Zıplanacak içerik

ABDİ İPEKÇİ'YE MEKTUP... (BU KAÇINCI ÖLDÜRÜLÜŞÜNÜZ)... VE MİLLİ KATİLLER...

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Abdi İpekçi'ye mektup...

 

Faili meçhul olmayıp da 'faili meçhul' denen cinayetlerle yok edilen ne ilk ne de son insandı Abdi İpekçi... Bedrettin Cömert, Tütengil, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Kışlalı ve daha niceleri... Katillerin korunması ve aramızda dolaşıyor olmaları, bugünkü 'durum'umuzun, Turhan Selçuk'un 2 Şubat 1979'daki çizgilerinden çok daha vahim olduğunun işaretidir. Utanç duymamak elde değil...

 

Sevgili Abdi Bey,

1979 yılının 1 Şubat günüydü. Akşamüstü Ankara'dan döndünüz, doğru Cağaloğlu'na, gazeteye, Milliyet'e geldiniz. Turhan Aytul 'la günün olaylarını konuştunuz... Ercüment Karacan 'a telefon ettiniz. Ona, Ankara haberlerini verdiniz. Sizi akşam yemeğine çağırdı. Peki, dediniz. Eşiniz Sibel 'i Nişantaşı'ndan, evden alıp yemeğe gidecektiniz. Saat yediye doğru gazeteden çıktınız. Kullanmayı çok sevdiğiniz otomobilinize atladınız. Trafik sıkışıktı. Yol uzun sürdü. Sonunda Emlak Caddesi'nden karakol sokağına kıvrılan köşeye vardınız. Artık eve çok yakındınız... Trafik hâlâ sıkışıktı. Dur, kalk ilerliyordunuz. Ansızın bir karartı yaklaştı, hayır, iki karartı. Camı kırdılar, o yana döndünüz, kırık camdan içeri üzerinize kurşunlar yağdı... Kanlar içinde yığıldınız... Parçalanan yalnız sol iç cebinizdeki dolmakalem ve bedeniniz değildi, parçalanan aynı zamanda bizim, hepimizin, bu milletin geleceğiydi. Yok edilen, hepimizin geleceğe olan inancıydı.

 

Bu kaçıncı öldürülüşünüz?

Şimdi, bugün içimden, ''Bu kaçıncı öldürülüşünüz'' diye sormak geçiyor Abdi Bey...

Bu satırları yazmaya başlamadan biraz önce televizyon kanallarında Mehmet Ali Ağca 'nın salıverilmesini izliyordum. Bindiği otomobilin üzerine güller, karanfiller atıyordu karşılamacıları... Bir zamanlar Tansu Çiller 'in millete armağan ettiği sloganı haykırdıklarını duyar gibi oldum... Çok iyi anımsıyorum, Susurluk kazasının hemen ertesi günü, Tansu Çiller, Abdullah Çatlı 'yı 'kahraman' ilan etmişti... Türkiye 'kahraman' katilleriyle gurur duyan bir ülke oldu Abdi Bey...

 

Sahi bu kaçıncı öldürülüşünüz Abdi Bey?

Sizinki, ne ilk ne son cinayetti, faili meçhul olmayıp da 'faili meçhul' denen... Bedrettin Cömert, Tütengil, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı ...

Toplumsal belleği zayıf bir ülke olduğumuz ortada. Ama gelecekte var olabilmenin yolu, geçmişle hesaplaşmaktan geçmiyor mu?..

Kızınız Nükhet İpekçi 'nin deyişiyle 'Milli katilimiz' Ağca, 1979 Temmuz'unda yakalanıp hapse konmuştu. Ama gelin görün ki Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçtı, daha doğrusu kaçırıldı... Sonra Abdi Bey, hani o kahraman ilan edilen Abdullah Çatlı'nın evinde saklandığı ortaya çıktı... Sonra Abdi Bey, katliamınızda adı geçen öteki arananlarla birlikte Nevşehir Emniyet Müdürlüğü'nden pasaport aldığı da ortaya çıktı...

 

Devlet hukuku bu mu?

Böyle bir devletiz işte Abdi Bey. Sevgili Ruhi Su 'ya yurtiçinde tüm kapıları kapatıp, burada çalışmasına engel olduktan sonra, yurtdışına çıkıp çalışamasın, konser veremesin, plak dolduramasın, tedavi olamasın diye nasıl yıllar boyu inim inim inletip, ona pasaport vermediğimizi bilirsiniz elbet. Ruhi Su'dan ve daha nicelerinden esirgediğimiz pasaportu, ülkücü katillere gümüş tepside sunan bir devletiz.

Suçu kanıtlanmamış insanları hapiste tutuklu yargılayıp, ölümlerine neden olan... Üniversite harçlarını protesto eden 350 bin imzayı Meclis'e götüren ve Meclis'te 'Harçlara hayır' pankartı açan 6 üniversiteliyi toplam 96 yıl hapse mahkûm eden... Manisa'da işkenceyle alınmış ifadelerle mahkûm edilen liseli gençleri hapiste çürüten, onları ömür boyu yaralayan... Yazarlarını, düşünürlerini, sanatçılarını lanetleyen bir devlet...

Sevgili Abdi Bey, Uğur Mumcu 'nun kitaplarını yeniden yeniden okuyorum. Onun ortaya koyduğu ipuçlarıyla, cinayetin kilit ismi Oral Çelik'in tahliye olduktan sonra kahkahalarla gülen fotoğrafları arasında kahroluyorum... Susurluk sonrasında, daha önce birbirlerini hiç tanımadıklarını ifade eden devlet görevlileri, Özel Tim'ciler ve katliam sanıklarının yan yana göbek attıkları fotoğraflara bakıyorum... 'Siyaset-Mafya-Emniyet' üçgenine yeniden yeniden tanıklık ediyorum... Turgut Kazan 'ın mahkemeye itirazlarını, didinişini izliyorum... Aftı, pişmanlıktı, zaten İtalya'da yattı yatacağı kadar diyerek, şimdi katiliniz serbest, aramızda dolaşıyor, medyada baş tacı ediliyor...

___Sahi, devlet hukuku dedikleri bu mu? Bu utanç mı? Bu utancı yaşamak mı?

 

Sevgili Abdi Bey, kızınız Nükhet, mektubunun bir yerinde şöyle diyordu:

''Ağca'nın kurşunlarıyla babamın bedeninin delik deşik edildiği sokakta, yüzlerce kişi bundan on gün önce coşku içinde yeni yıl kutlaması yaptı. Bugün eğer yüzlerce kişi katillerle birlikte yaşamak istemediğini söyleme ihtiyacı duymuyorsa, bu tahliye işleminin, onun ardındaki çalışmanın nedenlerini öğrenmek istemiyorsa, benim sözlerimin hiçbir anlamının olmayacağını düşünüyorum.''

 

Nükhet haklı, Abdi Bey...

Bütün Türkiye ayağa kalkmadıysa, isyan etmediyse, insan onurunun ayaklar altında çiğnendiğini görmediyse, göremiyorsa, yazıklar olsun bize...

Sahi, nasıl anlatacağız çocuklarımıza hukuku, adaleti, değer ölçülerini, insan onurunu? Nasıl anlatacağız?

 

----------------------------------------------

ZEYNEP ORAL / 14.01.06 / Cumhuriyet

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Koruma kalkanı devrede

 

Ağca ortadan kayboldu. 1979'da onu askeri cezaevinden kaçıranlar bu kez de sivilden kaçırdılar.

70'lerin katilleri üzerindeki koruma kalkanının hâlâ devrede olduğu anlaşıldı.

İlk kaçırılışından sonra Uğur Mumcu "Ağca'yı Silahlı Kuvvetler'de yuvalanmış bir sağ örgüt kaçırdı" diyor ve "kontrgerilla" adını veriyordu.

Mumcu öldürüldü.

Ağca salıverildi.

* * *

Aynı dönemde Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz, tırmanan şiddet olaylarının içinde "kontrgerilla"nın olduğunu saptayan bir rapor hazırlıyor ve Başbakan Ecevit'e veriyordu.

Öz öldürüldü.

Katili İbrahim Çiftçi hakkında askeri mahkemece verilen idam kararı, avukatının "Onun Milli Savunma Bakanlığı'nda dosyası var" demesinden sonra tam 4 kez bozuldu.

Sonunda askeri mahkeme, "Doğan Öz'ü öldürdüğü sabit görülmüş olmakla birlikte" Çiftçi'nin beraatine karar verdi.

* * *

Öz davasından aranan Haluk Kırcı ne oldu?

Bahçelievler katliamından idama mahkûm olduktan 3 yıl sonra infazdan yararlanarak şartlı salıverildi.

İşlemin yanlış olduğu anlaşılınca aranmaya başlandı. Aranırken evlendi. Nikâh şahitliğini Mehmet Ağar yaptı.

4 yıl sonra yakalandı. Yakalandığı gün firar etti. Ticarete atıldı.

Salıverildikten 5 yıl sonra yeniden yakalandı.

Susurluk çetesine üye olmaktan 4 yıl hapse mahkûm oldu.

2004'te ikinci kez "yanlışlıkla" serbest bırakıldı.

* * *

Ya kaçırıldıktan sonra Ağca'yı evinde gizleyen Abdullah Çatlı?

Eşinin ifadesine göre 12 Eylül'den 20 gün sonra getirilen pasaportla yurtdışına çıkarıldı.

1982'de Zürich'te yakalandı, 48 saat sonra serbest bırakıldı.

ASALA operasyonu için devlet tarafından istihdam edildi.

Uyuşturucu işinde yakalanınca yine eşinin anlatımıyla- "nefes kesen bir kurtarma operasyonuyla İsviçre'deki cezaevinden kaçırılıp Türkiye'ye getirildi".

Susurluk'ta yeniden ortaya çıktığında bir emniyet müdürü ve bir milletvekiliyle aynı arabadaydı.

* * *

"Koruma kalkanı devrede" dememiz paranoya mı?

Ağca bunları bildiğinden koruma istemedi zaten...

Konuşmadığı sürece, o kalkanın korumasında olacak.

Asıl korunmaya muhtaç olan, bu olayların üstüne giden gazeteciler, yazarlar, savcılar...

Onları, "Bazı insanların canı yanacak" diye tehdit savuran Ağca'nın akrabalarından kim koruyacak?

* * *

Küçük bir notla bitirelim:

"Canlar yanacak" diyen Ağca'nın kardeşi Adnan Ağca "Abdi İpekçi kimin adamı, onu araştırın" talimatı verdi ya...

Dünkü Hürriyet'te Ahmet Hakan haklı olarak tepki gösteriyordu:

"Sabetaycı avcılığı yapan 'çatlak profesör'...

Her taşın altında Sabetaycı arayan 'mukaddesatçı'...

Ey Sabetaycı avcıları, eserinizle gurur duyabilirsiniz".

Vallahi haklı...

Ben o "mukaddesatçı"yı 5 yıl önce Kanal 7'de Abdi İpekçi'nin kızı Nükhet'le katıldıkları bir programda "Sabetaycı avında" izlemiştim.

Programın İskele'sinde oturan sakallı televizyoncu, İpekçi'yi "Yıllardır dönme olduğu iddia edilen bir isim" diye tanıtmıştı.

Telefonla katılan Hüseyin Hatemi "'Ben Müslümanım' diyen herkesin Müslümanlığını kabul etmek zorundasınız" deyince "Dönme olsa bile mi?" diye soran da o sakallı sunucuydu.

Epeydir yok o kanalda...

Bir yerlerde karşılaşsam, şu "dönme" meselesini soracağım kendisine...

 

 

--------------------------------------------------

Can DÜNDAR / 14.01.06 / Milliyet

Gönderi tarihi:

Ağca tahliye edildiğinde bindiği mercedes ve ziyaret edilen site Özbey sitesi

 

özbey sitesinin sahibi Yalçın Özbey

 

Yalçın Özbey ismi Ağcanın savunmalarında Apdi İpekçi cinayetindeki yardımcı ve gene Ağcaya göre asıl

 

suikasti gerçekleştiren isim

 

Devletin elinde ne ilginçtirki hiçbir zaman bu insanlar için yeterli delil oluşmadı hep deliller nedense ortadan garip bir şekilde yok edildi

 

ve bu ülkede aydınların demokratların katilleri gene bu ülkenin en soyluları en zenginleri oldular

 

ve bedel ödetmeye devam ettiler

 

Apdi İpekçi faili meçhul deyil faili belli bir cinayetle öldürüldü

 

ve bu cinayetin kahramanları gene bu ülkenin en vatanseverleri ilan edildiler

Gönderi tarihi:

DEVLET KATİLLERİ KORUR...DOĞRU SÖYLEYENLERİ SUSTURUR...KATİL AĞCA GİBİ GÖZÜKSEDE ASIL KATİL ONA BU GÖREVİ VERENLERDİR...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için şimdi oturum açın.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.