Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 19 yıl İlm-i Ledün... “Ledünnî ilim, Allah’tan ilhâm yoluyla mânâlar kavramak işi... İbadet, ukubât ve muamelâta ait ŞER’î meselelerde olduğu gibi LEDÜNNî mahiyetteki meselelerde de her mevzuu, kendi “usűl, esas ve kurallarıyla” ele alınabilir... Bu hakikate binaen, Şer’î olmayan mevzuuların dindeki ölçü ve ölçülendirmelere nisbeti, her mevzuun kendine mahsus keyfiyetine göredir” (7) Kıyamete kadar karşılaşılacak bütün meselelerin çözümleri HAK DİN’de saklı olduğuna göre, zamanın meselelerinde bunu ortaya çıkarmak vazifemizdir... Zamanın kendine ait meselelerini çözmek, ancak dindeki gizliliklerin açık edilmesiyle mümkündür. Bu meseleler, “ibadet, ukubât ve muamelâta” dair işler olmayabilir. Esasen mesele pek de bunlar değildir. Çünkü bu meseleler zamanında açıklanmış, içtihad gerektiren hususlarda içtihad yapılmıştır. Günümüzde sorun, ledünnî mahiyetteki meselelerin çözülmesidir; Şer’î olmayan mevzuuların dindeki ölçü ve ölçülendirmelere nisbetinin gösterilmesidir. Asıl mesele budur. Yoksa, iman esaslarında, namazın kaç vakit ve kaç rekat olduğunda, içki içene, zina edene verilecek cezada, akitlerin nasıl olacağında bir ihtilaf yoktur. Sorun; ledünnî mahiyetteki meselelerdir; Ledünnî ilmin, Şer’î ilimlere nisbeti ve insan ve toplum meselelerine tatbikidir... İlm-i ledün’ün zarurî olduğuna dair bir ölçüyü nakledelim: Allah Resûlü, kendi sözleri üzerine aşılanmayan ağaçlarda hurma olmaması üzerine şöyle buyurur: “__ Hurmaları aşılayınız... Sizler dünyanın işlerini benden daha iyi bilirsiniz!...” Parakutâ’dan özetlersek: Dünyanın tecrübî işlerinde bâtından haber vermenin olmayışı ve Şeriat’ın emri gereği dünyalık verimlerini devşirmenin şart oluşu... Dolayısıyla “tatbik fikri”nin gerekliliği.... Sefilliği nisbetinde, ahiretin tarlası olduğu için dünyaya ehemmiyet verilmesi, yani dünya işlerini terkedip, dünya meselelerinden uzak yaşamanın men edilmesi... Ve, bütün ilimlerin kullandığı “tecrübe”nin, “tatbit mevzuu” olarak zarureti.... Hz.Ali buyuruyor: “Tecrübe, fayda ile birlikte, ayrı bir ilimdir”... Ve “İslâmî hükümlerin doğru olarak “uygulanma şekilleri” kendisinin devamı olan “kurtuluş yolcusu” için, “tecrübî hüküm”dür: Ve zincir, her biri kendi zamanını bütünleyerek gider.” “Hükmün doğru tatbiki”nden bahis, onun malûm oluşudur. Bu malûm oluşta, bazen hüküm görünür, bazen de hükmün mânâsı... “Topluluk hakikati’nden olan her “tecrübî hüküm” uygulandığı an da, bu tatbik İslâmî’dir, KURTULUŞ YOLU’dur.” Aktarmaya çalıştığımız bu özetten de anlaşılacağı üzere, ilm-i ledün, Şeriatın tatbikiyle doğrudan ilişkili ve ancak “tecrübî hüküm”lerle Kurtuluş Yolu çizgisi kesintisiz devam edebilmekte... Demek ki, Kurtuluş Yolu’nun yürümesi için ilm-i ledün şart... Nesne ile nesneye bakan göz farkında olduğu gibi, ilm-i ledün ürünü olan “Tatbik Fikri” şart... Bakış işi, bu bakışı ölçülendirme işi... Te’vil ve tatbik işi... Tatbik; tecrübe işi... Yani, ilm-i ledün... “Şer’î olmayan mevzuuların dindeki ölçü ve ölçülendirmelere nisbetini getirebilmek... İşte mesele bu!... mevzu uzmanı-kazım gökbayrak:)
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.