Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2005 19 yıl Neo-Naziler'in Darwin'in evrim teorisinden ilham almaları bir rastlantı değildir. Çünkü Darwinizm, en başından beri Nazi ideolojisinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Nazizm, I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Almanya'da doğdu. Nazi Partisi'nin lideri, hırslı ve saldırgan bir kişiliğe sahip olan Adolf Hitler'di. Hitler'in dünya görüşünün temelini ise ırkçılık oluşturuyordu. Hitler Alman milletinin asli unsurunu oluşturan Ari ırkın, diğer tüm ırklardan üstün olduğuna ve onları yönetmesi gerektiğine inanmıştı. Ari ırkın yakında bin yıllık bir dünya imparatorluğu kuracağını hayal ediyordu. Hitler'in bu ırkçı teorilerine bulduğu bilimsel dayanak ise, Darwin'in evrim teorisiydi. Hitler'in fikirlerine değer verdiği kişilerden biri, ırkçı Alman tarihçi Heinrich von Treitcshke idi. Treitcshke, Darwin'in evrim teorisinden şiddetle etkilenmiş ve ırkçı görüşlerini de Darwinizm'e dayandırmıştı. "Uluslar ancak Darwin'in yaşam kavgasına benzer şiddetli bir rekabetle gelişebilirler" diyordu. Treitcshke'nin diğer bir ifadesi ise onun diğer ırklara bakışını ifade ediyordu: Sarı uluslar sanat yeteneklerinden ve siyasal özgürlük anlayışından yoksundurlar. Siyah ırkların görevleri ise beyazlara hizmet etmek ve sonsuza dek beyazların tiksintilerine hedef olmaktır… (çünkü) yamaklar olmaksızın hiçbir kültür var olamaz…2 Darwinizm'in ve Nazizm'in gelişmesinde büyük bir rolü olan, bu Sosyal Darwinizm'in faşist yorumu, Friedrich Nietzsche'nin Darwin'i benimsemesiyle ilk önemli adımlarından birini atmıştı. Nietzsche, insanların çoğunu "köle ahlakı"na sahip sefiller olarak görüyor, ancak aralarındaki az sayıda bir grubun "üstün-insan" olduğunu düşünüyordu. Aynı ayrım ırklar arasında da vardı; ırkların çoğu sefildi, ancak bir tanesi "üstün ırk"tı. Bu vasıfların oluşabilmesi için de sürekli bir savaş ve mücadelenin gerekliliğine inanıyordu. Savaşın zaruri olarak gerçekleşen bir kötülük olarak değil de, ırkların ya da milletlerin gelişmesini sağlayan bir iyilik olarak algılanması, Nietzsche'den sonra, her türlü ırkçılığın ve nasyonalizmin de temel inançlarından biri haline gelecekti. Nietzsche'nin aşağıdaki sözü de bu yaklaşımı çok açık ifade eder: Vicdandan, merhametten, bağışlamadan, insanların bu dahili zalimlerinden kurtulunuz; güçsüzleri baskı altına alınız, cesetleri üzerinden yukarıya tırmanınız… Bu sözlerden de anlaşılmaktadır ki, dinsiz bir yapının oluşturduğu mantık bozuklukları sınır tanımamaktadır. Bu ifadelerde, Allah korkusu olmayan insanların zalimlikte, insaniyetsizlikte, bencillikte kısacası her türlü şeytani vasıfta ne kadar ileri gidebilecekleri görülmektedir. Hitler de teorilerini geliştirirken Darwin'in yaşam mücadelesi fikrinden ilham aldı. Ünlü kitabı Kavgam'ın adını, bu yaşam mücadelesi fikrinden esinlenerek belirlemişti. Hitler de, aynı Darwin gibi, Avrupalı olmayan ırkları maymunlarla aynı statüye koyuyor ve şöyle diyordu: Kuzey Avrupa Almanlarını insanlık tarihinden çıkarın, geriye maymun dansından başka bir şey kalmaz. Naziler'in evrimci görüşlerinin temelinde, "öjeni" kavramı yatıyordu. Öjeni, sakat ve hasta insanların ayıklanması ve sağlıklı bireylerin çoğaltılması yoluyla bir insan ırkının "ıslah edilmesi" anlamına geliyordu. Bu teoriyi ortaya atan kişiler de tahmin edilebileceği gibi Darwinistler'di: Charles Darwin'in oğlu Leornard Darwin ve kuzeni Francis Galton. Öjeniyi Almanya'da ilk benimseyen ve yayan kişi ise, ünlü evrimci biyolog Ernst Haeckel oldu. Haeckel, Darwin'in yakın bir dostuydu ve ona sürekli fikirler veriyordu. Bunlardan biri de sakat bebeklerin zaman geçirilmeden öldürülmesi, böylece evriminin hızlandırılmasıydı. Haeckel'in bir başka fikri cüzzamlıların, kanserlilerin ve akıl hastalarının acısız bir biçimde öldürülmeleri gerektiğiydi. Eğer bu insanlar öldürülmezlerse topluma yük olmaları kaçınılmazdı. Hitler iktidara geldikten sonra Haeckel'in fikirlerini kendi resmi politikası haline getirdi. Akıl hastaları, sakatlar, doğuştan körler ve kalıtsal hastalıklara sahip olanlar, özel merkezlerde toplandılar. Bu çarpık anlayışa göre, Alman ırkının saflığını ve "sözde" evrimsel ilerleyişini bozan bu kişilere parazitler olarak bakılıyordu. Nitekim bir süre sonra toplumdan soyutlanan bu insanlar, Hitler'den gelen gizli bir talimatla öldürülmeye başlandı. II. Dünya Savaşı'nı kaybeden Nazi imparatorluğu, ardında milyonlarca masum insanın kanını bırakarak tarihe karıştı. Ama Nazi ideolojisine zemin hazırlayan toplumsal Darwinizm düşüncesi, yaşamaya devam etti. Hitler'den sonraki yıllarda ise Darwin'in bir başka sözü Naziler arasında çok büyük önem kazandı. Neo-Naziler Türklere yönelik girişimlerinde onun bu sözünden güç aldılar. Darwin, W. Graham'a yazdığı 3 Temmuz 1881 tarihli mektubunda, Türklere yönelik ırkçı yaklaşımını şöyle ifade ediyordu: "Doğal seleksiyona dayalı kavganın, medeniyetin ilerleyişine sizin zannettiğinizden daha fazla yarar sağladığını ve sağlamakta olduğunu gösterebilirim. Düşünün ki, bir kaç yüzyıl önce Avrupa Türkler tarafından istila edildiğinde, Avrupa milletleri ne kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıya gelmişlerdi, şimdi ise bu çok kadar saçma bir düşüncedir. Avrupalı Irklar olarak bilinen medeni ırklar, yaşam mücadelesinde Türk barbarlığına karşı galip gelmişlerdir. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, bu tür aşağı ırkların çoğunun medenileşmiş yüksek ırklar tarafından yokedileceğini görüyorum. İşte Darwin'in Türklere yönelik bu ifadesi, özellikle de son on yılda Avrupa'da güç kazanan ırkçı hareketlere sözde bir dayanak sağlıyordu. Buna göre "Türklere karşı yapılan her türlü saldırı evrimsel sürecin işlemesine bir yardım amacı taşıyordu ve medeni ırkların gelişmesine fayda sağlayacaktı".
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için şimdi oturum açın.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.