Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2006 19 yıl Akşam gazetesinin Cumartesi ekinden Başlığı nereye açıcağımı bulamadım admin Günlük tut, hayatın kararsın! Dünyada her 40 saniyede bir, bir blog açılıyor. E-günlük olarak bilinen bloglarda kimi bir anısı, kimi bir tanıdığı, kimiyse zevk aldığı bir hobisi hakkında yazıyor. Konular değişiyor, yazarlar (bloggerlar) değişiyor ama eylem değişmiyor; internet kullanıcılarının yüzde 27'si her gün internet üzerinden kendi köşe yazısını yazıyor. Ayrıca artık 'Kimse okumuyor' diye üzülmeyin çünkü bloggerlar yazdıkları kadar da okuyor. Hatta okuduklarına yorum yaparak bir daha yazıyor ve yorumlarına gelen cevapları da okuyorlar. 'Blog yazmak bir bağımlılık, ne kadar bırakmaya çalıştıysam kendimi o kadar içinde buldum' diyor günün en az yedi saatini blog yazarak ve okuyarak geçiren 21 yaşındaki Sevgi Atalay. Ona göre blog yazmak ne kadar eğlenceliyse o kadar da tehlikeli. Çünkü Sevgi Atalay gibi milyonlarca insan bir kez yazmaya başladı mı bir daha duramıyor. 'Ama bu tutku başınıza çok kötü şeyler getirebilir' diyor Atalay. Böyle diyor çünkü o, blogu yüzünden çok hoşlandığı Cem'i kaçırmış (Cem, bu kişinin kim olduğu anlaşılmasın diye Sevgi Atalay'ın seçtiği bir takma isimdir). Şöyle başlıyor: 'Bloguma geçen sene çıktığım çocuk hakkında bazı yazılar yazmıştım, amacım içimdeki siniri dışa vurmak ve belki biraz da intikam almaktı.' Ama bu yazdıklarının bir gün gelip başını ağrıtabileceğini hiç mi hiç düşünmemiş o sıralar. BLOG YÜZÜNDEN KAÇTI Olayların gelişim sürecinde, Cem'le aralarında kuvvetli bir çekimin olduğunu, bir süre 'yazıştıklarını' (flört ettiklerini) söyleyen Atalay, ortada bir neden yokken Cem'in birden kendisine soğuk davranmaya başladığını fark etmiş. Uzun zaman ne olduğunu anlayamayan genç kız daha sonra Cem'le ortak bir arkadaşlarından, nedenin yazdığı eski bloglar olduğunu öğrenmiş. Bunun doğru olup olmadığını Cem'e sorunca genç adam okuduklarının kendisini ürküttüğünü hatta sinirlendirdiğini itiraf etmiş. Bu duruma neden olan blogda neler yazdığına gelince, kısaca Atalay'ın eski erkek arkadaşı Baran'ın 'bazı' özellikleriyle dalga geçtiğini söyleyebiliriz. Bu durumla ilgili Sevgi'nin en iyi iki tahmini, 'Ya Cem'in de dalga geçilecek bazı şeyleri var ya da ben Baran'la dalga geçerken farkında olmadan onunla yaşadıklarım hakkında gereğinden fazla bilgi verdim. Bu yüzden Cem benden soğudu.' Atalay her ne kadar o blogları yazdığında küçük olduğunu (bir yaş) söylese de iş işten geçmiş ve potansiyel bir ilişki çoktan bloglara kurban edilmiş. 'Ben de geçmişte yazdığım bazı bloglar yüzünden mağdur oldum' diyor, Ceyhun Doğan. Üstelik onun mağduriyeti potansiyel bir sevgili adayıyla değil oldukça iyi getirisi olan kariyeri açısından önem taşıyan bir iş imkanıyla ilgili. Hikaye yaklaşık üç yıldır blog yazan Doğan'ın bir Amerikan firmasına iş başvurusu yapmasıyla başlıyor. İlk görüşmeden olumlu cevap gelince ikincisi için insan kaynakları müdüründen randevu alıyor ve bu durumu işi kapmış gözüyle yorumluyor. Ama ikinci görüşmeye gittiğinde müdür ona birlikte çalışamayacaklarını söylüyor. Duruma anlam veremeyen Doğan nedenini soruyor. İnsan kaynakları müdürünün 'Hem ABD karşıtı olup hem bir ABD firmasına başvurmakla hata etmişsinizdir belki de' yanıtıyla şoke oluyor. Ceyhun Doğan, insan kaynakları müdürünün bu fikre nereden kapıldığını anlayamıyor. Ama tahmin edeceğiniz gibi işin içinden yine bloglar çıkıyor. 'Üniversitedeyken ABD emperyalizmi konusunda çok katı fikirlerim vardı ama müdür bunu nereden duymuş olabilirdi ki' diyen Ceyhun Doğan, sıkıntıdan kendini googleladığı (Google'da kendi adını aratmak) bir gün işin aslını öğrenmiş. Büyük ihtimalle aynı işlemi yapan insan kaynakları müdürü Doğan'ın üniversitedeyken bir grup arkadaşıyla bloglarda ABD emperyalizmi hakkında terör estirdiği sayfalarla karşılaşmıştı. Meğer bu gençler o zamanlar öylesine fanatikmiş ki takma isimler yerine gerçek adlarını ve soyadlarını yazmaktan bile çekinmemişler. 'Zamanla bu bakış açım çok değişti, tabii hala yazdığım bazı şeylerin arkasındayım ama bu düşüncelerim törpülendi' diyen Doğan bu blogları silmek istemiş ama şifresini hatırlayamadığı için bunu başaramamış. Neyse ki üyesi olduğu blog sitesinin yetkililerini ikna etmeyi başarmış da yazdıklarını sildirebilmiş. BOŞANMA NEDENİ 42 yaşındaki Hülya Gencer ise eşiyle boşanmasında blogların çok etkisi olduğunu söylüyor. 'Kırkını aşmış iki çocuklu bir ev hanımıyım, bilgisayar hayatımda çok önemli bir yer kaplıyor, özellikle de bloglar' diyen Gencer, blog yazmaya başladığından beri hayatının değiştiğini söylüyor. Bloguna eşiyle uzun zamandır sorunlar yaşadığını yazan Hülya Gencer, boşanmak için çocuklarının büyümesini beklediği ve kocasının onu hem manevi olarak hem de cinsel olarak tatmin edemediği gibi özel bilgileri yazınca eski kocasını çok sinirlendirmiş. Aman yanlış anlaşılmasın Hülya Gencer bu yazdıklarında ne kendi ne de kocasının ismini veriyor. Kimsenin anlayamayacağı şekilde, detayları değiştirerek ve takma isim kullanarak yapıyor bunu. Durumun farkında olan eski kocaysa konuyu bilmezlikten geliyor ve hiç gündeme getirmiyor. Bu, Hülya Hanım sanal ortamda kendine bir hayran kitlesi oluşturana kadar böyle devam etmiş. Eşi bir bakmış ki Hülya Gencer'in yazdığı bloglar her gün onlarca yorum alıyor, kimi ona destek verirken kimi de kocasıyla ilgili bilgiler hakkında yorum yapıyor hatta eski eşler dalga geçiyor. Pek tabii ki bu durum da eşinin canını sıkmaya başlamış ve karısına blogu kapatmasını söylemiş, daha doğrusu emretmiş. 'Kimse yazdıklarımdan kocamı tanıyamazdı, tabii kendinden başka! Bu durum da onu çıldırtmaya yetiyordu' diyen Hülya Gencer kocasının sinirlenmesinden gizli bir haz aldığını itiraf ediyor. Öyle ki, zamanla onun yüzüne söyleyemediği her şeyi blogunda yazarak içini rahatlatmaya başlamış. İşte tam da bu noktada ipin ucu biraz kaçmış. 'Yazılarımı takip edenlerin de gazıyla her geçen gün biraz daha kırıcı biraz daha alaycı olmaya başladım, bir süre sonra kocama hiç saygım kalmadığını fark ettim, işin kötüsü bunu o da fark etmişti' diyen Gencer, kısa bir süre sonra eşinden boşanmış. Artık yalnız bir kadın olan Gencer, blog tutkusunun ve onun getirdiği popülaritenin içindeki şeytanı uyandırdığına inanıyor. MAHKEMEYE VERECEKTİ Aslı Cin yaklaşık bir sene önce gazetede okuduğu bir blog haberi üzerine karar vermiş blogger olmaya. Ama 'Geçenlerde, internette yapılan bazı aramalar sonucu blogumun ilk sayfada yer aldığını görünceye kadar milyonların önüne çıktığımın çok da farkında değildim' diyen Cin'i bu durum endişelendirmeye başlamış. Yeni yazı eklemediğinde merak edip mail atan, iyi olup olmadığını sormak için arayan hayranları olan popüler blogger'ın konuyla ilgili yaşadığı tek sıkıntı yazdığı her yazıya, eleştiri sınırını aşan, hakarete varan yorumlar bırakan bir okuyucusu olmuş. O kadar rahatsız edilmiş ki; durumu adli makamlara götürmeyi dahi düşünmüş. Ama neyse ki aldığı önlemlerle bunun önüne geçilmiş. Aslı'nın Günlüğü başlığı altındaki blogunun internetteki popülaritesinin farkına yeni yeni varan 32 yaşındaki blogger artık bu gibi yorumları da göz önüne alarak daha dikkatli yazmaya özen gösteriyor. Ona göre her şey blog yazarken kendinizi kimsenin okumayacağını sandığınız sırlarınızı ifşa edecek kadar kaptırmanızdan kaynaklanıyor. Takma adıyla bir seneye yakın bir süredir blog yazan ve adını vermek istemeyen blogger C. D. de blogların zaman zaman çok tehlikeli olabileceğini söylüyor. Yazmaya, işinden ayrıldıktan sonra başlayan C. D. blog tutkusunun alıp başını gittiğini ve saatlerce bilgisayar başından kalkmadığı zamanlar olduğunu itiraf ediyor. O kadar ki o zamanlarda bu durum eşini rahatsız etmeye ve sosyal hayatını etkilemeye başlamış. İşte tam o noktada kendini frenleyen C. D. sevdiği bir arkadaşının da bloglar yüzünden eşiyle çok büyük sorunlar yaşadığına şahit olmuş. Bu kız arkadaşı her gün bloguna anılarını yazar, C.D. gibi pek çok blogger da onu merakla takip edermiş. Bahsi geçen kız blogunda son günlerde eşinin baskıları ve onunla yaşadıkları sorunları yazınca geçen hafta genç kızın okuyucuları ilginç bir süprizle karşılaşmış. Blogda yazanlara bakılırsa o da eşinin ambargosu ile karşılaşmış. Kadının blogundaki girişleri silen eşi, bunlar yerine 'Yorumlarınızla beni ve ilişkimizi zor durumda bırakıyorsunuz' şeklinde başlayan bir de uzun bir yazı yazmış ve blogu yoruma kapatmış. C.D.'ye göre bu durum blog yüzünden çiftin oldukça şiddetli tartıştığının açık bir kanıtı. Anlaşılan herkesin ünlü ve popüler olma şansını yakaladığı bloglarda da şöhretin bir bedeli var. Üstelik takma adla da yazsanız gerçek adınızla da yazsanız kendi kelimeleriniz bir gün başınıza ciddi bir iş açabiliyor. NOT:Yani internette yaptığınız günlükler öyle sizin evde tuttuğunuz yastık altı günlükleri değildir.kimse okumaz zannetmeyin çok okuyanı var...dikkatli olmanız dileğiyle
Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2007 17 yıl bloglar da yastık altındaki günlükler kadar özel ve anonim kalabilir, tabiki yazar olarak kendi adınızı kullanmazsanız... insanın başına ne gelirse s.l.klığından gelir zaten.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.