Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2006 19 yıl Aslında Bugün olup bitene baktığımızda insanların her türlü ortak değeri, dini – imanı – mezhebi aslında “PARA ve GÜÇ” olmuş ve bu durumda ister istemez “ PARAYA TAPANLAR” tarikatının oluşmasına zaman, zemin ve olanak hazırlamış durumda. Elbette bütün bunlar salt bugünün ve bugünkü iktidarın sorunu değil. Bu tür ilişkiler neredeyse insanlık tarihi kadar eski. Onun içindir ki, ta o zamanlarda “siyaset- tarikat- ticaret” ilişkisi içerisinde gelinen son noktada denilmiştir ki; “Sezar’ın hakkı Sezar’a Papa’nın (kilisenin) hakkı, Papa’ya (kiliseye)”... Yine ülkemizdeki yaşanan olaylarda ve geçmiş hükümetler döneminde denilirdi ki; “yolsuzluğun yapılabilmesi için üç unsur gerekir. Siyasetçi, bürokrat ve iş adamı. Bunlardan ikisi yatağa girerken ki, bu genellikle siyasetçi ve iş adamı olur. Diğeri yani bürokrat erketeye yatar, yani herhangi tehlikeli duruma karşı gözetleme yapar.”... İşte bugün de durum aynı ama bir farkla, şimdi bu kişilerin hangi siyasi kimliğe, hangi, ticari kimliğe ve hangi tarikat kimliğine sahip oldukları çok daha fazla önem ve anlam ifade ediyor. Eğer iktidara biat etmemiş ve ters düşüyorsan avucunu yalarsın artık! İnsanlığın, temelinde derin bir bezginlik, yılgınlık ve umutsuzluk olan depresif ruh hallerini, zulüm, şiddet ve baskı görenlerin zamanla nasıl radikalleştiklerini, medeni oldukları savında bulunanların vahşi yüzünü, insanların çaresizliğini, çilekeşliğini ve dünyanın nasıl bir ateş çemberi içine girdiğini şu sıralarda dünyada ve ülkemde oynanmakta olan kirli oyunlar ve ilişkiler ağını gördükten ve bu filmlerin her defasında başka başka oyuncularla çevrilmiş ama konusu, içeriği üç aşağı, beş yukarı aynı olan yeni versiyonlarını tekrar tekrar izledikten sonra daha iyi anlıyorum. Son söz olarak bugün iktidarı ve gücü ellerinde bulunduranlar ve kendi inançları doğrultusunda ve (laiklik, türban, şeriat) gibi konularda devrim yaptıklarına ya da yapacaklarına inanan veya bir şekilde inandırılmış olanlar şunu asla unutmamalıdırlar ki; 1789 Fransız Devrimi; “Özgürlük, kardeşlik, eşitlik” belgesini yaşama geçirmek üzere var oldu. Ne yazık ki bir süre sonra binlerce insanın kellesini uçurdu. Aralarında devrim yöneticileri Danton ve Robespierre de vardı; devrim kendi çocuklarını da yemişti. Adım gibi biliyorum ki, devrim tıpkı Satürn gibi kendi çocuklarını yiyecektir. Tarihsel süreç içerisinde ve yakın tarihimizde bunun somut örnekleri apaçık bir şekilde ortada dururken ve yine yaşananlara ya da yaşanacaklara en yakın örnek olarak komşumuz İran’da olan-bitenler gözler önündeyken... Bilmiyorum bunu söylemek için de illa “ULEMA” olmaya gerek var mı? Sevgiyle kalın... ______________________________________________________ Sevgili Mete Karakaş'a sevgi ve saygılarımla... 01.06.05 - aç. gzt.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.