanrı, tek insan olan Adem’in yalnızlığına üzülür ve o uykudayken kaburgasından bir parça alıp Havva’yı yaratır. Ama ikisine de cinselliği yasaklar ve onun sembolü olan yasak meyve ağacından meyve yemeği yasaklar. Halbuki onların vücuduna cinsel organları da, temel içgüdü olan üreme güdüsünü de koyan odur. Soruyorum size, çıplak bir kadınla çıplak bir erkek bir odada dursalar ve birbirlerini beğenseler bunlar rahat durabilirler mi. Ayrıca şunu söylemek gerekiyor ki, eşeyli üreme yaklaşış 1-1,25 milyar yıl önce ortaya çıkmıştır. Bu da genetik çeşitliliği artırmıştır. Ve dişinin özü erkek değil, erkeğin özü dişidir, çünkü insan embriyolojik gelişimi sırasında önce dişidir, testosteron hormonu devreye girerek insanı erkek yapar. 19- DİNCİ: En ünlü bilim adamları evrim teorisini reddetmektedirler EVRİMCİ: Yalan. Bilimadamları evrimi bir gerçek olarak kabul etmektedirler, sadece mekanizmalar tartışılmakta ve bazı boşluklar olduğuna bunların ileride doldurulacağına inanmaktalar. Eskiden çok olan boşluklar gittikçe doldurulmaktadır. 20- DİNCİ: Yaşam deneylerle oluşturulamamıştır. EVRİMCİ: Evet belki bir hücre henüz oluşturulamamıştır ancak hücrenin yapı taşları olan aminoasitler, nükleik asitler, yağ asitleri oluşturulmuştur. Eğer 2 milyar yıl beklersen hücre de oluştururuz. Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 Sorular ve Cevaplar ; 21- DİNCİ: Hayat kendi kendine 4 milyar yılda kendi kendine gelişemez, bir sinir hücresine(nöron) baksanıza, ne kadar kompleks ve olağanüstü bir yapı EVRİMCİ: Evrim gelişiminde hep önceki bilgi ve stabil yapı, doğal seleksiyon sonucu daha sonraki canlılarda kullanılmıştır. Vücudumuzda hem bakterilere hem ilkel bakterilere hem de sürüngenlere ait özellikler taşımaktayız. Nöronların gelişimi 4 milyar yıl sürmüştür, evrimin en son basamağını oluşturur. Nöronların karmaşık olması onların bir tanrı tarafından yaratılmış olduğunu göstermez, üstelik sinir sisteminin evrimlerine, alt basamaktaki diğer canlı türlerinde rastlamaktayız. Kısacası şu; nöronlar kendi başlarına bağımsız olarak gelişmemişlerdir. Daha önceki bilgiler kendi yapısında kullanılmış, bilgi birikimi sonucunda bu kadar kompleks yapı oluşmuştur. Unutulmaması gereken bir diğer husus da bu yapının bize göre kompleks olmasıdır. Çok daha kompleks yapılara aşina olan fantastik bir uzaylıya göre nöronlar oldukça basit kalabilir. 22-DİNCİ: Bir DNA moleküllünün kendi kendine oluşma olasılığı 10 üzeri 600’da(10’un yanında 600 tane 0) birdir. İstatistikte ise bir şeyin olasılığı 10 üzeri 50den küçükse o şeyin olma olasılığı pratik olarak 0 sayılır. böyle bir şey nasıl kendiliğinden oluşabilir. EVRİMCİ: DNA kendi kendine bir anda şans eseri meydan gelmemiştir. Kendi içinde dengeli ve tutarlı basamaklar zincirinin ve 3-4 milyar yıllık biyokimyasal bir evrimin sonucudur. Zaten öncelikle DNA ve RNA değil önce proteinler ve dolayısıyla protein yapılı enzimler oluşmuştur. Bunlardan biri de DNA dizgesinin oluşmasını sağlayan polimeraz isimli enzimdir. Daha sonra ilkel RNA, proteinlerin ortamdaki nükleik asitlerle girdikleri tepkimeler soncunda adım adım, basamak basamak 1 milyar yıl içinde oluşmuştur. Ve bu ilkel RNA’dan ilkel yapılı hücrelerin oluşumu da 1,5-2 milyar yıl almıştır. Ki bu ilkel hücrelerin hiçbiri şuanda bildiğimiz hücrelere benzemiyordu. Ayrıca şunu da söylemekte yarar görüyorum. Bir ağaç 10000 yaşındaysa, olmaz canım bir ağaç nasıl bu kadar yaşar demenin, bu kadar yıl yaşamanın olasılıklarını çıkartmanın bir anlamı yoktur, olmuş bir şeyin olasılığını hesaplamak saçma bir şey olsa gerek. Sayısal lotoyu tutturma olasılığı da 14 milyarda 1’dir. Sen bunu tutturduğunda, “yok kardeşim, sen bunu tutturmuş olamazsın, çünkü bunun olasılığı çok düşük” mü diyeceğiz yani. Hayır tabiki. Olan olmuştur. 23- DİNCİ:Yaşam termodinamiğin ikinci kanununa olan enerjinin minimuma doğru(entropinin artması) hareketine karşıdır EVRİMCİ:Hadi diyelim ki karşı, o zaman Allah kendi koymuş olduğu bu kanuna neden kendi karşı gelmiş olsun ki. Ancak zaten böyle bir şey yok, çok kompleks gibi gözüken DNA bile entropi ile barış içindedir. 24- Kutsal kitaplarda tufan denen bir olaydan bahseder. Ve Nuh’un her türden bir çift’i bir gemiye doldurduğundan. Peki soruyorum, yaklaşık 2 milyon mevcut türü ve yokolmuş milyonlarca türü nasıl bir gemiye sığdırdı. Titanic mi yoksa Grand Princess mi. Üstelik birbirleriyle beslenen bu canlılar nasıl oldu da gemide 1 yıl süre boyunca birbirlerine saldırmadı. Ah unuttum, doğru ya, Tanrı “ol” deyince olmuştur bunlar, pardon efendim kusura bakmayın. Aslını soracak olursanız sizler bu soruların çoğunu bu şekilde açıklayabilirsiniz, ama ne kadar tatmin edici onu halkın takdirine bırakıyorum. (akıllı halkın ama, ben açıkçası bu halkın akıllı olduğuna da inanmıyorum ya o ayrı bir konu, sakın bana kızmayın, bu doğru, biraz öz eleştiri yapın, şu sorulardan kaçını kendinize sordunuz bu güne kadar he, yoksa size anlatılanlara aptal gibi inandınız mı, şunu da söyleyeyim aynı aptallık döneminden ben de geçtim, ama gelin kurtulun bu aptallıktan) Ayrıca her canlıdan bir çift aldığını söylüyorsunuz, peki ya iki cinsi olmayan canlıların varlığından haberdar mısınız acaba (bakteriler, virüsler, prokaryotlar ...) 25- DİNCİ: Evrim teorisi çeşitli yönetim biçimlerinin destekleyicisi niteliğinde olduğu için bu kadar tutulmuş ve desteklenmiştir. Sosyalizm: Ateizme bilimsel bir dayanak oluşturmak istediği için evrim teorisine sahip çıkar. Faşizm: Bazı ırkların diğerlerinden üstün olduğunu savunduğu için evrim teorisine sahip çıkar. Kapitalizm: Güçlü zayıfı ezer şeklindeki doğal seleksiyondan dolayı evrim teorisine sahip çıkar. EVRİMCİ: Bütün bunlar, evrim teorisinin gerçeklerini değiştirmez. 26- DİNCİ: Gezegenler v.s. yörüngeden sapmadan ne güzel dönüyorlar. Bunların hızı biraz daha az olsa güneşe düşerlerdi, biraz daha fazla olsa yörüngenden çıkarlardı. CEVAP:1- Bu, onları tanrının yaratmış olduğunu göstermez, nerde kanıtın 2- Yörüngede ufak sapmalar oluyor, 34 milyon sene(bu süreden tam emin değilim ama belli bir süre sonra) sonra ay yörüngeden çıkacak 3- Bir kere bunlar, pat diye yaratılıp da kendilerine bir ilk hız falan verilmiş değil, bunlar güneşle beraber oluşmuş, hızları da zamanla belirmiş gök cisimleridir. Yüksek hızlı olan kümelenmiş toz bulutları daha fazla kümelenemeden güneş sistemini terketmiştir, daha düşük hızlı kümeler ise gezegen olamadan güneşe düşmüşlerdir, bunları etrafta göremememizin sebebi budur. 27- Her şeyin düzenli olduğundan bahsediyorsunuz, neden Merkür diğer gezegenlerin aksi yönde dönüyor? Neden galaksiler çarpışıyor. 28- DİNCİ: Tüm evren ve canlılar belli bir amaca yönelik olarak birdenbire yaratıldı(bazıalrında 6 günde). EVRİMCİ: Hem evrenin hem de dünyadaki yaklaşık 2 milyon mevcut türün ayrıca yokolmuş milyonlarca türün bir anda yaratılmış olduğuna dair en ufak bir kanıt yoktur. 29-SORU: Evrende yeni gökcisimleri ve dünyada yeni bakteriler ve virüsler halen evrimleşmektedir. Neden? Bu bir anda yaratmayı mı gösteri yoksa evrimleşmeyi mi? Ayrıca bir anda “ol” diyerek bir evren yaratılmışsa neden hala genişlemekte?neden sabit değil. 30 -DİNCİ: Bilim adamları hayat yaratabilir mi ? EVRİMCİ 1-Hayat yaratma, anne karnındakinin ne olduğunu bilme, öle diriltme gibi şeyler hep sadece tanrının yapabileceği şeyler olarak bilindi. ama bugün bunlardan sadece hayat yaratma dışındakileri insaoğlu yapabilmektedir. canlıları kopyalayabilmekte, bir çocuk doğmadan önce cinsiyeti belirlenebilmekte, tıbben ölmüş insanlar elektrik şokuyla diriltilebilmektedir. artık insanoğlu sözde tanrının işine burun sokabilmektedir ve sokmaya da devame decektir. bunlar bile büyük başarılardır, ve biz eminiz ki yakında insan da yaratılacaktır. bu arada canlılığın yaıtaşı olan aminoasit ve proteinlerin yaratıldığını söylememe gerek yok sanırım. 2- Yukarıda da deiğim gibi bilimadamları henüz bir hayat yaratmadılar ancak bunu başarmaları da olanaklıdır. ayrıca insanın bunu yapma yetersizliği, bunların doğaüstü bir güç tarafında yaratılmış olduğunu göstermek zorunda değlidir. nitekim, tanrı denilen varlığın da bir hayat yarattığını henüz görmedik. bizim istediğim şu, gökten bir vahiy gelsin ve desin ki, şu gün şu saatte şöyle bir canlı yaratacağım" ve bunu yaratsın da görelim. ama bilimadamları birgün bunu da yapacaklar. tek isteğim, o zamana kadar yaşayabilmek ve bu olay gerçekleştiğinde, tüm dincilerin ve tanrıya inananların nasıl paniklediğini görmek. Alıntı
Φ bozkurtmusti Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 sayın bilimselci seni yaratan Allahı hesabamı çekiyorsun...bu ne biçim kulluk...haddini aşıyorsun...bunu kendi inancıma bir saldırı olarak görüyor ve seni kınıyorum...sen kimsin haşa Allahı hesaba çekiyorsun..kulluğunu bil...seni yaratan Allahı kabul etmiyorsan ölüm geldiği vakit ona karşı çık ve ölme elindeyse...seni marx kurtarır belki gittiği cehennemden... Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 Sorular ve Cevaplar ; 31-DİNCİ: Bir et parçası olan beyin nasıl oluyor da, düşünebiliyor. bir et nasıl kendi kendne düşünüebilir, ve bu etin nasıl olur da duyguları olabilir. demek ki bunları beyin değil ruh sağlıyor. EVRİMCİ 1-Peki görünmez bir varlık, nasıl oluyor da düşünüyor ve duyguları olabiliyor. beyinin düşünmesi sana saçma geliyor da ismi cismi belli olmayan, varlığı kesinlikle kanıtlanmamaış olan, görünmeyen, kütlesi olmayan bir "şey" nasıl oluyor da düşünüyor. 2- Ölen bir A kişisinin beyni, beyni hasarlı olan bir B kişisinin beynine takılınca, B kişisi neden A kişisi gibi davranıyor, onun hüzünlendiği şeylere hüzünleniyori onun hatırladığı şeyleri hatırlıyor, daha da önemlisi, beyni değişmeden önceki halini neden hatırlamıyor. Yoksa beyin nakli olurken ruh nakli de mi gerçeklişiyor. Eminim siz dinciler, ya bu soru karşısında apışıp kalacaksınız, ya da saptırıp"evet, ruhlar da yer değiştiriyor" diyeceksiniz. 3-şimdi biraz da felsefi bir cevap verelim. 18. yy'ın mekanikçilerinin görüşü şöyledir. bir nesne, kendi atomlarının toplamından başka birşey değildir ve tüm nesneler hareket halinde olan atomlardan oluştuğuna göre, nesnelerin hareketi sadece kendi parçalarının hareketlerinin bir toplamıdır. ancak ünlü sosyalist Hegel'in düşüncesine göre bir nesne yalnızca parçalarının toplamı değildir. madde, yapılanışı açısından gelişip daha karmaşık biçimler aldıkça yeni davranış biçimleri edinir ve yeni nitelikler ortaya çıkarır. yeni biçim yada yapı, yalnız maddenin daha basit biçimlerinde geçerli olan süreçleri kapsamakla kalmaz, aynı zamanda yeni hareket biçimleri de kazanır. yeni ve daha karışık davranış biçimleri gösterir. bu nedenle bu davranışı açıklamak için yeni ve daha karışık yasaların bulunması gerekir. bu noktada Hegel'in ilkesi şöyledir: herhangi birşeyin miktarını artırdıkça bazen yalnız aynı şeyden daha fazla elde etmekle kalmaz, niceliği ile birlikte niteliğini de değiştirmiş olursunuz. ya da, herhangi bir şeyin yapısı karmaşıklaştıkça yalnız daha önceki gibi davranmakla ve diğer şeylere aynı tepkileri göstermekle kalmaz, belirli bir noktada yeni ve değişik biçimlerde tepki göstermeye başlar.örneğin türler evrim geçirdikçe, daha geniş, karmaşık ve hassas özellikler kazanan gelişmiş maymun beyni yalnız aynı tür işlemlerden daha fazla yapmakla kalmaz yeni işlemler de kazanmaya başlar. (çok basit bir örnek olarak, demirden yapılmış bir makina, demirin erime sıcaklığına getirilince aynı demir gibi erir, yine normal demir gibi elektiriği iletir, v.s. ama bu makina aynı zamanda yeni bir işlev kazanmıştır, birşeyler üretmek, yapmak.) Sonuç olarak şunu demek istiyorum, beyin, evrimin ürettiği şu anki enson aşamadır ve daha önceki atalarının özelliklerini bünyesinde barındırır. Onu sadece basit bir et parçası olarak görmek yanlış olur. Normal bir et tabiki düşünemez, çünkü bunu yapmak için yeterli donanımı yoktur. bu donanım ise elbetteki nöronlardır, ancak nöronların olması da yetmez. Zira, yeni doğmuş bir bebeğin nöron sayısı yetişkin bir insanınıkinden fazladır. Önemli olan bu nöronlar arasında oluşan ağlardır. İşte "olağanüstü" sayılan fakat aslında basit elektriksel ve kimyasal faaliyetler olan düşünme gibi olaylar bu ağların eseridir. Bu konuda daha fazla detaya girmeyeceğim. yalnız şunu da söylemek istiyorum, beyinin birçok yönü daha keşfedilmemiştir, Dinciler de boyna bu keşfedilmemiş taraflarda saldırıyorlar, ama bunlara yine bir nebze karşılık verebiliyoruz, halbuki kendilerinin savunduğu teorilerin elle tutulur bir yanı bile yok. Beyin ve nöronlar hakkında daha detaylı bilgi almak için Françis Crick'in "Şaşırtan Varsayım" adlı kitabına başvurabilirsiniz. 32-İnsanın yaratılışı ; Burada anlatılanlar, sanki birisi tanrıya “insanı nasıl yarattın” diye sorulunca Tanırnın şimdi verdiği evap gibi algılansın. Yoksa efsanelerdekinin aynısı değil. Tanrı konuşmuyor zaten orda. Tanrının yaptıgı şeyler anlatılıyor. Mısır: Kral Amonhotap III olarak betimlenen Tanrı Khnemu'yu çömlekçi çarkında erkek ve dişi iki insanı yaratırken görüyoruz." Yunan: Prometheus: "Babam Titan Giapeto, Zeus ile savaş halindeydi. Ağabeylerim Menezius ve Atlas'ı, gaddar Zeus cezalandırdı. Ben savaşa katılmamıştım. Fakat, Zeus'u da hiç sevmedim. Çünkü, evrenin dört köşesinde yaşanan acılara tatsızlıklara karşı çok ilgisiz davranırdı Zeus. Nefret ederdim ondan. Sonunda kararımı verdim. Kendim gibi duygulu varlıklar yaratmalıydım.Gözyaşlarımla toprağı çamur haline getirdim ve yoğurdum. Bir insan heykeli yaptım. Sonra bu heykele ruh verdim. İlk ölümlü yaratıklar oluştu böylece." İnsanı neden çamurla yarattığını ise şöyle açıklıyor : "Ben, önceki tanrılardan böyle gördüm. Böyle terbiye aldım. Örneğin, Zeus da böyle yaratmıştı insanı." Zeus: "Namlı, şanlı Hephaistos'u çağırdım hemen, 'bir parça toprak al, suyla karıştır' dedim. 'İçine insan sesi koy, insan gücü koy. Bir varlık yap ki, yüzü ölümsüz tanrıçalara benzesin.' Koca Hephaistos, topal tanrı, hemen yaptı dediğimi. Bir kız biçimine soktu toprağı. Ses koydu içine. Ve, Pandora adını koydu. İşte, böyle yarattım insanı." Zeus ise neden çamuru kullandığını şöyle açıklıyor: "Bizde adet böyledir," dedi Zeus. "Benden önce,Marduk da böyle yaratmıştı insanı." Sümer: Marduk, Sümer tanrısıydı. Oluşma tarihi dörtbin yıl öncesine uzanan Sümer Efsaneleri'nde, "Enuma-eliş Destanı"nda tanrı Marduk'tan söz ediliyordu. O ise şöyle açıklıyor insnaı yaratışını: "Bizim eski tanrılar, yaptığım işlerden dolayı teşekkür etmişlerdi bana. Hallerinden çok memnun olduklarını, ancak kendilerine hizmet edecek, tanrı niteliği taşımayan bir yaratığa ihtiyaçları olduğunu söylemişlerdi. Bunun üzerine, ben de Ea'nın yardımını istedim. Toprağı, Kingu'nun kanıyla yoğurdum. İlk insanı meydana getirdim.". Sadece Enuma-eniş'te değil, Ullikumi, Sankhuniaton gibi diğer Sümer efsanelerinde de yaratılışın ilk harcı olarak çamur kullanılmıştı. Ünlü gılgamış destanında da aynı olay var. Burda ise karşımıza Aruru geliyor. Diyor ki: "Büyük gök tanrısı Anu -ki, kendisini ben yarattım- Uruk halkının ah ve figanlarını dinlemişti. Beni çağırdı. 'Sen,' dedi, 'Beni yarattın, şimdi de fikrimi yarat.' Bunu duyar duymaz, Anu'nun fikrini kalbimde yarattım. Ellerimi yıkadım. Bir parça çamur koparıp yazıya attım. Ve bu yazıda, kahraman Engidu'yu yarattım. Çamurdan yarattığım Engidu, demir gibi serttir. Bütün gövdesi kıllardan simsiyahtır. Kadın gibi uzun saçları vardır." Bu kadar da tesadüf olur mu, tüm efsanelerde çamur kullanılmıştı. Bereketli toprakların efsanelerinde ilk harç, çamurdu. Önce böcekten, olmayınca çamurdan.. Sadece orta doğuda mı? hayır, uzakdoğuya gidelim Çin: çin efsanelerinde tanrı Pen-gu var. Diyor ki: "Ben çok kuvvetliydim," dedi Pen-gu. "Havayı toprak ve yeryüzü olarak ikiye böldüm. Sonra öldüm. Nefesimden rüzgarlar, sesimden gökgürültüsü, gözlerimden güneş ve ay, vücudumdan dağlar, kanımdan ırmaklar ve denizler, saçlarımdan yıldızlar, terimden de yağmur meydana gelmiş. Daha sonra çürüyen bedenimde kaynaşan böceklerden insanlar oluşmuş." İşte farklı bir hikaye. Böcekten gelen insan. Acaba!. Efsanenin geri kalanını dinleyelim. "Zamanla gökyüzünün bir bölümü denizlere düşerek insanlığı yok etti. Bunun üzerine tanrıça Ngüho, yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı." Tevrat ve Kuran: "Ve Allah dedi: 'Suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım/Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı, onu Allah'ın suretinde yarattı./Ve Rab Allah yerin toprağından Adam'ı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve Adam yasayan can oldu./Fakat adam için kendisine uygun yardımcı bulunmadı./Ve Rab Allah Adam'ın üzerine derin bir uyku getirdi ve o uyudu ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini etle kapladı./Ve Rab Allah Adam'dan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı ve onu Adam'a getirdi.." Adem ile Havva'nın ilk günahları ve cennetten kovuluşları ile devam eden bu yaratılış öyküsü, hemen hemen aynen Kur'an'a geçmişti. Neden çamur: Kimbilir, belki de atalarımız, kendilerine son derece gerekli olan, tüm ihtiyaçlarını karşılayan su ve toprağa özel bir önem vermişlerdi. Su ve toprak birlrşince çamur oluyordu. Zaten günümüze değin gelen büyük efsaneler, soyut düşünce sistemleri, Dicle'nin, Fırat'ın, Nil'in, Indus'un, sulak ve bol çamurlu topraklarından yeşermişti. Büyük uygarlıklar yaratan bu topraklar, zengin efsanelere de yataklık etmişti. Bin yıllar öncesi insanlarının su ve toprağa olan bu şükran borçlarını anlamamak mümkün değildir. Özet: Kutsal kitaplarda sözedilen "insanın çamurdan yaratıldığı" fikri, kutsal kitapların ortaya atılmasından çok daha önceki çağlarda yaşayan insanların eserlerinde ve efsanelerinde gülmüştür. Bu durum, kutsal kitapların içine bu eser ve efsanelerden alıntı yapıldığının, kutsal kitaplarin bir Tanrı-varsa eğer- tarafından değil, kendilerine peygamber adını veren zamanının toplum lideri olabilecek kabiliyette insanlar tarafından yazıldığının (hazırlandığının) somut bir göstergesidir. Bu efsane ve kutsal kitapların ifadeleri şu şekildedir: 1)Gılgamış Destanı: "Ellerimi yıkadım. Bir parça çamur koparıp yazıya attım. Ve bu yazıda ,kahraman Engidu'yu yarattım." 2)Sümer'lilerin Enuma-eliş Destanı: "Bunun üzerine ben de Ea'nın yardımını istedim. Toprağı, Kingu'nun kanıyla yoğurdum. İlk insanı meydana getirdim." 3)Çin Efsanelerinden: "Bunun üzerine Tanrıça Ngüho yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti. Ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı." 4)Mısır'da Luxor Tapınağı'nda bulunan kabartma bir resim: "Kral Amonhotap III olarak betimlenen Tanrı Khnemu çömlekçi çarkında erkek ve dişi iki insanı yaratıyor." 5)Hesiodos Destanı. "Namlı, şanlı Hephaisdos'u çağırdım hemen. 'Bir parça topral al, suyla karıştır' dedim. 'İçine insan sesi koy, insan gücü koy." 6)Yunan Efsaneleri'nden: "Gözyaşlarımla toprağı çamur haline getirdim ve yoğurdum (Prometheus anlatıyor.) Bir insan heykeli yaptım. Sonra bu heykele ruh verdim. İlk ölümlü yaratıklar oluştu böylece.) 7)Tevrat'tan: "Ve Rab Allah yerin toprağından Adam'ı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan can oldu." 8) Kur'an, Mü'minün 12-16: "And olsun ki Biz insanı süzme çamurdan yarattık." 9) Kur'an, Es-Safaat 11: "Hakikat Biz onları cıvık bir çamurdan yarattık." 10)Kur'an, Sad 71-76: "Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Artık onu tamamlayıp içerisine de ruhumdan üfürdüğüm zaman kendisi için derhal ona secdeye kapanın." 33- SORU:Farzedelimki evrim var:Neden insan denilen canlida inanc hissi var,inkar var,inanilmaz bir zeka var.Maymuna kadar hersey normal ,bildigimiz hayvan ozelliklerini gosteriyorlar ancak evrimlesip insan olunca aniden bu tip kavramlar cikiyor.Insan cok guclu ve herseye hukmedebilecek gucte oluyor.Dogada bulunan hersey onun ihtiyaclarini en iyi sekilde karsilayabilecek durumda oluyor.Ornegin ari bali kendisi icin uretmiyor,insan faydalaniyor,agaclar kendi meyveleriyle beslenmiyorlar,biz faydalaniyoruz,dogada ki kimyasallar hepsi bir konuda insanin ihtiyacini karsilamak uzere hazir bekliyorlar,bunlar normal seyler degil. EVRİMCİ: İnsanın frontal lobu ve neo-korteksi (bu ikisi de beyinde birer bölgedir) diğer primatlara göre daha çok gelişmiştir. ve nöronlar arasındaki ağ sayısı diğer primatlara göre kat kat fazladır. yoksa insan beyninde yaklaşık 14 milyar, maymununkinde ise 4 milyar hücre vardır. önemli olan, hücre sayısı değil, hücreler arası bağ miktarıdır. bu bağ miktarı ne kadar fazla ise canlı o kadar gelişmiştir, çünkü o kadar daha çok protein ve RNA üretme imkanı bulacaktır. bu ise bellek, düşünce ve öğrenme mekanizmlarının temelidir. Ayrıca, inanç sistemin oluşması da tek başına önemli değil, bunu diğerlerine aktarması ve onların da bunu benimsemesini sağlamak gerekiyor, gırtlak yapısından dolayı öğrendiklerini başkalarına aktarabilen tek canlı ise insandır. Zeka ise, içgüdülerimizi az kullanmamazın bir ürünüdür, canlılar ne kadar çok içgüdü kullanırsa o kadar az zeka kullanırlar. Bu ise yukarıda bahsettiğim nöronlar arası bağ sayısyla orantılıdır. Doğada bulunan hiçbirşey insan için yaratılmamıştır, insan aklını kullanarak onlara hükmetmesini bilmiştir(bazen vahşetle). Mesela hayvanları keser, arıların yuvasını yagmalayıp, onların kışın larvaları için yaptıgı balları alır. İnsan, bu balı vahşice alıyor diye, bu bal insan için yaratılmış olmaz. Ağaçların meyve vermesi konusun tam bilmiyorum ama eminim ki insan için yapmıyorlar, çünkü hiç insan bulunmayan yerlerdeki ağaçlar da meyve veriyor. Kısacası, doğada hiçbir şey insan için varolmuş değildir. herşey doğanın fiziksel ve kimyasal davranışları içinde cereyan eder. Herşey normaldir, anormal olan hiçbirşey yok. 34- SORU: İnsanoğlu senin de bazı sorularda cevap verdiğin üzere son yüzyıllara gelinceye dek evrim teorisi ni bilmiyordu ne kaybetti veya evrimi kabul etse ne kazanacak? CEVAP: Öncelikle şunu söleyim, bilimsel bir gerçeklik varsa bunun bulunması lazım. önemli olan birşeyin kaybedilip kaybedilmediği değildir, önemli olan doğrunun açığa çıkarılmasıdır. Üstelik olaya o açıdan bakarsan, hiçbirşeyin keşfedilmemesi lazım, insanlar boşuna mı araştımalara trilyonlar yatırıyorlar. Gelelim faydalarına ; 1- Evrim fikrinden doalyı bazı bakterilerin vücutlarında daha önceden olmuş mutasyonları taşıdıkları ve bu mutasyonları daha sonradan onalra verilen antiboytiklere karşı direnç geni olarak kullanadıklarını biliyoruz. Bu şekilde, bu bazı bakterilerin nasıl oluyor da antiboytiklere karşı koduklarını anlamış oluyoruz. 2-Evrim'e inanılması kutsal kitaplardaki yarataılış fikrini çökerttiğinden ateizmin benimsenmesi de kolay olacak, din denen kurgulardan kurtulunacaktır. 35- DİNCİ: Şimdi düşünelim... farzı muhal Allah yok? yok ne demekki?yok nedir? bir şeyin varlığından haberdar olman lazım ki yok tabirini kullanabilesin.... şey zaten vücudu olan demektir... vücudu olanın da varlığı, apaçık olacağına göre... şey'e yok demek abesle iştigaldir... evvet materyalist diyalektiğinin temel görüşü:maddenin sonsuzluğu.... maddenin ilk oluşu v.s. v.s. ve marksist darwinin dünya görüşüne göre şekillendirdiği,ve hiçbir zaman bulamadığı ara geçiş formlarıyla bezeli saçmalıkları... ne kadar komik değil mi? daha ara geçiş formlarını bulamadılar... gittiler bir balık fosiline yapıştılar,ellerinde kaldı... meğer o balık hala yaşıyomuş... vay be! yaşayan bir ara geçiş formu ne kadar komik? doğal seleksiyonmuş...ha ha... neymiş zürafanın boyu uzun olduğu için ağacın yüksek yerlerindeki yaprakları yemiş hayattakalmış diğerleri elenmiş... eğer bu yaklaşım bilimselse ben bilim ötesi bir insanım demekki??? EVRİMCİ: 1- bak kardeşim, sen git de önce bana varolduğunu kanıtla. birşeye kesin gözüyle bakılabilmesi için onun hem teorik hem praitk açıdan ispatı gerklidir. ben varım dersin, çünkü kendini görürsün(aslında gördüğünü sanırsın), ama teorik olarak ispatın nerede? yani, "düşünüyorum öyleyse varım" cümlesi o kadar da geçerli değildir. gördüklerimizin hepsi beynimizin ürettiği hayallerdir. aslında hiçbirşey göründüğü gibi değildir. neyse bu konu çok uazaycak, ama varlıgın yoklugun ne oldugunu bilmeden gelip de bana ykoluktan falan bahsetme. 2-bir ara geçiş formunun şuan yaşamaması diye bir kanun yoktur evrimde. . A bölgesinde kalan bu balık o bölgenin kosulları ve çeşitli mutasyonlar nedeniyle evrimleşerek baska bir canlıya dönüşebilirken B bölgesinde kalan aynı balık hiçbir değişikliğe ugramayabilir. o yüzden öyle dalga geçer gibi soru sorman ve kendi kendine gülmene gerek yok. gelgelelim ki, bu teoeri evrimin kendisine göre bebek sayılacak bir yaşta, izin ver de bırak biraz hata yapılabilsin. biz dediğimiz hiçbirşeye kesin demiyoruz ki. ama güvenilir gözüyle bakıyoruz. bilimin doğası linkinde bahsettiğim gibi. bilim tarihi, birşeye "işte bu budur" diyip de daha sonra onun o olmadığı birçok durumla karşılaşmıştır. ama bu insanlar en azaından fikir üretiyorlar, sizin gibi oturdugunuz yerden "işte bunu tanrı yaratmıstır" demiyorlar. Ayrıca, ara geçiş formlarınını bulunmadıgı yalandır, birçok ara geçiş formu vardır. Herhangi bir fosilin bulunmasının ne kadar zor oldgundan bahsediyorum. 36- DİNCİ: Ben; 1 milyon yıl da geçse, 1 katirilyon yılda geçse değil bir canlının oluşacağına bir tükenmez kalemin bile oluşmayacağına inanmıyorum...Kimse de inandıramaz. Tanrının işine de kimse karışamaz. EVRİMCİ: Bak daha bikaç sene öncesine kadar, "anne rahmindekini en iyi o bilir" ayeti gereğince, insanlar, bebeğin cinsiyetinin ne olacağını kesinlikle bilinemeyeceğine inanıyorlardı, ama artık bu bugün ultrasonla biliniyor, hatta cinsiyeti bile belirlenebiliyor, gerekli kromozmlar değiştirilerek. demekki bu ayet böylece çürüdü. Yani insan artık insan bununla da kalmıyor, canlıları bir erkeğe ihtiyac duymadan kopyalayabiliyor. kafası olmayan kurbaga yaratabiliyor. Gecen hafta okudugum bir makaleye göre ise, embriyoların kopyalanmasıyla yedek organlar üretilecek. tüm bunlar tanrının işine karışmak değil de nedir. Yine başka bir haberde ise erkeklerin de yüksek riski olmakla beraber çocuk doğurabileceğiyle ilgiliydi, bu da tanırının işine karışmak değil midir? İnsanlar ölüyor, elektroşok ile diriltiliyor. Bu tanrının işine karışmak değil midir. Şimdi bir de genom projesi çıktı. İnsanlar doğuştan istenildiği gibi programlanabilecek, sarısın bir çocuk istiyorum, uzun boylu olsun v.s denebilecek. Ama bazı çevreler paniğe kapılıp hemen din adamlarına başvuruyor ve bunu yasaklattırıyor. yoksa din elden gidecek. Tüm bunlar olurken, sen daha 1500 sene önce yazılmıs, hiçbir bilimselliği olmayan kurguları mı savunuyorsun bana. Merak etme, yakında ölümsüzlük de bulunacak(bunu rasgele söylemiyorum, bilimsel gelişmeleri takip ederek söylüyorum, öyle boş bir umu değil yani), insan yaratma da. 37- az önce Discovery Channel'da izledim, kör bir kadının gözüne bir çip yerleştriyorlar, kadın normal insan gibi olmasa da bazı şeyleri görüyor, bu çok yeni bir proje ve geliştirliyor. işte, adamlar siz dincilerin o çok övdüğünüz, tanrıdan başkasının yaratamayacağı dediğiniz gözün en önemli kısmı olan retinanın işlevini yerine getire çipi yaptılar. Ki bu çip manyetik dalgaları da X ışınları da görebilecek şekilde ayarlanabilmektedir. Yaaa işte böle dinci kardeşler, duyun bilimin ayak seslerini, ama korkarım ki paniğe kapılan dinci çevreler bu tür gelişmeleri de yasaklattıracaktır. ama benim gibi ateistlere bu kurguları yıkmadan rahat lafı olmayacaktır. Çünkü insanoğlu dinler yüzünden birçok şey kaybetmiştir, artık bu kayıplara dur demek istiyoruz. Pek yakında olasılık hesapları ile evrim teorsini çürütmeye çalışan hikayecilere yanıt vericem. Bir iki matematikçiden duydukları formüllerle karşıma geçip bana birşeylerin olasılıgını gösteren bu insanlara cevabını yakında vericem. Şimdilik sorularımızı burda kesiyor, size iyi günler diliyorum. Prf.Dr. Ali DEMİRSOY Alıntı
Φ bozkurtmusti Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 yüce önder Atatürk senin gibi bir ateisti görseydi kutuluş savaşımızı nasıl kazandığımızı anlatırdı amma sen hala inat ederdin...gerçi senin seçimin ama bu bizim Allahımıza kafa tutmanı gerektirmez. sen ister inan ister inanma seni bir yaratan var...ahirette anlarsın...gerçi sen onuda inkar edersin ya ne diyim Allah ıslah etsin... Alıntı
Φ monark88 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 bu bilimselci denilen ya da benim tabirimle bay 10 üzeri on üzeri 123de 1 efendiye bilimin ispatladığı bütün delilleri gösterdik. ama nedense hala inanmıyor. gökten üzerine delil de indirsek hatta kendi gözleriyle dahi göstersek yine de inanmayacak. sayın bay 10 üzeri 10 üzeri 123de bir sizin en büyük dedeniz anthony flow bile iman etti. gelin bırakın şu anlamsız ideolojinizi. sana Yaradan sonsuz mutlu bir hayat vaad ediyo. niye zorluk çıkarıyon? inansan bi tarafların zarar mı görecek. ayrıca şu var o zaman binlerce bilim adamı yanlış bir sen doğrusun? madem çok ehilsin öyleyse cevap ver sayın HY'nın şu eserlerine: ama tüm kitaplarına DARWINİZM NASIL BİR AÇMAZ? (EVRİMCİLERE NET CEVAP .1.) DARWINİSTLERİN BEKLEDİĞİ CEVAPLAR (EVRİMCİLERE NET CEVAP .2.) DARWIN BU GERÇEKLERİ BİLMİYORDU (EVRİMCİLERE NET CEVAP .3.) DARWINİSTLERİN BİLMEK İSTEMEDİKLERİ GERÇEKLER (EVRİMCİLERE NET CEVAP .4.) DARWIN'İN VARİSLERİNE TARİHİ BİR YALAN: KABATAŞ DEVRİ DARWIN'İN ANLAYAMADIĞI KAMBRİYEN EVRİM ALDATMACASI... HAYATIN GERÇEK KÖKENİ... DARWIN’İN TÜRK DÜŞMANLIĞI... EVRİM AÇMAZI 1-2... BİR ZAMANLAR DARWINİZM... DARWINİZM DİNİ... ARAGEÇİŞ AÇMAZI... 20 SORUDA EVRİM TEORİSİNİN ÇÖKÜŞÜ... DARWINİZM’İN İNSANLIĞA GETİRDİĞİ BELALAR... 40 KONUDA HÜCRE... KUŞLARIN VE UÇUŞUN KÖKENİ... EVRİMCİLERİN İTİRAFLARI... DARWINİZM’İN KARANLIK BÜYÜSÜ... 50 MADDEDE EVRİM TEORİSİNİN ÇÖKÜŞÜ... KAİNATTAKİ KUSURSUZ TASARIM TESADÜF DEĞİL... SOSYAL SİLAH DARWINİZM... KURAN DARWINİZM’İ YALANLIYOR... TÜRLERİN EVRİMİ YANILGISI... AMERİKAN ULUSAL BİLİMLER AKADEMİSİ’NİN YANILGILARI... DARWIN YALAN SÖYLEDİ!... DARWINİZM KANLI İDEOLOJİSİ: FAŞİZM... EVRİMCİLERİN YANILGILARI... BİR TARTIŞMANIN ARDINDAN... DARWINİZM’İN SONU... Alıntı
Φ monark88 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 FOCUS DERGİSİ'NİN VE ALİ DEMİRSOY'UN DAVRANIŞLARIN KÖKENİ HAKKINDAKİ YANILGILARI 8 Ağustos 2000 tarihli Focus Dergisi'nde yayınlanan "Deprem ve Hayvan" başlıklı yazıda, hayvanların depremleri önceden sezme yetenekleri konu edilmiş ve hayvan davranışları konusunda evrimci biyolog Ali Demirsoy'un fikirlerine yer verilmiştir. Sayın Demirsoy'un verdiği bilgilerde ise bazı yanılgılar ve açıklanması gereken noktalar bulunmaktadır. Söz konusu yazıda, "Davranışların Evrimi" alt başlığında Sn. Demirsoy'un "Kalıtım ve Evrim" isimli kitabından bir alıntı yapılmıştır ve bu alıntıda özetle şu iddia yer almaktadır: "Davranışlar canlıların birçoğunda, belirli bir kalıtsal düzenlemenin etkisi altında ortaya çıkmış ve bir çeşit içgüdü olarak dölden döle aktarılmıştır." Sayın Demirsoy'un ve diğer evrimcilerin, bu cümleyi kabul etmekle ne tür yanılgılar içinde bulunduklarını ve hangi cevapsız sorularla karşı karşıya kaldıklarını kamuoyuna açıklamakta fayda görmekteyiz: Evrimciler içgüdülerin kaynağını açıklayamazlar "İçgüdü" kelimesi, evrimci bilim adamları tarafından, hayvanların doğuştan sahip oldukları bazı davranışları tanımlamak için kullanılır. Ancak hayvanların bu içgüdüleri nasıl edindikleri, içgüdü ile yapılan bir davranışın ilk olarak nasıl ortaya çıktığı ve bu davranışların nesilden nesile nasıl aktarıldığı sorusu her zaman cevapsızdır. Evrimci genetikçi Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery isimli kitabında içgüdülerle ilgili bu çıkmazı şöyle itiraf etmektedir: İçgüdüsel bir davranış ilk olarak nasıl ortaya çıkıyor ve bir türde kalıtımsal olarak nasıl yerleşiyor diye sorsak, bu soruya hiçbir cevap alamayız. (Gordon R. Taylor, The Great Evolution Mystery, Harper & Row Publishers 1983, s. 222) Gordon Taylor gibi itirafta bulunamayan bazı evrimciler ise bu soruları üstü kapalı, gerçekte bir anlam ifade etmeyen cevaplarla geçiştirmeye çalışırlar. Evrimcilere göre, içgüdüler canlıların genlerine programlanmış olan davranışlardır. Bu açıklamaya göre örneğin bir balarısı son derece muntazam ve bir matematik harikası olan altıgen petekleri içgüdüleri ile yapar. Diğer bir deyişle yeryüzündeki tüm balarılarının genlerinde kusursuz şekilde altıgen petek inşa etme içgüdüsü programlanmıştır. Bu durumda akıl ve mantık sahibi her insan şöyle bir soru soracaktır: Eğer canlılar, davranışlarının büyük çoğunluğunu, böyle davranmaya programlandıkları için yapıyorlarsa, onları kim programlamıştır? Hiçbir program kendi kendine oluşamaz. Her programın mutlaka bir programcısı olmalıdır. Aynı şekilde, Ali Demirsoy'un baştaki ifadesinde bahsettiği "genetik düzenleme"yi kim yapmıştır? Çünkü Sayın Demirsoy'un kullandığı "düzenleme" kavramı, kendi kendine, rastlantılarla meydana gelebilecek bir olay değildir. "Düzenleme" kavramı, adı üstünde rastlantı, başıboşluk, tesadüf kavramlarının etki etmediği kontrollü ve bilinçli müdahalelerin gerçekleştiği bir ortamın varlığını gerektirir. Bu durumda Sayın Demirsoy "genetik düzenleme"den bahsederken ister istemez bu gerçeği de kabul etmektedir. Dolayısıyla tesadüflerle, kendi kendine, başı boş ilerleyen rastlantısal süreçlerle açıklanmaya çalışılan evrim tezini de otomatik olarak reddetmiş olmaktadır. Peki Prof. Ali Demirsoy'un sözünü ettiği düzenlemeyi yapan akıllı ve bilinçli varlık kimdir? Evrimciler, bu soruya verebilecek bir yanıt bulamadıkları gibi, konuyla ilgili yayınlarda şöyle bir göz boyama kullanırlar: Tüm canlılara sahip oldukları özellikleri verenin "tabiat ana" olduğunu söylerler. "Tabiat ana" ise bildiğimiz taş, toprak, su, ağaç, bitki, vs. den oluşur. Acaba bunlardan hangisinin, canlılara bilinçli ve akıl yüklü eylemler yaptırması mümkün olabilir? Tabiatın hangi parçası canlıları programlamak için gerekli akla ve yeteneğe sahiptir? Doğada gördüğümüz her şey yaratılmıştır ve dolayısıyla yaratıcı olamaz. Hangi akıl sahibi insan bir yağlı boya tablo gördüğünde "boyalar ne kadar güzel bir tablo yapmışlar" diyebilir? Kuşkusuz bu, son derece akıl dışı bir düşünce olur. Öyle ise kendileri de yaratılmış olan, hiçbir akla ve bilince sahip olmayan varlıkların yaratıcı olduklarını iddia etmek, diğer varlıkların akılla ve bilinçle davranmak üzere programladıklarını söylemek de aynı şekilde akıl dışıdır. Bu noktada karşımıza çok açık bir gerçek çıkmaktadır: Bu canlılar sahip oldukları üstün özellikleri kendi akılları ile bulup yapamadıklarına göre ve bu canlılar bu özellikleri ile doğduklarına göre, öyle ise bu özellikleri onlara veren, onları bu tavırları gösterecek şekilde yaratan üstün bir Akıl ve İlim Sahibi vardır. Tüm doğada gördüğümüz bu aklın ve ilmin sahibi de hiç şüphesiz Allah'tır. Allah, Kuran'da balarısını örnek vererek, gösterdiği akılcı davranışları ona Kendisi'nin ilham ettiğini bildirmektedir. Yani evrimcilerin "içgüdü" dedikleri veya "hayvanlar bunu yapmak için programlanmışlardır" diyerek açıklamaya çalıştıkları şey aslında Allah'ın ilhamıdır. Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilir: Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 68-69) Aslında evrim teorisinin sahibi Charles Darwin de hayvanların davranışlarının ve içgüdülerinin, teorisi için büyük bir tehlike oluşturduğunu fark etmiş ve bunu "Türlerin Kökeni" isimli kitabında açıkça, hatta birkaç kez itiraf etmişti: İçgüdülerin birçoğu öylesine şaşırtıcıdır ki, onların gelişimi okura belki teorimi tümüyle yıkmaya yeter güçte görünecektir. (Charles Darwin, Türlerin Kökeni, Onur Yayınları, Beşinci Baskı, Ankara 1996, s. 273). Alıntı
Φ monark88 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 ayrıca ali demirsoy bile yemediği yerde şu itirafı yapmıştır. Özünde bir Sitokrom-C'nin dizilimini oluşturmak için olasılık sıfır denecek kadar azdır. Yani canlılık eğer belirli bir dizilimi gerektiriyorsa, bu tüm evrende bir defa oluşacak kadar az olasılığa sahiptir denebilir. Ya da oluşumunda bizim tanımlayamayacağımız doğaüstü güçler görev yapmıştır. Bu sonuncusunu kabul etmek bilimsel amaca uygun değildir. O zaman birinci varsayımı irdelemek gerekir... Sitokrom-C'nin belli bir aminoasit dizilimini sağlamak, bir maymunun daktiloda hiç yanlış yapmadan insanlık tarihini yazma olasılığı kadar azdır (maymunun rastgele tuşlara bastığını kabul ederek). Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Meteksan Yayıncılık, Ankara, 1995, Yedinci Baskı, s. 61 Alıntı
Φ monark88 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2006 arkadaş ali demirsoyun sorularını yazmış. gerçekte ali demirsoy türkiyede evrim teorisinin önde gelenlerinden biridir. ama işte ali demirsoy'un çelişkileri: Bir enzim ortalama 1000 aminoasitten meydana gelmiştir. 100 aminoasitten meydana gelmiş bir enzimin 20 aminoasitle verdiği kombinasyon 20100'dür. Tüm evrendeki atom sayısının 1080, evrenin oluşumundan bugüne kadar geçen saniyelerin sayısının 1016 olduğu düşünülürse, belirli bir dizilime sahip bir enzimin ortaya çıkma şansının ne kadar düşük olduğu anlaşılabilir. Bu durumda enzimler nasıl ortaya çıkmıştır? Prof. Dr. Ali Demirsoy, Yaşamın Temel Kuralları, Genel Biyoloji/Genel Zooloji, Cilt 1, Kısım 1, 5. Baskı, Sf. 569 Özünde, döllenmiş bir yumurtadan çok değişik yapıda ve işlevde birçok hücre grubunun meydana gelmesi şimdiye kadar doyurucu bir şekilde açıklanamamıştır Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, s.158 Esasında bir proteinin ve çekirdek asidinin (DNA-RNA) oluşma şansı tahminlerin çok ötesinde bir olasılıktır. Hatta belirli bir protein zincirinin ortaya çıkması şansı astronomik denecek kadar azdır. Birçoğu bu oluşumların Tanrısal olduğunu savunur.122 Evrimde açıklanması en zor olan kademelerden biri de bu ilkel canlılardan, nasıl organelli ve karmaşık hücrelerin meydana geldiğini bilimsel olarak açıklamaktır. Esasında bu iki form arasında gerçek bir geçiş formu da bulunamamıştır. Bir hücreliler ve çok hücreliler bu karmaşık yapıyı tümüyle taşırlar; herhangi bir şekilde daha basit yapılı organelleri olan ya da bunlardan birinin daha ilkel olduğu bir grup veya canlıya rastlanmamıştır. Yani taşınan organeller her haliyle gelişmiştir. Basit ve ilkel formları yoktur.123 Sorunun en can alıcı noktası, mitokondrilerin bu özelliği (yani oksijeni enerji elde etme mekanizmasında kullanmak) nasıl kazandığıdır. Çünkü tek bir bireyin dahi rastlantı sonucu bu özelliği kazanması aklın alamayacağı kadar aşırı olasılıkların biraraya toplanmasını gerektirir. (Sitokrom-C'yi düşünün). Burada evrimsel bir sorunla karşılaşıyoruz. Hücre gelecek yeni durumu bilerek uyum mu yapmıştır? Daha doğrusu ata hücre o şekilde yavrular mı oluşturmuştur? Yoksa koşullar oluşmadan, rastlantı sonucu bu özellikleri taşıyan bir hücre başarılı bir uyum mu yapmıştı?.. Solunumu sağlayan ve her kademede değişik şekilde katalizör olarak ödev gören birtakım enzimler, mekanizmanın özünü oluşturmaktadır. Bu enzim dizisini bir hücre ya tam içerir ya da bazılarını içermesi anlamsızdır. Çünkü enzimlerin bazılarının eksik olması herhangi bir sonuca götürmez. Burada bilimsel düşünceye oldukça ters gelmekle beraber, daha dogmatik bir açıklama ve spekülasyon yapmamak için tüm solunum enzimlerinin hücre içerisinde bir defada ve oksijenle temas etmeden önce, eksiksiz bulunduğunu ister istemez kabul etmek zorundayız. Ancak bu enzim dizisinin tümüne rastlantı sonucu sahip olan bir hücre, serbest oksijenli atmosfere uyum gösterebilecektir.124 Yalnız, burada henüz çözülemeyen bir sorun vardır. Mitokondriler bu parçalanmaları gerçekleştirirken, belirli sayıda enzim kullanırlar. Bu enzimlerin bir tanesinin eksikliği tüm sistemin durmasına neden olur. Ayrıca oksijenli enerji kazanımı, kademe kademe gelişecek bir sistem olarak da görünmemektedir. Eksik sistemler elimine edileceklerdir. Tümü, ancak bir işlev sistemi oluşturur. Bu nedenle buraya kadar ilke olarak savunduğumuz kademe kademe gelişme yerine, ister istemez, çok az bir olasılık da olsa, mitokondrilerin oksijenli tepkimelerini yürütecek tüm enzimlerin bir defada, bir rastlantı sonucu bir hücreye girdiğini ya da bir defada o hücre içinde oluştuğunu kabul etmek zorundayız. Ali Demirsoy, Ya?amın Temel Kuralları, Cilt I, Kısım I, Ankara 1998, s. 578 bu adam kendisiyle çelişiyo nasıl inanalımki?? Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 adnan hoca denen bu zatın, yazdığı her hangi bir metnin bile. hiç bir bilimsel ya da akademik ortamda, ( ki yaratılış teorisini savunanlar da dahil) itibar edilmediğini, okunmaya dahi tenezzül edilmediğini biliyor musunuz ? forumlarda vs, onun sitelerinden copy paste edilen yazıların. paste edenler tarafından dahi okunmadığını, ve yine bu çevrenin, bilim adamlarının "sorgulama" dedikleri biçimle, sorular sormasını onların "çelişkileri" sandıkları. Ki " beyin fırtınası" ndan bihaberler anladığım kadarıyla. Savunmaya çalıştıkları şeyi. bilim çevrelerinde makara konusu olan bir zatın yazılarıyla savunmaya çalışmaları. mesela sorsak ali demirsoy dan alıntı yapan arkadaşa ( ki ali demirsoy evrim teorisinin önde gelenelrinden falan da değildir türkiyede ) nasıl kendisiyle çeliştiğini. birde şu komik anlatım tarzlarını seviyorum. Kimden böyle alıntı falan yaparlarsa o kişi o ülkenin ya da dünyanın önde gelen "evrimci" sidir mutlaka Alıntı
Φ monark88 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 o zaman sen hemen steven hawking, roger penrose, anthony flew, paul davies gibi bilim adamlarına felan söyle yaptıkları yanlış diye. hemen HY'nın kitaplarına cevap ver ayrıca o kitapları da 40 küsür dile çevir ayrıca 2000 in üzerine konferans yap bizim tezlerimizi düzeltecek. ama hepsi bilimsel bulgulara dayanacak. yaran olmasa gocunmazdın.. ayrıca ben ali demirsoyu Türkiyenin önde gelen evrimcilerinden biliyorum çünkü nerede karşıma senin gibisi çıksa hemen ondan örnek veriyo.. ama olsun bana düşen seni Allah'ın yoluna davet etmektir. Kuranı rehber edin, yalnızca Allah rızası için çalış ve Allahtan başkasını ilah edinme. Dönüşümüz yalnızca O'nadır. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Adnan Hoca dan bahseden adam sonra bana Allahın yoluna gir diye vaaz veriyor. Nasıl yapayım bunu, genç kızları kandırıp villalara kapatık sap ık partiler düzenleyerek falan mı. Üstümde donla sap ık partide yakalanıp kelepçelenip ekip otosunda bindirilerek mi yav ne konferansı ya . tariakt toplantılarının adı ne zaman konferans oldu. sen bu dediğin zatın bir tane kitabını okudun mu cidden. O nu bırak evrim teorisi hakkında bu kadar atıp tutuyorsunda. Evrim teorisinin sahibini yani Darwin'i hiç okudun mu ?. Adnan Hoca gibi, sap ık tarikat liderlerini, o zatın birbirinden boş "kitap" dediğiniz yazdığı süprüntülerin bu güne kadar dünyanın hiç bir yerinde, ne evrimciler ne yaratılışçı bilim adamları tarafından ciddiye dahi alınmadığını unutmadan. Dünya da tüm müslümanlarca otorite olarak kabul edilen. Ve dünyanın ilk ve tek islam üniversitesi olan El-Ezher'in evrim teorisinin islamiyete ters olmadığını söylediğini de biliyor musun. Alıntı
Φ bozkurtmusti Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Bak daha bikaç sene öncesine kadar, "anne rahmindekini en iyi o bilir" ayeti gereğince, insanlar, bebeğin cinsiyetinin ne olacağını kesinlikle bilinemeyeceğine inanıyorlardı, ama artık bu bugün ultrasonla biliniyor, hatta cinsiyeti bile belirlenebiliyor, gerekli kromozmlar değiştirilerek. demekki bu ayet böylece çürüdü. Yani insan artık insan bununla da kalmıyor, canlıları bir erkeğe ihtiyac duymadan kopyalayabiliyor. kafası olmayan kurbaga yaratabiliyor. Gecen hafta okudugum bir makaleye göre ise, embriyoların kopyalanmasıyla yedek organlar üretilecek. tüm bunlar tanrının işine karışmak değil de nedir. Yine başka bir haberde ise erkeklerin de yüksek riski olmakla beraber çocuk doğurabileceğiyle ilgiliydi, bu da tanırının işine karışmak değil midir? İnsanlar ölüyor, elektroşok ile diriltiliyor. Bu tanrının işine karışmak değil midir. Şimdi bir de genom projesi çıktı. İnsanlar doğuştan istenildiği gibi programlanabilecek, sarısın bir çocuk istiyorum, uzun boylu olsun v.s denebilecek. Ama bazı çevreler paniğe kapılıp hemen din adamlarına başvuruyor ve bunu yasaklattırıyor. yoksa din elden gidecek. ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- peki sana sorarım o bilimadamları yaptıkları organ vaya kromzom değişikliklerinde hücreyi kullanıyor.peki bu hücreyi yoktan mı varediyorlar...edemiyorlarsa bu yaratmak değildir...ona bakarsan demir hammaddesi kullanılarak bugün araba yapılıyor bu yaratmak mı yapmakmı...yaratmak birşeyi yoktan varetmektir.var olandan yapılana yapmak denir yaratmak değil...kavramları öğrende gel... Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Evrimciler itiraflarına devam ediyor.. Başka birşeye gerek yok.. Biz yaratılış dicez onlar evrim dicekler.. Yani bu forumda bu tartışmalar iki yıldır hep aynı adamlar arasında ve kısır bir şekilde devam ediyor.. Kimsenin kimseyi ikna edecek durumu yok... En iyisi ben susayım evrimciler kendileri itiraf etsinler.. H. S. Lipson: Eğer canlılık atomların, doğa güçlerinin ve radyasyonun karşılıklı etkileşimleri sonucunda oluşmamışsa nasıl oluşmuştur?.. Sanırım tek kabul edilebilir açıklamanın yaratılış olduğunu kabul etmeliyiz. Bundan ne kendim ne de fizikçiler hoşlanmamaktadır. Ancak eğer bir teoriyi bilimsel deliller destekliyorsa, o teoriyi sırf hoşlanmadığımız için reddedemeyiz. Aslında evrim bir anlamda bilimsel bir din haline geldi; hemen hemen bütün bilim adamları bunu kabul etti ve birçoğu onunla uyumlu olması için gözlemlerini eğip bükmeye hazırlandılar. Evrim teorisinin yaşayan canlıların tüm özelliklerini sayabilme yeteneği beni daima teoriden kuşkulanmaya itmiştir (Örneğin zürafanın uzun boynu). Bu nedenle son 30 yıllık biyolojik araştırmaların Darwin'in teorisine uygun olup olmadığına baktım. Uygun olduğunu düşünmüyorum. Bana göre teori ayakta bile duramamaktadır. Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Allah herşeyi çok mükemmel yaratmıştır. EVRİMCİ; Eğer çok mükemmelsek neden arkamızda gözümüz yok, böylece arkadan gelen tehlikeden haberimiz olmuyor. Neden ufacık mikroplara hemen teslim oluyoruz. Neden bir çita kadar hızlı koşamıyor, bir kartal kadar keskin gözlerimiz yok. Bunları bizden daha iyi yapan canlılar olduguna göre, biz mükemmel değiliz. ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- syn bilimselci ya gözlerimiz arkamızda olsaydı ve gözlerini klozete sokmak zorunda kalsaydın işte arkanda gözün olsaydı gözün b..tan başka birşey görmezdi...e sende bu çileye katlanmak zorunda kalırdın.o zamanda bu inançsızlığınla bu gözler niye g..tmde de kafamda değil diye haykırır dururdun. Şaşmadım böyle bir izah tarzı kullandığın için. Senin aklın ***** ve ******* olduğu için böyle anlaman çok normal. Halbuki orada kafa arkasındaki gözden bahsediliyor. Ne demişler insan bildiği kadarı ile anlar. Demekki sadece onu biliyorsun. Aslında cevap vermezdim ama seviyeli bir forumun da, seviyesini düşürmene göz yummak istemedim. Ben asıl site yöneticilerinin bu ahlakta birisini nasıl burada tuttuklarını merak ediyorum. Her türlü hakareti yap ve nokta koyarak işin içinden sıyrıl. Ve karşıya geç sırıt "bak lafı çaktım" diye. İnsanın beyninde bir köşesinde ne varsa onu koyuyor ortaya zaten. Kimilerinin beyninde fikirler kimilerininkinde de sadece klozet taşları. Sayın yönetici, Bu uslupta/ahlakta birisinin yazı yazmasına nasıl izin veriyorsunuz ? İzah ederseniz çok sevineceğim. Teşekkürler... Alıntı
Φ monark88 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 bazı arkadaşlar adnan hocaya laf etmişler. heralde siz basını yaklaşık 6-7 yıl önceden takip ediyolar gündemi. Adnan Hoca çıkarıldığı mahkemelker tarafından beraat edildi ve o iftiraları atan kişiler şu anda mahkeme mahkeme dolaşıyolar .lütfen bunları iyi takip edelim.. gerçi size ne sölesek yararsız dedimya sizler 10 üzei 10 üzeri 123 te bir'siniz Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 "bazı arkadaşlar adnan hocaya laf etmişler. heralde siz basını yaklaşık 6-7 yıl önceden takip ediyolar gündemi. Adnan Hoca çıkarıldığı mahkemelker tarafından beraat edildi ve o iftiraları atan kişiler şu anda mahkeme mahkeme dolaşıyolar .lütfen bunları iyi takip edelim.. gerçi size ne sölesek yararsız dedimya sizler 10 üzei 10 üzeri 123 te bir'siniz " Bak bunu bilmiyordum.. Teşekürler monark.. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 O arkadaşımız gözü yanlış yerde algılamış.. Tamam bir göz de kafa arkasında olması lazımdı diyelim.. Peki o zaman birde saç meselesi ortaya çıkmış olmazmıydı.. Gözün bulunduğu yerdeki saçları ya devamlı sıfır kesecektik yada ikiye ayıracaktık.. Ne komik bir görünüm.. Sevgili bilimselci bir organın yerini değiştirdiğin zaman yada bir organ eklediğin zaman başına gelecek güçlükleri neden düşünmüyorsun.. Birde çitanın hızlı koşması ve daha iyi gören canlılardan bahsedilmiş.. O canlılara sadece bir yada iki-üç özellik mükemel derecede verilmiştir.. Fakat insana bunların hepsini toplamıştır.. Sende teknolojiyi kullanarak mükemel görebilirsin.. Şimdi sen diceksinki ben teknolojiden değil yaratılıştan bahsediyorum diceksin.. Buradan şuraya varmak istiyorum.. İnsana verilmiş en büyük ve en güzel özellik akıldır.. Ve insanda açılmayı bekleyen bir çok özellik vardır.. Örneğin bir Avustralya kabilesi olan aborjinler bir birleriyle telepatik iletişim kurabiliyorlardı.. Bu konu baya bir uzun konu.. Yavaş yavaş açarız.. Saygılar.. Alıntı
Φ bozkurtmusti Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Şaşmadım böyle bir izah tarzı kullandığın için. Senin aklın ****** ve ******** olduğu için böyle anlaman çok normal. Halbuki orada kafa arkasındaki gözden bahsediliyor. Ne demişler insan bildiği kadarı ile anlar. Demekki sadece onu biliyorsun. Aslında cevap vermezdim ama seviyeli bir forumun da, seviyesini düşürmene göz yummak istemedim. Ben asıl site yöneticilerinin bu ahlakta birisini nasıl burada tuttuklarını merak ediyorum. Her türlü hakareti yap ve nokta koyarak işin içinden sıyrıl. Ve karşıya geç sırıt "bak lafı çaktım" diye. İnsanın beyninde bir köşesinde ne varsa onu koyuyor ortaya zaten. Kimilerinin beyninde fikirler kimilerininkinde de sadece klozet taşları. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- ben senin soruna yanıt verdim hani diyorsun ya göz niye burda kulak niye orda diye o yüzden numune verdim...ama sen hala bunu anlayamıyorsun arkadaşım....Allah herşeyi hepimizden iyi biliyor senide benide yaratan o ...sen 60 yılda inkar etsen 80 yılda ...senin gibi düşünenler hep öldü...hani o muhteşem devinimlerini oluşturup tekrar dünyaya gelebiliyormu marx...onun cehennemdeki durumunu hayal edebiliyorum...inkar etiiği Allaha hesap veriyordur... site yönetimi konusuna gelince başta sen insanların inancına saygı göstermeyerek bizim inandığımız Allaha hakaret ediyor dinimizi küçümseyerek bizlere saygı duymuyorsun... o yanıtların hali ne olacak... bak en son satırdada sen bana hakaret etmişsin ...acaba bütün komünist ve ateistler böylemi kendileri alaycı ve hakaret üslubu kullanırlar ,sonra mağdur olunca orta yerde bağırıp hani benim hakkım diye haykırırlar ...ama yok öyle öyle yanıta böyle yanıt... Alıntı
Misafir Zıplayan Dana Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Revaçtaki konuya Kral da teşrif etmiş... Ne kadar ilginç ama,herkes "evrim teorisi" uzmanı fakat daha neyin "evrim" neyin "devrim" olduğunu bilen yok,onu geçtim daha günümüzde "evrim teorisi"nin ne kadar bilimsel ne kadar bilimsel olmadığını bilen de yok...Ama herkes yine de herşeyi biliyor. Cevapların tatmin edici değil zıplayandana.. Değil tabiki,hangi konuda tatmin edebildik ki seni.Bir defa da "Bu konuda bilgi sahibi değilim" de,ben de seni tatmin edecek şeyler yazayım. Alaycı bir üslupla cevap vermişsin.. Cevap verebilmek imkansız olunca insanların bu tarz bir üsluba bürünmeleri normal bir psikolojik durumdur... Bu konuda ciddi bir açıklama gereği görmüyorum zaten.Çok güzel bir laf vardır :"Anlattıkların,karşındakinin anlayabildiği kadardır",ben bunu biraz değiştirme gereği duyuyorum: "Anlattıkların,karşındakinin anlamak istediği kadardır"... Ben ne anlatırsam anlatayım ya da başka biri anlatsın değil anlamaya çalışmak,okuma gereği bile hissetmiyorsunuz.Ne anlatılabilir bu durumda ve neden anlatacaksın? Ayrıca bu psikanilitik açıklama yapma hevesinizi takdir ediyorum,"yürü bre Genç Osman kim tutar seni?"... Evrim teorisini toptan silen, yok eden, çökelten ve gayet bilimsel olan çalışmaların başarısı ve haklılığındandır.. Bilimsel bir teorinin,yine bilimsel bir teori ile yerle bir edilmesi beni bozmaz,merakla yenisini beklerim,bu gelişmenin belirtisi olsa gerek.Üzülerek söylüyorum,bilimsel bir teorinin "1000 yıllık bir söze dayanılarak,ya da kitaba ya da efsaneye ya da mite ya da anıta dayanılarak çürütüleceğine inanmıyorum"... İnanan varsa kendi sorunudur ve okumalarında başarılar dilerim o kişilerin. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2006 Bilimselci kardeş... Olmadı güzel insan... Bu verdiklerini sağlam temellere oturtamamışsın... Bunca şey yazmışsın ama doğruluğunu sorgulasam bana vereceğin cevabı tahmin edebiliyorum... "Bilim böyle diyor"... Hadi canım sende;evrime sorulan soruları okumanı tavsiye ederim evirm karşıtlarını kendince seslendirmeden önce... Hoşçakal... Alıntı
Φ bozkurtmusti Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2006 Bilimsel bir teorinin,yine bilimsel bir teori ile yerle bir edilmesi beni bozmaz,merakla yenisini beklerim,bu gelişmenin belirtisi olsa gerek.Üzülerek söylüyorum,bilimsel bir teorinin "1000 yıllık bir söze dayanılarak,ya da kitaba ya da efsaneye ya da mite ya da anıta dayanılarak çürütüleceğine inanmıyorum"... İnanan varsa kendi sorunudur ve okumalarında başarılar dilerim o kişilerin. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- sen yenisini bekle bakalım ..dünya yaradanı aramaya koşuyor siz hala maymunluğunuzu kanıtlamaya çalışıyorsunuz... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.