Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Aylardan Eylül


Misafir birce

Önerilen İletiler

EYLÜL

 

 

 

Koparıp atamıyorum olmadığın saatleri

 

Ne ellerini ne yüzünü gelme deyişlerini

 

Belki cağırışlarını o mutlu anların

 

Koparıp atamıyorum benden yakin bana

 

Sen doyumsuz güzelliği düzensiz dünyamın

 

Sen nice isteğim yasaklarla sınırlanmış

 

Bir ateş mi yanan uzak dağ başında

 

Bir geyik mi gelir gider kuytusunda ormanların

 

 

 

 

 

Ne zaman sokulsam dost yanına uysal

 

Ne zaman baksam gözlerinin ucsuz anlamına

 

Duyarım hep ayni günaydın gibi seni

 

Serin sularında gelip gecen günlerimin

 

Duyarım beklerken aşktır orda kanat vuran

 

Inanmakla yaşanmış öyle daha kutsal

 

Acılardan sevinclerden en olmadık şeylerden

 

 

 

 

 

Uyuyup uyanmak arasında bir gece

 

Bira kokan gülüşlerin harlar deli kanımda

 

Sarmak seni kaç kez nasıl sıcak ülkelerde

 

Sarmak seni dipdiri dokumak seni icten içe

 

Şimdi ilk gün gibiyken yalnızlığımda ışıyan

 

Solu biciminde yüzünün biraz güneş biraz ay

 

Simdi yepyeni bir denizin mavi çizgisinde

 

Dolar soluğun hava gibi göklerce boşluğuma

 

 

 

 

 

 

 

Tazelerken evrenimi çoğaltırken gücümü

 

N olur caymalardan kaygılardan kurtul artik

 

Tedirgin düşlerden o kötüye yormalardan

 

Her yönünde güvenip inandığım ben olsam

 

Ben olsam sargın aydınlık pencereden her sabah

 

Donatan seni umutlarla ciceklerle yarınlara

 

Dayanağı evinin tüten dumanı ocağının

 

Işeyen adını usul usul yanında ben olsam

 

 

 

 

 

 

 

Dinmeyecek hic ağrısı bu sarhoş özlemin

 

Sessiz yankıları sesinin buradan öte yıllar yılı

 

Dağınık bahcelerde bileceksin eylül – ekim

 

Bir kırık dal mıdır hala koyup gittiğin yerde

 

Bir yaprak mı hoyrat rüzgarında anılarin

 

Örtük kapıların ardında bekler misin artık

 

Bir gün cıkarım birden karşına yorgun argın

 

Eski senlinde eski bir türkü gibi senin

 

 

 

CEVDET ATMACA

 

ff4aced9f737359fffff870m.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eylülün Denizi

 

 

 

 

 

Eylülün denizi, niçin gözlerin,

 

Kapanmış rüya sız , boş bir kuyuya?

 

Daha dün her dalgan gürlerdi derin.

 

Coşkun bir bela en gizil kuytuya.

 

 

 

Eylülün denizi, sen şair misin?

 

Şimdi bir afacan çocuk,bir deli,

 

Sonra bir kötürüm, sonra bir miskin

 

İhtiyar ki bıkmış hayattan belli.

 

 

 

Hani bazen senin "Hicranı unut!"

 

Diyen mavi, baygın bakışın vardı.

 

Hani sis ufuklarca uzakta, yakut

 

Bir cennetten sana nurlar yollardı.

 

 

 

Dalgalar, ey büyük deniz, dalgalar

 

Dualar indirsin sana göklerden.

 

Benim dalgalarda çarpan kalbim var,

 

Bir şeyler haykırır uzak bir yerden.

 

 

 

İstersen, öyle pek çılgın olmasın,

 

Buseden hayaldan olsun gözleri.

 

Yüksek kayalarda irkilen dalgın

 

Gençlere koynunda aratsın şi'ri.

 

 

 

İstersen, kapansın gökler üstüne;

 

İstersen, bir tekne parçalanmasın.

 

Haykırsın kıyıdan bir hasta nine,

 

Yalnız gözlerini böyle yummasın !

 

 

 

ALI CANIP YÖNTEM

ff4aced9f737359fffff870m.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

herbstr.jpg

 

 

Veda eder ağaçlar yapraklarına bu mevsim. Sevdalar inadına daha koyulur.

 

Ve doğanın hırkası sarıdır artık. Renklerin armonisi yaşanır ardı sıra.

 

Yeşil kırmızıya, kırmızı sarıya bırakır yerini gün be gün.

 

 

 

Hazin bir yitişin ilk çağrısı mıdır sonbahar yoksa, yeniden oluşum kozası mı?

 

Ölü toprağı serpilmiş şehirlerin yalnızlığında uyanılır gecelerin sabahına.

 

Kelebek bakışlarında hayal edilir okyanuslar...

 

Bir bir yüzüne kapanmıştır kapılar kalabalığın.

 

Kordon Boyundaki bank dost arar dertleşecek.

 

Deniz üstü sohbetler özlenir olmuştur.

 

Çilingir sofrasının kahkahaları yankılanır balıkçı iskelesinde.

 

Ağaçlar yavaşça bırakır yaprağını yere, asi çiçekler bekleşir toprağın eşiğinde.

 

Sayfa arasındaki gül yaprağıncadır hülyalar.

 

Maviye, yeşile mersiyeler yazılır çatlamış dudaklarca.

 

Ellerinde topaçları yaz çocukları, kaçışır her biri bir köşeye.

 

Camdaki buğuya çizilince sıkıntıların resmi, son sıcağı da çekilince bedenden

 

yazın, eylül kuşlarına yüklendiyse menevişler artık hazana akmaktadır zaman.

 

Güneş, Kaf Dağının ardındadır umarsız.

 

 

 

Ve bir seyyahın zulasında bir dahaki dönüşe götürülür umutlar.

 

Beklemekse eğer yazgımız, hazanın sonunda elbet bahar olacak.

 

 

 

 

 

Arif Agah

ff4aced9f737359fffff870.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Birce ;

 

Gerçi Eylül Geçeli Çok Oldu.

 

Takvimler Ekim i , Mevsimler Hazan ı Göstermekte

 

Ve Sizin İçin,

 

Bir Şiir Daha Eklenmekte .

 

 

DÖNEMEÇ

 

Bir gündü, hava ılık

Ve cadde kalabalık

 

Bir kadın sapıverdi önümden dönemece;

Yalnız bir endam gördüm , arkasından, ipince.

VE görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim,

Çarpıldım sendeledim.

 

Bir gündü mevsim bayat

Ve esmekte hayat.....

Dönemeçten bir tabut çıktı ve üç beş adam;

Yalnız bir ahenk sezdim, çerçevede bir endam.

Ve tabutta , incecik, okadın var, anladım;

Bir köşede ağladım.....

 

N.F.Kısakürek

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Teşekür ederim sayın birvarmışhicyokmuş :clover:

 

 

Eylül

 

 

Memleket havalarından bir haber ver,

Eylül yağmuru nasıl düşer toprağa ?

Kemah’ın kapalı dar yollarında

Hangi kuş hatıra çizdi dal uçlarına ?

 

Yanıp sönen mavi ışıklarla kaybolan Yusuf

Geri döndü mü yurduna ?

Ya Viranşehirli Yakup, Çaykaralı Musa ?

Onlarda döndü mü yurduna? ...

 

Hani sen;

Aşkı bir üveyikten satın almıştın Sadri.

Ne oldu ona ?

Bıçak kesmez oldu ağzını...

Susar oldun, yazmaz oldun daha...

Oysa yüreğimizi koymuştuk ortaya.

Hani, taşırdı be usta!

 

Bak yine bir Eylül havası var Sadri,

İkibin’e doğru 97 Mart’ında.

O gün doğan İsmail bugün delikanlı çağında

İlkbaharda sonbahar, bu nedir usta ?

 

Maltepe cigarasının adı mı var bugün ?

Üç bardak çayın hatırımı kaldı ?

Tornacının yanında çıraktı dayın,

O günlerden yüzünde eser mi kaldı ?

Gel yine bir gurbet türküsü uçuralım.

Munzur’dan İstanbul’a

Fırat’ın suyundan bulgur aşına

Serin göze başından Eylül ayına.

Üç gurbet türküsü tutturalım

Dostluk adına...

 

Bilirsin sende de bende de

Eylül’ün acı bir tadı vardı.

Şiire Eylül dediysek

Elbet;

Bir maksadı vardı.

Elbet

 

Bedirhan Gökçe

ff4aced9f737359fffff870a.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eylül

 

camdan sarayına gideli

ne kadar oldu eylül

siluetini çektiğinden beri üzerimden

kaç eylül geçti eylül

 

yokluğunda bir göz kaldı

içimin dışında sürrelist bir köz kaldı yalnızca.

 

gözlerime ateş şiirleri,

bilincime alev soruları düşürdüğünden beri

susuşum bile döndü yangın yerine.

 

varlığın koca bir düğüm

her soru içimde bir kördüğüm…

kimdin eylül?

nasıl da yarmıştın yüreğimi keskin bakışlarınla

nasıl da karmıştın ruhumu simsiyah nakışlarınla?

 

hangi düşün dışlanmış gerçekliği,

hangi masalın protest perisiydin

kanatlarında rakseden öykü

hangi ülkenin bilmecesiydi?

 

hangi adla anıyorlardı seni koca kitaplar

beatrice miydin, yoksa mona lisa mı?

neydi adın eylül?

 

boynunu hangi engizisyon giyotininden kurtarmış da

gelmiştin gizli bahçeme?

ya neden konuşmamıştın,

neden en sert şiirleri söylemiştin susuşunla.

sonra ansızın gitmiştin.

yitmiştin.

 

kimdi içimin kanyonlarında

gezinen kızıl atlı gezgin?

 

eylül,

hiçliğimin melikesi.

sorular sarkıyor hâlâ sakallarımdan,

ruhumun atardamarlarından

sapsarı bir eylül akıyor

 

gözlerimin kanıyla

sana adanmış bir gül çiziyorum

mahzenimin duvarlarına.

ve sana adanıyor kırık kanatlı gecelerim.

yılkılarım sana koşuyor.

 

eylül

hüznümün evrensel dilsizliği

bir öz gönder,

katran karası da olsa bir söz gönder.

hazan bahçemde kararsız karargâhım

bana bir sultan-ı yegâh gönder.

 

Necdet Karasevda

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eylül

 

Eylül, gülleri soldurarak

duyurdu bu yıl kendini

Böyle olacağını bile bile

şaşırttı bizi yine de

 

Daha bir demet kır çiçeği

alıp koymadık vazoya

Güller mi unutturdu bize sevinci

yoksa aşındırdık mı kimi duyguları?

 

Şöyle bir akşam

şöyleşemedik dostlarla

erkenden kapandı perdeler

yorgun muydu çocuklar da?

 

Her gün yağmalanan

talan edilen sevincimiz

kurudu galiba büsbütün

su yürümüyor dallara

 

Ama kırpıntı, bir küçük

uç uç böceğinin her nasılsa

konuvermesi balkona

uyarıyor bizi irkilterek

 

Bu kahrolası taraka

bitecek gibi değil sokaklarda

Çekip kapıyı çıkmak en iyisi

dalmak caddelere, varoşlara

 

Belki o zaman eylül

şaşırtmayacak bizi

bulup çıkaracağız çünkü

evrenin öteki yüzünü

 

Ahmet Telli

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.