Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Aylardan Mayıs

Belki de bizden başkasının bilmediği bir ezgiyle, topuklarını yere vura vura yağan yağmurlar bitti...

 

Güneş alnından öptü toprağın, rüzgar kıpırdandıkça sevda kokusu yaydı. Göçmen kuşlar yazlıklarını tamir etme telaşında. Yapraklar iyice yerleşti dallardaki yerlerine ve çiçekler ikinci deminde...

 

Aylardan Mayıs...

Bizim için gitmek zamanı...

 

Ne güzel bir ana-oğulduk biz! Ne güzel çıkardı hayata karşı sesimiz. Sen Sosruko, ben Seteney. Nasıl da benzerdi birbirine yüreklerimiz...

 

Sen erkektin ben kız. Sen çok konuşurdun, ben az. Ben çok ağırbaşlıydım, sen yaramaz. Sen şiir yazardın, ben şiir okurdum; Sen hayal kurardın, ben gerçeğini bulurdum; ben ağlardım, sen güldürürdün...

Ağız dolusu bir gülümseme koşardı sözcüklerinin peşisıra. Ellerini savurarak, geniş adımlarla voltalar atarak çabuk çabuk konuşurken sen, ben elimdeki kasnakta nakış işleyerek ve yüzüne baktıkça gülümseyerek dinlerdim seni. Bilmiyordum Mayıs ayının geleceğini...

 

Aylardan Mayıs...

Bizim için gitmek zamanı...

 

Sen atlı ben yaya...

 

Bakmadın bindiğin atın üzerinde, dönüp bir kez olsun arkaya. Kimse sana yetişsin istemedin, ne beni, ne başkasını beklemedin. Doludizgin gittin uzağa...

 

Yalan! Ben atlıydım, sen yaya. Bu nedenle çabuk yoruldun, bu nedenle yerleştin ondört yaşına.

 

Aylardan Mayıs...

Bizim için gitmek zamanı...

 

Sen güzeldin giderken, ben çirkin. Sarı dik saçların ve çekik gözlerinle kazındın hafızalara. Çocuk yaşına bakmadan bütün delikanlılara rakip, bütün güzel kızlarla kaşendin. Derler ki nazara geldin...

 

Yalan! Ben güzeldim, sen çirkin... İşte bu nedenle onca yıldır yüzünü bizden gizledin.

 

Aylardan Mayıs...

Bizim için gitmek zamanı...

 

Sen yalnızlığa yolcu, ben ıssızlığa... Tek başına ateş çalmak yordu seni, tek başına tanrılarla savaşmak. Tanrılardan, ateşten ve savaştan kaçmak için yalnızlığa gittin sen, ben ıssızlığa düştüm...

 

Yalan! Sen ıssızdın Nartlar kalabalığında, ben yalnız. İşte bu nedenle yokluğun adsız...

 

Yalan ! Hiç yalnız olmadık biz , hiç kalmadık ıssız... Ne sen, ne ben, ne de diğer dostlarımız. Umudumuz vardı en yokluk zamanımızda. En keyifsiz anlarımızda senin gülüşünden sızıp bize bulaşan; en çocuk düşlerimize senin yüreğinde yataklık eden; yattığın hastane odasından bize doğru esip gelen umut... Biz hiç yalnız kalmadık; hiç ıssızlığa bulaşmadık... Yalnızlığı senden, benden ve yokluğundan habersiz evrene bıraktık...

 

Aylardan Mayıs...

Bizim için gitmek zamanı...

 

Ne güzel bir ana-oğulduk biz. Ne güzel çıkardı hayata karşı sesimiz. Sen Sosruko, ben Seteney... Nasıl da birbirine benzerdi yüreklerimiz... Güzel olan ne varsa bize bırakıp gittin... Hep birlikte okuduğumuz son kitap burada kaldı mesela. Yazdığın şiirler , sana yazılan mektuplar, kaşenin olan bütün o güzel kızlar, boyadığımız cam fincanlar, oynadığımız oyunlar, geçtiğimiz yollar , seni hiç unutmayan dostlar... Ben burada kaldım. Bana senden gidişin kaldı, bir de her yıl gelip meydan okuyan Mayıslar... Bana senden gülüşün kaldı, bir de sonu gelmeyen yola çıkışlar... Bana senden ateş kaldı, bir de öfkesi dinmeyen tanrılar...

 

Aylardan Mayıs...

Bizim için gitmek zamanı...

 

Belki de bizden başkasının bilmediği bir ezgiyle, topuklarını yere vura vura yağmurlar yağıyor içimde. Bak küçük mavi çiçekler suya doyuyor yüreğimde. Sen git; son on yıldır her Mayıs gittiğin gibi... Ben bu çiçekleri hafızamdaki gülüşünden sızan ışıkla besler, bahar bitmeden yetiştiririm hayata. Bir güzel Sosruko geçti dünyadan atıyla, onun da bahara gülüşü sinsin...

Bzagoa Derya Aydoğan

Gönderi tarihi:

*19 MAYIS

 

"şişli'deki evinde hazırlandıktan sonra-

Yüreği sızlıyarak atladı bir vapura-

Mustarip ve ağlayan İstanbul'dan ayrıldı;

Teşyi edeni yoktu."...Gözlerinde parıltı-

Gibi görünüyordu başındaki hakikat.

Bir baş ki yaşanmaya değer yeni bir hayat

Ve şeref taşıyordu gelecek günler için;

Bu gerçek günler için...

O'ydu yeni günleri, yeni devri açacak;

19 Mayıs pazartesi günü ayak-

Bastı karaya, o gün, başlangıç, Samsun günü.

19 Mayıs bugün tek parça yurdun günü.

O günden sonra yazdı takvim öbür günleri

O günden sonra İzmir, Lozan, Sivas...İleri.

Ve daima ileri, Gazi'ye varmak için!

Bu günlerden geçerek Gazi'ye erişirsin.

Gazi ki, bir hakikat, erişemez her insan,

Kâinatı anlarsın Gazi'yi anlıyorsan.

 

 

Hâmit MACİT SELEKLER :clover:

Gönderi tarihi:

Mayıs hayatımız gibiydi.

Doyasıya aşık olduğumuz,

tekrar tekrar sevişsek de o hep özlediğimiz yere bir türlü ulaşamadığımız,

bu yüzden acı çektiğimiz, acı çektikçe hasretle bağlandığımız sevgilimiz gibiydi mayıs ayı...

Mayıs hayatımız gibiydi...

 

Ona tüm mayıs çiçeklerini vaadetmiştim...

Venüs' ün aşkını,

Bacchus'ün şarabını,

Kızıl kurtun tutkuyla yanan

soylu bakışını,

Gönderi tarihi:

*BİR MAYIS

 

Neden neden neden

açar inciçiçeği her yıl

tam bir Mayıs'ta

krallar gününde açabilirdi

Yahudi yortusunda Katolik yortusunda

Saint-Jean'da çıkmaz ayın son Çarşamba'sında

Artıkyıllarda bile

bu bitki inat ediyor

bir Mayıs'ta çiçek açıyor

ne bir gün önce

ne bir gün sonra

hayran olmamak elde değil

ama çiçekçiler belki

hile yapıyor

biraz

Oysa bacısı kuşkonmaz

o çok daha oynak;

her mevsimde yenir o

özellikle konservesi

 

bütün bunlar düşünülmeye değer

 

 

Raymond QUENEAU (Teoman Aktürel çevirisi.) :clover:

Gönderi tarihi:

leylek5uj.jpg

 

 

MAYIS HÜZNÜ

 

Bulutlar dagaldi,

Gökyüzü kavustu mavisine

Leylegin süzülmesinde

Bahar kaldi

Güzelligine...

Renkler tomurcuklandi

Ovasinda, daginda

Sessizligine...

Sen de Mayisin

En ilik bir gününde,

Rüzgarin,

Hafif hafif estigi,

Gözün, hüzününden,

Kederinden

Cözüldügü bir anda

Cikip gelmistin

Ve hayat ne güzel

Ne güzel demistin...

Evet, hayat ne güzeldi

Senin yaninda oldugu zaman

Basim, gögün mavisine degerdi...

Mevsimler

Kovaladi birbirini

Renkler

Sekil degistirdi

Kis geldi, bahar geldi

Dallar sanki

Bizim icin

Filizlendi.

Gene Mayisin

En ilik bir gününde,

Rüzgarin hafif hafif estigi

Bir sessizlik icerisinde

Geldigin gibi

Gitmedin.

Kayboldun sonuzlugunda

Kederin..

Bir eski hatira var mi, yok mu

Demedin.

Necdet Evliyagil

:clover:

Gönderi tarihi:

15 MAYIS ŞİİRİ

 

Bu denizden başlayacak yol,

Az ilerde, Cebeli Tarık'da kıvrılacak

Okyanus azmanlığıyla boğuşacağım.

Sonra, nedeni belirsiz ayrışmanın

Ara denizine varıp, seni çağıracağım...

 

Sana her yönden seslendim,

Rüzgârlı ve rüzgârsız havalarda

Rüzgâra ve bulutlara ses yükledim.

 

Zamanı, zamansızlığa aktardım,

Güzelliğin değişmesin diye

Saçların bıraktığım uzunlukta kalsınlar

Ve var idiyse sevgin...

 

Cüneyt AYRAL :clover:

Gönderi tarihi:

Sen misin Mayıs?

 

 

 

 

Mevsimiydi piknik yapmanın

Aşık olmanın mevsimiydi

Balkon sohbetlerinin

Bakırköy sahilinde tavla oynamanın

Mevsimiydi

Sevmenin

Dokunmanın

Gülümsemenin

Kaçacağını bile bile

Uçurtma uçurtmanın mevsimiydi

Arnavutköy’de balık tutmanın

Akşam üzeri bilinmeyen bir meyhanede sarhoş olup

Fasıl dinlemenin mevsimiydi

Geceleri yıldızlara bakmanın

Ateş böceklerini yakalamanın

Mevsimiydi

Yan bahçeden gül aşırmanın

Ve yalın ayak çimenlere basmanın

Mevsimiydi

 

Hayata daha sıkı sarılmanın mevsimiydi

Değildi veda etmenin

Seni özlemenin mevsimi değildi

 

................................

 

Mayıs ayını seyrederken

Yağmur penceremin arkasında yağıyor artık.....

 

07 06 2005

 

Görkem Kaya

Gönderi tarihi:

Müge ve Mine ve Menekse ve Mayis

müge ve mine ve menekşe ve mayıs

indiler kumsala (bir gün oynamaya)

 

ve müge bir istiridye kabuğu buldu şarkı söylerken

öyle sevimliydi ki anımsamıyordu dertlerini, ve

 

mine arkadaş oldu karayavurmuş bir yıldızla

ordaydı denizyıldızı beş yorgun parmağıyla;

 

ve menekşeyi korkunç bir şey kovaladı

kaçtı kıyıya üfleyerek hava kabarcıklarını; ve

 

mayıs döndü eve her yanı düzgün bir kaya ile

dünya gibi küçücük yalnızlık gibi kocaman

 

hep yitirdiğimiz için(bir sen ya da bir ben gibi)

denizde bulduklarımızın çoğu kendikendimiz değil mi

 

Edward Estlin Cummings

denizyildiziani8ng.gif

 

Gönderi tarihi:

GÖZLERİN

 

Gözlerin gözlerin gözlerin,

ister hapisaneme, ister hastaneme gel,

gözlerin gözlerin gözlerin hep güneşte,

şu Mayıs ayı sonlarında öyledir işte

Antalya tarafında ekinler seher vakti.

 

Gözlerin gözlerin gözlerin,

kaç defa karşımda ağladılar

çırılçıplak kaldı gözlerin

altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve çırılçıplak,

fakat bir gün bile güneşsiz kalmadılar.

 

Gözlerin gözlerin gözlerin,

gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün

sevinçli bahtiyar

alabildiğine akıllı ve mükemmel

dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası insanın.

 

Gözlerin gözlerin gözlerin,

sonbaharda öyledir işte kestanelikleri Bursa'nın

ve yaz yağmurundan sonra yapraklar

ve her mevsim ve her saat İstanbul.

 

Gözlerin gözlerin gözlerin,

gün gelecek gülüm, gün gelecek,

kardeş insanlar birbirine

senin gözlerinle bakacaklar gülüm,

senin gözlerinle bakacaklar.

 

 

Nazım Hikmet :clover:

Gönderi tarihi:

Duvar

 

ben bir duvarim hiç günes görmedim sen hiç günes görmemis bir baska duvar yüzümüz benek benek tahta kurusundan ve sinemiz bastan basa ak üstünde karalar - kelepçeden kahroldu kahroldu bileklerim - siyrilip çiktim artik ölüm korkusundan

 

 

dilim dilim sirtimdaki yaralar ben demirbasim sigir siniriyle dayak yedim biz de duvariz dinliyen duyan düsünen duvarlar bizim kucagimiz terkedilmis bir yatak gibi kirli soguk ve bizim kucagimizda kasirgali insanlar yüzündeki deniz parlakligiyla durur hatiramizda

 

 

o çocuk yumruklu dev o dev yumruklu çocuk o zaman mayis'ti yagmurlar basimizda bir cumartesi aksami girdi kapimizdan gözlerinde kipkizil diken diken öfkesi adeta birden bire aydinlandi zindan onu böyle görünce nasil da korkmustuk sapindan firlamis bir balta gibi çehresi ve omuzlarinda

 

 

delikanli gölgesi o zaman mayis'ti yagmurlar basimizda o sirt üstü yataginda yatardi simsicak gözleri simdi bile aklimdadir bir sana bakardi bir bana bakardi disarda tabiat mevsimin en çingirakli ayindadir toprak ana bütün zincirlerinden çözülmüs

 

 

sabahlar aksam üstleri manolya gibi parlak tarlalarin yüzü gülmüs iste her aksam geçtigi denize çikan sokak ah iste annesi annesi sevgilisi iste biz dinliyen duyan düsünen duvarlar iste o çocuk yumruklu dev o dev yumruklu çocuk

 

 

disarda tabiat mevsimin en çingirakli ayindadir bizim kucagimiz terkedilmis bir yatak gibi kirli soguk o bir kaç defa kartal gibi gitti kartal gibi döndü çigliklarini degil kirbaç sesini duyduk biz duvariz neyleyim gözlerimiz aglamayi bilmez

 

 

onu bir gece sabaha karsi büsbütün götürdüler kendi gitti ismi kaldi yadigâr bagrimizda o zaman mayis'ti yagmurlar basimizda ya biz idam duvariyiz karsimizda çok insan öldürdüler onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldik temelimiz kanla beslendi

 

 

ama nedense uzamadik öyle bakmayin bu yaralar serefli yara degil getirirler vururlar biz öyle dururuz yagmurlar gözyasi bulutlar mendil

 

 

elimizden ne geldi de yapmadik ah öyle bakmayin utaniriz kahroluruz onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldik bir mayis sabahi toprak rezil gök rezil yildizlar küfür gibi yüzümüze tükürür gibi safak sancilariyla iki büklümdü ufuk ve simsiyah çamur gibi bir manga ortasinda siyaset meydanina geldi dev yumruklu çocuk bulutlar egilip alninin terini sildiler ve mermiler birdenbire ölümü getirdiler o düstü biz yine ayakta kaldik halbuki ne kadar yorgunuz öyle bakmayin bu yaralar serefli yaralar degil ah öyle bakmayin utaniriz kahroluruz

 

Attila Ilhan

Gönderi tarihi:

image1179ko.jpg

 

İçsel derinliklerimde yosun bağlar denizlerim

Dokunulmamış köşelerinde yüreğimin,

Okyanus muamelesi görür körpecik gözyaşlarım

Gölgemde ıslak bir tutku olur yüzün,

Gözlerin arsız bir mavi

Derinliğin başucumda.

Alaca mavilikten kalma düşler denizinin koynundayım…

Sensiz geçmez hiçbir mavilikte hiçbir bir zaman

Ve hiçbir aşk acısı bu denli kanatmaz derinlerimi

Ve hiçbir aşık böylesi kıran görmez bu mavi kıtlıkta…

Bilesin!

Biraz geç kalmıştı mayıs denizleri

Biraz erken gelmişti gözleri.

Evet... En derin denizlerin, en derin zirvesindeyim artık...

Akdeniz’e dalmış bir ada gibi duruyor artık yüreğim

İlk defa derinlere sallandı bu beden,

Derin bakan gözlerine,

İsyanı durmaz, sendelemiş aşkımın koyu gölgelerine.

Anladım ki;

Bazı derinlikler hep alaca mavidir

Bazı gözyaşlarında deniz suyu saklıdır

Bazı pişmanlıklar aşırı dozda ihaneti yaşar

Bazı ayrılıklar yaşanacak bir başka aşka gebedir

Ne demeli ki; Umarsızca savrulan

Ruhunun derinliklerini, tuza bulayan

Ve sonra, Gülüşünü bir tutam yosun gibi dağıtan,

Üzgün yaşamların sanrısı…

La Valse D’Amélie…

Gönderi tarihi:

images6uz.jpgÜÇ MUTLULUK…

 

Şimdi, bütün ömrümce yaşadığım üç mutluluğu arzedeyim efendim…

 

 

Sene 1955 Beklenen şarkı filmi, yani ilk filmim oynayalı bir sene olmuş… 54'de Rahmetli Cahide Sonku Hanım ile çevirmiştik… Beklenen şarkı benim bestem… Vals usulünde, nihavend makamında… "Gözlerinin içine başka hayal girmesin / Bana ait çizgiler dikkat et silinmesin.." Dillerde dolanıyor. Daha sahneye çıkmamışım. radyoda okuyorum… Ve efendim Harbokulu Müdürlüğü'nden resmi bir mektup aldım. Diyor ki yazan zat:

 

 

"19 Mayıs hareketleri için bize 20 gün öncesinden Beklenen Şarkı'nızın notasını lütfen gönderiniz…" Çünkü bu sene Harbokulu ilk defa bir Türk bestecisinin, ki düşününüz 1954'ün Zeki Müren'i, ilk defa bir Türk Bestecisi'nin bestesiyle hareketlerini yapacaklar stadyumda… Nasıl sevindim… Adeta inanamadım. Hemen yazdım temiz şekilde, gönderdim, heyecanla bekliyorum ve o sabah oldu, ayrıca onu arzedeyim, "Siz de.." diyor komutan, "..şeref tiribününde misafirimizsiniz…" Fakat, benim imtihanlarıma rastlayan günler… Ankara'ya gidersem dönüşüm çok zor olacak. Ben ancak, İstanbul'da evimde, radyoda izleyebildim… Bando, şimdi televizyon da yok o devirde, hayalimde canlandırıyorum, o gençliğin daha evvel Mavi Tuna, Tuna Dalgaları gibi Avrupa'nın çok tanınmış bestecilerinin valsleriyle hareketlerini yapan bu aslan gibi Türk Gençleri, bu kez benim naçiz bir bestemle 19 Mayıs Hareketlerini yapıyorlar…

 

 

Yıllar sonra Ankara Radyosu bana onun bir kasetini, yani bandonun çaldığı şekliyle hediye etti. Leventteki evimde, dolabimda anılarımın arasında saklarım… Beni çok mutlu eden olayın biri budur…

 

 

 

Beklenen Şarkı

gözlerinin içine başka hayal girmesin

bana ait çizgiler dikkat et silinmesin

istersen yum gözlerini, tıpkı düşünür gibi

benden evvel başkası sakın seni görmesin

benden evvel başkası seni görüp sevmesin

 

kıskanırım seni ben kendi gözümden bile,

nasıl verirdim seni bir gün yabancı ele

sana gelen yollarda daima beni bekle

benden evvel başkası bakıp seni görmesin

tb4rse6cw.gif

Gönderi tarihi:

19mayisbandirmavapuru4rs.jpg

BANDIRMA VAPURU

 

Ben «bandırma Vapuru»

Esme rüzgar esme halim perişan

Mustafa Kemal'im güvertede

Ben Karadeniz'de dalgalarla boğuşan

Küçük köhne bir tekne

Baştan ayağa dek iman dolu

Bu hasretlik daha ne kadar uzar

Uçmak isterim Samsun'a doğru

Bakışlarım kararır gözlerim dolar,

Ben «Bandırma Vapuru»

Karadeniz'de küçük köhne bir tekne

Yağma yağmur esme rüzgar

Yolumu bekler Anadolu

Gümüş dere durmaz akar.

Mustafa Kemal'im güvertede

Dayamış alnım ufka bakar.

Ben «Bandırma Vapuru»

Var git başımdan Karadeniz

Bu gece efkarım var

N'oldu ey gönül n'oldu

Gümüş dere durmaz ağlar

Kan ağlar altmış üç ilimiz

Kan ağlar Anadolu

Ben «Bandırma Vapuru»

Mustafa Kemal'im güvertede

Kaputuna bürünmüş

Bakışlarında kararlılık saçlarında rüzgar

Yıldızlar geçiyor alnından

Uzak zaferlerin şavkı vurmuş yüzüne.

Ben «Bandırma Vapuru»

Duyarım sesler gelir Anadolu'dan

Samsun'a doğru

Bir şey var gecenin içinde

Rüzgarlarla karanlıklarla dağılan

Bir şey var gecenin içinde

Mustafa Kemal'in sevinciyle ağaran.

Mesut TARCAN

tb4rse5jy.gif

O GELİYOR

 

Yıl 1919

Mayısın on dokuzu

Ufukta duran gemi gitgide yaklaşıyor.

Sanki harlı bir ateş

Yakıyor ruhumuzu.

Beklemek üzüntüsü her gönülde taşıyor.

Üzülmemek elde mi;

Hız yüklü, inan yüklü, umut yüklü bu gemi

O umut yayıldıkça ruhlara sıcak sıcak,

O hız, doldukça damarlara kan gibi,

Gizli gizli inleyen her yürek canlanacak,

Ateş püskürecek uyuyan volkan gibi;

Gittikçe büyükleşen

Gölgene dikilmekten

Karardı gözlerimiz.

Koş, atıl gemi, sana engel olmasın deniz!

Ak saçlı dalgaları birer birer kes de gel;

Kuşlar gibi uç da gel, rüzgar gibi es de gel.

 

Celal Sahir EROZAN

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

x1pbglkvql4buoufpczfre3kafjchw.jpg

 

Cicekler acardi yollar boyunca cicekler..!! Egilip bize sanki selam verirlerdi,Bizde sessizce alirdik selamlarini..., Bahar sabahlarinda yapraklar üzerine cig düser gibi gözlerimiz nemlenir.Bir yagmur sonu sessizligi duruluverirdi kalbimizde...

 

Ama bu gözyasi ne ilk nede sondu, yinede arada bir günes dogup bizi aldatmaya calissada mayis rüzgari sessizden gösteriyordu basini otlarin üzerinden.

 

Günes biraz daha yalanci bir gülücük katiyordu güne,, Hersey civil civilken mayis rüzgarinin esintisiyle ellerimin, yüregiminm titredigini hissediyorum. Sonra kendi kendime "--Dur biraz bekle gecer," diyorum ama mayis rüzgari dahada artiriyor siddetini , yagmurlar ciseleyip hizlaniyor birden.! Toprakta olukcuklar aciliyor göz göz., Hizlaniyor.!! hersey hizlaniyor.!! Korkum umutsuzlugum, Caresizligim benide geciyor.bütün gün calkalaniyor yollar ,sokaklar.Bense öylece bos bakakaliyorum.

 

Gölekler genisliyor, cicekler boyun büküp boguluyor. "-- Dinsin artik bu yagmur" diyorum ama bu kezde gözyaslarim basliyor. Boguklasan kus cigliklari kayboluyor. Islak sokaklar üzerine düsen gölgem kayboluyor,, Ben kayboluyorum. ama benim bu kaybolusumda senin gidisin , kaybolusun oldugunu kimse bilmiyor. Yesil dünyamiz gereginden fazla yikanmis, asinmis artik... Her baktiklarinda cicekler suskunca seni soracaklar bana,, Bense sadece kalbimde unutulmazliklar icindeki yerini gösterecegim.....!!

Gönderi tarihi:

ÜÇ MUTLULUK…

 

 

İkincisi efendim… Antalya'da yaşadığım, ilk yıllar… 1969 senesinin 31 mayıs gecesi Antalya Spor yararına Aspendos'da verdiğim konserdir…

 

 

Aspendos, daha evvel onarım geçirdiği için diğer tiyatrolar gibi harap değil. Oturulacak durumda. 20 bin kişi almasına rağmen, inanınız 27 bin kişi bir gün evvelinden doldurmuştu Aspends'u.

 

 

TRT'den Meral Savcı Hanımefendi şahidimdir.. 3 ay o konser için uyumadım. Aman nezle olmayayım… İnanınız Bodrum Konserleri için de öyle. Bardakçı'da bana sorarlardı: Denize niye girmiyorsunuz?" diye.. "Hayır konserim var." Onun için bilmeyenlere kolay geliyor. Bir gribal durumunuz olsa, iki kere aksırsanız rezil olacaksınız… Ve de bu üzüntü bir yazınızı mahfediyor… Koca bir yaz… Bu bir fedakarlıktır efendim, helal olsun anlayanlara, takdir edenlere; bilenlere helal olsun… Bilmeyen zaten bilmez ki… Ondan sonra efendim o 27 bin kişi çıt çıkarmadan, zannederim 50 şarkı ve de 49 saz, Nevzat Sumer yönetiminde… Nevzat Beyle beraber 50 kişi sahnede… O kalelerin arkasına kontraplakdan küçük bir kulis odası kurdular… Öyle alt kadro falan yok.

 

Saat 21:15'di zannediyorum başladı, bir'e doğru bitti… Tabi ilk kısımda klasikler okudum. Birinci bölüm siyah fırak, tamamen Türk Müziğinin yüz sene, ikiyüz sene evvelki klasik eserleri… Küçük bir ara, ikinci bölüm yalnız Saadettin Kaynak ve Salahattin Pınar'ın eserleri, beyaz bir smokinle… Üçüncü bölüm, günümüzün şarkılarının en seçkinleri; her şarkıda ayrı bir kostüm. Sonunda da "İbibikler öter ötmez ordayım…" o sene çok modaydı, onla final yaptık. Ben iki üç bornoz, kaç iki üç bornoz, altı-yedi bornoz değişip terimi kuruttum, konser boyunca… Ondan sonra beni arabama koydular, Antalya 55 kilometre, trafik bağlı kaldı. Bu kişiler, konser boyunca sinek uçsa kanadının sesi duyulacak derecede 27 bin kişi dinledi. Biri de nezle olup öhö.. demedi.

 

 

Bu bir sanatçı için ulaşılması çok güç bir mertebe… Yıldızları görüyordum insanların, belki de sigara ateşlerinin küçük kızıllıklarında, yıldızları görüyordum… Aspendos tabi huni gibi biliyorsunuz.. Akustik mükemmel.. Ve de döndüm.. diyeceksiniz ki çok mutlu döndünüz, artık rahat edersiniz.. Derya Motel'deki odama girdim.. Küçük bir kapta domates çorbası getirdi bir hanım arkadaşım. Bir kaşıkla ağzıma verdi. İmkan yok dedim yiyemem, o ben miydim, üç ay uyumadım. Allah bunu bana nasıl nasip etti. Yüce tanrı bir kuluna bu kadar muhteşem bir geceyi nasıl nasip eder diye o duyguyla da üç-beş gün… Ne uyku, ne yemek, ne içmek, ne havuza girmek. O türlü bir içine kapanış o mutluluk…

 

 

tb4rse9jp.gif

 

 

Üçüncü mutluluğum çok yeni efendim… O henüz 5 aylık falan bir olay. Sağolsunlar Ankara'dan aradılar… Devlet Sanatçısı seçildiğimi söylediler.. Diğer seçilenlerin kim olduğunu inanınız sormadım dahi… Sonradan öğrendim. Ve de beratım Bodrum'daki adresime geldi. Devletin altın mühürüyle efendim Sayın Turgut Özal'ın onayıyla gönderilen bir berattı bu.. Ondan sonra da presli, cüzdanınızda taşımanız için gerektiği yerde, ben onu hiçbir zaman kullanmayı düşünmedim. Onun Şerefi bana yeter. Zaten nefes alırken ben onu kullanmış hissediyorum. Madem layık görüldüm, layık görenlere teşekkür ediyorum. Cüzdanınızda taşıyabileceğiniz kadar, bir hüvviyet büyüklüğünde efendim, devlet sanatçısı, işte doğumumuz, şehrimiz yazılı bir vesika gönderildi yine postayla. Onu şerefle taşıyorum. Diğerini de ödül dolabımda, efendime söyleyeyim gene büyük şeref duyarak saklıyorum. Bu üç mutluluk bana yetiyor artıyor.

 

 

Ender USLU

 

"Bu sözler, 1992 Yılı'nın Ağustos Ayı'nda, Rahmetli Zeki Müren ile yapılan bir röportajdan alınmıştır."

 

 

tb4rse9jp.gif

 

MAYIS

Yosun kokuları değil, kan tutar baharın yeli

Ey benim sevdiceğim, kan tutar baharın yeli

Uzanmış boylu boyunca, karanfil kokulu bir kuş

Elinde ipek mendili, omuzbaşından vurulmuş

 

Günlerin en mavisinde, düşlerin en mavisinde

Sokağın sesi mi olur, düşen çiçeğin yası mı

 

Karanlığın işi nedir, Mayıs doğmasın diyedir

Geceye ışık saçanın, sevdası ölesiyedir

Uzanmış boylu boyunca, karanfil kokulu bir kuş

Elinde ipek mendili, omuzbaşından vurulmuş

 

Günlerin en mavisinde, düşlerin en mavisinde

Sokağın sesi mi olur, düşen çiçeğin yası mı

Halaya durmuşsa Mayıs, sokağın seside olur

Halaya durmuşsa Mayıs, düşen çiçeğin yası da

 

İBRAHİM KARACA

 

INTERLOCK & Erdal Aktas her ikinizsede katkilariniz icin cok tesekkür ederim..

 

tb4rse9jp.gif

  • 3 yıl sonra...
Gönderi tarihi:

MAYIS YEŞİLİ

 

 

 

 

 

Yüzümüze elimize Mayıs yeşlili sürünmüş

 

Kova kova güneş isini dökülmüş üstümüze

 

Cennet bahçesi bir ülke

 

Kırlangiclar yapacak yuvamızı

 

Küçük ve rahat

 

Sen benim kralım olacksin

 

Ben de sadık meliken

 

Benim ülkemde hiç sıkılmiyacaksın

 

Sana masallar anlatacağım

 

Umutlarımız gökyüzü gibi mavi

 

Çocuklarımızın kaygısız gülüşleri

 

Kaderimizi bağlayacak

 

Eğilip yudum yudum iceceğiz saadetimizi

 

 

 

CAHIDE MERAL DIVITCI

 

 

 

tb4rse9jp.gif

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için şimdi oturum açın.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.