Gönderi tarihi: 4 Haziran , 2009 16 yıl Amerika’nın dünyanın jandarması olma rolü, şimdi Amerika’yı doğrudan etkiliyor. Genç kızların hâlâ okula gidebildiği, kadınların çalışabildiği 1979 yılında, Afganistan’daki karşı-devrimci harekete kaynak akıtan Amerika’ydı. Amerikan emperyalizmi Afganistan’daki Taliban gericiliğinin doğrudan sorumlusudur. Usame bin Ladin ve Mücahitleri, Kâbil’deki Moskova yanlısı yönetimi yıkmak için CIA ve Pakistan İstihbarat Teşkilatı (ISI) ile işbirliği içinde olan İngiltere’nin MI6’sı tarafından silahlandırılıp eğitildiler. Son 21 yılda, Afganistan’daki erkeklerin, kadınların ve çocukların kitlesel olarak vahşice katledilmelerine şahit olduk. Şimdi ise, aç, savaştan tahrip olmuş, kıtlık ve kuraklığın pençesindeki Afganistan, hakikaten dehşet verici bir durumla yüz yüze kalmıştır. Amerika’nın uyguladığı yaptırımlar, ıstırap ve sefaleti son derece arttırmış ve kötüye giden koşullar bu duruma trajik bir boyut eklemiştir. Afganistan’ın petrol boru hatları için muhtemel bir güzergâh olarak stratejik bir pozisyonda bulunduğu Orta Asya’yı ve onun muazzam petrol zenginliğini kontrol etmek için yabancı güçlerin birbirleriyle yarıştığı bu barbarca taşeron savaşın devam etmesiyle, yaygın açlık ve yetersiz beslenme daha da artmıştır. Sonuç olarak, Afganistan çöle çevrilmiştir. Taliban Kâbil’i tümüyle aldığında, düşmanlarından korkunç bir öç aldı; eski cumhurbaşkanı Necibullah Kâbil’de bir sokak lambası direğinde cinsel organları ağzına tıkılmış vaziyette asılı bırakıldı. Bu tip yöntemlerle, “uygar Batı” ve onun paralı ajanları, bu mutsuz ülkede esas amaçlarına ulaştılar. Birçok insan, Afganistan’da gözler önüne serilen trajedinin medyaya yansıyan görüntüleri karşısında şoke oldu. Taliban rejimi, Bamiyan’da ve Mezar-ı Şerif’te uyguladığı etnik temizlikle, ezilen uluslara ve diğer dinlere mensup olanlara karşı uyguladığı sert baskılarla, Buda heykellerinin parçalanmasıyla, Kandahar’da kadınların halkın önünde kamçılanmasıyla vb. bir terör saltanatı sürmüştür. Afganistanlı ezilen kadınların iniltileri bütün Asya’da yankılanmaktadır. Sorulacak soru şudur: bu kanlı iç savaşın, bütün bu ölümlerin, açlığın, etnik temizliğin ve katıksız barbarlığın sorumlusu kimdir? Cevap çok basittir. Afganistan’ı Karanlık Çağlar seviyesine düşüren, oradaki uygarlığı bütünüyle imha eden Amerikan emperyalizmidir. Amerikan Emperyalizminin Afganistan’daki Rolü 1978 yılında solcu subaylarca kurulan Stalinist rejim, Afganistan’ı 20. yüzyıla taşıma çabası içinde, toprak reformu ve kadınlara ve eğitime ilişkin ilerici önlemler de dahil olmak üzere bir dizi reform gerçekleştirdi. Bu yalnızca Afgan toprak sahiplerinin, tefecilerin ve mollaların çıkarlarına yönelik değil, gerici Suudi Arabistan monarşisi ve diğer komşu devletlere yönelik de ölümcül bir tehditti. Bu nedenle ve Moskova’ya (gerçekte 1978 devriminde hiçbir rol oynamamıştır) yakınlığından dolayı, ABD emperyalizmi, çarpık bir biçimde de olsa devrim yanlısı olan Kâbil’deki yeni rejime amansızca karşı çıkmıştı. ABD emperyalizminin, Afganistan devrimine karşı, gericiliğin en barbar koalisyonunu kasten silahlandırmasının, finanse etmesinin ve teşvik etmesinin nedeni budur. CIA ve müttefikleri, Afganistan karşı-devrimine arka çıkmak için çok miktarda para ve silah seferber ettiler. Ortadoğu’da, Müslüman Kardeşler, Suudi destekli Dünya Müslüman Birliği ve Suudi İstihbarat Şefi Prens Turki el Faysal, cihat için büyük miktarlarda fon toplamak üzere birleştiler. Bunlar, Müslüman dünyanın dört bir yanından asker toplanmasında ve eğitilmesinde merkezi unsur haline geldiler. ISI ve Pakistan’daki Cemaat-ı İslami, cihat için gönüllü olan umutsuz orta sınıf gençlik katmanlarını karşılamak için kabul komiteleri oluşturdular. ISI, yüzlerce askeri kamp ve eğitim merkezi kurdu. General Hamid Gül (eski ISI şefi) bir gazeteciye şöyle diyordu: “Bir Cihat veriyoruz ve bu modern çağdaki ilk Uluslararası İslami Tugaydır. Komünistlerin Enternasyonali (!) var, Batı’nın NATO’su var, neden Müslümanlar birleşmesinler ve ortak bir cephe oluşturmasınlar?” ISI -efendisi CIA’in rehberliği altında- Suudi kraliyet ailesinin İslama ve cihada olan bağlılığının karşı-devrimcilere (“mücahitler”) gösterilmesi maksadıyla, “ateist komünist” Kâbil rejimine karşı, operasyonun Suudi bölümünü Suudi İstihbaratının başındaki Prens Turki el Faysal’ın yönetmesini uzun zamandır istiyordu. Sadece 1980-1992 yılları arasında, 43 İslam ülkesinden 35.000’den fazla İslamcı köktendinci, Afgan mücahitlere katıldı. Pakistan dış ülkelerdeki elçiliklerine, Afganistan’da gelip savaşmak isteyen herkese hiçbir soru sormaksızın süresiz vize verilmesi talimatını çoktan vermişti. Binlerce yabancı askerden biri de Usame bin Ladin’di. Usame bin Ladin 1986’da Pakistan sınırına yakın dağların altına, mücahitler için eğitim ve diğer askeri hizmetlerin verildiği ve masraflarını CIA’in karşıladığı çok büyük bir silah deposu olan Host tünel kompleksini inşa etti. Bin Ladin bir keresinde bunu itiraf etmişti: “Suudi rejimi Afganistan’daki devrime karşı çıkmak için, Pakistan ve Afganistan’daki temsilcisi olarak beni seçti. Birçok Arap ve Müslüman ülkesinden çağrıya cevap vermek için gelen gönüllüleri kabul ettim. Pakistanlı, Amerikalı ve İngiliz subayların bu gönüllüleri eğittiği kamplar kurdum. Amerika silahları sağladı, para da Suudilerden geldi.” 14 yıllık bu kanlı iç savaştan sonra, mücahitlerin sonunda Kâbil’i aldıkları doğrudur. Fakat askeri bir zafer kazanmadıkları da doğrudur. Kâbil hükümeti çöktü, çünkü Pakistan ve Suudi Arabistan mücahitlere askeri yardımı sürdürürken, Moskova, ABD emperyalizmiyle uzlaşmanın parçası olarak askeri yardımını geri çekti. Rus bürokrasisinin ihaneti olmaksızın, mücahitler asla, 14 yıllık mücadele boyunca ele geçirmeyi başaramadıkları Kâbil’i ya da herhangi bir büyük kenti alamazdı. Kâbil’in düşüşü İslamcı köktendincilik için bir zaferi temsil ediyordu. Amerikan emperyalizmi milyarlarca dolar harcadı ve Kâbil rejimini devirmek için mücahitlere askeri yardım sağladı. Bununla birlikte, Moskova birliklerini geri çektikten sonra bile, Necibullah’ın güçleri, mücahitlerin tüm saldırılarını bozguna uğrattı. Fakat yardımın geri çekilmesi, rejimi çok zor bir duruma soktu. Necibullah’ın CIA ve ISI tarafından planlanan bir darbeyle saf dışı bırakılması, Kâbil’in mücahit köktendincilerce ele geçirilmesinin yolunu hazırladı. Yeni rejim, önceki hükümetin pek çok ilerici reformunu tasfiye etti. Fakat yeni hükümet başından itibaren oldukça istikrarsızdı. Gülbeddin Hikmetyar’ın önderliğindeki Hizbi İslami ile Ahmet Şah Mesud önderliğindeki Cemaat-ı İslami kuvvetleri arasında derhal savaş patlak verdi. Bu karşı-devrimci rakip gruplar birbirleriyle merhametsizce savaştılar, ve sonuçta henüz hiçbir tarafın diğeri üzerinde belirleyici bir zafer kazanmayı başaramamış olduğu 1994’te, meydan, Taliban şeklini alan daha aşırı bir yeni köktendinci gericilik dalgasına açılmıştı.
Gönderi tarihi: 4 Haziran , 2009 16 yıl Yazar Taliban terörü, Afganistan'dan sonra Pakistan'a sıçradı, Usame Bin Ladin ve yandaşları (ordusuda denebilir) Amerika'ya kafa tutar görüyor olsada aslında hiç Batı Emperyalizmine gerçek bir saldırıda bulunmuyor... Zaman zaman tehdit internete videoları ekleyen ya da mesaj ileten Ladin sadece şantaj yapıyor! Amerika'nın kirli ve karanlık politikaları bir labirent gibi, içine girdiği yolunu kaybediyor... Asayişine talip olacağı topraklarda kendi elleriyle yarattıkları örgütleri destekliyor ve eğitiyorlar... Fakat işi bildiklerinden görünürden adalet ve demokrasi naraları atıyorlar... Sonrası kurtarıcı olarak gelip işgal etmek işte bu kadar! Pakistan'da ki Butto suikastininde işaret ettiği gibi Pakistan yönetimi, Amerikan emperyalizmine karşı direniyor, direnmeye çalışıyor ancak yoksulluk ve eğitimsizliğin yoğun olduğu bölgede halk kolay kandırılıyor/kışkırtılıyor...! Dünyaya ve özellikle Uzakdoğu ve ortadoğuya baktığımızda olayları iyi okuduğumuzda görüyoruz ki, Taliban kendi halklarını katlediyor... Taliban'a karşı direnen özgürlükçüler öldürülüyor... Ancak nedense o sürekli tehdit ettikleri Amerika ve Avrupa'da ne Taliban var, ne de başka bir İslami terör var... Bu nasıl oluyor? Çok iyi korundukları için mi? hiç sanmıyorum! Türkiye'de de Hizbullah terör örgütü ülkemizdeki laik müslümanları öldürüyordu, o karşıt göründükleri hristiyanlar ya da yahudiler müslümanlardan daha rahatlar ve daha güvendeler! O zaman sormak istiyorum, adını İslami başkaldırı koydukları bu terör örgütlerinin asıl amacı Antiemperyalist, laik ve bağımsızlıkçı müslümanları ortadan kaldırmak mı? Nedense aklıma başka seçenekte gelmiyor, üstelik fazla söze gerek yok, Filistin'i işgal eden İsrail'e karşı hiç bir tepki (somut) gösteremeyen sözde İslamcı direnişçiler (terörist) Filistin bayrakları ellerinde Afgan, Pakistanlı gibi kendilerinden olmayan müslümanları öldürüyorlar... Bu şeytani planı görmek çok mu zor?
Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2009 16 yıl Yazar Yaygın inanışın aksine Taliban, Bin Ladin ve diğer benzeri silahlı gruplar, birer yerel hareket olmayıp batının kirli siyasetinin ürünleridir. Afganistan’ı, Ortadoğu’yu ve Afrika’yı iliklerine kadar sömürenler, yaptıkları şeytani planlarla hem bir taşla beş kuş vurmakta, hem de kuklalarına taktırdıkları “Radikal Müslüman” maskeleriyle ülke insanlarının kendi aralarındaki inanç farklılıklarını körükleyerek birbirlerine kırdırmaktadırlar. Sonuçta; bir tarafta ülke kaynakları sömürülürken, diğer tarafta çatışmalar için silah satılmaktadır. Burada gizlenen bir başka cinlik daha vardır; Talibanın (sözde) İslam adına yaptıkları uygulamalarla, Müslüman olmaya niyetlenen Hıristiyanların kafaları karıştırılmaktadır. İşte Afganistan'da şeytani bir zekâyla uygulanan oyunlar ve sonuçları : - Oyunu doğrudan kurgulayanlar : ABD, Vatikan ve İngiltere. - Silah ve malzeme sağlayanlar : Rusya, ABD, Pakistan ve Afganistan derin devleti (!). - Oyuncu temin edenler : Pakistan, Afganistan ve Suudi Arabistan. - Finans kaynakları : ABD ve Suudiler. Bu oyundan kimler ne beklemektedirler ? - Vatikan : Avrupa’da ve ABD’de yükselen İslam’ın önünü kesmek, kilisenin gelirlerinin düşmesini önlemek. - ABD : Afganistan’da, Ortadoğu’da, Kafkaslar’da ve Afrika’da petrol ve yer altı zenginliklerini Rusya’ya, Çin’e ve benzer ülkelere kaptırmamak. - GB (İngiltere) : Başta Ortadoğu’da (Körfez) olmak üzere, petroldeki avantajlı konumunu kaybederek iyice kötüye gitmekte olan ekonomisine büyük bir darbe daha almamak ve büyük devlet görüntüsünü korumak için (ABD’nin yanında) oyuna dâhil olmak. Peki, Batı, kirli siyasetini hangi anlayış ve sistem üzerine kurmaktadır? Her zaman başarılı olan ve uzun döneme yayılan planları üç aşama üzerine kuruludur : Bölmek, Parçalamak ve Yutmak Bugün dünyada güç sahibi olan devletler, kendi aralarında kurdukları dengelerle sadece kendi menfaatlerine hizmet eden kuklalarla varlıklarını sürdürebilmektedirler. Bu doğrultuda, güçlerini korumaları için sömürü düzenlerini devam ettirmelidirler. 1) Bölmek : Bir ülkenin kültürünü oluşturan değişik inançlar, düşünceler, kimlikler, ırklar gibi en küçük farklılıklar çok iyi analiz edilerek “uyuşmazlık” adı altında önce abartılır ve zaman içerisinde yara haline getirilerek kanatılır ve sonuçta bu farklılıklar kavga ve bölünme sebebi haline getirilir. 2) Parçalamak: Ülkedeki bir kesim, lüks ve şehvet içerisinde yaşıyormuş gibi gösterilir, diğer yanda yokluklar içerisinde bunalmış sade vatandaşlara, bu kesim abartılarak sunulur. Toplum adeta iki farklı tabakaya bölünür ve vatandaşlar arasında nefret tohumlarını yeşertilir. 3) Yutmak : Vatandaşlar arasındaki düşünce farklılıkları, uyuşmazlıklar körüklenerek kışkırtılmış, zengin ve fakir kesimler arasındaki dengesizlikler öne çıkartılmış sevgi ve hoşgörü ortamı yok edilmiştir. Ülkeye artık düşmanca duygular hakimdir. Değişmeyen tek temel kural vardır; halk arasında arasında güvensizlik ve korku ortamı oluşturmak. Aşağıda değerlendirilmesi amacıyla, çeşitli zamanlara ve kaynaklara ait bilgiler verilmektedir; -"ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA’nın Güney Asya’daki en büyük merkezi Taliban’ın ilk ortaya çıktığı Kandahar’a oldukça yakın bir kent olan Quetta’dadır. Bu hareketin ilk çıktığı günlerde Pakistan gazeteleri, Quetta’daki bazı önemli toplantılardan haber vermekteydi. Aralarında ABD’li, Pakistanlı ve eski Afgan subayların bulunduğu üst düzey toplantılarda nelerin konuşulduğu üstü kapalı olarak bu gazetelerde yer aldı. Bu toplantılardan çok kısa bir süre sonra Taliban hareketinin ortaya çıkması da elbette birçok uzmanın Taliban’a temkinli yaklaşmasına neden olmuştur..." Kaynak; ( afganistan.ihh.org.tr) * * * -“Usame Bin Ladin, köktendinci El Kaide'nin kurucusu ve lideri olarak bilinmektedir. Çok zengin Suudi Arabistanlı bir ailenin 54 çocuğundan biridir. Usame bin Ladin'in kökü Güney Yemen'de Hadramut'tur. Babası Muhammed 1930'da geldiği Suudi Arabistan'da hızla yükseldi ve zamanla Ortadoğu'nun en büyük müteahhitlerinden biri oldu. 1968'de kaza sonucu öldüğünde mirası 11 milyar dolardı. Oğulları hep Suud prensleriyle birlikte büyümüş ve okumuştu. Genç yaşta Müslüman Kardeşler teşkilatının fikirlerinden etkilenen Usame bin Laden, 1979 Aralık ayında, arkadaşı, Suudi Gizli Servisi Şefi Prens Turki bin Faysal tarafından Pakistan Peşaver'e yollandı. Buradaki kamplarda, başta Arap ülkeleri olmak üzere dünyanın dört bir tarafındaki İslamcı gençler birer profesyonel savaşçıya çevriliyordu. Beş ülkenin birlikte üstlendiği bu projenin sorumluluğu Pakistan Gizli Servisi ISI'deydi, yürütücüsüyse Filistin asıllı Abdullah Azzam'dı… Haziran 1990'da Saddam Kuveyt'e girince Usame bin Ladin, Suudi sınırlarının korunması görevinin kendisi ve tabanına verilmesini istedi. Kral Fahd Amerikan askerlerini çağırınca çok öfkelendi; önce Pakistan'a, ardından Afganistan ve nihayet Sudan'a gitti. Artık Pakistan'da istenmeyen ve kendilerine yer arayan binlerce 'cihadcı'yı Sudan ve Yemen'e yerleştirdi, onlara birçok ülkede iş buldu ABD'ye karşı ilk cepheyi Somali'de açan ve 1994'te Suud vatandaşlığından çıkarılan Usame bin Ladin, uzun bir süredir, iktidarı almalarına epey yardımcı olduğu Taliban'ın himayesinde Afganistan'da yaşıyor.” (Kaynak;Vikipedi) * * * -“Taliban; çoğunluğu Afganistan'ın en kalabalık etnik grubu Peştunlardan oluşan radikal İslami gruplardan biridir. Taliban, Sovyet-Afgan Savaşı'nın ardından Rusların 1989'da geri çekilmesinden sonra Afganistan'daki merkezi hükümetlerin zayıflıklarından yararlanarak iktidara gelmiş ve ülkenin büyük bölümünü kontrolü altında tutmuştur. Temellerini Pakistan'daki Medreselerde eğitim görmüş, savaştan kaçan Peştun mülteciler oluşturur. Kelime anlamı İslam öğrencileri olan Taliban, şeriat okullarından ve mülteci kampından toplanan askerlerden oluşur. 1994 yılında ilk kez kendisini göstermiş, 1996'da Afganistan'ın hükümet merkezi Kabil'in kontrolünü eline geçirmiştir. O tarihten sonra ülkenin kuzeyinde konuşlanmış olan Kuzey İttifakıyla iç savaşa girişmiştir. İktidarı sırasında Pakistan, Suudi Arabistan ve BAE hükümetlerinden yardım almış, Afganistan'ın yaklaşık % 70'ini denetimi altında tutmuştur. 11 Eylül 2001 Saldırıları'ndan sonra ABD'nin saldırılardan sorumlu tuttuğu Usame bin Ladin'i koruduğu gerekçesiyle başlatılan operasyon sonucunda 2001 Kasım'ında iktidardan uzaklaştırıldı.” (Kaynak; Vikipedi) * * * -“New York Times: Karzai`nin kardeşi eroin ticaretinin elebaşı ABD destekli Afganistan Devlet Başkanı Hamit Karzai`nin kardeşi Ahmet Veli Karzai`nin ülkedeki eroin ticaretinin elebaşlarından biri olduğunu öne sürdü. Afganistan`ın halen dünya eroin ticaretinin yüzde 95`inin üretildiği ülke olduğu biliniyor. Gazetenin haberinde, 2004 yılında Kandahar yakınlarında bir kamyonda eroin bulunması üzerine yerel komutanın eroine el koyduğu ve üstlerini aradığını, ancak Veli Karzai`nin komutanı arayarak kamyonun serbest bırakılmasını istediği iddia ediliyor. Gazete, iki yıl sonra bu kez de Amerikan güçlerinin Kabil yakınlarında eroin yakaladığını, bu eroinin de Veli Karzai ile bağlantılı olduğunun ortaya çıktığını yazıyor. Gazeteye göre Afganistan çapında herkesin dilinde olan Veli Karzai`nin eroin ticareti bağlantılarının ne Amerikan ne de Afgan yetkililer tarafından hiçbir şekilde araştırılmadığını da öne sürüyor. Ancak hem Devlet Başkanı Karzai ve hem de Kandahar Eyalet Konseyi Başkanı olan kardeşi Veli Karzai iddiaları yalanlayarak bu tür iddiaların iktidarı yıpratma amacı taşıdığını öne sürüyor. Gazeteye göre hem Beyaz Saray ve hem de Amerikalı yetkililer Karzai`nin kardeşinin eroin ticareti içinde olduğuna kesinlikle inanıyor. Amerikalı yetkililere göre, Taliban gibi Karzai hükümeti içinde de pek çok kişi uyuşturucudan büyük paralar kazanıyor. Gazeteye açıklamalarda bulunan yetkililere göre Amerikan yönetimi, hem yerel savaş ağalarını ve hem de haşhaş eken çiftçileri kızdırmamak için bu işin üzerine fazla gidemiyor. Gazetenin haberinde 2004`teki uyuşturucu bağlantısını ortaya çıkaran Muhammed Can isimli yerel komutanın daha sonra Karzai`nin muhalifi olarak parlamentoya girdiğini ancak şaibeli bir şekilde geçen yıl öldürüldüğünü de yazıyor. Haberde Taliban`ın Can`ın ölümünden sorumlu tutulmasının da ilginç olduğu vurgulanıyor. Haberde başka bir muhbirin ise hükümet güçlerince, eski Kandahar Valisi`ni öldürmekten suçlu bulunarak tutuklandığı yazılıyor. 2001 yılında Amerikan güçlerinin `Teröre Karşı Savaş` sloganıyla başlattığı Afgan savaşıyla devrilen Taliban yönetimi, sık sık Karzai yönetiminin uyuşturucu ticareti yaptığını ve buna Amerikan yönetiminin de yardımcı olduğunu öne sürüyor. Devlet Başkanı Karzai, eski gücünü toplayarak yeniden Afganistan`ın pek çok yerinde kontrolü ele geçiren Taliban yönetimini görüşme masasına çekmek için hafta içinde Suudi Arabistan`dan arabulucu olması çağrısında bulunmuştu. Taliban ise bu tür bir çağrıyı reddetmişti. (Kaynak; Cumali Önal, Kahire, 05.10.2008. -http://www.zaman.com.tr-) * * * Rusya en büyük eroin tüketicisi ülke haline geldi; -“Rusya Federasyonu Federal Uyuşturucu Mücadele Teşkilatı Müdürü Viktor İvanov’un yapmış olduğu açıklamaya göre, Rusya dünyada en çok eroin tüketen ülke haline geldi. Yapılan açıklamaya göre, eroinin büyük bir kısmı Rusya’ya Afganistan üzerinden geliyor. Ayrıca, Afganistan Savaşı sonrası Afganistan’dan Rusya’ya gelen ve Rusya’dan da Orta Asya ülkelerine aktarılan eroinin belirgin bir şekilde arttığının üzerinde duruldu. Afganistan’da son 7 yılda eroin yapımında kullanılan ürünlerin üretimi 44 kat arttı… Federal Uyuşturucu ile Mücadele Teşkilatı verilerine göre, Rusya’da 2 – 2, 5 milyon uyuşturucu bağımlısı bulunuyor. Resmi olarak, 500 bin kişi uyuşturucu bağımlısı olarak kayıtlara geçmiş durumda ve her yıl uyuşturucu kullanımından dolayı Rusya’da 30 bin kişi yaşamını yitiriyor. (Kaynak; -http://cecenistan.azeriblog.com/2009/03/08/-)
Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2009 16 yıl Yazar Bütün dünyanın dikkatini bu yöne çekebilmek lazım, insanlar anlamalı ki, terör bir savunma ya da direniş yöntemi değil aksine halkları korkutmanın, sindirmenin veya gereksiz yere sempatilerini kazanmanın yöntemi oluyor... Taliban'ın kimleri hedef aldığı bütün islam aleminde dile getirilmeli, bu gibi örgütlere hiç bir yerde prim vermemeli, ne yazık ki, bu örgüte katılmış 150'de Türk vatandaşı varmış ve kendilerini canlı bomba olarak kullanmalarına Şehadete ermek inancı ile izin veriyorlar, öyle inandırılıyorlar ki, gözlerini kırpmadan kendilerini bu uğurda feda ediyorlar, oysa feda oldukları İslam bile değil, kendi dindaşlarının emperyalizmin kucağında işkence görmesine, tıpkı vahşi canlılar gibi yaşamalarına, kadınların uzay çağına yakışmayacak kadar itilmesine sebep oluyorlar... Terörle ne kimse özgürlüğüne kavuşuyor ne de İslam'a hizmet ediliyor, sadece ve sadece kendilerini ve halkları kandırıyorlar... Milyonlarca müslüman bu anlayış yüzünden dünyaya ayak uyduramıyor, yaşanılan çağın kazanımlarını paylaşamıyor, çoğu kuru ekmek ve kirli sularla beslenmek zorunda kalıyor... Afrikada yaşayan yoksul Müslüman halklarda mülteci olup medeniyete kaçmak istiyorlarken her yıl onlarcası yollarda yaşamını yitiriyor, aileleri bir daha onlardan asla haber alamıyorlar, evlerini ve sevdiklerini bırakıp hiç bilmedikleri ülkelerde yaşamak umuduyla insan tacirlerinin kurbanı oluyorlar... Bütün bunlar çok acı ve insanlık adına çok büyük bir ayıp, Batı'nın bencilliği dünyanın yarısını açlığa, teröre ve ölüme terkediyor! İşte bu meseleler geri kalan insanlığın utancıdır yediğimiz her fazla lokmanın üzerinde bir açın hakkı var bunu düşünmek zorundayız!
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.