merhaba

 

dün akşam muhammed hamidullahın bir kitabını incelerken ilginç tesbitleri dikkatmi çekti

 

buyurun beraber okuyalım

 

Nihayet söylenebilecek bir şeyde Hind prensi olan rama ile İbrahim peygamber arasında hayat hikayeleri bakımından hayret edilecek bir benzerliğin bulunduğudur.

 

İbrahim peygamber babası tarafından evden uzaklaştırılmıştı.

O karısı sare ile birlikte mısıra gelip yerleşti.

Ahlaksız bir zalim olan mahalli hükümdar zor kullanarak ibrahimin zevcesini saraya aldırdı.

Fakat ilahi mucizeler sayesinde sare’nin ŞEREF VE HAYSİYYETİ muhafaza edildi.

Hatta bu hükümdarın kızı hacerinde(ismailin anası) dahil olduğu bir takım hediyelerle ibrahime dönü.

Tevrata göre İbrahim esasında ab-raham adını taşımaktaydı.neticede Allah(tevratın rabbi YEHOVA) ona ab-raham (milletlerin babası) lakabını vermişti.

 

 

Şimdi hind prensi ramayı okuyalım

Hind prensi rama babasının ikinci karısı üzey annesinin kışkırtmaları ile evden babası tarafından kovulmuştur.

Rama günlerini bir ormanda karısı ile geçirmekte iken Seylan hükümdarı karısı sita’ya aşık olur ve onu kaçırır.

Sitada ŞEREF VE HAYSİYYETİ Nİ hükümdara karşı korur.

Daha sonra hindistana has bir imtihan ateşinden zarar görmeden geçmek sureti ile kurtuluşa ere.(ibrahimin hayatındaki nemrud ateşi ile mukayese edilmesi gerekir.

 

 

Brahmanların VEDA adında kitapları vardır bunları yazan Brahma yani tanrıdır

Suhufu İbrahim adı altında İbrahim peygambere ait kitapları kuran zikretmektedir

 

Kısacası Brahma ile İbrahim arasındaki benzerlik son derece ilgi çekmektedir

 

Kitabın adı:resulullah muhammed

Yazar: Muhammed hamidullah

Çeviri:doç dr Salih tuğ

Basım yeri ve tarihi: irfan yayın evi/1973

Sayfa :58

 

 

hamidullah gibi islama hakim bir ilim adamı dahi buradaki benzeşmenin dikkate şayan olduğunu ifade etmektedir.

ab-raham ve rama iki farklı zamanda aynı hayatı yaşamışlardır.

işin en ilginç tarafı ise hamidullah tevrat anlatırken musa tur dağında iken samirinin altından buzağı yapmasını hindu olması olasılığına bağlar

yani kutsal ineği altınla şekillendirmesinin onun bir hindu olabileceğini ve bu yolla aslında gerek brahmanizmin gerek zerdüştiliğin gerek sabiiliğin ilahi din olduğuna ve bunların büyük ihtimalle vahiy eksenli inanç olmasına dikket çeker.

 

aslında hamidullah sadece gerçeği gördüğü için kıvranmaktadır.

en azından yukarıdaki benzeşmenin dikkat çekici olduğunu ifade etmesi bunu gösterir.

sevgiler

Dinler tarihinde böyle çok "dejavu"lar vardır. Nuh ve tufan efsanesi, sudan kurtarılan çocuk efsanesi, kutsal bakire efsanesi artık kültürden kültüre geçe geçe iyiden bir dejavu yapmış. Eğer reenkarnasyon gerçek değilse ve zaman kendini tekrarlayan bir döngü değilse, bu ancak efsanelerin üretkenliği ile açıklanabilir. Tabii sadece üretkenlik yetmiyor, efsanelerin kutsallık ile güçlendirilmesi ve dogmalarla koruma altına alınması gerekiyor ki aklı mantığı çalışanların sabotajlarından korunsunlar...

 

Basit bir örnek: Kıble adı; Kibele, Cybele, Cybill, Sibel olarak değişe değişe günümüze gelen Sümer tanrıçasının adından gelir. Tapılacak yer anlamında İslam dini de Kabe'yi kıble yapmıştır...

bu yolla aslında gerek brahmanizmin gerek zerdüştiliğin gerek sabiiliğin ilahi din olduğuna ve bunların büyük ihtimalle vahiy eksenli inanç olmasına dikket çeker.

 

Yazmışsınız ki ilahi vahyin tek oluşuna işaret etmesi bakımından bu nokta önemli..

 

 

ama akabinde yorumunuzu kondurmuşsunuz :

 

aslında hamidullah sadece gerçeği gördüğü için kıvranmaktadır.

en azından yukarıdaki benzeşmenin dikkat çekici olduğunu ifade etmesi bunu gösterir.

 

Yorumunuz ilginç gerçekten, çok şartlandırmışsınız kendinizi.

 

Örneğin ben moğol inancında yada kızılderili inancında da benzer anlatımlar bulsam, bunlari ifade etsem, tevhidin tekliğine işarettir bunlar desem bende mi kıvranmış olurum o zaman?

Yada muhammed moğol göçebelerinden devşirdi anlatımlarını demem gerekiyor, öyle ya mantıklı olması gerekmez, önemli olan şartlanmışlık.