Φ _asi_ Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2009 IRAK SAVAŞI Irak Savaşı, 20 Mart 2003'de Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık önderliğinde oluşturulmuş Çokuluslu Koalisyon Kuvvetlerinin bir askeri harekâtla Irak'a girmesiyle başlayan ve devam eden savaş. Ayrıca İkinci Körfez Savaşı, Irak'ın İşgali ve koalisyon ülkelerince Irak'ı Özgürleştirme Operasyonu olarak adlandırılır. Savaş öncesinde, ABD ve İngiliz hükümetlerinin Irak'ın kitle imha silahlarına sahip olduğu ve bu silahların koalisyon ülkeleri başta olmak üzere bir çok ülkenin güvenliğini ciddi şekilde tehdit ettiği gerekçesiyle Birleşmiş Milletler Doğrulama ve Teftiş komisyonu yetkililerinin kimyasal silahların varlığı konusunda kanıtlarının olmadığı, işgal sonrasında, ABD-Iraklı İnceleme Grupları Irak'ın kitle imha silahı programına 1991'de son verdiği fakat ambargo kalkmazsa tekrar faaliyete geçirebileceği belirtti.Buna rağmen terk edilmiş veya konulduğu yerin belirsiz olduğu kimyasal silah kalıntıları olacağı gerekçesiyle koalisyon kuvvetleri harekat düzenlemiştir.Bazı ABD'li görevliler Saddam Hüseyini, El Kaideye destek vermek ve barıdırmakla suçladılar fakat bu ilişkiler hiçbir zaman kanıtlanamadı.Bir söylentiye göre dönemin ABD başkanı George W. Bush Filistinli bir görevliye Tanrı'nın kendisine Saddam'ı devirerek Irak'ı baskıdan kurtaracağına yönelik ilham verdiğini söylemiştir. İşgalin diğer sebepleri ise Irak'ın Filistinli intihar bombacılarına parasal destek sağladığı,Irak hükümetinin insan haklarını suistimal ettiği, ve demokrasinin ülkede ve bölgede yaygınlaştırılmasıydı.Bazı görevliler işgal kararında Irak'ın petrol rezervlerinin önemli bir etmen olduğunu belirtmiştir.fakat bu görüş ABD'lilerce yalanlanmıştır. İşgalin başlamasından kısa süre sonra düzenli Irak ordusu yenildi, neticede Saddam Hüseyin yakalanarak idam edildi. ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri Irak'ta yeni bir demokrasi inşa etme denemelerine başladı. Bazı tarikat ve diğer çeşitli silahlı gruplardan oluşan direnişçilerle koalisyon güçleri arasında bir asimetrik savaş başlamış, Şii ve Sunni gruplar arasında sorunlar çıkmış, ve Irak'ta El Kaide operasyonları başlamıştır.2007 yılında yapılan araştırmalara göre Irak'ta tahmini 1.000.000 sivil yurttaş hayatını kaybetmiştir. UNHCR Nisan 2008 tarihli verilerine göre 4.7 milyon Irak'lı yer değiştirdi (Irak nüfusunun %16sı), bunların iki milyonu komşu ülkelere sığındı Kızıl Haç Mart 2008'de Irak'taki insani durumu "dünyada diğerlerine göre en kritiği" olarak tanılamıştır. Haziran 2008, ABD savunma resmi kaynakları güvenlik ve ekonomik göstergelerde düzelme işaretleri görüldüğünü açıkladı. Ağustos 2008'de Irak ile ABD rasında SOFA anlaşması tasarlandı. Bu anlaşma ABD'nin beş yıl içinde Irak'tan tamamen çekilerek güvenliği Irak yönetimine bırakacağını belirtiyordu 2008'in sonlarına doğru SOFA yürürlüğe girdi. Bu anlaşmaya göre ABD askerleri 30 Haziran, 2009 tarihinde Irak şehir merkezlerinden muharip güçlerini çekdi ve 30 Haziran Irk'ta resmi tatil ilan edildi. Ancak anlaşma dahilinde 2009 yılını ortalarında bir halk referandumu yapılarak ABD güçlerinin konumu tekrar değerlendirilecek. Anlaşmanın maddeleri arasında, Irak mahkemelerinin, Amerikan askeri personel ve ABD ordusuna iş yapan şirketlerin çalışanlarını yargılayamayacağı, 10 yıllığına savunma ve içişleri bakanlığı gibi bazı bakanlıklar ile istihbarat gibi stratejik noktaların, ABD gözetimine bırakılacağı, ABD`nin Irak`ta özel cezaevleri olacağı, Amerikan askerlerinin, Irak`tan `terörist grupları destekleyen` herhangi bir ülkeye operasyon düzenleyebileceği gibi maddeler yer alıyor. Anlaşma çeşitli Iraklı gruplar tarafından protesto edildi. Büyük Ayetullah Ali Hüseyini el-Sistani anlaşmanın yabancı varlığını sona erdirmesi gerektiğini söyledi. Irak Parlementosu ve ABD, Stratejik Çerçeve Anlaşması imzaladı. Bu anlaşma; ülke içindeki etnik grupların ve siyasi oluşumların haklarının garantiye alınması, öğrenci takasları; eğitim, enerji sahalarının geliştirilmesi , çevresel temizlik, sağlık bakımı, bilgi teknolojisi, iletişim, ve infaz hukuku gibi konuları içeriyordu. Bush'un yeni Irak Stratejisi Amerikan Başkanı George W. Bush, 11 Ocak 2007 Perşembe sabahı Türkiye saati ile 04.00'te ABD'nin yeni Irak stratejisini açıkladı. Bush, ABD halkına ve dünyaya seslendiği konuşmasında Irak Savaşı'nda birtakım hataların yapıldığını kabul ederek, "hataların yapıldığı yerlerde sorumluluk bana aittir" dedi. Bush, direnişle mücadele ve mezhep çatışmalarının önlenmesi konusunda başarısız olmalarının sebebi olarak asker sayısını daha önce artırmamayı gösterdi. Bush'un itirafının ardından açıkladığı yeni Irak stratejisinin temel unsuru asker artırımı. Bu strateji çerçevesinde Irak'a 21.500 Amerikan askeri daha gönderilecek. Bunların 17.500'ü Bağdat'a, 4000'i de Sünni direnişin kalesi El Anbar eyaletine konuşlandırılacak. Bu askerlerin Irak'ta ne kadar süre kalacağı belli değil. Yapılan açıklamaya göre ilk birlikler 15 Ocak'tan itibaren yola çıkacak. ABD'nin yeni Irak stratejisi ulusal uzlaşıyı sağlaması için Irak hükümetine daha fazla baskı yapılmasını da içeriyor. Sünnilerin siyasi sürece katılımının artırılması için bir an önce eyalet seçimlerinin yapılması, petrol yasasının çıkarılması, eski Baasçıları yasaklayan kanunun yumuşatılması isteniyor. Bush, konuşmasında Irak Başbakanı Nuri El-Maliki'yi uyararak "Irak hükümeti verdiği sözleri tutmazsa, Amerikan halkı ve Irak halkının desteğini kaybeder. Amerika'nın Irak için taahhütleri açık uçlu değildir." dedi. Yeni strateji uyarınca, Irak'a 1,2 milyar dolar ekonomik yardım yapılacak. Bush, ayrıca Irak hükümetinin de toplam 10 milyar doları kalkınma projelerine ayırmayı kabul ettiğini açıkladı. Bush yeni stratejsini açıklarken Suriye ve İran'ı da ağır şekilde suçladı. İran'ın Irak'taki mezhep çatışmalarını körüklediğini ileri süren Bush Suriye'nin de yabancı direnişlerin Irak'a geçmesine izin verdiğini savundu. Bush, Irak hükümetini desteklemeleri için Suudi Arabistan Ürdün ve diğer Körfez ülkelerine de çağrıda bulunarak onları "Bizim başarısızlığımız sizin için de tehdit oluşturur" diyerek uyardı.Bush konuşmasında sınırdaki sorunların çözülmesi konusunda PKK sorununa atıfta bulunarak Türkiye ve Irak ile birlikte çalışacaklarını söyledi ancak ayrıntı vermedi. Ancak PKK ile mücadelenin yoğunlaştırılması ve Kerkük konusunda Türkiye'nin hassasiyetlerinin dikkate alınmasının da ABD'nin yeni Irak stratejisinin bir parçası olduğu belirtiliyor. Savaş ve Çevre Birleşmiş Milletlere göre ‘Bugün yaşanan hava kirliliği, toprak kirliliği, yer altı ve yerüstü su kaynakları kirliliği, tehlikeli atıklar gibi çevre sorunlarının %34’ü savaşlar, yeni silah sistemlerinin geliştirilmesi çalışma ve harcamalarından kaynaklanmaktadır. Halen silahlanma için 2 gün içinde harcanan para 4.8 milyar ABD dolarını geçmektedir. Bu rakam BM'nin 3. Dünya ülkelerindeki çölleşmeyi önleme programı için 20 yılda harcadığı paraya eşittir. Savaşın Çevreye Etkisi Körfez savaşında Kuveyt’te yakılan petrol kuyuları 600 milyon ton petrolü tüketerek havada is, gazlar ve tehlikeli kimyasallardan oluşan bir battaniye meydana getirmiştir. Çıkan duman güneşten gelen ışınları engellemiş; bölge ülkelerinde ısı yaklaşık 10° C düşmüştür. Petrol dumanı içindeki CO² bölge ülkelerinde sera etkisi ve asit yağmurlarına neden olmuştur. Bugün Bağdat’ta yaşayanların büyük bir çoğunluğu Dicle’nin kirli sularını içiyor. Kanalizasyon atıkları; arıtma tesisleri tahrip olduğu için kontrolsüz şekilde Dicle’ye akıyor. Dicle nehrine akan kanalizasyon atıklarının içinde Amerikan Ordusunun atıkları da var. Bu atıklar son derece tehlikeli ağır metalleri de kapsıyor. Dicle sularının içme suyu olarak kullanıldığı bölgelerde sinir sistemi hastalıkları, doğum anomalileri ve kanserlerin görülme sıklığı arttığı Irak’lı uzmanlar tarafından belirtiliyor. Alt yapıya Etkisi 1. Körfez savaşı sırasında başta içme suyu sistemleri, kanalizasyon yapıları ve barajlar olmak üzere Irak’ın tüm alt yapısı bombalanmıştır. 1. Körfez savaşında Bağdat’ta temiz su taşıma kanallarının % 40’ından fazlası tahrip olmuştur. 2. Körfez savaşında ise sistemin tamamı tahrip olmuştur. Irak’ın temiz su ve kanalizasyon sistemlerinin tekrar yapılandırılması için tahminen 11 milyar ABD doları gerekmektedir. Alıntı
Φ _asi_ Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2009 IRAK SAVAŞI Ebu Gureyb Cezaevi işkenceleri Ebu Gureyb Cezaevi işkenceleri, 2003 yılında Amerikalı askerlerin, işgal altındaki Irak'ta yer alan Ebu Gureyb Cezaevi'nde tutuklulara uyguladıkları işkence ve kötüye kullanma olaylarıdır. Irak'taki işkencelerin anlatıldığı kamuoyundan gizlenen 53 sayfalık bir raporda Ebu Garib'den çıkan resimlerin ardından bu rapordan kimi bölümler de Amerikan basınında yer almış, buna göre, "sadistçe, kaba ve gayri ahlaki" diye tanımlanan çok sayıda işkence örneği anlatılırken, "Iraklı esirlere sopalar ve farklı aletlerle tecavüz edildiği, çırılçıplak soyuldukları, kadın çamaşırları giymeye zorlandıkları, günlerce su ve tuvalet bulunmayan hücrelerde tutuldukları ve sürekli olarak dövüldükleri" dile getirilmiştir. Olayların ortaya çıkmasından sonra ABD'li çavuş Charles Graner askeri mahkemede yargılayarak suçlu bulmuşlardır. Ebu Garib'ten sorumlu general J. Kaprinski, Ebu Garib Cezaevi'nin askeri istihbarat tarafından yönetildiğini, taciz ve kötü muamelenin fiilen resmi politika olduğunu ve sorgulamalara CIA ajanlarının da katıldığını belirtmiştir. Askerler tarafından çekilen ve daha sonra montajlanarak DVD haline getirilen görüntüler, 'Palm Beach Post' gazetesinin internet sitesinde yayınlanmıştır. Hadisa katliamı Hadisa katliamı 19 Kasım 2005 tarihinde bir grup ABD'li askerlerin, aralarında çok sayıda çocuk, kadın ve yaşlılar olan bir grup Iraklı sivilleri suçsuz yere öldürmeleri olayıdır. Alıntı
Φ _asi_ Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2009 Irak Dünya Mahkemesi Irak Dünya Mahkemesi (İngilizce ismi World Tribunal on Iraq; WTI), ABD'nin Irak'ı 2003 yılında işgal etmesinin ardından, savaş karşıtı hareketin Vietnam Savaşı'na yönelik olarak düzenlenen Russell Mahkemesi’nden ilham alarak tüm dünya organize ettiği bir girişimdir. Amacını savaş ve işgale ilişkin gerçekleri ortaya koymayı ve işgalin sessizce unutulmasını engelleyerek işlenen suç ve ihlallerin yanı sıra, çekilen acıların, susturulan seslerin ve direnişin de kayda geçirilmesi olarak açıklayan girişim somut kanıtlara dayalı bir dinleme, düşünme, değerlendirme ve yargı süreci ön görmüştür. Yatay organizasyon modelinde, tüm dünyada yürütülen çalışmaların sonucunda İstanbul'da yapılan değerlendirmeyle süreç boyunca işlenen tanıklıklar ve kanıtlar, katılımcıların değerlendirmesiyle birlikte kamuoyuna vicdan jürisi kararı olarak sunulmuştur. Oturum listesi Londra, Kasım 2003 Konu: Askeri operasyon ve işgal sırasında Koalisyon Güçleri’nce savaş suçu işlendi mi? Mumbai, Ocak 2004 Konu: Savaşın suç olduğuna ilişkin dünya kadın mahkemesi - ABD’nin savaş suçları Düzenleyen: Dünya Sosyal Forumu’ndan El Taller Londra, Şubat 2004 Konu: Irak’ın Koalisyon Güçleri tarafından işgali hakkında halk soruşturması Düzenleyen: Peacerights Kopenhag, Mart 2004 Konu: Savaş ve işgal sırasında, Irak kamu kuruluşlarının ve kaynaklarının satışa çıkarılmasının ve 20.000’i aşkın kişinin hiçbir hukuki sürece bağlı olmaksızın kamp ve hapishanelerde tutulmasının uluslararası hukuk açısından yasallığı Brüksel, Nisan 2004 Konu: Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi (PNAC) çerçevesinde Irak’a açılan savaşın ideolojik arka planı New York, Mayıs 2004 Konu: Uluslararası hukukun, BM şartlarının ve dünya halklarının 15 Şubat’ta ortaya koyduğu iradenin ihlali dahilinde savaş ve işgal suçları Almanya, Haziran 2004 Konu: Uluslararası hukukun ihlali ve Alman hükümetinin ambargo, savaş ve işgaldeki suç ortaklığı İstanbul, Haziran 2004 Konu: Kültürel mirasa karşı işlenen suçlar New York, Ağustos 2004 Konu: Bush ve Blair yönetimlerinin Irak’ı işgal ederek yaptıkları uluslararası hukuk ve temel insan hakları ihlalleri; Irak Dünya Mahkemesi’nin bu ana kadar elde ettiği bulguların ortak deklarasyonu; Asker aileleri ve savaşmayı reddeden ordu mensuplarının dinlenmesi Düzenleyen: International Action Center Japonya, Ekim 2004 Konu: Seyreltilmiş uranyum kullanımı ve Japon hükümetinin suç ortaklığı Düzenleyen: Irak Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTI) Stokholm, Kasım 2004 Konu: İşgalin Irak toplumu üzerindeki sosyal, ekonomik ve kültürel etkileri ve sonuçları Japonya, Aralık 2004 Konu: Yıl boyu çeşitli kentlerde yapılan oturum sonuçlarının değerlendirilmesi Güney Kore, Aralık 2004 Konu: Güney Kore hükümetinin savaş ve işgaldeki suç ortaklığı Roma, Aralık 2004 Konu: Irak savaşının hukuka aykırılığı ve İtalyan hükümetinin suç ortaklığı Frankfurt, Ocak 2005 Konu: Almanya oturumlar dizisi kapsamındaki üçüncü oturum düzenlenecek. Roma, Şubat 2005 Konu: Medyanın, gerçeklere ve insanlığa karşı işlediği suçlar ve dezenformasyon politikası Lizbon, Mart 2005 Konu: Irak’a karşı savaş hazırlıklarında, savaş sırasında ve işgal süresince, Portekiz devletinin, diğer kişilerin ve kuruluşların sorumluluğu Cenova, Mart 2005 Konu: Medyanın savaş ve işgaldeki rolü İspanya, Mayıs 2005 Konu: A.B.D. sömürgeci hakimiyet projesi karşısında Irak toplumu: Egemenlik nasıl yeniden kazanılabilir? Alıntı
Φ _asi_ Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2009 Irak İç Savaşı Irak İç Savaşı Amerika Birleşik Devletleri'nin 2003 yılında Irak'a yaptığı askeri müdahele sonucu Irak'ın Sünni ve Şii toplumları arasında ortaya çıkan iç savaştır. Şavas sonunda Irak Harabe haline almış. Irak'ı tamamen cökertmiş Ortadoğuda dengeleri değiştirmiştir. ABD-ISRAIL-IRAN gızlı müttefiklerin geniş alana yayılmasına sebeb olmuştur. ABD Iraktan Cekildikten sonra yeniden Ic şavas olasılığı devam etmekte olup Iraklı Araplarla-Kürtler arasında her an patlak verebilecek şavas durumu halen mevcuttur. Bu Şavasın Ortadoğuya sıcmaraması Kontrolden cıkma durumu vardır. Iraktan başlıyacak bir iç savas Iran-Turkiye-Pakistan Diğer Arap devletleri ve Israil sınırlarına kadar dayanabilir. Irakta yaşanan iç şavasdan en karlı cıkan ülkelerin başında Iran gelmektedir. Iranın Irakta Etkili Şii nufuzu vardır. Şiilerin amaclarının başında yeniden Şii'ligi diriltme güclendirme politikası vardır. Alıntı
Φ _asi_ Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2009 ÇUVAL OLAYI Çuval olayı veya Çuval hadisesi, (İngilizce'de The Hood event) 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde karargâh kurmuş bulunan (bir binbaşı komutasında) 11 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun ve Türkmen mihmandarlarının Irak'taki işgal kuvvetlerinin bir parçası olan Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı'na bağlı askerlerce ve yanlarında peşmergelerin de bulunduğu bir ortamda, sürpriz bir baskın sonucu derdest edilmeleri ve başlarına çuval (kukuleta) geçirilmek suretiyle götürülüp 60 saat süresince alıkonularak sorguya çekilmeleri hadisesini tanımlamak için kullanılan terimdir. ABD'nin sonradan özür dilediği belirtilmişse de, hadise Türkiye - ABD ilişkilerini derinden yaralamıştır. Operasyon için ABD'nin en önemli milli bayramı olan 4 Temmuz (Bağımsızlık Günü - Independence Day) tarihinin seçilmiş olması, günün Cuma'ye denk gelmesi, bu şartlarda konuyu süratle ve diplomatik tarzda çözüme kavuşturabilecek yetkili Amerikan makamlarına ulaşmanın uzun sürmesi ve Türk askerlerinin bu yüzden 60 saat gözaltında bekletilmeleri, Amerikan askerlerince küçük düşürücü kasıtlı hareketlere başvurulmuş olması, "Çuval hadisesi"nın bir provokasyon olduğu görüşlerinin dile getirilmesine sebebiyet vermiştir. Olayın geçmişi Hadisenin kaynağı, ABD başkanı George Bush ve yardımcısı Dick Cheney'in ekibini oluşturan Amerikan Girişim Enstitüsü (AEI, American Enterprise Institute) kuruluşundan ABD Savunma Bakanlığı'na getirdiği şahinler (Neo-Conlar) adıyla anılan kişilerin Irak'ı işgal etmek istemesi ve Türk hükümetinden ABD silahlı kuvvetlerinin Kuzey Irak'a serbest geçiş yapabilmesi ve Adana'da bulunan İncirlik Hava Üssü'nün Amerikan keşif ve ağır bombardıman uçaklarına açılması talebinin TBMM tarafından 1 Mart tezkeresi olarak adlandırılan tezkere ile reddedilmesidir. Bu olayın sonrasında ise Irak'taki direnişin uzaması, işgalin ABD Hazinesine 3 trilyon dolar'a patlaması, ABD Doları'nın büyük değer kayıpları ve petrol fiyatlarının kısa zamanda varil başına 20 dolardan 100 dolara çıkması neticesinde George Bush'un Cumhuriyetçi Parti'sinin 2006 Meclis ve Senato seçimlerinde yenilgiye uğraması sonucunda ABD Savunma Bakanlığı'na Robert Gates getirilerek, Neo-conlar tasfiye edilmiştir. Gazeteci-yazar Turan Yavuz baskının, dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı ve Amerikan Girişim Enstitüsü'nün (AEI, American Enterprise Institute) üst-düzey mensuplarından olan Paul Wolfowitz’in emriyle başlatıldığını iddia etmektedir. 4 Temmuz günü yapılmasının nedeni; o günün cuma olması ve 3 günlük ‘Kurtuluş Günü’ tatili ile Amerikalı yetkililerin işbaşında olmayacakları, dolayısıyla Türkiye’den gelen tepki telefonlarının da cevapsız kalacak olmasıydı. Wolfowitz’den Irak İşgal Yönetimi (Coalition Provisional Authority) Başkanı Paul Bremer’e ve oradan da Wolfowitz'in AEI'dan Irak'a gönderdiği Michael Rubin'e uzanan yeşil ışığın son adresi, Kerkük’teki Albay William Mayville oldu. Süleymaniye’deki operasyon, IKYB lideri Celal Talabani’nin Bağdat’ta Amerikalılara verdiği bir bilgi ile başladı ve Amerikan istihbaratı, operasyon için Kuzey Irak’taki ‘Türkçe konuşmaları’ dinlemeye aldı. Bu dinlemeye bölgedeki tüm Özel Kuvvetler’in haberleşmeleri de dahildi. Olay Celal Talabani'nin oğlu, Bafel Talabani tarafından kameraya alındı. "Çuval olayı" Olayda Türk askerleri ve Türkmen mihmandarları ile birlikte Süleymaniye'de kızını aramakta olan bir İngiliz sivil de tutuklanmış, Bağdat'ta 15 gün hapiste tutulduktan sonra salıverilmiştir. Michael Todd isimli bu İngiliz ülkesine dönüşünde Amerikan hükümetine karşı 10 milyon dolarlık bir tazminat davası açmıştır. Bu olaydan sonra "...Eyleme kolaylıkla karşılık verebilecek eğitime ve cesarete sahipken, Türk binbaşı bilinçli bir şekilde emrindeki askerlerin en doğal tepkilerini frenlemeyi başarmış, bir çatışma yaratmanın kolaylığını ve sıradanlığını aşmış, bunun bir eziklik olmadığını, davranışının muhatabıyla kıyaslanmayacak kadar büyük bir cesaret ve özgüven gerektirdiği sonraki gelişmelerle ortaya çıkmıştır." görüşü ile, "...Bir Türk subayı hiçbir durumda teslim olmamalıydı, emrindeki askerlerle beraber sonuna dek gerekeni yapmalıydı." gibi iki ayrı görüş oluşmuştur. Daha sonra iddalara göre ABD GenelKurmay Başkanı, TSK Genelkurmay başkanını arayarak 'Askerlerinizin gösterdiği anlayış beni çok mutlu etti. Tanrıya bin şükür ki askerleriniz askerlerimizi evlerine sağsalım gönderdi' Buna mukabil, oluşabilecek bu tip olaylara karşı Türk-Irak sınırında süratle müdahale edebilecek yeterli birlik ve teçhizat bulunmaması da sözkonusu Binbaşı'nın kararını herhalde etkilemiştir. Nitekim bu olaydan sonra bu sınıra sürekli olarak zırhlı birlik ve komando takviyesi yapılmış ve neticede Türkiye'nin istediği zaman ve şartlarda havadan ve karadan Irak'a müdahale edebilmesi sağlanmıştır. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.