Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Tarih Felsefesine Muhtacız


İstanbul

Önerilen İletiler

Tarih felsefesine muhtacız

 

On sekiz, on dokuz, yirminci yüzyıllarda Batı, tarihine yöneldi. İşte bu zaman diliminde taban tuttu, geleceğini kurdu. Herkesin bildiği üzere tarih, yaşanmış geçmişi araştıran bilimdir.Tarih felsefesi ise yaşanmış geçmişin iki farklı şekilde ele alınmasını sağlar. Birincisi, hangi inanç ve düşünce ile geçmiş, yaşanmış; hangi etkenlerle yoğrulmuş.

 

İkincisi ise bizatihi tarih bilimini konu edinir; tarih biliminin kullandığı malzemeler, yöntemler nelerdir; hangi noktalarda zaafları bulunmaktadır? Yani yaşanmış geçmişi gün ışığına çıkarmak için tarih biliminin daha ne gibi donanımlara sahip olması gerektiği üzerinde durur.

 

Felsefesiyle tarih bilimini değerlendirmek için, önce tarih kavramını yerli yerine oturtmalıyız. Tarih kelimesinin, İbranice Vereheden geldiği, Hilali Görmek anlamını taşıdığı belirtilmektedir. Batı dillerindeki karşılıkları Istoria, Istorein kelimesinden neşet etmektedir. Istorik kelimesine ilk defa Herakleitosta rastlıyoruz. Istoria kelimesini insan topluluklarının başından geçenleri kaydetme yoluyla edinilen bilgi anlamında ilk defa Heredetos kullandı. Yazdığı kitaba da Tanık olunan ve haber alınan şeylerin araştırılması anlamına gelen Istorias Apodesis adını verdi. Ortaya çıkan bu tarih bilimine daha sonra Thukidides bir boyut daha kazandırdı. Onunla tarih bilimi geçmiş olayları aktarma ve kaydetme işiyle kalmadı, onları değerlendirme ve yorumlama görevini de üstlendi. Greklere göre tabiat devamlı ve düzenli bir oluşum halindeydi; bir kosmostu. Ama bu devamlı oluşumun değişmez esasları vardı; felsefi ilgi de buralara yönelik olmalıydı. Anlayışlarına göre de toplumsal hayat, tabii hayatın uzantısıydı; fakat bu uzantının kuralları yoktu; durumunu rastlantılar belirlerdi. Tabii olaylarda olduğu gibi değişmez esaslardan yoksundu; süreklilikten mahrumdu; her şey rastlantıya tabi idi; geçmişle bugün, bugünle gelecek arasında sebeplilik bağı yoktu. Rastlantıyla sürüp giden bir hayatın felsefesi de olamazdı. Bu telakkilerinden dolayı Greklerde tarih felsefesinin bulunması imkansızdı. Batının medeniyet tarihi akışındaki kopukluğun bu noktadan kaynaklanabileceğinin üzerinde durulması gerekir; rönesansın da ancak tarih felsefesiyle ortaya çıkabildiği düşünülürse, bu iddia ayrı bir ciddiyet kazanır.

 

Batıda tarih felsefesini Museviliğin ve Hıristiyanlığın insan ve cemiyet anlayışları ortaya çıkardı. Eldeki Tevrata göre Tanrı yeryüzünde yaşayan kavimlerin arasından Yahudileri iradesini gerçekleştirmek için seçmiştir. Tanrının iradesini yerine getirip getirmedikleri, yine Onun huzurunda yargılanıp karara bağlanacaktır. Bunun için Tanrının onlara gönderdiği kitapta, bu kavmin geçmişi anlatıldığı gibi, geleceklerine dair haberler, işaretler de bulunuyor. Dolayısıyla Yahudiler hem geçmişlerine, hem de geleceklerine dair düşünme imkanına, yani tarih şuuruna kavuşmuş oluyorlardı. Hıristiyanlık, seçilmiş bir kavmi değil, bütün insanlığı Tanrıya muhatap durumuna getirdi. Ayrıca Hıristiyanlık inancına göre Hz. İsa (Christos) zamanın belli bir noktasında yeryüzünde beden olarak görünmüş; İncili bırakıp gitmiştir, tekrar dünyamızda cismiyle görünecektir (İnkarnation). Kuranda ise insanın yaradılışına, geçirdiği maceraya dair pek çok atıflar, işaretler var; kıyamet de bütün dehşetiyle vurgulanmış. Oruç, hac gibi ibadetlerin zamanları belirtilmiş. Namaz da Müslümana her an zamanın içinde yaşadığını duyurur. Dolayısıyla elimizde idraklere sığmayacak kadar tarih felsefesini oluşturacak malzeme bulunmaktadır. İslam dünyası olarak bugünkü perişanlığımız herkesçe malumdur; hatta on sekizinci yüzyıldaki Hıristiyanlarla mukayese edilmeyecek durumdayız. Buradan, ancak Batının tarihine yönelmesine benzer bir hareketle çıkabiliriz. Tarihimizi önümüze koymalıyız ki nerede yanlış yaptığımızı, hatalarımızı nasıl tamir edeceğimizi görelim. Tarihin mantığı onu yaşayan milletin zihniyetinde gizlidir. O zihniyete sahip olmayanların ortaya koydukları, mekanik tarih olmaktan öteye geçemez; onu yoğuran telakkileri yansıtmaz. Olayları kendi tarih felsefemizle ele alırsak, dilleri çözülür. Bunun için, işin başının tarih felsefesi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.