Gönderi tarihi: 2 Temmuz , 2006 19 yıl Karanlığın gözlerine bakmak Geçtiğimiz günlerde Irak’ta bir işgal askeri, kendisine silahla karşı koyan Iraklı kadının ailesini nasıl öldürdüğünü anlatan bir şarkı icra etmiş ve klibini çekmişti. “Küçük kız kardeşini tutup çektim ve önüme oturttum. Kurşunlar havada uçuşmaya başlayınca, gözlerinin ortasından kan fışkırdı. Deliler gibi güldüm…” gibi sözleri duyduğumda kapıldığım dehşet beni bir yandan da umutlandırmıştı. Felluce, Tel Afer, Hadisa veya Bakuba’da sivilleri katledenler ceza almadığında susanlar bu kez bir tepki versin diye bekledim. Ne de olsa medeni dünyanın elinin altındaki internete sunulan bu klip sözümona bir kültür hizmeti vermekteydi. Kitlelere ulaşma ve popüler olma ihtimali yüksekti. İstedim ki, bu kez dini, dili, ırkı farklı ama kalpleri bir olan insanlar durumu protesto etsin. İnsanın eğlenmek ve eğlendirmek için yaptığı her soytarılığın adının magazin olmadığını haykırsınlar istedim. Popüler kültür, magazin ve suç işleme kültürünün eşanlamlı birer kavram gibi aynı kabulü görmesi karşısında sesler iyice yükselsin istedim bu kez. Oysa asker “eğlenceden başka bir amacım yoktu” diyerek özür diledi. Ve uygar dünyada mesele kapandı. Eğlendiren şiddet Eğlenmek, modern zamanların dokunulmaz kutsallarından. Bir çeşit ihtiyaç fazlası. İşkenceyi, günahı, çete içinde çeteleri dikkatlerden uzaklaştıran bir uyuşturucu. Suç işleyerek eğlendirebilirsiniz kitleleri. Gözlerine spotlar tutabilirsiniz. Yeter ki karanlığınızın gözlerine bakmasınlar. İsterseniz yevmiyeli işçilerinizin pantolonunu indirin, vicdanın yerine reytingi koyanlar sizin imgeniz üzerinden gerçeği yeniden üretecektir nasılsa: “Bir iş kazası bu canım. Halk tolere eder.” Oysa alaycı gülüşün bol olduğu yerde insanlığın iç sesi işitilemez. Duyulan daha ziyade nefsin gevrek kahkahalarıyla sınırlıdır. Halk denilen o soyut kavram ise ‘soylu’ erdemlerden muaf tutularak, gerektiğinde her formata uydurulabilir. Eğlendirmek amacıyla en çok kendi nefsine zulmeden komedyeni tolere edenler daha ziyade, reklâm kuruluşları ve kâr pastasında dilim kavgası veren televizyoncular değil midir? Bugün eğlendirmek artı değerin neredeyse yegâne birimi. Eğlendirebiliyorsanız kazanacak, kazandıracaksınız. Ahlak kuralları sizin için yeniden yazılabilir artık. Yeni sezonda yeni taşkınlıklar başladığında, bunları izlemeyi reddeden A sınıfı için nezih ve düzeyli programlardan oluşan yeni bir televizyon kurulmalıymış. Çok iş yaparmış. Reklâm verenler için de iyi olurmuş. Ama averaja hitap eden asıl banal programlar diğer izleyicilerin talebi doğrultusunda ne yapalım ki sürecekmiş. Bu analizi bir televizyon yazarının ağzından duyduğumda nutkum tutuldu. Televizyon yöneticileri kâr edebilsin diye, düşük kaliteli ve magazini bol programlar alt sınıflara ‘kakıştırılmaya’ devam edecek demek ki. Bu saygın yazarın bilinçaltına göre onlar buna zaten müstahak. İnsanın sorası geliyor ister istemez. Peki öğrenciler arasındaki öldüren şiddet veya üçüncü dünya ülkelerinde çocuk işçilerin üç kuruşa uluslararası şirketler tarafından sömürülmesi gibi ‘ciddi’ konular hangi sınıfın ilgi alanına girecek? Görünen ve görünmeyen şiddet hep başkalarının çocuğunu mu vurmayı sürdürecek? Kahkahalar eşliğinde? Gazze’deki plaj katliamında başlarına füze yağan kadın ve çocukların delik deşik olmuş bedenlerine bakıp “imaj savaşında kaybettik” yorumu yapabilen yazarlar çıkmış İsrail’de. Yine geçtiğimiz hafta Guantanamo’da işkence skandalları, açlık grevleri ve isyan girişimlerinin ardından ilk kez üç esirin kendini astığı haberi geldiğinde, Kamu Diplomasisi’nden sorumlu ABD’li müsteşar şu açıklamayı yapmış: “Dikkat çekmeye yönelik iyi bir halkla ilişkiler manevrası.” Belki katliam ve işkencenin klibini henüz çekmemişler ama birtakım postliberal terimlerle bu insanlık dışı durumları bir ‘business’ meselesi olarak ele alabilen diplomatlar var bugün yeryüzünde. Askerlerine prim vererek işkence edilecek bedenleri toplatan komutanlar da var sonra. Ve onları rüşvet karşılığı çalıştıran askeri kuruluşlar… Günah diplomasisinin son cambazları… Ölümle dirim birer eğlencelik olarak ekranlarda eşitlendikçe anne babasını öldüren evlatlar, büyükannesini öldüren torunlar, ablalarını kız kardeşlerini vuran erkekler, ‘racon kesmek yerine kafa kesmeyi’ tercih edecekler… Karşılığında da katliam görüntüleri ekranlarda klip kıvamına getirilerek reyting yapmaya devam edecek. Ruhun ölümü Öldürdükçe eğleneceğiz, eğlendikçe popüler kültür üretiyoruz diye alkışlanacağız. Alkışlandıkça kâr edeceğiz. Es kaza bir gün sıra sizin trajedilerinize gelirse, sizin ölen bebekleriniz üzerinden eğlence devam edecek. Para karşılığında işkence yapanlara laf etmediğiniz sürece para karşılığında eski karınızla ekran karşısında kavga ettirileceksiniz. İnsan yalnızca bir bedenden ibaret artık. Vücutlarınız can pazarındaki kâr kuruluşlarına ait. İnsana üflenen ruh içeri kaçtı. Tanrı’yı çoktan öldürdüğünü söyleyen medeniyet, ruhu da öldürdü. Geride tozlu bir vicdan kaldı. İyi ile kötü arasında, güzel ile çirkin arasında hangi kriterlerin değişmeden kalabildiğini, evrime hiç uğramadan var olabildiğini ayırt etmek için… Bedene indirgenmiş şu son insan da öldürülmeden önce, karanlığın gözlerine bakabilmek için… Turkuaz
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.