TÜRKIYE'DE ANTI-SEMITIZMIN UTANC TARIHI

 

Türkiye'de anti-semitizmin utanç tarihi

 

 

İsrailli komandolarının Mavi Marmara gemisine yaptığı kanlı baskın dünyada ve Türkiye’de geniş bir tepki halkası oluşturdu.

Ama bu tepki bazı gruplar ve siyasi yapılarda İsrail ile sınırlı kalmayıp “Bütün Yahudiler” diye başlayan anti-semitizm batağının içine sürüklendi.

Acaba bütün bireyleri “iyi” ya da “kötü” uluslar var mıdır?

Mesela içinde hiç “katil”, “hırsız”, “fahişe” bulunmayan bir ulus gösterilebilir mi?

Başına “Yahudiler” kelimesini yerleştirdikten sonra İsrail’in yaptığı insan hakları ihlallerini eleştirmek, en iyi niyetli bakış çerçevesinde “cehalet” olarak açıklanabilir.

Bunu bilinçli olarak yapanların yeri ise 1930’ların dünyası ve Hitler’in yanı olabilir.

Zaten bazıları kendiliğinden bunu itiraf da edebiliyorlar. İnternet ortamının sağladığı iletişim özgürlüğüyle “Hitler haklıymış” türünden okur grupları oluşturuyorlar.

 

HİTLER’E ÖVGÜ DÜZMEK

İsrail karşıtı en sert söyleme sahip olan Başbakan Tayyip Erdoğan, Mavi Marmara sonrasında gelişen ortama yönelik eleştirilerini ısrarla şöyle sınırlıyor:

-Bugünkü İsrail Hükümeti…

İsrail devleti bile değil… İşbaşındaki hükümet!

İsrail Yahudilerin devletidir ama dünyadaki bütün Yahudiler İsrailli değildir!

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik -Milliyet’te iz bırakan söyleşilere imza atan- Devrim Sevimay’ın sorularını yanıtlarken söz bu konuya geliyor.

İsrail karşıtı söylemle, anti-semitizm duyguları canlanmıyor mu?

AK Parti’nin ikinci adamı Hüseyin Çelik “hayır” diyor:

-1940’larda Cevat Rıfat Atilhan’ın antisemitik kitabı Türk Ordusu tarafından satın alındı 50 bin adet orduya dağıtıldı!

Çelik geçmişin kanarlıkta kalan bütün olaylarının “şifresini” de açıklıyor:

-Kitaplar devlet eliyle dağıtıldı!

 

TÜRK YAHUDİLERİN 1934 DRAMI

Yahudi karşıtlığı (düşmanlığı) kendiliğinden ortaya çıkmaz. Devletin hoş gördüğü bütün kitlesel eylemler de böyledir. Halk durup dururken kendiliğinden topluca bir hedefe doğru yürümez, yürütülür!

Çelik’in işaret ettiği 1940’lardaki yönlendirilmiş Yahudi düşmanlığının öncesi de var. 1934 yılında 21 Haziran ile 5 Temmuz günlerinde Trakya’nın bütün il ve ilçelerinde “vatandaşlar” Yahudilere ait işyerini, otelleri, dükkânları, konutları yağmalamaya girişti. Olaylar 21 Haziran Perşembe günü sabahtan Çanakkale’de başladı. Öğlenden sonra Tekirdağ’a sıçradı. Ertesi gün Edirne’de taciz ve saldırılar başladı. Sonra Kırklareli’ne yayıldı. Trakya’nın bütün ilçeleri de bu saldırganlıktan nasibini aldı.

Yıllar sonra olayları incelerken görülebiliyor ki, bu iş öyle söylendiği gibi “kendiliğinden” olmamıştı. 21 Haziran 1934 günü (Meclis’te 14 Haziran’da kabul edilmiş olan) 2510 Sayılı İskân Kanunu Resmi Gazete’de yayımlanmıştı.

Kanun, “sınır bölgelerinin Türk kültürüne bağlı olmayanlardan arındırılmasını” öngörüyordu. Hatta o kadar ayrıntıya girilmişti ki, “Türk kültürüne bağlı olsalar bile Türkçe konuşmayanlar” diyerek kendilerini “Türk Yahudi”si olarak ifade eden ve Ladino (İspanyolca) dili konuşan Trakyalı Yahudiler doğrudan hedefe konulmuştu.

Zaten olaylar da 5 Temmuz günü Başbakan İsmet İnönü’nün Meclis’teki konuşmasıyla bitecekti.

Hüseyin Çelik’in sözleri bu açıdan önemlidir. Devlet şu sıralar Türkiye’deki Yahudi cemaatine ilişkin olarak eski yılları anımsatan “Hitler gibi” düşünmediğini aleni olarak ifade ediyor.

İdeolojik olarak AK Parti’nin yanında duranlar bu “ayrıntıyı” dikkate almalılar. Onların dışında, kafa yapısı olarak faşizme uzanan katı milliyetçilere söylenecek pek bir şey yok. Sadece hatırlatmakta yarar var:

-Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Yahudiler, İsrailli değillerdir!

Hele İsrail Hükümeti’nin icraatlarıyla uzaktan yakından bir ilgileri bulunmamaktadır.

 

Nazım Alpman

 

Kaynak: -http://www.birgun.net/actuels_index.php?news_code=1276687758&year=2010&month=06&day=16-