Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Featured Replies

Gönderi tarihi:

İŞÇİ PARTİSİ Gn.Bşk.na

gecikmiş bir yanıt:

 

DOĞU PERİNÇEK & TALAT PAŞA

 

Aylık TEORİ Dergisinin Mart 2006 sayısında yayımlanan yazısında, İşçi Partisi Gn.Bşk.Sayın Doğu Perinçek ;''Ermeni soykırım yalanına karşı mücadelenin yükselişiyle birlikte,ülkemizde, Cihan Savaşı tarihine ilgide, özel bir yoğunlaşma görülüyor.''diyerek,1.Cihan savaşı,Talat Paşa ve Kurtuluş Savaşı konularında bize göre geçerli olmayan saptamalar da bulunmaktadır.

Sayın Perinçek başyazısında ,Talat Paşa'nın yeniden keşfedildiğini , O'nun antiemperyalist ve devrimci bir önder,büyük bir teşkilatçı,büyük ahlak ve fedakarlık örneği bir insan olduğunu belirterek ,ve yazının sonunda da adeta bir yerlere gönderme yaparcasına ,ısrarla Talat Paşa'nın büyük devlet adamı ve büyük bir devrimci olduğunu ileri sürmektedir.

Sayın Perinçek bütün dünyanın ve Türk Milletinin,sarsılmaz bir şekilde bildiği Türk İstiklal Savaşı'nın başlangıcı olan Mustafa Kemal'in Samsun'a çıktığı 19.MAYIS.1919 Tarihini, 1914 yılına götürerek, ve güya Çanakkale Savaşına da vurgu yaparak,İttihat Terakki dönemini ve Talat Paşa, yı ,Ulusal Kurtuluş Savaşımızın içine katmayı,Milletimize sindirtmeye çalışmaktadır.Ve büyük bir tarihi zorlama yaparak da,Talat Paşa'nın, sanki Mustafa Kemal'in Erzurum ve Sivas Kongrelerini 1919 da yapacağını ve 1922 de de İzmir'i kurtaracağını öngörerek ,doğu da O'na bir dayanak olsun diye Ermeni tehcirini gerçekleştirdiğini ileri sürmektedir.

Sayın Perinçek bu tarihsel saptırmalarla da yetinmeyerek ;

''Namık Kemal ile Mustafa Kemal arasındaki devrimci halka,Talat Paşa'dır.''

''Bugün Talat Paşa'ların vatan savunması mevzilerinde sağlam durmak,aslında Kurtuluş Savaşı zaferimizi ve Cumhuriyeti savunmak için şarttır.''

''Talat Paşa'ları savunmak,yalnız Türkiye'nin tarihsel kazanımlarını değil,yarınlarını savunmak için de ertelenemez bir görevdir,''demek suretiyle de, Türk Milleti'ne adeta talimatlar yağdırmaktadır.

 

Sayın Perinçek'den başka hiç kimse Talat Paşa'yı yeniden keşfetmemiştir.Osmanlı Tarihinin 20.yüzyıl ilk çeyreğini bilenler İttihat Terakki Cemiyetini, ileri gelenlerini,önder kadrosunu ve meşhur paşalarını(Enver- Cemal-Talat) çok iyi bilirler. Ve öyle anlaşılıyor ki,Perinçek'in ''Talat Paşa'lar''diye,çoğul yaparak kastettiği'' paşa''lar işte bu üç paşalar'dır...

 

Önce şu saptamayı yapmak gerekiyor: 1909 İttihat Terakki 2.kongresinin yapıldığı ve tamamlandığı güne kadar Mustafa Kemal'de bir İttihat Terakki mensubudur.Hatta bu kongrede Trablus azası olarak riyaset divanındadır.Kongreye sunduğu şu öneriler reddedildiği için de, bu tarihten itibaren İttihat ve Terakki Cemiyetinden aktif ve şekli bağlantılarını fiilen koparır.Ve ondan sonra da sadece bir asker olarak olayların ve konuların içinde yerini alır :

1-Asker kişiler ya ordudaki görevlerine devam etmeli,ya da ordudan istifa edip siyasetle uğraşmalıdırlar

2-Cemiyet, partileşmelidir.

3-Örgütün masonlukla ilgisi olmamalıdır.(Örgüt lideri ise, bizzatihi mason olan Talat Paşa'dır.)

4-Cemiyet içinde gruplar olmamalı,eşitlik olmalıdır.

5-Hükümet işleriyle din işleri ayrılmalıdır.

 

Mustafa Kemal'in 1909 da öne sürdüğü, ''ordunun siyasetin dışında kalması '' fikri kabul görseydi,1912 feci Balkan Savaşı yenilgisinin aşağılık kompleksi subaylarda bu kadar gelişmeyecek , yeni bir zafer ve prestij uğruna vatan evlatları,2.Balkan Savaşında,Sarıkamışta ve diğer cephelerde boş umutlarla yok edilmeyecekti.Bonapartizm hastalığına yakalanmış İttihat ve Terakki önderlerinden ,Enver ve Cemal Paşa'lar dan söz etmek ise bu yazının konusu değil.

 

Sayın Perinçek,emperyalizme karşı yürütülen büyük bir savaşın devrimci önder kadrosunun başında yine Talat Paşayı göstererek, 1.Cihan Savaşında Osmanlı Devletinin baş müttefiki olan Alman Devletine haksızlık yapmaktadır(!)1870 lerde siyasi birliğini tamamladığından beri bütün hayali, İngiltere gibi sömürgeci bir devlet olmak olan ve diğer sömürgeci devletler tarafından paylaşılmış olan yeryüzünde, sömürülecek alanların kalmadığını görerek ve Osmanlı'nın da o güne kadar sömürgeci devletlerin aralarında anlaşamadıkları için henüz paylaşılmadığını saptayarak sömürgeciliğe aç olan Almanyanın ; önce, Padişah Abdülhamit dostluğu görünümüyle devletin içine sızdığı,II.Meşrutiyet'den sonra da Osmanlı' ve İttihat Terakki Paşaları vastasıyla orduya ve devlet yönetimine egemen olduğu bütün tarihçilerin bildiği sıradan gerçeklerdir.İttihat ve Terakki'ye paralel olarak kurulan Teşkilat-ı Mahsusa'ya ,teşkilatın ömrü boyunca 4 milyon Osmanlı lirası akıtan Almanya,Türkiyenin savaşa girmesi ve mehmetçiğin kanı karşılığında Osmanlı Devletine,üstelik % 6 faizle 5 milyon lira borç para vererek,galip geleceğini varsaydığı savaş sonunda Osmanlı Devletini sömürgesi yapmanın planlarını yapmıştır. Büyük emperyalist emelleri apaçık ortada ve Osmanlı'yı diğer emperyalist ülkelere kaptırmamakta kararlı olan Almanya'nın ; sanki emperyalizme karşı Osmanlı saflarında savaşan bir devletmiş gibi gösterilmeye çalışılması anlaşılır gibi değildir.

Ve Sayın Perinçek Almanya'ya işte bu nedenle haksızlık etmektedir. Çünkü;İtilaf devletleri emperyalist ülkelerse ve bu emperyalistlere karşı Osmanlı ve Almanya Devleti aynı safta savaşıyorlarsa,bu antiemperyalist savaşın devrimci önder kadrosu Talat Paşa'lar değil,bu Paşa'ların, uzun zamandır kucaklarında oturdukları ve başlarında Osmanlı fesi taşıyan Alman Genelkurmayı'nın Paşalarıdır...

 

Sayın Perinçek yazısının başlarında,''1914 - 23 yılları Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı Tarihidir .'' derken ,sonlarında ,''Türk Devleti 1914- 23 arasındaki büyük mücadele ile kurulmuştur.'' diyor ve bu söylemiyle de,hem çelişkiye hem de yanılgıya düşüyor.

Herkesin bildiği gibi Türk'ler birçok kez devlet kurmuş ve devlet batırmışlardır.Ama batırdıkları en son devletin Osmanlı, kurdukları en son devletin de Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğu son derece kesindir.1914 den, l919 lara uzanan yıllar ve o yıllarda yapılan tüm çabalar,işler,savaşlar,her türlü mevzuat, hukuki ve fiili varlığını sürdüren Osmanlı Devletini kurtarma mücadeleleri tarihidir.Mustafa Kemal'in I9 Mayıs 1919 da Samsun'a çıktığı andan itibaren ise, artık Osmanlı Devletinin Kurtuluşu mücadelesi değil,Misak'ı Milli sınırları içinde kalan Türk Ulusunun Kurtuluşu ve yepyeni bir devlete gidecek yolun savaşımı başlar ve işte o savaş 9 Eylül 1922 de İzmir'de sonuçlanır. Mustafa Kemal '' Nutuk '' da, 29 Ekim 1923 de kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş ve ulusun kurtuluşu savaşının başlangıç tarihini I9 Mayıs 1919 olarak verir. Mustafa Kemal'i bu Ulusun önderi olarak kabul eden ve Cumhuriyet'e bağlı bütün yurttaşlar, kendi önderinin saptamalarına mı, yoksa İşçi Partisi liderinin saptamalarına mı kulak vereceklerdir.

 

Sayın Perinçek yazısında; ''Ermeni tehciri kararı alınmasının, Atatürk'ün 1919 yılında Erzurum ve Sivas Kongreleri'ni örgütlemesinin ve doğuda yaratılan dayanakla İzmir'i kurtarmasının önkoşullarını hazırladığını'' söylüyor. Ermeni tehciri tarihi 1915 ,Sovyet Ekim Devrimi tarihi ise 1917 dir.Ermeni saldırıları açısından,doğu bölgesideki nisbi rahatlık , Mondros Mütarekesine,yani 1918 yılına kadardır. ''Mütarekeden sonra da Ermeniler gerek Ermenistan içinde,gerekse sınırlarımızda ,Türk'leri toptan öldürmekten hiç vazgeçmiyorlardı.1920 sonbaharında Ermeniler iyice azıttılar. 9 HAZİRAN 1920 de Doğu'da geçici seferberlik ilan edildi.15.Kolordu K.nı Kazım Karabekir Doğu Cephesi Komutanlığına atandı. 20 Haziranda Ermeniler Oltu bölgesini ele geçirdiler. 14.Eylülde ise genel saldırıya geçtiler ve başarı kazandılar.Ordumuz 28 Eylülde saldırıya geçti. 29 Eylülde Sarıkamış'ı, 30 Eylülde Göle'yi, 30 Ekimde Kars'ı, 7 Kasımda ise Arpaçayı ve Gümrü'yü ele geçirdi. Ermeniler, bu durumda savaşı bırakmak ve barış istemek zorunda kaldılar. 3 Aralıkta Gümrü Antlaşması yapıldı ve böylece Ermeniler, 93 Harbinde(1877-78) Osmanlı'dan Ruslar'ın yardımıyla aldıkları yerleri, Ulusal Hükümetimize bırakmıştır. (Nutuk ,M.Kemal) ''Atatürk'ün bizzat ifadesiyle çok açık bir şekilde görülüyor ki, Talat Paşa'nın uygulattığı Ermeni Tehciri, Sayın Perinçek'in iddia ettiği gibi Milli Mücadele yıllarında Mustafa Kemal'e pek dayanak olmuş gibi gözükmüyor. Mustafa Kemal ve Milli Kuvvetler ,1915 Ermenı Tehcirine rağmen 1919 ve 1920 yıllarında Doğuda ermenilerle savaşmak zorunda kalmışlardır. Üstelik Sayın Perinçek'de çok iyi bilir ki, Ermeni Tehciri ister yapılsın ister yapılmasın, Mustafa Kemal yine de Samsun'a çıkar, yine de Erzurum - Sivas Kongrelerini yapar, yine de 9 EYLÜL 1922 de İzmir'i kurtarırdı.

Sayın Perinçek bu konuda da tarihi zorlamalar yapıyor ve; ''Talat Paşa Ermeni Tehcirini yapmasaydı Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşını zor yapardı ''demeye getirerek, pek beğenip öne çıkarmaya çalıştığı Talat Paşa'yı , Kurtuluş Savaşında, Mustafa Kemal'in önüne koymaya ve bunu bizlere benimsetmeye çalışıyor.

''Namık Kemal ile Mustafa Kemal arasıdaki devrimci halka ,Talat Paşa'dır.Öncelikle büyük bir devrimcidir.'' diyor Sayın Perinçek. Ben bu yaşa geldim(62) ,bugüne kadar '' devrimci ''sıfatını, bu kadar kolay,bu kadar bol , önüne gelene dağıtan bir sol lider görmedim.Büyük Vatan Şairi olarak Ulusumuzun saygı duyduğu Namık Kemal, bir devrimci değildi. Namık Kemal,Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yaşayan her ırktan insanın,Osmanlı vatanını sevmesini ve bir Osmanlı Milletini oluşturmasını isteyen,sonra da bu tür bir milliyetçilik olamıyacağını anlayınca İslamcılığa yönelmiş bir kimseydi.Bu nedenle,O'nun vatan sevgisini dile getiren şiirlerini,oyunlarını çok seven Mustafa Kemal'in, devrimcilik anlamında Namık Kemal'le aynı halkaya bağlanması çabaları,sonuçta, yine Atatürk'ü Talat Paşa'ya halkalamanın bir aracı olarak kullanılıyor ve ne yazık ki ''devrimci'' sözcüğü de sulandırıldıkça sulandırılıyor.

 

Bütün solcular bilir ki;devrim, bir toplumda sömürülen yığınların işçi sınıfı öncülüğünde,ekonominin egemen sınıfının elinde bulunan devlet aygıtını el geçirerek üretim araçlarına el koyması ve kendi sınıf iktidarını kurması demektir. İşçi sınıfının iktidarı mücadelesini yapanlara da devrimci denir. Sanayi devrimini gerçekleştirememiş,işçi sınıfından yoksun ülkelerde yapılan Milli demokratik burjuva devrimleri ise ,devlet ve toplum yapısının köklü,hızlı ve kapsamlı bir değişim ve dönüşümünü, öngörerek , belirleyici olan antifeodal ve antiemperyalist karakteriyle , feodalizme,komprador burjuvaziye ve emperyalizme karşı mücadele eder.Bu mücadele içinde yer alan kimselere de devrimci denir.

İttihat Terakki, ne kuruluş gayesiyle ilk yıllarında ,ne 1908 II.Meşrutiyetin ilanından1912 yılına kadar süren yarım iktidarında ,ne de 1913 den 1918 e kadar süren tam iktidarında yaptığı işlerle,mücadelelerle devrimci bir örgüt,hele de devrimci bir parti adını hak etmemiştir. Bu nedenle de bu örgütün mensuplarına,lider kadrosuna ve önderi Talat Paşa'ya devrimci sıfatı takılamaz.Takanlar varsa bile bu sıfatın ne kadar eğreti durduğunu onlar bile bilirler.Eğer yaşasaydı Talat Paşa,Sayın Perinçek'in kendisine taktığı bu sıfattan son derece rahatsız olur ve bu sıfatı reddederdi.

 

Sayın Perinçek'in ,Türkiye'de Milli Demokratik Devrim stratejisini benimsemiş bir hareketin lideri ve bilimsel sosyalist bir devrimci olması nedeniyle,emperyalizme ve feodalizme karşı yürütülen her mücadeleyi,o mücadeleyi yürütenler yenilse bile sahiplenmesi anlaşılır bir şeydir.

Ancak, merkezi feodaliteden bile çıkıp,merkeziyetsiz bir feodaliteye gerilemiş bulunan Osmanlı Devletinde,başlangıçtaki tek amaçları,kendilerinden 15-20 yıl önce yapılmış bir hareketi yinelemek olan ,yani 1876 Anayasasını geri getirmek olan İttihat ve Terakki Cemiyetini devrimci bir örgüt,yönetenlerini de devrimci olarak nitelendirmek pek anlaşılır bir şey değildir.

İşçi Partisi lideri kendi örgütünün varoluşunun tarihini, Türkiye'de milli demokratik devrimler efsanesi yaratarak çok gerilere taşımak istiyor olabilir.Ama bilimsel anlamda buna fazla inananlar olmayacaktır.

 

İttihat ve Terakki , kökleri tanzimata dayanan,düşünsel gıdasını hep batıdan arayan ve alan,batı özentili köksüz aydınlarla,devletin iyi yönetilmediğine inanan ve II.Abdülhamit'in despotizmine son vermek isteyen asker-bürokrat burjuvalardan oluşan kozmoplit bir örgüttür.

Örgüt zaman içerisinde ülkenin ,düyun-u umumiye,reji gibi kurumlarla iktisaden sömürüldüğünü ve emperyalist devletlerin de, aralarında anlaşarak ülkeyi bölüp parçalayacaklarını anlayarak, yurtseverliklerini ; Ulusçuluk akımlarının gelişmesi ve kışkırtılmasıyla Osmanlı Devletine isyan edip bağımsızlıklarını kazanan Bulgar,Yunan,Sırp gibi Balkan milliyetlerinden de,Türklüklerinin farkına varıp Türkçü'lüklerini geliştirdiler.Bu sosyolojik ve psikolojik olumlu değişimlere rağmen yine de örgüt ve liderleri iktidar ve hizip kavgalarıyla zaman geçirip ne dünyayı ne de kendi devletlerini okumayı becerebilmişlerdir.

Toplumsal değişime,dönüşüme yol açmayan ve yalnızca siyasal,ekonomik ve sosyal iyileştirme benzeri tutumlarla, sadece siyasal iktidarın el değiştirmesi sonucunu doğuran burjuva demokrat karaktere sahip hareketler, genellikle halkın istenci ve katılımı olmaksızın gerçekleşir ki buna da devrim denmez, darbe denir.

İttihat Terakki hareketinde antifeodal bir duruş hiç olmamıştır.Taşra feodallarından yediği silleler nedeniyle örgüt, hiç bir programına,topraksız köylüye toprak verilmesiyle ilgili bir madde koyduramamıştır.Feodal kurumların ağababası olan padişahlığı ve hilafeti kaldırmayı hayal bile edememiştir.Milli burjuvazi yaratma çabaları bile, yoksul halkın karaborsa,vurgun ve soygun zulmü altında inletilmesine neden olmuş, vagon ticareti,iaşe işleri, komisyonculuk gibi yatırıma ve istihdama dönük olmayan bu hizmet sektörü işlerden bile, herhangi bir sermaye birikimine yönelik çaba görülmemiştir.Kazanılan paralar ise istif ve israf edilmiştir.

Hürriyeti getireceğiz diye Abdülhamit istibdatına son veren İttihat ve Terakki Örgütü,yıktığı istibdattan daha ağır bir baskı ve terör iklimi yaratarak ve hiziplere bölünerek, ve hep birbirini kollayarak ülke için doğru ve tam bağımsız bir rota çizememiş,deyim yerindeyse ,emperyalist tavşandan kaçarken,emperyalist tazıya yakalanmıştır.Bütün devletlere mavi boncuk dağıtma,her biriyle ayrı ve gizli görüşmeler,İmparatorluğun artık tükenmiş olduğu gerçeğini kavrayamamak, hem kendilerini hem başkalarını ve hem de milleti kandırmak, örgüt liderlerinin başlıca uğraşı olmuştur. Artık hasta bir yük olduğu için ,İngiliz emperyalizmine kendisini pazarlayamayan Osmanlı ve İttihat Terakki yönetimi,son çare olarak Alman Emperyalizmine , Mehmetçiğin kanını pazarlayarak, % 6 faizli beş milyon lira borç karşılığı ülkesinin ve ordusunun yönetimini teslim etmiştir. Bu esaret demektir.Türk Ulusu ve Devleti, tarihinin hiç bir döneminde böylesine onursuz ve aşağılık bir duruma düşürülmemiştir.Bu apaçık olan durumu ,tarihi koşullar,savaş kapıda,ekonomik,askeri ve sosyal nedenler uygun değildi diye örtbas etmeye kalkışanlara cevabı biz değil Atatürk veriyor :'' Böyle bir millet yaşamasın ölsün,daha iyi....''.

 

Talat Paşa ,1.Cihan Savaşına Osmanlı Devletini niçin sürüklediklerini şöyle açıklıyor :

''Devletin İÇ YÖNETİMİNİ TEŞKİLATLANDIRMAK,ticaret ve sanayiini geliştirip korumak,demiryollarını genişletmek,kısaca ;YAŞAYABİLMEK İÇİN,ÖTEDEN BERİ, DEVLET GRUPLARINDAN BİRİNE KATILMAK ÜZERE BİR İMKAN ARADIK,fakat devletlerden hiç biri buna yanaşmadı.Almanya'nın eşit şartlar altında bir anlaşma yapma isteği üzerine,BÖYLE BİR ANLAŞMA İLE VARLIĞIMIZI KORUYABİLECEĞİMİZİ ve gelişmemizi sağlayabileceğimize inandım.''

Sayın Perinçek'in ''devrimci önder'' diye payelendirdiği ve karakteri bağımsızlık olan Türk Milleti'nin Önderi Mustafa Kemal' e halkalamak istediği Talat Paşa,devletinin iç yönetimini ve dış savunmasını, emperyalist devletlerin insaf ve idaresine terketmekte hiç bir sakınca görmeyen teslimiyetçi ve mukadderatçı bir hükümet başkanıdır.

Savaş sonunda yenilmiş devletini, cephelerde kırdırılmış askerini, yoksulluk ve kıtlık içindeki halkını kaderine terkederek ve yenilginin faturası olan Mondros Mütarekesini kendisinden sonrakilerin kucağına bırakarak ,bir Alman torpidosuyla ülkesinden gizlice kaçan da, yine Sayın Perinçek'in nitelemesiyle; büyük ahlak ve fedakarlık örneği Talat Paşa'dır.

 

Mustafa Kemal'in önderliğindeki Milli Mücadele, iç isyanlarla,siyasal karşıtlarla,cephede de Yunan'lılarla bütün hızıyla sürerken İttihat Terakki'nin kaçak önderleri ,Anadolu'ya Almanya'dan ve Rusya'dan bile burunlarını sokmaktan geri kalmamışlardır.Büyük amacını gerçekleştirmek için tüm unsurları sadece son vatanın kurtarılması fikri etrafında toplamaya mecbur olan Mustafa Kemal , yurt dışında ki İttihat Terakki önderlerine nazik ama hep mesafeli durmuş ,yeri ve zamanı geldiğinde ise onların uzantılarını budamaktan hiç çekinmemiştir.

Avrupa ya Londra Konferansı için 1921 başlarında gönderdiği Dış İşleri Bakanı Bekir Sami Bey'e Talat Paşa'nın çengel attığını,bizzat Talat Paşa'nın ağzından öğreniyoruz ;

"İktidar ve mevkii tutkusunda değilim .Ancak olayların merkezindeyim .Mustafa Kemal'le bir anlaşmazlığım yok .Bugün Londra'da Bekir Sami Bey,şimdi burada benim söylediklerimi İngilizlere söyleyecek".

 

 

 

Ve Mustafa Kemal, Londra'da İngilizlere Talat Paşa'nın kendisine dikte ettirdiklerini,Milli Meclisin görüşleriymiş gibi aktarıp kendi yetkisini aşan ve Ulusal Savaşa son verme anlamını taşıyacak anlaşmalara imza atan kendi dış işleri bakanını, bu davranışlarından ötürü kulağından tuttuğu gibi görevinden alacak ve bunu bütün dünyaya ajansla duyuracaktır.

'' Kurtuluş Savaşını yöneten milli burjuvazinin, Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Teşkilatında örgütlendiğini ;bu teşkilatın İttihat ve Terakki önderleri ile ÇATIŞAN Anadolu teşkilatının devamı olduğunu,İTTİHATÇI LİDERLİĞİN DEVAMI OLMADIĞINI ; İttihat ve Terakki liderlerinin 1908 devriminden sonra ,kısa zamanda işbirlikçi burjuva haline geldiklerini ve eski Alman işbirlikçisi Enver Paşa'nın tüm çabalarına karşın, Anadolu'da ki Milli Kuvvetleri hakimiyeti altına alamadığını; gerek doğu halklarının ve gerekse Anadolu Hükümetinin ,İttihatçılara karşı mücadele ederek onların maskelerini indirdiklerini...'' Şefik Hüsnü'nün yazılarıdan alarak,'' Kemalist Devrim-1,Teorik Çerçeve '' isimli kitabında savunan Sayın Perinçek,şimdilerde ise ,İttihat ve Terakki Örgütü'nü,Türk Devrim Tarihinin kökündeki teşkilattır diye tanımlayarak, mensuplarını, özellikle de lideri Talat Paşa'yı yere göğe koyamıyor,getirip illa da Mustafa Kemal Paşa'nın yanına koyuyor.Ve elbette bu tavrıyla da, ''Devrimci semboller birkaç insanın çabasıyla yaratılamaz.Halk kitleleri ancak tarihsel olarak denenmiş ve artık toplumun maddesi haline gelmiş semboller etrafında birleşir.''diyen kendi saptamasına da ters düşüyor.

Ancak şu kadarını da söylemek gerekirse;sözde Ermeni soykırımı meselesinde kendisinin ve partisinin bütün söylem ve eylemlerini çok doğru bulmama rağmen, Ermeni terör örgütlerince şehit edilen bunca Cumhuriyet dönemi şehitlerimiz varken ta Berlin'ler de Talat Paşa'nın peşine düşmeyi ve Talat Paşa'yı öne çıkarma gayretlerini sembol yaratma çabaları olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.Kuşkusuz, Sayın Perinçek istediği kişiden ve nesneden sembol yaratabilir.Ama Mustafa Kemal'e, o kişi ve nesneyi halkalamamak koşuluyla...

 

A.Kemal Gürleyen

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA:

 

Sina Akşin ,Jön Türkler ve İttihat ve Terakki

Doğu Perinçek,Kemalist Devrim -1 ,Teorik Çerçeve

Feroz Ahmad ,İttihat ve Terakki

Gazi M.Kemal Atatürk,Söylev

F.Rıfkı Atay,Zeytindağı

Ş.Süreyya Aydemir,Tek Adam

Cengiz Özakıncı,Osmalı'dan Günümüze İslam Üzerinde Emperyalist Oyunlar

Talat Paşanın Anıları,Alpay Kabacalı

İzmir Suikastı,Kazım Karabekir

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.