Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

***

Orada bir yargı var, hem yakın hem de uzak.

 

Adliye binası içinde 'kaybolan' vatandaş, son günlerde hukukla yatıyor hukukla kalkıyor. Tutuklama, tahliye, tutukluluğa itiraza ret gibi hukuki terimler havada uçuşuyor.

 

Peki vatandaş hem yakın hem de uzak olduğu yargıya nasıl bakıyor?

Vatandaş mahkemelerden memnun mu ve güvenmiyor mu?

 

"Yargı Sistemi Üzerine Bir İnceleme" kitabında bu sorulara yanıt arıyor...

 

Dört katlı adliye binasında ‘Cumhuriyet Savcılığı’na...’ diye başlayan ve sonrasında dertlerini anlattığı bir mektup kıvamına gelen dilekçesini verecek ‘makamı’ arıyordu. Başsavcılık katına kadar çıkmıştı. Derdini anlatacaktı ki, korumalar aşağı inmesini söyledi. Elinde sıkıca tuttuğu dilekçesiyle asansöre bindi. O gün önemli bir soruşturma nedeniyle haber için adliyede görevliydim. Başsavcıyla görüşmeyi bekliyorduk. O sırada bu görüntüye şahit olduk. İşimiz bittiğinde çıktık. Aynı adamı elinde dilekçeyle fotokopi odasının önünde, ceketini ilikleyip soru sormaya çalışırken gördüm. Adliyenin muhabirler için ayrılan ‘basın odası’nda haber notlarımızı yazarken, bu kez ‘basın odası’nın kapısında belirdi. “Bu dilekçeyi nereye vermem gerekiyor” dedi. Neler yapması gerektiğini anlattık. Teşekkür edip, ayrıldı. Adliyenin içinde kaybolmuş bir vatandaştı. Ve bu adliyenin ‘rutin’ haliydi.

Vatandaşın yargıyla, adaletle ilişkisi çok ironik. Gündemden adalet, hukuk sözleri hiç düşmüyor. Yasalar tartışılıyor, önemli davalar görülüyor, dizilerde bile mahkeme, avukat, adliye görüntüleri eksik olmuyor. Ama hukukun bu kadar konuşulduğu, tartışıldığı,yazılıp, çizildiği memlekette vatandaşlarla yargı arasında büyük bir mesafe var. İnsanlar kendileri mağdur veya suçlu durumuna düşmedikleri ya da bir olaya tanık olmadıkları sürece hukukla da işi olmuyor. Elbette sıradan bir vatandaşın durup dururken hukukun teknik kurallarını araştırmasından söz etmiyoruz. Ancak temel haklarını bile bilmeyenler, bir gün yolları mahkemeye düştüğünde büyük bir girdabın içine düştüğünü sanıyor, korkuyor ve belki hakkını aramakta çekingen davranıyor.

Ancak şu sıralar öyle gelişmeler yaşanıyor ki, Türkiye’nin başından büyük olaylar geçiyor. Bu yüzden de hukukla yatıp, hukukla kalkıyoruz. ‘Soruşturma’, ‘zanlı’, ‘tutuklama’,’tahliye’, hatta ‘tutukluluğa itiraza ret’ gibi biraz karmaşık gibi görünen hukuk terimleri artık hayatımızın içinde. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink davasında yolu daha önce adliyeye hiç düşmemiş onlarca insan adliye önünde ‘adalet’ diye haykırıyor. Darbe planları ortaya çıkıyor, yine insanlar ‘davalardan’ söz ediyor. Yerli yersiz tutuklamalar tartışılıyor. Bu kez ‘tahliye’den bahis açılıyor. Adliyelerde yolunu şaşıranlar, arkadaşlar sohbetlerinde, evlerinde ‘Türkiye’ye adaletin gelmesi gerektiğinden, yargı reformundan’ konuşmaya başlıyor. Yani hukuka hem yakın hem de uzak duruyorlar.

Tam da böyle bir ortamda Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Seda Kalem’in derlediği Adalet Gözet-Yargı Sistemi Üzerine Bir İnceleme isimli kitap, tabloyu net biçimde ortaya koyuyor. Kitap ‘adliye koridorlarına yabancı vatandaşın adalet anlayışından adliye binalarının tozlu camlarına, kamuoyunun yakından takip ettiği davalarda medyanın tavrına kadar geniş bir bakış açısı sağlıyor. Açık Toplum Enstitüsü’nün de desteklediği araştırmanın sonuçları medyaya yansıdı ve internet sitesinde de kamuoyuyla paylaşıldı. Ancak tüm sonuçları değerlendirmelerle birlikte bütün olarak okuyabilmek de özellikle şu günlerde önemli. Siyasilerin de, hukuk insanlarının da bu araştırmayı incelemesi ve ‘adaletle vatandaş’ arasındaki derin mesafeyi azaltmanın yolunu bulması gerekiyor.

 

Kirli ve güvensiz binalar

İdil Elveriş’in yazdığı ‘Adalet Hizmeti? İstanbul Adliyelerinde Gözlemler’ başlıklı makaledeki ‘adliye gözlemleri’ de oldukça ilginç. Bilgi Üniversitesi hukuk fakültesi öğrencileri bu araştırma kapsamında sahaya indi ve toplamda on adliyede 135 gözlem yaptı. Bunların 69 tanesi ceza, 66 tanesi hukuk mahkemelerindeydi. Gözlem yapılan adliyeler şunlardı: Sultanbeyli, Adalar, Eyüp, Kadıköy, Gaziosmanpaşa, Küçükçekmece, Üsküdar, Bakırköy, Şişli ve Bağcılar. Ve araştırmadan çarpıcı sonuçlar ve gözlemler:

* Adliye binaları hem dış hem de iç cephe açısından incelendi, çoğu temiz ve bakımlı bulunmadı. Örneğin dış cepheler genelde bakımsız, kararmış ve boyasızdı. Camlar birçok adliyede dışarının görülmesine izin vermeyecek derecede kirliydi. Genel bir çöp kutusu yokluğu birçok adliye için söz konusuydu. Pervazlara, yerlere ve etrafa toz hâkimdi.

* Mahkemelerin yüzde 76,3’ünün kendisine ait bir duruşma salonu vardı. Yüzde 12,3’ü duruşmalarını hâkim odasında, yüzde 5,3’ü başka mahkemenin duruşma salonunda yapılıyordu. İncelenen mahkemelerin, yüzde 82,5’inde hâkim odası, kalem ve duruşma salonunun birbirine yakındı.

* Güvenlik konusunda da adliyeler zayıf. Birçok adliyenin girişinde metal detektör olduğu ama röntgen cihazı olmadığı saptandı. Cihazdan geçince öten kişilerin üstlerinin ve çantalarının bazen arandığı bazense aranmadığı gözlemlendi. Adliyelerin çoğunda sakıncalı bulunan eşyaların saklanacağı bir yer yok.

* Gözlem yapılan adliyelerin hiçbirinde bilgi bankosu yoktu. Bilgi sağlama/sunma işinin kapıdaki güvenlik memuru ya da polisler tarafından mecburen üstlenildiği gözlendi. Ancak onlar da ‘burası danışma değil’ diyerek genelde soruları yanıtlamadı. Diğer yandan, adliyelerin engelliler bakımından erişilemez olduğu da gözlenmiş.

 

Mahkemeye güven yok

Aşamalı araştırmanın başlıklarından biri ‘Vatandaşın Gözünden Mahkemeler: Katılım, Tutumlar ve Güven.’ Bilgi Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Galma Jahic ve Seda Kalem’in makalesinde yer alan araştırma toplam 3 bin kişilik bir örneklem hedeflendi. Araştırmanın dikkat çeken sonuçları ve değerlendirmeler şöyle:

* Katılımcıların yüzde yüzde 29,5’inin doğrudan bir mahkeme deneyimi olmuş. Deneyimi olan kişilerin yaklaşık yüzde 50’sinin mahkeme deneyimini olumlu bir çerçevede değerlendirdiği ortaya çıktı. Diğer yarısı ‘olumsuz’ dedi.

* En düşük memnuniyet oranları mağdurlar için geçerli. En yüksek memnuniyet oranları ise hukuk mahkemelerinde davacı olan vatandaşlar.

* Mahkemenin tarafsız olduğuna katılımcıların yalnızca yarısı inanıyor. Mahkemelerin kişilerin haklarını koruduklarına inananların oranı ise yüzde 40’tan az. Mahkemelerin iyi iş yaptıklarını düşünen katılımcıların oranı ise sadece yükte 40.

* Mahkemeler için verilen ortalama güven değeri 5 üzerinden 3,30 olarak tespit edildi.

 

Seda Kalem: Yargıya yama olmaz

Son günlerdeki yargı ve siyaset arasındaki gerilimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hukuk aktörleri ve siyasetin aktörleri arasındaki çatışmalarda her ikisinin de teoride meşruiyetlerinin kaynakları olduğunu iddia ettikleri toplumdan uzaklaştıklarını görüyorum.

Yargıyla vatandaş arasındaki mesafeyi siyasiler ya da hukuk insanları nasıl okumalı?

Tablo pek iç açıcı değil. Bu tabloyu salt öznel değerlendirmelerin bir sonucu olarak düşünmek bizi çözümsüzlüğe sürükleyecektir. Memnuniyet nesnel birtakım ölçütler çerçevesinde de iyileştirilebilecek, takip edilebilecek bir durum aslında. Performans kriterleri önemli. Bunları denetlemek ve sonuçlar çerçevesinde gerekli iyileştirmeleri yapmak mümkün.

Yargı reformu nasıl olmalı?

Adalet Bakanlığı’nın bu konuda girişimleri var. Yargı Reformu Stratejisi hazırladılar. Önemli bir adım. Benim düşüncem toplumun beklentilerini, taleplerini, değerlendirmelerinin politika yapımında dikkate alınması yönünde. Reformu vatandaşa indirmekten ziyade, baştan vatandaşı da sürecin içine dahil eden, vatandaşın talepleri, beklentileri doğrultusunda şekillenen bir reform yapmak gerek. Hukukun bu kadar tartışılıyor olmasının yargının bilinirliği üzerinde etkisi olacağını en azından öngörmek mümkün hale geliyor. Ancak bunu destelemek için, detaylı araştırmalara ihtiyacımız var.

Araştırmada adliyelerle ilgili önemli saptamalarınız var.Yurtdışındaki adliye binaları ne durumda?

Yurtdışındaki incelemelerimizde , vatandaşın adliyedeki hareketlerinin kolaylaştırılması için alınmış son derece basit önlemlere rastladık. Örneğin farklı mahkemelere farklı renk ışıklarla yönlendiriliyor vatandaş. Mesela kırmızı ağır ceza mahkemesi, sarı sulh ceza mahkemesi gibi. Hukuki işlemlerle ilgili genel bilgileri basit kataloglarla vatandaşlara ulaştırmak da mümkün. Bilgiyi ulaşılabilir kılmak devletin yükümlülüklerinden biridir diye düşünüyorum.

Dink davasında insanlar mahkemeye gidiyor, adliye önünde toplanıyor, ‘adalet’ istiyor. Bunu nasıl görüyorsunuz?

Hrant Dink davasının sıradan davalarla bir tutulmaması gerek. Bu davada yargı sürecinin takipçisi olan ciddi bir hareket var ve bu izleme eylemini de bu tür bir aktivizm örneği olarak görmek mümkün. Bu tür izlemeler, hem izlenen dava özelinde adli sürecin takipçisi olunduğu mesajını vermekte hem de aynı zamanda kişilerin veya grupların adalete ilişkin taleplerini dillendirdikleri platformlar oluşmasına imkan tanımakta.

Yargının sürekli dile getirdiği sorunlar var. Bütçe yetersizliği, iş yükü fazlalığı gibi. Yargı sisteminin iyileşmesi konusunda siz ne öneriyorsunuz?

Bu sorunların yaşandığı doğru. Ancak önemli olan soru, elimizdeki kaynakları nasıl kullandığımız, nicelik artışı sonucunda sağlanacak kaynakları uzun vadede nasıl kullanacağımız sorusu olmalı. Günü kurtarmak çabasından uzaklaşıp, kalıcı ve etkili çözümler üretmek başlangıç aşamasında daha zordur, daha fazla emek ve yatırım gerektirebilir ancak uzun vadede kazanımları çok daha fazla olacaktır. Yama yapmakla aksaklıkları iyileştiremezsiniz. Ben bu zihniyete 3. köprü sendromu diyorum. Yani İstanbul trafiğinin önüne geçmek için bir 3. köprü yapmak ne kadar sürdürülebilir bir çözüm ise, yargının işleyişindeki aksaklıkları gidermek için personel sayısını artırmak, daha fazla mahkeme kurmak da o kadar sürdürülebilir.

 

Galma Jahic: Yargı herkesi ilgilendirir

Soruşturmalar, tutuklamalar, davalar... Bu kadar haber, yorum vatandaşı nasıl etkiliyor?

Projedeki sonuçların gösterdiği gibi, haberler her zaman tam veya doğru bilgileri içermiyor olabilir. O anlamda bir meselenin bolca konuşuluyor olması, doğru bir şekilde bilincin oluşturulacağı anlamına gelmeyebilir. Fakat yargının tartışılmasıyla yargı vatandaştan uzak bir mesele olmaktan çıkıyor. Bu tartışmaların yapılması ve yansıtılması aslında ‘hukukun anlamı’nın kimsenin tekelinde olmadığı mesajını veriyor.

Araştırmanızla da bağlantılı olarak yargı reformunda nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

Bu projede genel olarak ileriye sürmeye çalıştığımız argüman şu: Yargı her vatandaşı ilgilendiren bir meseledir, bununla beraber aynı zamanda vatandaşlar tarafından yargının nasıl algılandığı da son derecede önemlidir. Bu anlamda reform süreci şeffaf olmalı, her şeyden önce vatandaşları ve onların menfaatlerini dikkate almalı.

Tartışmalara rağmen hukuk hâlâ uzak mı vatandaşlara?

Dilin, özellikle hukuk dilinin nasıl kullanıldığı ve nasıl anlaşıldığı çok önemli bir problem. Mahkemelerde birtakım hukuki terimler kullanılıyor, fakat o terimlerinin gündelik hayatta başka anlamları var. Bu normaldir. Fakat bunun farkında olup, vatandaşın ‘hukuk’ konuşmadığı ve bilmediği için bir hak kaybı yaşamaması için tedbirler alınmalı.

Vatandaşın yargıya olan güvensizliği konusunda hâkim ya da savcıların değerlendirmesi nasıl? Bu konuda önerileri var mı?

Yargının durumuna bakarsak, güvenin daha da düşük olması gerektiğini düşünenler oldu ve sonuçlarımızı o anlamda kötü değil, tam tersi ‘iyi’ olarak değerlendirenler oldu. ‘Bunlar yanlış’ diyen de oldu. Çok fazla öneri yoktu. Zaman yok, ortam uygun değil, iş yükü fazla, elimizde değil gibi açıklamalarla karşılaştık.

Bu açıklamalar yargıda yaşanan sorunları anlamak için yeterli mi?

Bunun tam çözümü ‘daha fazla hâkim daha fazla savcı değil’. Aynı zamanda alternatif yöntemlerinin geliştirilmesi de olası bir çözüm olabilir. Avrupa’da Amerika’da Alternatif Uyuşmalık Çözümleri artık adalet sisteminin ayrılmaz parçası olmuşlardır. Farklı usullerle yargı mensuplarının ‘dava idarecisi’ olmaktan çıkartılıp, karar vermeye ve mesleki anlamda kendini geliştirmeye odaklanması için olanak sağlanabilir.

ADALET GÖZET. Yargı Sistemi Üzerine Bir İnceleme

Derleyen: Seda Kalem

Bilgi Üniversitesi Yayınları

2010, 168 sayfa.

 

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için şimdi oturum açın.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.