Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2009 16 yıl “CİHAT” VE ERBAKAN İstanbul’un Fethi’nin 556. yıldönümünde, İnönü Stadyumu’nda Saadet Partisi’nin organize ettiği ve Partinin eski genel başkanlarından Necmettin Erbakan’ın da katıldığı kutlamalar yapıldı. Erbakan kutlamalarda, bilinen işlediği suçu affedilecek hasta, güçsüz, elden ayaktan düşmüş bir kişilik(!) sergilemedi. Canlı, şuuru yerinde güçlü bir Erbakan görüntüsü verdi. Kısa sürede, her ne hikmetse(!), bedenen ve bilinç olarak güçlenmiş Sayın Erbakan; geçtiğimiz Pazar günü, İnönü Stadyumu’nda partililerine “Güçlü bir sesle” “cihat” çağrısı yaptı. Ne demek “cihat” çağrısı Sayın Erbakan? “Cihat” Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre neymiş bir bakalım. “Din uğruna yapılan savaş” Bu savaş kanlı mı yoksa kansız mı olur(!) onu bilmiyoruz… Ancak, şu kesin ki Sayın Erbakan, partililerine “din savaşı çağrısı” yapıyor. Peki Erbakan’ın çağrısını yaptığı kanlı mı kansız mı olacağı belli olmayan bu savaş, yani “cihat” kime karşı ve nasıl yapılacak? Hangi dönemde, siyaset dinden elini ayağını çekmiş ki, bu dönemde de iktidar en büyük oy ve seçim yatırımı olan “dini siyasete alet etmekten” elini çeksin? Sayın Erbakan size sesleniyoruz: Siz bedenen bitmiş tükenmiş ayakta duramayacak ve şuurlu konuşamayacak görüntülere girerek, ondan bundan merhamet dileyerek, işlediğiniz suçtan ötürü yüksek yerlerin mazhariyeti ile(!) ceza almaktan kurtulacaksınız, sonra köprülerin altından sular geçicince, yani ceza almaktan kurtulunca, “ şaka yaptım, ben sapasağlamım” dercesine ortaya çıkacak ve eski Erbakan kimliğine dönüp miting meydanlarında “cihat, cihat, cihat” diye esip gürleyeceksiniz… Yaptığınız çağrı, Anayasamızın Türkiye Cumhuriyeti devletinin “laik devlet” olma hükmüne aykırıymış ne tasa? Size göre laiklik neymiş ki Sayın Erbakan?.. Ülkeyi; bugün halen “laikliğe aykırı tutum ve davranışları” Anayasa Mahkemesi kararı ile tescillenmiş bir iktidar yönetmiyor mu? O halde bizler daha neyin kaygısına düşüyoruz ki? Olmuş bitmiş bir şeyin kaygısı mı olurmuş… Ülke 2009 yılının Haziran ayı itibarıyla, “laik devlet” kriterlerine dayalı olarak mı yürütülüyor? Evet… Söyler misiniz, Türkiye Cumhuriyeti bugün laik bir devlet midir? Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, kentte ilk kez bir kitap fuarı düzenledi. Gelin görün, en çok hangi kitapların satışa arz edildiği stant ve yayın evleri bu Fuar’da yer alıyor. Açılan stantlarda Yüzde 50- 60 dolayında din kitapları sergileniyor… Takım takım, bölük bölük türbanlılar otobüslerle Fuar’a taşınıyor. Bunun önderliğini ve teşvikçiliğini yapan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi… Fuar’ın giriş kapısında, büyük boy iki resim var. Birisi Atatürk’ün, öbürü Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nun. (Ne gerekse…) Biliyoruz ki, konulmak istenen asıl resim belli... Hangisi peki?.. Tabi ki, Büyükşehir Belediye Başkanı’nın resmi… Laik ve Atatürkçü kesimin tepkisinin çekilmemesi için, yani “amaca ulaşmak için, aracın kullanılması(!)” taktik ve plânına göre, Ulu Önder’in resminin asılması zevahiri kurtarabiliyor… “Karşı devrim” adım adım yoluna devam ediyor. Yılların sanatçısı Türk sinemasının gururu Fikret Hakan’la Fuar’ın ikinci günü Alfa Kitapları’nın standında yaptığımız söyleşide, sinemamızın starı Sayın Hakan; karşı devrim çaba ve hareketinden ötürü fazlasıyla rahatsızlığını net bir biçimde ortaya koydu. 1980 sonrası Türk gençliğinin apolitize edilerek ülke sorunlarına tepkisiz ve duyarsız duruma getirildiğinin önemle altını çizen Sayın Hakan, bu yöndeki üzüntüsünü açıkça ortaya koydu. Sonuç olarak. Necmettin Erbakan, birdenbire niçin “CİHAT” çağrısıyla ortaya çıktı? Asıl amacı neydi? Çıkış için nereden destek aldı? Cihat çağrısının T.C. Anayasası’nda yeri olmadığı halde, böyle bir çağrıyı bile bile yapmakta ki maksadı neydi? Türkiye’de böyle bir savaş olursa, kim kiminle savaşacak? Savaş, “kanlı mı yoksa kansız mı olacak(!)”, şimdilik bu bilinmiyor… Bekleyip göreceğiz… Bakalım neler olacak! Burhan Özbey
Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2009 16 yıl Din uğruna kiminle savaşacaklar? Bu soruya cevap vermeliler, hangi dini savunuyorlar o savundukları din ezilen insanlığın haklarını savunuyor mu, insanları inançlarından ötürü yargılıyor mu, dışlıyor mı, öldürülmelerine vacip diyor mu? Eğer doğru birtane ise o doğruda Temel İnsan Hakları baz alınmalı, Allah bütün evrenin Allahıysa (ki elbette öyle) o zaman evrenin haklarıda bütünden savunulmalı, Allah bütün canlılığın Allahıysa değil insanları inançlarına göre ayırmak, değil renklerine veya tiplerine göre ayırmak hepsine eşit gözle bakıyor olmalıdır... Cihat edilecekse eğer Allah adına bunu dile getiren, sokaktaki tekmelenen kediden, kutuplarda yaşamını yitiren kutup ayısından, bile bile yakılan ormanlardan, rant için kesilen ağaçlardan, başıboş diye zehirlenen köpeklerden dahi vicdanen sorumlu olduğunu bilmek zorundadır... Her aç bırakılanın hakkını savunmak zorundadır... Irzına geçilen kız ve erkek çocukların namus ve şerefini savunmak, bedensel ve zihinsel ızdıraplarını dindirmek zorundadır, suçluya cezasını hakkıyla vermek, kurbanın hakkını korumak zorundadır... Bütün bunları görmezden gelip, kendisini belli bir kesim adına söz sahibi yerine koyan hatta Allah adına, Allahlık taslayıp Cihat ilan eden sahtekardan başka hiçbirşey değildir...
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.