Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 19 yıl . KARANLIĞIN DİYALEKTİĞİ Toplumsal olaylar genellikle, doğa olaylarının izlediği değişmez bir çizgiyi izlemez. Zıtların etkileşimi egemendir toplumsal olaylara. Her oluşum, kendi zıddının da tohumlarını bağrında taşır; her iktidar kendi muhalefetini de yaratır. Mustafa Kemal Atatürk'ün, Bağımsızlık Savaşını kazanan komutan gücüyle Anadolu insanına taşıdığı Aydınlanma Meşalesi de aynı süreçten geçecekti, geçiyor. Aydınlanma Meşalesi, Orta Çağ'ın dinsel karanlığına karşı insanlığın kan ve gözyaşı ile yaktığı bir ateştir. Bilimden ve insan haysiyetinden beslenir. Anadolu insanına bu ateşi, Mustafa Kemal Atatürk getirmiştir. Bu ateş Anadolu insanını aydınlatmaya başladığından beri (yani Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana) egemenliklerini karanlıklarda sürdürme alışkanlığında olan güçler onu söndürmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Misak-ı Milli sınırları içindeki topraklarımızın üzerindeki talepler de, ayrılıkçı akımlar da, şeriatçı özlemler de "Atatürk düşmanlığında" birleşiyorlar. Oluşturdukları ittifakla, bilime, adalete, eğitime, sermayeye, emeğe, medyaya, laikliğe, demokrasiye saldırıyorlar, çünkü Atatürk'ün yaktığı Aydınlanma Meşalesinin ışığına karşılar. İkinci Dünya Savaşı'nın bittiği 1945 yılından itibaren ivme kazanan bu saldırılar 60 yıl sonra, nihayet Türkiye'yi "Uçurumun kenarına" getirmiştir. Bu saldırıların temsilcileri, sonunda iktidarı da ele geçirdiler ama bu kez diyalektik süreç tersine işlemeye başladı: Artık, karanlığın egemenliğine karşı aydınlığın muhalefeti ortaya çıkıyor. Aydınlanma Meşalesi sönmeyecek. Emekçisiyle, sermayedarıyla, bilim insanıyla, yazarıyla, çizeriyle, politikacısıyla, sade vatandaşıyla, başta gençler ve kadınlar olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, laik ve demokratik sosyal hukuk devletinin yanında, Atatürk'ün önce Anadolu insanına sonra da tüm İslam Dünyası'na ve insanlığa armağan ettiği bu Cumhuriyeti korumak ve geliştirmek için saf tutuyorlar. Tabii "kafakarıştırologlar" görevleri başında: Kadının tutsaklığının ve ikinci sınıf vatandaşlığının simgesi olan türbanı "özgürlük", çoğunluğun baskısını "demokrasi", bilim karşıtı inançları "postmodern yaklaşım", Birinci Dünya Savaşı'nda yaşanan trajedileri "Ermeni Soykırımı", etnik bölücülük ve ayrımcılığı "insan hakları", tarikatçılığı, "sivil toplum hareketi" diye yutturmaya, Atatürk Devrimlerini "tepeden inme jakobenlik" diye karalamaya kalkışıyorlar. Diyalektiğin bir kuralı vardır:Karanlığın en koyu olduğu an, aydınlığa dönüşün başladığı andır. Umudunuzu yitirmeyin, karanlığa teslim olmayın. --------------------------------- Emre KONGAR
Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 19 yıl yanmamız gereksede bu aydınlığa katgıda bulunmak için yanacağız......karanlığa teslim olmayacağız........ saygılar....
Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 19 yıl . Diyalektiğin bir kuralı vardır:[/b]Karanlığın en koyu olduğu an, aydınlığa dönüşün başladığı andır. Umudunuzu yitirmeyin, karanlığa teslim olmayın. --------------------------------- Emre KONGAR Ne kadar da şaşalı bir söylem... Bir "anka" kuşu misali...ama gerçek hayatta böyle olmuyor... Bir bakıma Herakleitos'u anımsattı bana... Bir kez yok olan bir şeyi yerine getirebilir misiniz? Yok olan bir şey eski halini alabilir mi?... Herşey değişiyor ve biz bunu engelleyemiyoruz...Tabiki karanlık kazanmayacak demek güzel ama ya bu yolda yok olanlar?Onlara dair bir geri dönüşüm olabilir mi? Kazanan acaba karanlık mı oluyor?Çünkü biz sevdiklerimizi ona kurban ediyoruz? ...ve onlar bir daha geri gelmeyecek... Aydınlık bunun neresinde?
Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 19 yıl Yazar Aydınlık bunun neresinde? Radikal İslamcı katillerin 1990'dan sonra işledikleri önemli cinayetleri kısaca anımsayalım: Prof. Dr. Muammer Aksoy, Ankara 31 Ocak 1990. Çetin Emeç, İstanbul, 7 Mart 1990. Turan Dursun, İstanbul 4 Eylül 1990. Doç. Dr. Bahriye Üçok, Ankara 6 Ekim 1990. Uğur Mumcu, Ankara 24 Ocak 1993. Ali Günday, Gümüşhane, 25 Temmuz 1995. Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Ankara, 21 Ekim 1999. İhsan Güven, İstanbul, 30 Nisan 2004. 18 Aralık 2002'de Ankara'da öldürülen Necip Hablemitoğlu Bumu aydınlık peki?
Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 19 yıl küfredeceğimize konficyusun dediği gibi bir mum yakmaya çalışsak daha iyi olacak ama nasıl yakılırki mum burada slogan vari cümlerlemi yakılacak yada nasıl bir yol?
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.