Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2006 19 yıl Renkli Gazoz, Tuzlu Çekirdek Tadında Ajans açık, belli belirsiz yayılıyor odanın içine ses. Evin beyi pür dikkat dinliyor, radyonun durduğu dolabın yanı başındaki koltuğunda. Radyoda müzik yok ama müziksiz olmaz. Biraz aralık bırakıyor odasının kapısını, sıcak girsin diye sobanın ısıttığı salondan. Kendisi mırıldanıyor en tatlı nameleri, hafif toplu, al yanaklı kız. Aynanın önünden alıyor çantasını, son bir kez daha kontrol ediyor, eksik yok. Ablasıyla çekindikleri resmin hemen yanına bırakıyor çantasını. Resme bakıyor bir daha, toz yok ama kazağının kolunu sündürüp temizliyor yine de çerçevenin camını, sanki okşar gibi resimdeki ablasını. Anlık sürüyor hüznü, bugün her şey çok güzel olmalı, kaç zamandır bekledi bugünü. Hem evden kaç kere çıkabilir, böylesine rahat. İçeriden sesleniyor annesi çabuk olsun diye, aldırmıyor kısa boylu, al yanaklı kız, ağır ağır hazırlanıyor. Üstelik yorgun da düşmüş, pek kararlı şu aralar perhizinde. Kapı her an çalınabilir, ablası açar elbet. Fakat hazır bulunmak lazım, ne de olsa enişte bey gelen. Bir saat var filme, otobüsle yarım saat Cebeci’den Ulus. Dışarıda sis var, gözleri yanıyor, nemleniyor siyasalın önünden geçerken, örgü saçlı al yanaklı kızın. Buruk geçiyor siyasalın önünden, iç çekiyor duvarlarına bakıp, okuyamadığı üniversitenin. Enişte bey filmlerden öğrenmiş kibarlığı, ince kaçıyor ağzına, buğuya karışmış sigara dumanıyla çıkan sözcükler. Ablası memnun, ama aklı gidecekleri filimde, al yanaklı kızın. Tarık Akan oynuyor başrolünde. Laf aramızda, Tarık Akan’ a âşık o yıllarda, kalın gözlüklü, al yanaklı kız. Otobüs yormuyor sohbete vurunca tüm yolu, bir solukta varıyorlar yeni sinemanın kapısına. Biletler önceden hazır, tekrar afişlere bakıyorlar, beklemeden giriyorlar içeriye. Hep beraber oturuyorlar. Enişte bey izin istiyor yanlarından kalkarken, ablası gülümsüyor, mest oluyor inceliğine, bıyıklı, uzun boylu bu gencin. Kabanlarını koyuyorlar, boşalan koltuğa. Salon dolmaya başlıyor, eli dolu gelirken enişte beyin. Gözleri parlıyor, teşekkürü yarım kalıyor sevincinden, renkli kazaklı, al yanaklı kızın. Renkli gazoz şişesinin içinde çubuğuyla geliyor. İlk yudumda boğazını yakıyor, hemen bir iki tane çıtlatıveriyor tuzlu çekirdekten. Artık film başlamasa da olur, ne güzel gider renkli gazoz, tuzlu çekirdek. Film başlıyor, isimler yazıyor, neşeli bir film. Herkes keyifleniyor. İyiler var, kötüler var. Herkes biliyor iyilerin kazanacağını, kimse söylemiyor birbirine. Çıt çıt çekirdek sesleri kaplıyor salonu. Hüzünlü sahne olsa da ağlasak diye gelenler bile boğulmuş kahkahalara. Halit Akçatepe yine çok sevimli, Münir Özkul babacan, Adile Naşit ise çilekeş. Ama gözü hiç kimsede değil, al yanaklı kızın. Tarık Akan için gelmiş o filme. Tarık akan ise üniversite okuyor. Nede yakışmış ona üniversiteli olmak. Bir sabah sahnesi, adile Naşit koşuşturuyor, kahvaltı hazırlanmalı, Münir Özkul ise düşünceli ama gülümsüyor, kamera arada birde ona dönüyor. Herkes uyandı de Tarık Akan yok. Çayı masanın üstüne getirip koyuyor Adile Naşit. Mevsim kış olsa gerek ki Tarık Akan uzun paltosuyla beliriyor boydan çekim. Gülümsüyor herkese, günaydın diyor. Kapıya yöneliyor, Adile Naşit sesleniyor. Duraklıyor bir an, arkasına dönüp gülümsüyor Tarık Akan, geç kaldığını söylüyor. Birde öpücük konduruyor yanağına Adile Naşit’in. Adile Naşit alışık anne rolü oynamaya, sever sevgiyle yanağından öpülmeyi. O da gülümseyip, uğur ediyor oğlunu. Geç kaldığından değil telaşı, Hale Soygazi’yle buluşmak için erkenden çıkıyor evden. Ciltli kitabının arasında taşıyor T cetvelini. Ara sıra kayar gibi oluyor, tekrar düzeltiyor, öyle kolay değil 70 cm’ lik cetveli taşımak. Al yanaklı kız renkli gazozunu yarılamış. Hem kalanı da ılımış artık içilmez. Hiç kimseye yakışmadığı kadar yakışmış mühendislik, Tarık Akan’ a. O yıllarda kimsenin harcı değil mühendislik okumak. Belli ki girip bir işe çalışacak, aç kalmayacak karısı, çocuğu. Hayallere dalıyor al yanaklı kız, filmi unutup. Biraz çekirdek çıtlatıyor, bir yudum daha alıyor ılımış gazozundan. Gözü kocaman beyaz perdenin üstüne kayıyor. Ne hayallere dalıyor uzun boylu mühendisi izlerken. 32 sene geçmiş, al yanaklı kız anne olmuş. Dur diyememiş yıllara, büyük anne olmuş. Oğlu mühendis, torunu haylaz olmuş. Yılları yıla katmış, gözleri yine beyaz perdenin üzerine dalmış, bu sefer hayallerine hiç bilmediği tatlar karışmış, silmeye çalıştıkça her yerine bulaşmış.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.