Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Güzel Sanatlarda Barok


Legendary

Önerilen İletiler

Barok Portekizce barroco, eğri büğrü inci anlamına gelmektedir.

 

XVI. yy. sonundan XVIII. yy. sonuna kadar, İtalya' dan başlayarak, Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinin çoğunda gelişen üslup için kullanılır.

 

Konu başlıkları:

1-) Barok Nedir?

2-) Barok Sanatının Tarihi Gelişimi

3-) Barok Üslubun Osmanlı-Türk Sanatına Etkisi

 

Barok Nedir:

 

Barok sıfatı, önceleri, kuyumculuk dilinde düzensiz ve acavip biçimli taş ve incileri nitelemek için kullanılıyordu XVIII. yy. sonlarından başlayarak, XVII. yy. başında klasik ve maniyerist Rönesans üslubunun yerine geçen ve Avrupa' nın büyük bir bölümünde XVIII. yy. sonuna kadar, Latin Amerika'daysa XIX, yy.'ın başına kadar süren üslubu belirtmek için, önceleri küçültücü anlamda kullanıldı.

 

Özellikle H. Wölfflin ve E. d'Ors, barok anlayışı kuramlaştırdılar. Bu dinamik, lirik ve dokunaklı sanat biçimi, mimarlık ve mimarlık bezemeleri başta olmak üzere tüm anlatım biçimlerini etkiledi; etki arayışında, duygulara ve heyecana seslenmede, açık biçimler sistemi ve bireşim yoluyla hareket ettiğini ileri sürdü. Michelangelo' nun coşkulu araştırmalarının izinde giden Bernini, Borromini ve Pietro da Cortona gibi dâhi yaratıcılarca Roma'da başlatılan barok akım, Karşı-reform hareketinin ayrıcalıklı ve parlak sanat dili haline geldi; önce italya'da, daha sonra da katolik ülkelerin büyük bir bölümünde yaygınlık kazandı. Reform ülkelerinde bile monarşi uygarlığının sanat anlayışına uygun düştüğünden, gelişimi yalnızca dinsel sanat alanıyla sınırlı kalmadı. Dini tasvirlerde gizemciliği yücelterek, dinsel ikonografi konularını bütünüyle yeniledi. Barok sanat, saraylarda ve Avrupa'nın büyük merkezlerinde gözde olan şatafat ve gösteri zevkine de uygundu. Amacı, şaşırtmak, göz kamaştırmak, büyülü ve masalsı bir hava yaratmaktı. Bu amaçla kütle, ışık ve karşıtlık etkilerinden büyük çapta yararlandı; bu anlayış, mimarlıkta anıtsal düzen, eğri yüzeyler ve hatlar, girinti ve çıkıntılar, ışık-gölge şaşırtmacalarıyla; heykelde, hareketli ve coşkun figürler, dalgalı ve acayip giysi kıvrımları, jestler ve ifadelerde aşırıhK, birbirleriyle uyuşmayan maddelerin bir araya getirilmesi ve çok-renklilik eğilimleriyle (renkli mermer, tunç, yaldız, boyalı yalancı mermer); resimdey-se, diyagonal düzenlemeler, perspektif, kısaltım, göz aldatmaca etkileriyle ve abartma eğilimiyle kendini gösterdi. XVII. yy. boyunca canlılığını sürdüren bu sanat, sonraki yüzyılda değişikliklere uğradı (rokay ve rokoko).

 

Barok Sanatının Tarihi Gelişimi:

 

Barok sanat, ilk olarak papaların Roma için ısmarladığı yapıtlarla ortaya çıktı: şehircilik ve süsleme çalışmaları; San Pietro bazilikasının ön cephesinin inşası (bu cephe, daha sonra, Bemini'nin revakıyla ululaştırıldı); bu bazilikanın içinde, yine aynı sanatçı tarafından yapılan görkemli bal-daken (1624-1633) ve kürsü; Rainaldi ve Borromini'nin yapıtı Sant'Agnese kilisesi' nin ön cephesinin yapımından sonra geniş bir opera sahnesini andıran Navona meydanındaki çeşmeler. Delişken bir dehaya sahip Borromini, cephe ve duvarları dalgalı, eğri çizgilerle donattı, oval biçimleri yeğledi. İmgelem gücü, San Carlino aile Ûuattro Fontane ve Sant'lvo alla

Sapienza'da olduğu gibi, kimi zaman ola-ğandışılığa kaçtı. Lanfranco, Pietro da Cortona, rahip Pozzo, tavan ve tonozları çarpıcı kompozisyonlarla süsleyerek barok fresk sanatını ortaya çıkardılar, italya' nin diğer büyük kentlerinde de büyük ustalar bu üslupta çalıştı: Juvarra ve rahip Guarini Torino'da (San Lorenzo kilisesi, Madama sarayı) ve Piemonte bölgesinde (la Superga); Longhena (la Salute) ve Tiepolo Venedik'te; Magnasco ve Parodi' ler Cenova'da; Napoli ise, S. Rosa, L. Giordano, F. Solimena ve Caserta sarayı' nin mimarı Vanvitelli ile ün kazandı; Sicilya'da, Palermo bölgesiyle ve 1693 depreminden sonra yeniden inşa edilen doğu bölgesi kentleriyle (Noto) barokun etkisinde kaldı.

 

Barok sanat, Alp dağlarını aşarak, Habsburg hanedanının egemenliği altındaki devletleri, Avusturya ve Bohemya' yi fethetti. Kilise ve saray mimarları Fischer von Erlach, Hildebrandt ve Dientzenhofer'ler, heykelci R. Donner ve ressam Maulbertsch sayesinde, Viyana ve Prag barok sanatın ünlü merkezleri arasına girdi. Carlo Antonio Carlone ve Prandtauer, görkemli manastırlar inşa ettiler (Sankt Florian, Melk). Mimar Pöppelmann ve helkelci Permoser'in (Dresden'de Zwin-ger) çalıştığı Saksonya da barok akımın etkisi altına girdi. XVIII. yy.'da, Bavyera, Franken ve bütün Güney Almanya, barok kiliselerle doldu: Münih'teki Sankt Johann-Nepomuk kilisesi'nde, Rohr'da, VVeltenburg'da Asarn kardeşler; VVies'te ve Steinhausen'de D. Zimmermann; Vier-zehnheiligen'de B. Neumann; Ottobeu-ren'de J. M. Fischer. Bu arada, Kons-tanz gölü çevresinde ve isviçre'de çalışan Vorarlberg ustalarını da unutmamak gerekir. Barok akım Polonya ve Rusya'da da yaygınlık kazandı, Rastrelli Petersburg sarayı'nı inşa etti.

 

Tutkulu yaradılışlarına uyan barok üslubu coşkuyla benimseyen ispanyollar, ülkelerini kısa zamanda anıtlarla donatacak ağır süsleri seven mimar ve heykelcileri bulmakta güçlük çekmediler. İspanyol baroku, özellikle ülkenin kuzeyinde, Churriguera, P. de Ribera ve N. Tome (Toledo katedrali'ndeki Trasparente) tarafından temsil edildi. Güneyde ise, Sevıl-la, Valencia ve Granada'da barok üslupta pek çok kilise ve saray inşa edildi. Bu yapılarda, gösterişli bir anlatımcılığın egemen olduğu, her zaman barok anlayışta olmayan çokrenkli bir heykel sanatı göze çarpar (XVIII. yy.'da Pedro de Mena, Pedro Roldân, F. Salzillo). Kendine özgü bir yaratıcılığa sahip Portekiz baroku, Okyanus ötesinde, dâhi heykeltraş Aleijadin-ho'nun üne kavuşturduğu Ouro Preto gibi Brezilya'nın önemli merkezlerinde de görüldü. Amerika'daki ispanyol sömürgeleri, biçimleri kimi zaman taşkınlığa varan derecede abartarak, anavatan sanatını benimsediler: Meksika'da Puebla ve Oaxa-ca kiliseleri; depremlere karşı geliştirilmiş ilginç bir mimarlığın görüldüğü Antigua gibi Orta Amerika, Peru ve Kolombiya kentleri.

 

Avrupa'da, katolik Felemenk ülkesi barok sanatın özellikle yerleştiği bir diyar oldu: katafalk biçimli capella'lar (Namur'de Saint-Loup, Louvain'de Saint-Pierre kiliseleri), H. F. Verbruggen ya da M. Vervoort'un ilginç kürsüleri. Anversli Rubens ise barok sanatın kuzeyli büyük dehasıdır.

 

Yakın zamanlara kadar Reform ülkeleri ve Fransa, barok dünyası dışında tutuluyordu. Oysa, Versailles sanatının büyük ölçüde barok olduğu bir gerçektir. Ressam Simon Vouet ve heykelci Puget gibi, Le Vau da barok sanatçı sıfatını taşımaya hak kazanmıştır. XVIII. yy.'da bile, Adam'lar ve Slodtz'lar gibi sanatçılar, kendilerini barok üsluba adamışlardı. A. Schlüter ve Knobelsdorff gibi ustaların yer aldığı, barok bir Berlin'den de söz etmek mümkündür, ingiltere de barok sanatın gösterişinden yoksun kalmamıştır; bunun en iyi kanıtı, Londra'da Wren'in inşa ettiği St. Paul katedrali'dir. Kuramsal olarak papa yanlısı olan bu üslup, ağırbaşlı ve protestan Hollanda tarafından bile benimsenmiştir.

 

Monarşi ile yönetilen dini bütün bir toplumun gösterişçi sanatı olan barok, Ancien Regime'in yıkılmasından sonra yaşayamazdı; XVIII. yy.'ın ikinci yarısından sonra, yeniklasikçilik karşısında gerilemeye başladı.

 

Barok üslubun Türk-Osmanlı Sanatına etkisi:

 

Barok üslup, türk sanatında yaklaşık 1720-1830 arasındaki dönemde, özellikle mimarlık ve bezemede uygulanmıştır, turk ya da osmanlı baroku denilen bu akım, Batı etkilerinin osmanlı toplumu ve sanatı üzerinde egemen olmasıyla başlamış, değişik evreler geçirerek yeni biçimlerde yorumlanmıştır.

 

Yapımına 1749'da başlanan Nuruosmaniye camisi, bir bakıma bu dönemin ilk önemli ürünüdür.

Özellikle avlu kesimi eğrisel plan düzeniyle Batı baroku ile yakınlıklar gösterir, istanbul Ayazma, Beylerbeyi, Laleli ve Üsküdar Selimiye camileri de kimi ayrılıklarla türk barokunu yansıtan güçlü örneklerdir.

 

Gene bu dönemde çeşme ve sebiller klasik osmanlı mimarlığında ulaşamadıkları bir ağırlıkta ortaya çıkarlar. Anıtsal boyutlardaki çeşmeler arasında istanbul Tophane, Azapkapı ve Üsküdar meydan çeşmeleri sayılabilir.

 

Tüm bu yapılarda Batı barokunun etkileri egemen olmakla birlikte, türk baroku özgün bir yaratıcılık çizgisi izlemiş, böylece daha sonraki seçmeci tutumdan ayrılmıştır. Bu niteliğiyle Avrupa barokunun osmanlı sanatındaki bir yansıması sayılmaktan çok, osmanlı sanatında bir baroklaşma eğilimi olarak değerlendirilebilir.

 

Büyük Larousse Gelişim Yayınları 3. cilt

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.