Zıplanacak içerik

TÜRKİYE Şerihat Tehlikesi aldında... (Yaşanan Son 4 Olay; Kadın Gazeteciye Taş, Haremlik Selamlık Yemek, Peçeli Tiyatro, Tekbirli tezahürat...)

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Hafta sonu yaşanan 4 olay Türkiye'nin nasıl kuşatma altına alındığını ortaya koydu

 

Ülkemiz Şerihat tehlikesi altında...

 

___ Konya'da başı açık kadın gazeteci taşlanırken, İstanbul'daki bir futbol maçında tribünlerden tekbir sesleri yükseldi. Başbakan Erdoğan, Kahramanmaraş'ta ''harem selamlık'' düzende oturan gruba seslendi. Yine Başbakan'ın bulunduğu bir ortamda, Kahramanmaraş'ın kurtuluşu temsili olarak ''kara çarşaflı'' kadınlarla canlandırıldı.

 

Hafta sonu yaşanan 4 olay, yükselen şeriat tehlikesini de gözler önüne serdi. Konya'da başı açık kadın gazeteci taşlanırken, İstanbul'daki bir futbol maçında tribünlerden tekbir sesleri yükseldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , Kahramanmaraş'ta ''haremlik- selamlık'' düzende oturan gruba seslendi. Yine Başbakan'ın bulunduğu bir ortamda, Kahramanmaraş'ın kurtuluşu temsili olarak ''kara çarşaflı'' kadınlarla canlandırıldı. Konya, Mersin, Kahramanmaraş ve İstanbul'da yaşanan olaylar şöyleydi:

 

Kadın gazeteciye taş:: Cumartesi günü, Konya Halk Eğitim ve Araştırma Derneği'nin ''Resul'e Sadakat Yürüyüşü'' sırasında başı açık ve kot pantolon giyen kadın gazeteci Aliye Çetinkaya taşlandı. Çetinkaya arkadaşlarının yardımıyla kalabalığın arasından uzaklaştırılabildi. Yaşananlar şeriatla yönetilen ülkelerdeki ''recm'' görüntülerini anımsattı. Olay şöyle gelişti. Yürüyüşü takip eden Sabah Gazetesi Muhabiri Aliye Çetinkaya’ya bir grup sataştı. Grup, Çetinkaya’nın başı açık olduğu için topluluğu tahrik ettiğini savunarak otobüsten inmesini istedi. Bu sırada bir görevli mikrofondan kuran okumaya başladı. Yaklaşık 30 kişilik grup, otobüsün kenarından ayaklarını sarkıtarak oturan ve not tutmaya çalışan Çetinkaya’ya Kuran-ı Kerim okunurken ’Başı açık ve uygunsuz oturduğu’ gerekçesiyle ’*****’, ’in aşağıya’, ’kafir’ diye bağırdı. Daha sonra ayakkabı ve taş fırlatıldı. Omzuna ve başına taş ve ayakkabı isabet eden Çetinkaya, erkek meslektaşları tarafından çekilerek kurtarıldı. Sakallı, takkeli grup bağırarak otobüse ulaşmak ve muhabire saldırmak istedi. Öfkeli grubu, yürüyüşü düzenleyen dernek görevlileri ve polis güçlükle durdurdu.

Harem-selamlık yemek: Yine aynı gün AKP Mersin Merkez İlçe İkinci Olağan Kongresi'ne katılan Başbakan, Danıştay'ın türban kararını ''kınadı.'' Erdoğan, ilahiyat fakültesi mezunlarının ''mağduriyetinden'' söz ederken salonda bir yurttaş ''Allahu ekber'' diye bağırdı. Aynı günün akşamı, AKP Kahramanmaraş örgütünün ''Kahramanmaraş Kurtuluş Yemeğinde'' kadınlar, erkeklerden ayrı oturdu. ''Harem-selamlık'' oturma düzenini gören ancak hiçbir müdahalede bulunmayan Erdoğan, amaçlarının, ''Cumhuriyeti muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak'' olduğunu savundu.

Peçeli tiyatro: Pazar günü Kahramanmaraş'ın düşman işgalinden kurtuluş yıldönümü nedeniyle kentin Trabzon Caddesi'nde tören düzenlendi. Başbakan Erdoğan'ın da katıldığı törende, temsili canlandırma yapıldı. Temsilde, Fransız askerleri ile Sütçü İmam ve iki kara peçeli kadın rolündeki oyuncular rol aldı. Temsilde, bir Fransız askeri kara peçeli kadının yüzündeki örtüyü eliyle açtı. Başbakan Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, ''Maraş'ın kahramanları, Türk Milleti'nin mukaddes saydığı değerlere el sürüldüğünde önünde hiçbir engel tanımayacağını gözler önüne sermiştir'' dedi.

Tekbirli tezahürat: Konya ve Kahramanmaraş'taki olayların bir benzeri de İstanbul Ali Sami Yen Stadı'nda yaşandı. Galatasaray-Gaziantepspor maçına gelen bir grup taraftar, maçın başlamasıyla birlikte ''Canlar sana feda olsun Hz. Muhammed'' yazılı pankart açtı. Maç içerisinde karikatür protestosu tekbir sesleriyle sürdü. Taraftarlar arasında bölünmeler başladı. Seyircinin büyük bir bölümü protestoları yapan grubu tezahüratlarla önlemeye çalıştı.

 

Tum bu olaylar karşısında özellikle kadının taşlanması konusunda şunları söyleyebilirim; Cumhuriyet rejimi içinde ''Kadınlar için, karanlıklarla dolu günleri özleyen zihniyetin durmadan saldırı içinde olduğu ortadadır'' Kadınları toplumsal hayatın gerisine iten, mesleklerini elinden alarak ekonomik bağımsızlığını yok eden, giderek kadını birey olmaktan çıkarmayı hedefleyenlerin yönettiği Türkiye'de şaşırılmaması gereken bir olay. Ama, bu hükümetin zihniyetinin bu derece açık hale gelen toplumsal uygulamaları bizler 82 yıl önce kendisine verilen hakları sonuna kadar savunmayı ilke edinen çağdaş Türk kadınını yıldırmayacaktır. Bu saldırıların ve bu saldırıları gerçekleşitiren ortaçağ zihniyetinin sonuna kadar karşısında olacağız ve biz onları çağdaş Türk kadınının vicdanında yargılıyoruz.''

 

.

Gönderi tarihi:

Hafta sonu yaşanan 4 olay Türkiye'nin nasıl kuşatma altına alındığını ortaya koydu

 

Ülkemiz Şerihat tehlikesi altında...

 

.

.

.

Tum bu olaylar karşısında özellikle kadının taşlanması konusunda şunları söyleyebilirim; Cumhuriyet rejimi içinde ''Kadınlar için, karanlıklarla dolu günleri özleyen zihniyetin durmadan saldırı içinde olduğu ortadadır'' Kadınları toplumsal hayatın gerisine iten, mesleklerini elinden alarak ekonomik bağımsızlığını yok eden, giderek kadını birey olmaktan çıkarmayı hedefleyenlerin yönettiği Türkiye'de şaşırılmaması gereken bir olay. Ama, bu hükümetin zihniyetinin bu derece açık hale gelen toplumsal uygulamaları bizler 82 yıl önce kendisine verilen hakları sonuna kadar savunmayı ilke edinen çağdaş Türk kadınını yıldırmayacaktır. Bu saldırıların ve bu saldırıları gerçekleşitiren ortaçağ zihniyetinin sonuna kadar karşısında olacağız ve biz onları çağdaş Türk kadınının vicdanında yargılıyoruz.''

esselam aleykum "serahat"dediginiz sakIn seriat olmasIn peki nedir seriat ??neden korkuyorsunuz??ALLAH'In emirlerine kanunlarIna dine kars1 bu elestirel yaklasImInIzIn sebebini sora bilirmitim yok bidad-lara kars1 iseniz bizde kars1y1z yok direk dine kars1 iseniz bunu aç1kca söyleyin bu mertlik olur !!!!!! "iKRA"

Gönderi tarihi:
  • Yazar

esselam aleykum "serahat"dediginiz sakIn seriat olmasIn peki nedir seriat ??neden korkuyorsunuz??ALLAH'In emirlerine kanunlarIna dine kars1 bu elestirel yaklasImInIzIn sebebini sora bilirmitim yok bidad-lara kars1 iseniz bizde kars1y1z yok direk dine kars1 iseniz bunu aç1kca söyleyin bu mertlik olur !!!!!! "iKRA"

 

 

Sayın İKRA...

Evet şerihat'tan korkuyorum çünkü öyle bir sistemde ve düzende yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim. Ben şu hanki dini inancımı yaşamaktan mutluluk duyuyorum. Oysa gerici ve yobazların hedeflediği dini yaşam biçiminde insanları sevgi ile kucaklayan, temelinde rahman va rahim olan Allah'ın adı ile başlayan kur'anı öyle bir hale getirdi ki onu sevmek yerine korkutarak bağlı kalmayı hedef seçtiler ve sonuçta savaşları ve öldürmeleri Allah adına yapar oldular, Öfke, tepki ve şiddetten başka bir algılamaları ve çözümleri hiç yok gib, Yaşam biçimi olan bir dini herkezin kendi inancına göre yaşamasın yerine Allahın emri şekline getirildi. Bugün hiçbir yaratıcı güç bugün hiristiyan haleminde de, müslüman halemindede yaptıkları her türlü sömürü, savaş, talan ve din adına insan öldürmeyi tasvip etmez…

 

Bu nedenle bir e-mail olarak gelen bir yazıda bir ülkede şerihatın nasıl geliştiğine bir bakalım ve sonuçlarını çok çarpıcı bir biçimde görelim.

 

Islam şeriatı ile yönetilen ülkelerde, adım adım insanların özgürlüklerinin elinden alınmasını anlatan bir yazı

 

1) Önce küçücük bireysel özgürlüklerimizi ayaklar altına aldılar. Günlük yasantimizda ayirtina bile aramadigimiz o kücücük özgürlüklerimizi cignediler. "Mümin kadını başını örter" dediler, "birer eşarp örteriz" diye düşündü pek çok kisi. Ne çıkardı bundan? Eğreti birer eşarp örtüveriyorlardı sokağa çıkarken.

2) Üç - bes gün, belki birkaç hafta böyle geçti. Alışmıştı pek çok kişi. Ancak, unuttuklari bir nokta vardı, vidayi yavaş yavaş, diş diş sıkarlar, çekiçle çakmazlar! Birkac molla fetva verdi bir gün, "kısa kollu giysiler mümin kadınlar için uygun değildir!" dileyen uydu, dilemeyen kısa kollu giysilerini yine giymeyi sürdürdü.... Ancak, sadece birkac gün.

3) Sokaklarda yüzlerine, kollarına kezzap atılınca, yüzlerini tükürülüp saçlarından yerlerde sürüklenince, onlar da fetvaya uymak zorunda kaldilar.

4) Gün geldi, giysilerinin üzerine bir de manto giymekle yükümlü kılındı. 9 yaşını geçmis erişkin (!) tüm kadınlar (!) yine de bir seçenek daha tanınmıştı onlara: kara çarşaf..... Doğaldır ki artık başörtüleri eğreti takılamazdı. Saçının bir tek teli bile görünmemeliydi. Hem, daha gecenlerde İran Radyo-TV Kurumu Baskani Ghodbzadeh (Kurtbzade) dememis miydi "kadınların saçlarındaki ışıltı, insanda sehevi duygular uyandirir" diye.

5) Bundan böyle dogum günü partilerinde, dügünlerde kadın - erkek bir arada eglenmek haram, böyle fesat yuvası haline gelen evleri basmak, caizdi. Ruhani lider de buna uygun olarak "aglayiniz, aglayiniz ki günahlarınızdan arınasınız. Ağlamak imaninizi tazeler" demisti bir gün. (Bir an Fethullah Hoca efendinin (!) ayni tümceyi kullandigini animsadim da .....).

6) Özgürlükleri küçücüktü, minicikti, güçsüz ve çelimsizdi. Bir gün avuçlarının içinden kayıp yitince ayırtına varıyorlardı değerinin.

7) Hıncahınc dolu bir stadyumda kaybolan minik cocuklar gibi ayaklar altinda eziliyor, yobazligin pencelerinde can veriyordu.

8) Tek tek, sessizce yok edildiler. Sabah işyerine gidip, bir daha evlerine dönemediler.

9) Vedalaşma şanslari bile olmamıştı sevdikleriyle, kardeşleri, anası, babası, ya da eşiyle. Yarının koynundan koparıldı yine pek çoğu, bir gece vakti. Onlar bir daha asla evlerini göremediler.

10) Yüzler, binler, onbinler bir sabah ezanında kursuna dizildiler. Evin zindanlarindan çıkan kamyonların kasalarına üst-üste yığıldılar. En altta kalın süngerler döşeliydi, kanlar yollara sızmasın, yolları kirletmesin diye. Hepsi birbirinin sevgilisiydiler, kimi ana-babasinin, kimi yavrusunun, kimi yavuklusunun.....

11) Bir sabah "Lanetabad"a sessizce gömüldüler. "İktidara kanlı mı girecegiz, yoksa kansız mi?...." diyenler bunları çok iyi bilirler, hesapları bunun üzerinedir.

12) Bağımsızlık-özgürlük söylemleri ile yürüdüler, demokrasi istiyoruz diyerek geldiler.

13) Sol’ dan bu söylemlerle geniş bir destek aldılar. Ancak, Şah devrilince önce demokrasinin üzerine yürüdüler.

14) Daha yeni yeni filizlenen demokrasi çiçeğini eze eze, yok ettiler.

15) Öyle ya demokrasiye iktidara gelinceye kadar gereksinmeleri vardi. İktidara gelince demokrasi ayak bağı olacaktı.

16) Düne kadar, yanlışlıkla ayaklarına bassanız, demakrasi diye feryat eden mollalar, iktidara gelince demokrasinin ne kadar gereksiz oldugunu, din devletinde yeri olmadığını şıp diye kavradılar.

17) "Düşünce ayrılığı olamaz, biz hepimiz hizbullah (Allahın partisi) üyesiyiz" diyerek konuyu netlestirdiler. Sanki ana babasına sırtını dönen bir arsız evlat gibi, bir kaşık suda degil, demokrasiyi kan gözyaslarinda bogdular.

18) Bitmedi, bir gün geldi rejim aleyhinde konutan kitilerin ihbar edilmesi istendi Radyo-TV'lerden. Sizlerin de henüz belleklerinde olan "sayin muhbir vatandaslar" türü bildirilerle.

19) Baktılar yine de bitiremiyorlar, özgürlük isteyen sesleri çabucak boğamıyorlar, bir fetva patladi kulaklarda. Atom bombasi gibi bir yikici gücle.....: "Küfr içinde olanın katli -kaçarken, sırtı dönükte olsa, yaralı, hasta döşeğinde de olsa, hatta aman bile dilese- vaciptir."

20) Kisisel anlasmazlik sonucu bir arkadasini bicaklayarak öldüren o igrenc yaratigin savunmasina tanik oldum "rehberimize, ruhullaha küfedince dayanamadim, beni tahrik etti."

21) Sonuç: bir madalya takmadiklari kaldi o igrenc yaratiga (Sivas'ta yakilan canlarimizi ve sonrasi gelisen olaylari animsadiginizdan eminim).

22) Öyle ya öldürülen zaten rejim taraftarı değildi, oysa öldüren devrim muhafızıydı. Tanrının temsilcisine küfreden, tanrıya küfretmiş olmaz mı? Buyurun size bir tahrik nedeni. Emin olun ne bu anlattığım olay ilkti, ne de Sivas son olacak. Yobazlar her zaman bir tahrik nedeni bulacaklar.

 

---

Tahran'da yeni açılan Kayali Park (Park-e Sengi), dogal yapisi ve güzel bitki dokusu nedeniyle son derece ilgi duydugum bir parktır. Parkın en sevdigim köşesi ise büyük bir blok taş'tan dudak şekli verilerek oyulmuş çeşmenin yakınındaki banktı. 79 Subatinda İran'da gerçekleşen ve adına "islami devrim" denen o felakete dogru hızla sürüklenen 2500 yıllık bir uygarlığın çöküşüne tanık olmak, bir ulusun daha yeni yeni filizlenen özgürlük umudunun ve onurunun ayaklar altına alınması, son derece acı bir deneyimler dizisini yasatmistir bana. O sürecte, bir daha Kayalı Park'a gitme şansım olmadı. Ancak sonradan duydugum kadarı ile, "böyle sanatın içine tüküreyim" kafasında olanlar o güzelim dudak şekilli çeşmenin suyunu kesmekle kalmayıp, genel ahlaka uygun olmadığı icin, bir gün ortadan kaldırıvermişler. Siz o dudaklarda susuzlugunuzu gideremediniz. Peki, şöyle gönlünüzce istediginiz müzigi, istediginiz yerde ve zamanda dinleme hakkından yoksun kaldınız mı? Ya, eşinizle (sevgilinizle, flörtünüzle demiyorum) elele sonbaharda bir orman yolunda yürümenize kimse engel oldu mu? Güzelim yaz aylarının sıcağında denize mayo ile girdiginiz icin tekme - tokat bir araca bindirilip, günlerce hakarete uğrayacağınız gözalti hücresine atıldınız mı? Kısa pantolonunuzla evinizin bahçesindeki çimleri biçerken, kendilerini sizin namus bekçiniz olarak görenlerin saldırgan söz ve davranışlarına hedef oldunuz mu? Kırk yılın başı canınız çektiğinde içeceğiniz bir yudum biradan yoksun kaldığınız icin, evde bira yapmasını, votka damıtmasını öğrenmek zorunda kaldınız mı? Evinizde ara sira oynadiginiz tavlanizi sömineye atip, müzik kasetlerinizi tavan döşemelerini söküp gizlediniz mi? Peki ya bir gün açıik renk takım giysilerinizi giymenin, kravat takmanin yasak olabilecegini, kravatınızdan tutulup yerlerde sürükleneceginizi, düşünüzde görseniz inanır mısınız? Ya da, kısa kollu gömlek ile (bayanlardan söz etmiyorum) dolaştığınız için, güvenlik güclerince gözaltina alınacağınız aklınıza gelir miydi? Ya siz bayanlar, yazın gölgede 40 - 45 derece sıcaklıkların olağan olduğu bir kentte dışarı gezmeye, alışverişe çıkarken kalın çorap, ayak bileklerine kadar uzun bir manto, saçınızın bir tek teli bir görünmeyecek şekilde başörtüsü takmak zorunda kalabileceginiz, hic aklınıza geldi mi? Peki, ya miras hukukunda payınızın oğlan kardeşinizin payının yarısı kadar olabilecegi? Eşinizin cok eşlilik hakkını kullanmayı aklından geçirebileceği? Tabii, bu sizi o kadar korkutmasin. İkinci ya da ücüncü kadını kendisine hak gören eşiniz, yine de sizin "rızanızı" yani olurunuzu alma zorunda. Yalnız unutulmaması gereken bir küçük nokta var. Eger rıza göstermezseniz, evinizin reisi ailenizin karar vermede en yetkilisidir ve siz kocanızın sözüne (kararina) karşı gelirseniz, sizin olurunuzu isteyen etiniz, sizi yatakta yalnız bırakmaktan dövmeye, belki de boşanmaya kadar uzanabilecek bir dizi yaptırım ile düşüncelerinizin değişmesine neden olabilir. İşte, Türkiye'de de bazılarının istediği "İslamiyete dayalı düzen" eşittir "Şeriat"tan küçük bir kesit okudunuz...

 

Son olarak şunları söyleyebilirim. Ben hiçbir dine karşı değilim ve bütün inançlara saygı duyarım... Bu forumda sadece ve sadece halkın dini duygularını sömürerek onları oy aracı olarak görenlere, dini bir holdink şikreti gibi yönetenlere, tin tacirlerine, din kisvesi altında savaş, sömürü, talan ve vahşete, dini kendi çıkarı için kullananlara, dini imanı para olanlara, bir ülkeyi değiştirip yukarıda bahsedilen karanlıklar içinde sürüklenecek bir ülke ve yaşanamaz baskı ve tutumlar içinde yüzen bir toplum haline getirmeye çalışanlara şiddetle karşıyım....

 

Bu dünyada butun dileğin ve çaban, sevginin, saygının, emeğin, bilimin, ahlakın, demokrasinin ve insana yakışır ve insan gibi bir uygarlığın gelişmesidir.... Sonuçta herkesin inancı kendine ve herkesin mutlaka bir tanrısı var buna ne sen klavuz olursun, ne de vesile olursun... Her dinin kendine göre güzel, akılcı, mantıklı ve anlamlı tarafları var ve hiçbir din bakıldığında namussuzluğu, adaletsizliği, ahlaksızlığı, kul hakkını, kavgayı, vahşeti, öldürmeyi, sömürmeyi vadetmemiştir. Bırakın insanlar kendi dinlerini çağdaş, modern ve akılcı bir şekilde yaşasın. 1400'lü yılların yaşamanı günümüze uyarlamak ve uyarlamak istemek ise aymazlıktan başka birşey olamaz.... Lütfen artık bunu görün

 

Sevgi ve saygılarımla...

 

 

..

Gönderi tarihi:

Tum bu olaylar karşısında özellikle kadının taşlanması konusunda şunları söyleyebilirim; Cumhuriyet rejimi içinde ''Kadınlar için, karanlıklarla dolu günleri özleyen zihniyetin durmadan saldırı içinde olduğu ortadadır'' Kadınları toplumsal hayatın gerisine iten, mesleklerini elinden alarak ekonomik bağımsızlığını yok eden, giderek kadını birey olmaktan çıkarmayı hedefleyenlerin yönettiği Türkiye'de şaşırılmaması gereken bir olay. Ama, bu hükümetin zihniyetinin bu derece açık hale gelen toplumsal uygulamaları bizler 82 yıl önce kendisine verilen hakları sonuna kadar savunmayı ilke edinen çağdaş Türk kadınını yıldırmayacaktır. Bu saldırıların ve bu saldırıları gerçekleşitiren ortaçağ zihniyetinin sonuna kadar karşısında olacağız ve biz onları çağdaş Türk kadınının vicdanında yargılıyoruz.''

-----------------------------------------------------------------------------------alıntı

 

Yapma be subjektif

 

Kadının okumasına engel olarak karanlıkta bırakmak isteyen sizin zihniyetiniz değil mi?

 

Neymiş başını açarak gel ....Allah, Allah sana ne yahu... sen göbeğini açarak geliyorsun ya...

 

Sana bişey diyen var mı.?

 

Benim kılık kıyafetimden sana ne.....

 

Şimdi başını açmaya çalıştıklarınızın eline fırsat geçtiğinde onlar size aynısını yapsalar iyimi olur...?

 

 

Yapın yapın......insanların yaşam biçimlerini siz seçin bir ara firavn da erkek çokları kesip kızları bırakıyordu güçlü kalsın diye...

 

Yazık ki ne yazık....tek tip insan istemek...tahammülsüzlük.....

 

Şu gezegenin sahibine kafa tutmak .....hiç akıllıca geliyor mu size..?

 

Bekleyelim görelim....haydi hayırlısı....

 

selam

Gönderi tarihi:

esselam aleykum "serahat"dediginiz sakIn seriat olmasIn peki nedir seriat ??neden korkuyorsunuz??ALLAH'In emirlerine kanunlarIna dine kars1 bu elestirel yaklasImInIzIn sebebini sora bilirmitim yok bidad-lara kars1 iseniz bizde kars1y1z yok direk dine kars1 iseniz bunu aç1kca söyleyin bu mertlik olur !!!!!! "iKRA"

.

.

.

 

Bu dünyada butun dileğin ve çaban, sevginin, saygının, emeğin, bilimin, ahlakın, demokrasinin ve insana yakışır ve insan gibi bir uygarlığın gelişmesidir.... Sonuçta herkesin inancı kendine ve herkesin mutlaka bir tanrısı var buna ne sen klavuz olursun, ne de vesile olursun... Her dinin kendine göre güzel, akılcı, mantıklı ve anlamlı tarafları var ve hiçbir din bakıldığında namussuzluğu, adaletsizliği, ahlaksızlığı, kul hakkını, kavgayı, vahşeti, öldürmeyi, sömürmeyi vadetmemiştir. Bırakın insanlar kendi dinlerini çağdaş, modern ve akılcı bir şekilde yaşasın. 1400'lü yılların yaşamanı günümüze uyarlamak ve uyarlamak istemek ise aymazlıktan başka birşey olamaz.... Lütfen artık bunu görün

 

Sevgi ve saygılarımla...

..

esselam aleykum bakInI kendi yazdIklarInIzla çelisiyorsunuz biryandan diyorsunuzki "Bu dünyada butun dileğin ve çaban, sevginin, saygının, emeğin, bilimin, ahlakın, demokrasinin ve insana yakışır ve insan gibi bir uygarlığın gelişmesidir...."ve bunun ardIndanda..."1400'lü yılların yaşamanı günümüze uyarlamak ve uyarlamak istemek ise aymazlıktan başka birşey olamaz.... Lütfen artık bunu görün[/b] "evet bakInIz isterseniz söyle yapalIm "iKRA" ancak ilk önce kendi yazdIklarInIzI sonrada alemi ELBAKi HÜVEL BAKi =BAKi OLAN ANCAK ALLAH 'TIR VESSELAM "iKRA"

Gönderi tarihi:
  • Yazar

esselam aleykum bakInI kendi yazdIklarInIzla çelisiyorsunuz biryandan diyorsunuzki "Bu dünyada butun dileğin ve çaban, sevginin, saygının, emeğin, bilimin, ahlakın, demokrasinin ve insana yakışır ve insan gibi bir uygarlığın gelişmesidir...."ve bunun ardIndanda..."1400'lü yılların yaşamanı günümüze uyarlamak ve uyarlamak istemek ise aymazlıktan başka birşey olamaz.... Lütfen artık bunu görün[/b] "evet bakInIz isterseniz söyle yapalIm "iKRA" ancak ilk önce kendi yazdIklarInIzI sonrada alemi ELBAKi HÜVEL BAKi =BAKi OLAN ANCAK ALLAH 'TIR VESSELAM "iKRA"

 

Ne demek istediğinizi gerçekten anlayamıyorum sayın ahrar... Örneğin yukarıda benim düşüncelerime istinaden

"evet bakInIz isterseniz söyle yapalIm "iKRA" ancak ilk önce kendi yazdIklarInIzI sonrada alemi ELBAKi HÜVEL BAKi =BAKi OLAN ANCAK ALLAH 'TIR VESSELAM "iKRA" demişsiniz.

 

Evet belirttiğiniz gibi baki olan ancak Allah'tır tamam ama Bugün Hz. Muhammet (S.A. V) yaşasaydı acaba kılık, kıyafeti, Dünyaya bakışı, Kültürel bakışı, Felsefi yapısı, şavaşlar hakkında düşünceleri (cihat) ve Dini yapılanmadaki rölü ne olurdu sizce... İnsan günümüzde gayet tabii olarak şunları dinen, aklen, mantiken ve ilmen düşünmesi normal değilmi sizce? Tekrarlıyorum; Evet şerihat'tan korkuyorum çünkü öyle bir sistemde ve düzende yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim. Ben şu hanki dini inancımı yaşamaktan mutluluk duyuyorum. Oysa gerici ve yobazların hedeflediği dini yaşam biçiminde insanları sevgi ile kucaklayan, temelinde rahman va rahim olan Allah'ın adı ile başlayan kur'anı öyle bir hale getirdi ki onu sevmek yerine korkutarak bağlı kalmayı hedef seçtiler ve sonuçta savaşları ve öldürmeleri Allah adına yapar oldular, Öfke, tepki ve şiddetten başka bir algılamaları ve çözümleri hiç yok gib, Yaşam biçimi olan bir dini herkezin kendi inancına göre yaşamasın yerine Allahın tek tip insan emri şekline getirildi. Bugün hiçbir yaratıcı güç örneğin hiristiyan haleminde de, müslüman halemindede yaptıkları her türlü sömürü, savaş, talan ve din adına insan öldürmeyi tasvip etmez…

 

Sevgi ve saygılarımla...

 

.

 

Ne demek istediğinizi gerçekten anlayamıyorum sayın ahrar... Örneğin yukarıda benim düşüncelerime istinaden

"evet bakInIz isterseniz söyle yapalIm "iKRA" ancak ilk önce kendi yazdIklarInIzI sonrada alemi ELBAKi HÜVEL BAKi =BAKi OLAN ANCAK ALLAH 'TIR VESSELAM "iKRA" demişsiniz.

 

Evet belirttiğiniz gibi baki olan ancak Allah'tır tamam ama Bugün Hz. Muhammet (S.A. V) yaşasaydı acaba kılık, kıyafeti, Dünyaya bakışı, Kültürel bakışı, Felsefi yapısı, şavaşlar hakkında düşünceleri (cihat) ve Dini yapılanmadaki rölü ne olurdu sizce... İnsan günümüzde gayet tabii olarak şunları dinen, aklen, mantiken ve ilmen düşünmesi normal değilmi sizce? Tekrarlıyorum; Evet şerihat'tan korkuyorum çünkü öyle bir sistemde ve düzende yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim. Ben şu hanki dini inancımı yaşamaktan mutluluk duyuyorum. Oysa gerici ve yobazların hedeflediği dini yaşam biçiminde insanları sevgi ile kucaklayan, temelinde rahman va rahim olan Allah'ın adı ile başlayan kur'anı öyle bir hale getirdi ki onu sevmek yerine korkutarak bağlı kalmayı hedef seçtiler ve sonuçta savaşları ve öldürmeleri Allah adına yapar oldular, Öfke, tepki ve şiddetten başka bir algılamaları ve çözümleri hiç yok gib, Yaşam biçimi olan bir dini herkezin kendi inancına göre yaşamasın yerine Allahın tek tip insan emri şekline getirildi. Bugün hiçbir yaratıcı güç örneğin hiristiyan haleminde de, müslüman halemindede yaptıkları her türlü sömürü, savaş, talan ve din adına insan öldürmeyi tasvip etmez…

 

Sevgi ve saygılarımla...

 

Başı açık gazeteciye saldırı kınandı

 

Konya'da düzenlenen ’Resul’e Sadakat’ yürüyüşü sırasında, gazeteci Aliye Çetinkaya'nın başı açık olduğu gerekçesiyle taşlı saldırıya uğraması AMARGİ Kadın Dayanışma Kooperatifi'nce kınandı.

 

Konya’da gerçekleştirilen mitingde aynı zamanda bir kadın muhabire yönelik bir saldırı yaşandı. Konya’da Halk Eğitim, Dayanışma ve Araştırma Derneği (Heda-Der) tarafından düzenlenen ’Resul’e Sadakat’ yürüyüşü sırasında, Aliye Çetinkaya, başı açık olduğu gerekçesiyle ’tahrik edici’ bulunup taşlı saldırıya uğradı. Basına yansıyan habere göre, yürüyüşteki bir grup, muhabire sataşıyor, muhabirin kendilerini tahrik ettiğini savunarak otobüsten inmesini istiyor. Aynı zamanda, Kuran okunurken, başı açık olduğu için ve ayaklarını sarkıtarak oturan basın görevlisinin bu hali karşısında, ‘*****’, ‘kafir’ olarak nitelendiriliyor. Bunlar, Sabah Gazetesi muhabiri Aliye Çetinkaya’nın saldırıya uğramasına yetiyor.

 

Biz, Amargi olarak birçok yönden özgürlükleri sınırlayan bu saldırıyı kınıyoruz.

 

Saldırı, bir kadın muhabirine yapılmıştır. Biz kadınlar, hangi mesleğe yönelirsek yönelelim, erkek meslektaşlarımızdan birkaç adım geride başlıyoruz. Zira içinde yaşadığımız toplum, kadına yönelik hangi tür önyargıları ve sınırlamaları taşıyorsa, bizim meslekteki kaderimiz de bu sınırlamalardan ve önyargılardan payını alıyor. Aliye Çetinkaya’nın bu güruhu ‘tahrik’ ettiği iddiası, biz kadınların günlük hayatta en sık karşılaştıkları bir baskı türüdür. Erkek bakış açısına göre şekillenen toplum, kendi zayıflığının ve çirkinliklerinin faturasını, kadını böyle baskı altına almaya çalışarak çıkartıyor. Konya’daki bu olayda da, peygamberine sahip çıkmak için bir araya gelen grup, asıl davalarını bırakıp, bir kadının nasıl giyindiğiyle ve nasıl oturduğuyla ilgileniyorlar. Üstelik sadece ilgilenmekle kalmıyorlar, Aliye Çetinkaya’nın duruşunun ‘tahrik edici’ olduğunu iddia ediyorlar. Yani aslında dini değerleri için bir araya gelen grup, bir an içinde tahrik olabiliyor. Dolayısıyla Aliye Çetinkaya, bir kadın olarak, giyiminden ötürü şiddete uğrayan hemcinslerimizle aynı akıbete uğruyor.

 

Saldırı, aynı zamanda basın özgürlüğüne yönelik olduğu gibi farklılıklara tahammülsüzlüğün de göstergesidir.

 

Konya’da düzenlenen mitingin, dini ve vicdani değerlerine sahip çıkmak amacıyla düzenlendiği söyleniyor. Ancak böyle bir mitingi, farklı inançtan, farklı mezhepten bireyler izlemeye gelebilirlerdi. Zira, bu ülkede onlarca farklı inanış ve mezhep bulunmaktadır. Ve her bir inanış birbirinin inanışlarına ve biçimlerine saygı göstermek zorundadır. Bu, birlikte yaşamanın olmazsa olmaz bir kuralıdır. Ancak ne yazık ki, Türkiye farklılıklara tahammülsüzlüğün ülkesidir. Bu son örnek de, bunun en açık göstergesidir.

 

Dolayısıyla biz Amargi olarak, bu saldırıyı kınıyoruz. Biz kadınlar erkeklik kültürünün kendini zayıf ve güvensiz hissettiği noktada böyle saldırganlaşan yönlerini iyi biliyoruz. Ve bu saldırının da bunun bir parçası olduğunu söylüyoruz.

 

Özellikle saldırıya uğrayan Sabah Gazetesi muhabiri Aliye Çetinkaya ile dayanışarak, yanında olacağımızı belirtiyoruz.

 

AMARGİ KADIN DAYANIŞMA KOOPERATİFİ

 

.

Gönderi tarihi:

kadınlara insan gözüyle bile bakılmadığı cahiliyye devri (H.z Peygamberden Önceki devir) akabinde gelen islam kadına en büyük değeri veren dindir. Cennet annelerin ayakları altındadır. sözüyle bu anlam zirveleştirilmiştir.

Oysaki günümüz batı medeniyetin temel aldığı felsefesi düşünce meteryalist düşüncedir.Bu düşüncenin kadına bakış açısının sadece bir reklam aracı olduğunu bilmem söylememize gerek varmı yoksa reklamları izlemeiyormuyuz. Sağduyulu düşünceye bu günlerde her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.Teşekkürler.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.