Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

2002’den 2010’a Tahran-Tel Aviv Hattında Değişen Ankara Rüzgârları

 

Erdoğan hükümeti özellikle 2007 sonrasında İran ve İsrail ile ilişkilerinde daha açık ve köşeli politikalar izlemeye başladı.

 

- Tahran’la iktisadi ve siyasi yakınlaşma girişimleri arttı.

 

- İsrail ile yalnızca Gazze meselesi değil; onun da dışına taşan gerginlikler yaşanmaya başlandı.

 

İsrail ile yaşanmaya başlanan bu gerginlikler Erdoğan hükümetinin “İran ile Suriye” politikaları ile örtüşmekle birlikte, Irak (ve Kuzey Irak) politikalarıyla aynı çizgide değildi. Barzani’nin son Ankara ziyaretini de buna dahil etmek gerekir.

 

Çünkü ABD ve İngiltere’nin Irak operasyonlarında İsrail’in de güçlü bir biçimde yer aldığı bilinen bir gerçektir. ABD ve İngiltere ile ilişkileri derinleştiren hükümetin İsrail ile çatışması, bu denkleme ters düşüyor.

 

- Öte yandan Türkiye-Rusya ilişkileri, Atatürk dönemi sonrasında hiç bu kadar canlanmamıştı. Erdoğan hükümeti yalnızca 2009 yılında ve 2010’un ilk beş ayında Rusya ile 37 anlaşma ve protokol imzaladı. Bunların bir kısmı uygulanmaya başlandı bile.

 

Oysa 7 Mart 2002’de Ecevit hükümeti henüz iktidarda iken MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, “Başta Rusya ve İran olmak üzere Ankara, bölge ülkeleri ve Avrasya ile ilişkilerini geliştirmek zorundadır” dediğinde, yer yerinden oynamıştı(*).

 

Bu ifadeler, Ecevit hükümetinin sonunu adeta hazırlamıştı. AKP hükümeti içerden ve dışardan aldığı büyük destekle iktidara geldi.

 

Rusya ve İran’la ilişkilerin geliştirilmesi düşüncesine 2002’de karşı çıkanlar, bugün Rusya ve İran’la ilişkilerin geliştirilmesine içerde destek veriyorlar. Sadece hükümet çevreleri olarak değil; hükümetin dışına taşan iç dinamikler olarak da böyle bir arka çıkma söz konusu.

 

2002’den bugüne ne değişti de böyle oldu?

 

- İktidarın politikaları (ve felsefesi) mi değişti?

 

- Ortadoğu’daki yeniden yapılanmalar ve Irak’la birlikte Ankara için yeni rüzgârlar mı esmeye başladı?

 

- Yoksa ABD, İngiltere ve İsrail’in bölge politikalarında değişme mi oldu?

 

Galiba en büyük değişiklik (2002’den 2010’a) Türkiye üzerindeki dış baskıların iç dinamikleri hızla değiştirmeye başlamasında oldu.

 

Hızlı iç değişimi savunan ve uygulamaya bağlayan Erdoğan hükümeti bile bu yükü taşıyamayacak duruma geldi.

 

7 Mart 2002’de şiddetle eleştirilen “bazı dış açılım düşünceleri”, Erdoğan hükümetinin 2007- 2010 döneminde fiilen uygulanmaya başlandı. Rusya ve İran açılımları bunların başında geliyor.

 

İsrail’le kriz

 

- İran, İsrail’in bölgedeki bir numaralı düşmanı

 

- ABD, İran üzerinde her türlü baskı ve ambargoyu uygulatma çabası içinde,

 

Erdoğan hükümeti İran’la ilişkilerini hızla geliştiriyor ve onu 17 Mayıs 2010 mutabakatı ile rahatlatıyor.

 

- Ve İsrail ile Gazze üzerinden krize giren Erdoğan hükümeti, Türkiye’de tekbir getirenlerin meydanları doldurduğu bir ortam yaratıyor. Şu günlerde İsrail’in, ABD ve Batı’nın yeni Ortadoğu politikalarına uymadığı, Türk kamuoyunda tartışılıyor. Acaba “Hamas odaklı olarak”, Erdoğan hükümetinin İsrail ile sürtüşmeye girmesi ABD ve AB’nin politikaları ile ne kadar örtüşüyor?

 

Erdoğan hükümetinin derinleşmeye başlayan yeni Ortadoğu açılımı, yalnız Tel Aviv’de değil Washington, Londra ve Brüksel’de de önemli rahatsızlıklar doğurmaya başladı.

 

“Ilımlı İslamın ılımlıdan öte bir noktaya götürülmekte oluşu kuşkusu” Batı merkezlerinde ve medyada işlenmeye başladı.

 

Ortadoğu’daki monarşik ve antidemokratik Sünni İslam ülkelerinin yönetimleri, İsrail ile İran arasında bir denge oluşturmuşlar. Hatta İsrail’den değil, bölgede İran’ın etkisinin (nüfuzunun) artmasından, daha çok korkar hale gelmişler. Bu yönetimler, ABD ve AB’ye çok yakın.

 

Bu yapı içinde Ankara’nın Tel Aviv ile karşı karşıya gelmesi onları da rahatsız ediyor.

 

Türkiye’de insanlar ‘cihat’ çağrıları ve ‘tekbir’ sesleri ile sokağa dökülünce Ortadoğu’daki monarşilerin gerçek kimlikleri de halkın gözleri önüne seriliyor.

 

İsrail ve Hamas üzerinden tetiklenen İslami iç dinamiklerin, Batı’nın bölgesel çıkarları üzerinde yaratacağı yeni sorunların tartışıldığı günleri yaşıyoruz.

 

İktidarın kendi tabanını güçlendirme girişimleri ile bu küresel çıkarlar arasındaki çatışma giderek keskinleşiyor.

 

İsrail meselesi ve Hamas, bunun sadece bir aracı ve buzdağının su üzerindeki minnacık bir parçası.

 

(*) “Avrupa’nın Askerle Kavgası” kitabımın yaklaşık 100 sayfası, bu konuyu ele alır (Cumhuriyet Kitapları, 2009).

 

Kaynak: www.ilk-kursun.com_7 Haziran 2010

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için şimdi oturum açın.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.