Φ şirin Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Ayrılık Sevdaya Dahil Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın En görkemli saatinde yıldız alacasının Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan Onu çok arıyorum onu çok arıyorum Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları Bir yerlere yıldırım düşüyorum Ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan Ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş Tedirgin gülümser Çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili Hiç bir anı tek başına yaşayamazlar Her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar Gittikçe genişliyen yakılmış ot kokusu Yıldızlar inanılmıyacak bir irilikte Yansımalar tutmuş bütün sahili Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil Çünkü ayrılanlar hala sevgili Yanlızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık Hava ağır toprak ağır yaprak ağır Su tozları yağıyor üstümüze Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı Karanlık çöktü denize Yanlızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin Ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin Kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan Bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince Sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice Yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak Bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına Benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız İkimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız Hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi Tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı Hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek AŞKIMIZ Attilâ İlhan Ünlü şair ve yazar Atilla İlhan vefat etti. İlhan'ın, gece saatlerinde evinde hayatını kaybettiği bildirildi. Alıntı
Φ sebla Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 ......" ikimiz iki sap buğday olsak sen benim olsan ben senin olsam bir gece vakti aklına gelsem uykunu tutsam bırakmasam seni kucaklasam kucaklasam birbirimizin kalbini dinlesek dünyanın kalbini dinlesek büyük ateşler yaksalar iki güvercin uçursalar nerede olduğumuzu bilsek" Allah rahmet eylesin.. Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 ............................................... Gittiler akşam olmadan ortalık karardı Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara Geceler uzar hazırlık sonbahara.. Atilla İLHAN ALLAH RAHMET EYLESİN. Alıntı
Misafir TheLastofMohicaN Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 AN GELİR an gelir paldır küldür yıkılır bulutlar gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet o eski heyecan ölür an gelir biter muhabbet çalgılar susar heves kalmaz şatârâbân ölür şarabın gazabından kork çünkü fena kırmızıdır kan tutar / tutan ölür sokaklar kuşatılmış karakollar taranır yağmurda bir militan ölür an gelir ömrünün hırsızıdır her ölen pişman ölür hep yanlış anlaşılmıştır hayalleri yasaklanmış an gelir şimşek yalar masmavi dehşetiyle siyaset meydanını direkler çatırdar yalnızlıktan sehpada pir sultan ölür son umut kırılmıştır kaf dağı'nın ardındaki ne selam artık ne sabah kimseler bilmez nerdeler namlı masal sevdalıları evvel zaman içinde kalbur saman ölür kubbelerde uğuldar bâkî çeşmelerden akar sinan an gelir -lâ ilâhe illallah- kanunî süleyman ölür görünmez bir mezarlıktır zaman şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiir söyleyerek kim duysa / korkudan ölür -tahrip gücü yüksek- saatlı bir bombadır patlar an gelir attilâ ilhan ölür anısı önünde saygıyla eğiliyorum Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 bana şiirlerinde sevdayı kitaplarında doğruyu öğreten atilla ilhan'a sonsuz saygılarla Alıntı
Φ asterix Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 görünmez bir mezarlıktır zaman şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiir söyleyerek kim duysa / korkudan ölür -tahrip gücü yüksek- saatlı bir bombadır patlar an gelir attilâ ilhan ölür an gelir atilla ilhan ölür, an geldi atilla ilhan öldü. bu toprağa dair elimizde övünebileceğimiz bir eserdi o, ve onu da yitirdik, onu anlayan ve onu sevenler için hayat biraz daha anlamsız, biraz daha yavan artık, dilerim gittiğin yerde de huzur içinde olursun... Alıntı
Φ şilan Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 BEN SANA MECBURUM Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur? Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun Sevmek kimi zaman rezilce korkudur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Birkaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum sen yoksun Belki Haziranda mavi benekli çocuksun Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin.. ATTİLA İLHAN yaşamak hep yakın ölümse hep uzak gelir insana aslında ölüm daha yakın pia ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın ellerini bir tutsam ölsem böyle uzak uzak seslenmese ben bir şehre geldiğim vakit o başka bir şehre gitmese otelleri bomboş bulmasam içlenip buzlu bir kadeh gibi buğulanıp buğulanıp durmasam ne olur sabaha karşı rıhtımda çocuklar pia'yı görseler bana haber salsalar bilsem içimi büsbütün yıldız basar bir hançer gibi çıkıp giderdim ben bir şehre geldiğim vakit o başka bir şehre gitmese singapur yolunda demeseler bana bunu yapmasalar yorgunum üstelik parasızım pasaportsuzum ne olur sabaha karşı rıhtımda seslendiğini duysam pia'nın sırtında yoksul bir yağmurluk çocuk gözleri büyük büyük üşümüş ürpermiş soluk ellerini tutsam pia'nın ölsem eksizsiz ölürdüm... attila ilhan Alıntı
Φ EmiLY_pandora Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Türk edebiyatının usta kalemi Attila İlhan, Atilla İlhan için Perşembe günü, Atatürk Kültür Merkezi’nde bir tören yapılacak. ve hayatı hakkında,kitapları , şiirleri, çevrileri,romanları hakkında not düşmek istedim çok üzgünüm:( Attila İlhan; 15 Haziran 1925’te Menemen’de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı kentlerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza Nazım Hikmet şiiri göndermesi nedeniyle 1941’de tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözetim altında kaldı. İki ay hapiste yattı. CHP ŞİİR ARMAĞANI’NDA İKİNCİLİK ÖDÜLÜNÜ KAZANDI Türkiye’nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi’ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanı’nda Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü kazandı. 1946’ta mezun oldu. İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Üniversite yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayınlanmaya başladı. 1948’de ilk şiir kitabı Duvar’ı yayınladı. 1949 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Paris’e gitti. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan bir çok karakter ve olaya temel oluşturmuştur. Türkiye’ye geri dönüşünde sıklıkla başı polisle derde girdi. Bir kaç kez gözaltına alındı. 1950’Lİ YILLARDA ADINI DUYURDU 1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı kovuşturmaya uğrayınca tekrar Paris’e gitti. Fransa’daki bu dönem Attilâ İlhan’ın Fransızca’yı ve Marksizmi öğrendiği yıllardır. 1950’li yılları İstanbul - İzmir - Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi’ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu dönemde, 1953’te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlar. 1957’de askerliğini yaptıktan sonra sinema çalışmalarına ağırlık verdi. Ali Kaptanoğlu adıyla onbeşe yakın senaryo yazdı. ’YASAK SEVİŞMEK’ VE ‘AYNANIN İÇİNDEKİLER’ 1960’ta Paris’e geri döndü. Babasının ölmesiyle birlikte İzmir’e döndü. Sekiz yıl İzmir’de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler serisinden Bıçağın Ucu yayınlandı. 1968’te evlendi, 15 yıl evli kaldı. 1973’te Bilgi Yayınevi’nin danışmanlığını üstlenerek Ankara’ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak’ı Ankara’da yazdı. 81’e kadar Ankara’da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul’a yerleşti. ‘SEKİZ SÜTUNA MANŞET’, ‘KARTALLAR YÜKSEK UÇAR’ VE ‘YARIN ARTIK BUGÜNDÜR’ İstanbul’da gazetecilik serüveni Milliyet ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından beri köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesi’nde sürdürmekteydi. 1970’lerde Türkiye’de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri dönüş yaptı. Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve Yarın Artık Bugündür senaryosunu yazdığı dizilerdi. ATTİLÂ İLHAN KİTAPLARI ŞİİR Duvar Sisler Bulvarı Yağmur Kaçağı Ben Sana Mecburum Belâ Çiçeği Yasak Sevişmek Tutuklunun Günlüğü Böyle Bir Sevmek Elde Var Hüzün Korkunun Krallığı Ayrılık Sevdaya Dâhil Kimi Sevsem Sensin ROMAN Sokaktaki Adam Zenciler Birbirine Benzemez Kurtlar Sofrası Aynanın İçindekiler Bıçağın Ucu Sırtlan Payı Yaraya Tuz Basmak Dersaadet’te Sabah Ezanları O Karanlıkta Biz Fena Halde Leman Haco Hanım Vay Allahın Süngüleri-Reis Paşa ÖYKÜ Yengecin Kıskacı DENEME-ANI Abbas Yolcu Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler ANILAR VE ACILAR Hangi Sol Hangi Batı Hangi Seks Hangi Sağ Hangi Atatürk Hangi Edebiyat Hangi Laiklik Hangi Küreselleşme ATTİLÂ İLHAN’IN DEFTERİ Gerçekçilik Savaşı ‘İkinci Yeni’ Savaşı Faşizmin Ayak Sesleri Batı’nın ‘Deli Gömleği’ Sağım Solum Sobe Ulusal Kültür Savaşı Sosyalizm Asıl Şimdi Aydınlar Savaşı Kadınlar Savaşı CUMHURİYET SÖYLEŞİLERİ Bir Sap Kırmızı Karanfil Ufkun Arkasını Görebilmek Sultan Galiyef Dönek Bereketi Yıldız, Hilâl ve Kalpak ÇEVİRİLERİ Kanton’da İsyan (Malraux) Umut (Malraux) Basel’in Çanları (Aragon) Ve de Belki de hepinizin bildigi, herkesin sevdigi Atilla Ilhan'in en guzel siirilerinden birisi olan Ucuncu sahsin siiri Gözlerin gözlerime degince Felaketim olurdu aglardım Beni sevmiyordun bilirdim Bir sevdigin vardı duyardım Cop gibi bir oglan ipince Hayırsızın biriydi fikrimce Ne vakit karsımda gorsem Oldürecegimden korkardım Felaketim olurdu aglardım Ne vakit macka'dan gecsem Limanda hep gemiler olurdu Agaclar kus gibi gulerdi Bir ruzgar aklımı alırdı Sessizce bir cigara yakardım Kirpiklerini egerdin bakardın Üsürdüm icim ürperirdi Felaketim olurdu aglardım Aksamlar bir roman gibi biterdi Jezabel kan icinde yatardı Limandan bir gemi giderdi Sen kalkip ona giderdin Benzin mum gibi giderdin Sabaha kadar kalırdın Hayırsızın biriydi fikrimce Güldümü cenazeye benzerdi Hele seni kollarına aldımı Felaketim olurdu aglardım Kolay gelsin Alıntı
Φ Jack_Davinson Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Allah Rahmet Eylesin... Allah Sevdiklerine Sabır Versin... Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 HARP KALDIRIMINDA AŞK sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin hiç görmediğim yıldızlar gözlerine doğmuş bir büyüklük duygusu dağlar gibi yüreğinde ah biz mutluluğu böyle aranıp duracak mıyız yağmur hep böyle yağacak mı hatıralara eksik olan bir şey var sana bana dair belki bir rüzgar belki rüzgardan da hafif ama kalbimiz yine uzak bir deniz gibi boş heybetli gurupların belirdiği saatlerde sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin acaba nasıl öğrenmişim nasıl farkında olmadan her şey nasıl olup geçmiş nasıl barut yağmış nasıl güneş vurmuş zehirlenmiş şehrin üstüne şimdi hangi kıyılarda gemiler demir alıyor güney rüzgarlarına açıp yelkenlerini belki bir italyan kızı tüfeğine dayanmış senin gibi barışı tasarlıyor dağlarda mahzun esirler harp şarkıları kadar mahzun gizlice talim ediyor hürriyet adımlarını sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin ah şu harp bitse rüzgar gibi bir nefes alabilsek kimseler kimseler çıkmasa yolumuzun üstüne yağmur yağsın varsın ıslansın saçlarımız yalnız duyulmaz olsun göğsümüzdeki darlık dilimizdeki kilit kolumuzdaki zincir ömrümüz meçhullerden meçhullere akıyor saatler bizim değil kitaplar bizim değil bizim değil yaşamak bizim değil hiçbir şey kendi dünyamızda yabancılar gibiyiz ya çok erken ya çok geç doğmadık mı sevgilim buna rağmen mutluluğa inanıyoruz ATTİLA İLHAN Bazen cümleler yetersiz kalır duyguları ifade etmekte zorlanırız.İşte öyle bir andayım Üzgünüm hemde çok sanırım onu en iyi kendi şiirleri anlatır .... sevgiler Alıntı
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2005 ADIMLA NASIL BERABERSEM hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların bir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan koşar gibi yürüyüşün karanlıkta bir ışık gibi aydınlık gülüşün hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların uzak uzak yıldızlarla çevrilmiş kainatın karanlık boşluklarında akıp giderken zaman adımla nasıl berabersem öylece beraberiz seninle her saat seninle her dakika seninle her saniye gönlümüz mutluluğa inanmış olmanın gururuyla rahat koltuğumuzun altında birer dinamit gibi kellemiz ve sonra her zaman her ölümlüye aynı şartlar altında kısmet olmıyan gerçekleri görmenin aydınlığı alınlarımızda hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın Atilla iLHAN sen bize kalbimiz kadar yakınsın...... allahtan rahmet , yakınlarınada baş sağlığı dilerim......... Alıntı
Φ DELETERİOUS Gönderi tarihi: 13 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 13 Ekim , 2005 USTA, ATTİLA ABİ... Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 13 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 13 Ekim , 2005 Allah Rahmet eylesin. Alıntı
Φ mizyal Gönderi tarihi: 14 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 14 Ekim , 2005 İstanbul Ağrısı kanatları parça parça bu ağustos geceleri yıldızlar kayarken şangur şungur ayaklarımın dibine dökülen sen eğer yine İstanbulsan yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceğim pançak pançak şiirler tüküreceğim demek yine ben limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor kapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler Yahudi sokaklarını aydınlatan Telaviv şarkıları mavi asfaltlara çökmüş diz bağlıyor eğer sen yine İstanbulsan kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan Sirkeci Garında tren çığlıklarıyla bıçaklanıp intihar dumanları içindeki Haydarpaşadan Anadolu üstlerine bakıp bakıp ağlıyan sen eğer yine İstanbulsan aldanmıyorsam yakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar yine senin emrindeyim utanmasam gözlerimi damla damla kadehime damlatarak kendimi yani şu bildiğin Attila İlhanı zehirleyebilirim sonbahar karanlıkları tuttu tutacak Tarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor imtihan çığlıkları yükseliyor üniversiteden Tophane İskelesinde diesel kamyonları sarhoş direksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şoförler uykusuz dalgalanıyor ulan İstanbul sen misin senin ellerin mi bu eller ulan bu gemiler senin gemilerin mi minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında liman liman götüren ulan bu mazut tüküren bu dövmeli gemiler senin mi akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor antenlerinden neden peki İstanbul ya ben ya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu Abbas ya benim kahrım ya senin ağrın ağır kabaranlarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın çaresiz zehirler kusan çılgın bir yılan gibi burgu burgu içime boşalttığın o senin ağrın o senin eğer sen yine İstanbulsan yanılmıyorsam koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim Sicilyalı balıkçılara Marsilyalı dok işçilerine satır satır okumak istediğim sen eğer yine İstanbulsan eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim ulan yine sen kazandın İstanbul sen kazandın ben yenildim kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar yine emrindeyim ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam hiçbir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa yanılmıyorsam sen eğer yine İstanbulsan senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir ulan bunu sen de bilirsin İstanbul kaç kere yazdım kimbilir kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken 1949 Eylülünde birader mırç ve ben sokaklarında mohikanlar gibi ateşler yaktık sana taptık ulan unuttun mu sana taptık Attila İlhan ...kapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler... Gercekten kafıyeler boynu bukuk kaldı huzur ıcınde yatsın Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 14 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 14 Ekim , 2005 Sen benim hiçbir şeyimsin Yazdıklarımdan çok daha az Hiç kimse misin bilmem ki nesin Lüzumundan fazla beyaz Sen benim hiçbir şeyimsin Varlığın yokluğun anlaşılmaz Galiba eski liman üzerindesin Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak Dudaklarınla cama çizdiğin En fazla sonbahar otellerinde Üniversiteli bir kız uykusu bulmak Yalnızlığı öldüresiye çirkin Sabaha karşı öldüresiye korkak Kulağı çabucak telefon zillerinde Sen benim hiçbir şeyimsin Hiçbir sevişmek yaşamışlığım Henüz boş bir roman sahifesinde Hiç kimse misin bilmem ki nesin Ne çok çığlıkların silemediği Zaten yok bir tren penceresinde Sen benim hiçbir şeyimsin Yabancı bir şarkı gibi yarım Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak Hiç kimse misin bilmem ki nesin Uykumun arasında çağırdığım Çocukluk sesimle ağlayarak Sen benim hiçbir şeyimsin ATTİLA İLHAN Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.