Gönderi tarihi: 26 Mart , 2006 19 yıl Nisan'lı Bir Yağmur Akşamı Hangi mısra örterdi çıplak bir aşkın bedendeki gölgesini… Ben ayrılık şiirleri yazardım; Sen nisandın, Dize dize yağardın… Bir şiir ötesi ölüm, Bir şiir ötesi yalnızlık.. Ben ellerime saplanmış kelimelerden mısra yapardım; Sen nisandın, En güzel gözlerinden yağardın… Ben alışmışım kalemimle eşelemeyi Çatlamış kağıtları Mısralar toprak kokar sevdalarımı gömerdim… Sen nisandın; Nerden yağsan oradan ağlardım… Bir kağıt ötesi karanlık , Bir kağıt ötesi intihar… Oysa ben tutuşmuş kafiyelere yanardım Kağıtlarda is, Gözlerde sis… Sen nisandın; Mısra mısra toplardın Küllenmiş bedenini… Gidiyorum artık, Alıyorum kendimi bu şiirin sana bulaşmış mısralarından Sen nisandın; Bir yağsan tekrar doğardım… Bir rüya ötesi girdap, Bir rüya ötesi korku… Oysa ben saçlarından yürürdüm Karanlığın koynuna.. Sen nisandın Geceme yağsan çocuktum, Gözlerinde oynardım… Kapat gözlerini ey tanımadığım…. Ben üşüdükçe sen yağardın; Korkar Şiir yazardım; Bir nisan ötesi aşk, Bir nisan ötesi şiir.. Çünkü sen; Aylardan nisan, Yüreğime yağardın… N.Nedja Ivanic Nisan Suların uzak denizlere vardığı yerde Uçsuz zamanlar çiçeği Lanetli zakkum Sağıyor yitirilmiş maviyi ıtırlardan Yüzüm bulutlara boyanıyor Ey çocuk aklım Savruk bir yağmur sonrası İçe kapanış Duyarsızlığı sürüyor üstümüze Sekerek bir küfürden geçiyor pırıltısı Ne yağmur duyuyor sesi Ne pencereler Her şey yarım yamalak Yarım yamalak sevi Bir kadın köpeğini salıyor özgürlüğe Koşup bütün zamanlara sığıyor sevincini Gizemli perdeler sarmalıyor evi Tanığımdır yaşlı çam Sarmaşık sömürgesi Hayatı savunan nefesin nefesimde Bir sese nişanlıyorum solgun bir sesi Yalnızlık bakıyor aynadaki resimde Aydın Haipoglu
Gönderi tarihi: 30 Mart , 2006 19 yıl Bugün 4 Nisan Aylardan Kasım Bugün 4 Nisan aylardan kasım. Nasıl tutmuyorsa havanın rengi, Tarihler de öyle. Herşey karmakarışık, Herşey darmadağın, Ne mevsimin tadı var Ne tarihin önemi bu günlerde. Bozduk bir kere kafayı Ne doğruya inanıyoruz Ne yalana yalan diyebiliyoruz. Nerede kaldı huzur Neden ayrılıklar sevinç kokuyor. Bugün 4 nisan aylardan kasım Dediğim gibi Tutmuyor hiçbirşeyin rengi. Tijen Karabina
Gönderi tarihi: 31 Mart , 2006 19 yıl *NİSAN BAŞI KIR KAHVESİNDE Sevgimin arkasına gizleniyorum, Sana bakıyorum usulca. Rüzgârın Yapraklarıyla oynadığı bir kitap Yüzün, denizi veriyor ilk satırda, Altını mavi tebeşirle çizdiğin. Küçük sihirbazım, mıknatısım benim! Dolanıyor çevremizde uyduların; Masamıza getiriyorsun güneşi, Toprağı ve suyu. "Olsun!" dedin, oldu: Telgraf telleri, bir kuş, topal kedi. Bense havaya çıkar çıkmaz dağılan, Kazı çanakları gibiyim, gereksiz Ve suçlu, yeni bir günün yamacında. Sevgimin arkasına gizleniyorum; İçim dışım, kımıl kımıl hiyeroglif! Oktay Rifat
Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2006 19 yıl Nisan Yagmuru Sensiz gecelerde Rüya görünce Dalinda ayrilmis bir yaprak görünce Yarali kalbime sizi verince Aglayan ben degil NISAN Yagmuru... Sensiz dogan günes, sensiz batinca Senin olan sarki, sensiz calinca Mazideki günler, hayal olunca Aglayan ben degil NISAN Yagmuru... Verdigin hatira resmin görünce Virane bahcemde, bübül ötünce Susmayan su gönlüm, seni sorunca Aglayan ben degil NISAN yagmuru... Samyeli
Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2006 19 yıl Nisan yağmurları izinde Sarı başakları hep görürüm Rüzgarda salınır Gözlerimin göz ucu Bakarken zerafetinin güzelliğini Bir silüet gibi resmeder çeker alırım Gecenin koynunda mavilerle.. Sen ki az anların çoğalanısın Değerli güzel varlığınla Hep ve daima olansın Dedim ya sakın kaybolma Körebe olurum Düşerim nisan yağmuru izinde .. Bir gülüşün yabancısı olmayan Yabanlar arasında kalan Yoksun zamanlarda Sende olanı bende çoğaltan.. Canına can olsun Sevdan olsun Seni saran ,sarmalayan Canımda can beni vuran Bu vurgun bu yorgun Buda bizim maceramız olsun Her düşen damlada çoğalan .. Hey çocuk, İçimde kıpırdanan Zıpır heyulası güzelliğinde Seni tanımak seni Altın sarısı güneş vurgunu Seni yaşamak seni Gölgelerin kırıldığı Güneş açımlı şafaklarda Her yeni güne seninle merhaba.. Vedat Koparan [/b]
Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2006 19 yıl Aylardan Nisan gizlenme içinin derinliklerine kapatma kapılarını kaybolurum sanma sığınma saçak altlarına yağmurdan kaçma yazdıkların ele veriyor seni korkunun yürek gibi attığı hüzün dolu satırlar sesindeki titreme gözlerin ele veriyor seni arada kaldırıp da güzel başını öyle bakışın ağlamaklı biliyorum gönül gizinde neler saklı düşlerini görüyorum içim ürperiyor duyuyorum sarsılışını trenleri kaçırışını duman duman savruluşunu vapur uğultularına sağır kalışını sanki ben yaşadım yalan aşklarını ben ağladım sanki üşümüş ağaçların soluk yapraklarında kırık kimsesiz paramparça hıçkırıkların anlatıyor her sevgiyi aşk sandığını biliyorum hiç aşık olmadığını ne geceler yaşadın öyle ya ne yıldızlar topladın gözlerin için ne ağıtlar yaktın kalabalık yalnızlığına bilmediğim bir evde hiç görmediğim mum kokulu bir odada ne sözcükler derledin çığlık çğlık sessizliğin sesinden dudaklarında düğüm düğüm şimdi son şiirin savur dizelerini meltemine gecenin göreceksin yüreğindeki çoban ateşinin nasıl alevlendiğini biliyorum gerçek aşkı nasıl özlediğini hadi çıkar kendini altın kafesinden tak kanatlarını uç martılarla bir köpük köpük beyazlığına bir karışsın dalgaların safiyetin kuşkuların yarasalar gibi kaçıştığını göreceksin hüzzam şarkıların hep sustuğunu tüm saatlerin aşkı vurduğunu göreceksin ilk limanda seni bekliyor olacak gel desen gelecek biliyorum gel de gel de gel de hem aylardan nisan nasıl unutursun Hüsnü Bozkurt
Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2006 19 yıl 10 NİSAN GÜNÜ Emanettir sana güzel Yurdumun Geceden gündüze görevde polis Değeri biçilmez kıymeti O'nun Kendini adamış millete Polis. Biz rahat uyurken, kendi uyumaz Sıcak, soğuk demez ayakta kış-yaz Asayiş Berkemal "tutanakta yaz" Kendini adamış devlete Polis. Babacan insandır karakollarda Hazarda, Seferde, karlı yollarda Vatan sevgisiyle coşar onlarda Kendini adamış hizmete Polis. Her zaman cesurdur, genç ve zindedir Yüce Atatürk'ün tek izindedir, Hırsızın, hainin hep peşindedir, Kendini adamış zahmete Polis. Polisten başka, vardır bekçinin Emniyet Mensubu, her emekçinin Allah sabır versin, genç trafikçinin, Kendini adamış hürmete Polis. Defne yeşilinden mutluluk vermiş, Düşküne, mazluma kol-kanat germiş, Şehit olanları vuslâta ermiş, Kendini adamış nöbete Polis. Güler der, tarihe hele bir sor, bak, Emniyet mensubu yeşilden yaprak, 10 Nisan Sabahı al bayrak, bayrak, Kendini adamış gurbete polis... Abdulkadir GÜLER Emekli İlçe Milli Eğitim Müdürü
Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2006 19 yıl Bugün 11 Nisan, şanlı, onurlu ve gururlu bir gün Urfa Kurtuluş Destanı Kılıçlar parladı, erler öğündü. Zulme, esarete meydan dediler. Allah’ım o nasıl bir kara gündü, Şafaklar söktürür, al kan dediler. Bir bulut çökmüştü Türk hilaline, Baykuşlar üşmüştü gülün dalına. Baktıkça vatanın hasta haline, Sen sağ ol biz sana kurban dediler. Eller silahsızdı, kalpler yaralı. Her taraf mezarlık, her şey karalı. Türkoğlu aslından gör istiklâli, Yaratsın bir ulu destan dediler. Urfali M. Hulusi
Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2006 19 yıl *AŞK İKLİMİ On sekiz yaşın nisan günleri Dünya bir kızın gözlerinden ibaret Hayat bir tas su içimi Ne zaman oldu aklımda yoktu Yağmurlar yağdı hatırladım Yayıldı içime aşk iklimi Toprak kokusu bu muydu Böyle miydi benim insanlarım Ben hiç yoruldum mu severken Ah bu uzak ses kimin Şüpheniz olmasın şimdi bile Düşüp ardına gidebilirim Talip Apaydın
Gönderi tarihi: 17 Nisan , 2006 19 yıl Nisan "Çocuklarin çok sevgili dedesi Cân-i gönülden severdi herkesi Diyanet Çocuk'un billur sesi Zekâi Dede Hakk'a yürüdü On Yedi Nisan son günüydü Dostluk, güzel ahlâk ünüydü Dogrulukla, hikmet özüydü Zekâi Dede Hakk'a yürüdü."
Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2006 19 yıl DÜNYA ÇOCUK BAYRAMI Kiminin saçı siyah, Kiminin saçı sarı... Ankara'da buluştu, Dünyanın çocukları. Her Yirmi Üç Nisan'da Tekrarlanır bu olay. Buluşma nedenini, Açıklamak çok kolay. Bu kocaman dünyada Ülke sayısı çoktur. Oysa ki hiç birinin Çocuk Bayramı yoktur. Dünyanın çocukları Yurdumuza koşuyor, Her Yirmi Üç Nisan'da Cıvıldaşıp coşuyor. Türkiye konuklarla, Kalpler sevgiyle dolsun. Dünya Çocuk Bayramı Herkese mutlu olsun! Altan ÖZYÜREK
Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2006 19 yıl Selam Buzlu Raki ve INTERLOCK, bir Nisan boyu katkilariniz icin ikinizsede cok tesekkür ederim... 29 NİSAN SABAHI Sisli Ege'de bir gemi Ve içinde onyedi can vardı Yol alırken sessizce bilinmeyene Yorgun denizciler uykudalardı Yorgun argın uyuyan bu canlar Kimbilir o sabaha kadar Yine böyle yorgun, böyle uykuda Hangi denizlerde yolalmıştılar.. Ahh nereden bilirdiki onlar Onüç canın sabaha çıkmayacağını Ve onikisini gemiyle birlikte Karanlık Ege'nin yutacağını Ege'nin üstünde bir amansız sis Uyku gaflet, canlar uyur habersiz Radarlar bozulmus, Kaptan çaresiz Felakete gebeymiş uyuyan deniz 29 Nisan sabahı, beşe yirmibeş var Batıyor bir gemi, gidiyor canlar "Öldüler" demeye dilim varmıyor Dönüşü olmayan bir seferde onlar.. Yusuf Demir Yazarın Notu: Bu şiiri, 29 Nisan 1992 tarihinde Yunanistan'in Pilos Limanı açıklarında, Pallas adlı bir Yunan şilebi ile çarpışması sonucu batan, Mertkan adlı gemide çalışan kardeşim Hasan Demir ve 12 arkadaşı anısına yazilmis.
Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2006 19 yıl Nisan Yağmurlarının Altındayım... Oturmuşum bir banka düşünüyorum... Yağmur bulutlarından dökülen damlalar ıslatıyor, taşlı sokağı ve kaldırımları... Sensiz bimem kaçıncı oturuşum bu banka... Sensiz bilmem kaçıncı oluşum bu eski sokaklarda... Kaç gün,kaç mevsim geçti... Güneş yüzünü hiç göstermedi... Düşünüyorum... Düşlüyorum... Issız bir parkta bir başımayım... Sensiz Nisan yağmurlarının altındayım... 10/04/2006 Ali Orhan Günaydın
Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2006 19 yıl Nisan Yağmurları Nisan yağmurları gibiyim, Sessizliğin arkasına sığınan, Hiç bir şey olmamışçasına yağmaya başlayan, Sevgimi dağlara, denizlere ve ağaçlara yazan... Seni sokakta her gördüğümde, Tenine dokunmak için sızlanan, Gözyaşlarını saklamak için kirpiklerinin arasından akan, Nisan yağmurları gibiyim... Sevda yoksunu sokaklara, Sevdanı sel olup taşıran , Ve sensizliği gök gürültüsüyle haykıran, Nisan yağmurları gibiyim... Nisan yağmurları gibiyim, Hiç ummadığın anda çıkar giderim, Koşar adım uzanırım sensizliğe, Ve bir gün sevgini taşıyamam dönerim...! Agathon
Gönderi tarihi: 4 Mayıs , 2006 19 yıl NİSAN ŞİİRİ Seviyorum yıldızları, saçlarını, suyunu pınarların Serin ilkbahar gecelerini. Dar ağzını, ince alnını, elmacık kemiklerini, Bacaklarını, uzun. Gözlerini, çekik. Ilık göğsünü. Bir yaz gecesi sevdası olan rengini yüzünün... Gel bağlara gidelim seninle bir bağbozumu vaktinde! Parıldayıp gidince dere kavakların önünden Savrulunca üzüm, tatlı ışığında lâmbaların Güz, ufak tepelerin ardında görününce Orda bana bir türlü anlatamadığın sesleri söyle Bırakılmış bir acıyla dolu şarkılar söyle... Düş sona eriyor, bir güzün son günleriyle birlikte Hele tozlu yollarda, uzaklardan gelen işçiler de yitip gidince Kavun kabukları ezilip, azalınca karıncalar İçimizde, yıldızların ânı zorlayan vakte kadar Bir hüzün Bir yalnızlık, bağevinin açık kapısı önünde Bütün kış bıçak gibi bir acı Gözlerin, çekik. Mehmet TANER
Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2009 15 yıl NISAN YAĞMURU Sana neler borçluyum bilsen.. Görüyorum farkında değilsin sen, Ve söyleyince de inanma Hatta gül Gül istersen ama Uzaklara bakanın boşluğunu Yakın zevklerin sarhoşluğunu Sen öğrettin bana Arzuların Yıllardır kupkuru olan toprağına Nisan yağmurları getiren sensin Umurumda bile değil artık Herkes ne söylerse söylesin Hayati bambaşka görüyorum Düşüncelerimde vuzuh Dudaklarım da ihtiras tortusu Endişem sadece Sadece seni kaybedivermek korkusu Yeni bir alemde yürüyorum Nisan yağmurum benim Öyle aniden tutuluverdim ki sana Ta… Iliklerime kadar işledin. ATA KARATAY
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için şimdi oturum açın.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.