Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2008 17 yıl HAYAT KAYNAKLARIMIZDAN BİRİ Bir çiftin dünyaya getirdiği ortak varlıklardan yeganesi çocuktur. Çoğunluğu için hayat kaynağıdır, var olma sebebidir. Günümüz dünyasında çocuğa verilen öneme bakınca hayıflanmamak elde değil. Anne babalar evlatlarını otobüste, trende, vapurda eşya unutur gibi unuttular. Unutulmuş eşya bürolarına bakmadılar, bakmak istemediler. Onları oyuncaklara boğdular, zihnini geliştirmesini beklemeden. Kendilerini rahatsız etmesin, serili olan oyuncaklarıyla kursun dünyasını. Hangi televizyon kanalını izlerse izlesin, yeter ki bu yorgunluğun üzerine tuz biber olmasın. Sabah olsun, servisle okuluna, yuvasına gitsin, sorumluluk el değiştirsin. Biraz büyüyünce de adresi belli olsun. İstenmeyen bebekler hariç diyelim, başlangıçta nasıl da heyecanla beklenilmişti dünyaya merhaba deyişi. Ona sorulmamıştı gelmek isteyip istemediği. Kararlar hep bizim oldu. Özdemir Asaf’ın bir şiiri vardır, Kelebek isimli: “ Son isteğin nedir sorusu/ Çok çok kolaydır/ İlk isteğin nedir sorusundan/ Çünkü o soruyu/ Kimse kimseye soramadı/ Korkusundan.” Biz de sormadık anne babalar olarak. Kimileri de yapamadıklarını yapsın diye getirdi bilmediği bir ortama korunmaya muhtaç yavruyu. Çocuğumuz çoktu, bakamadık, okutamadık, canımız sıkkındı dövdük onu,birey olup olmadığına bakmadan. Canını yaktık, sıkıntımız bitsin diye, sonradan da dayak arsızı... Paramız çoktu fildişi kulelerde, sırça köşklerde oturttuk. Hocalar tuttuk ona yardımcı olsun diye, en iyi okullara verdik. Markalı giyindirdik, ihtiyaçlarını göz ardı edip, istediğini verdik. Asıl ihtiyacı olan bizim sonsuz sevgimizdi, özlemle olan kucaklamamızdı, sarıp sarmalamamızdı onu, bunlardan mahrum bıraktık. Bütün ebeveynler böyle miydi? Hayır elbette, bebeklikten itibaren birey gözüyle bakılan çocuklara ne mutlu. Onlarla agu-sagularla değil, bildiğimiz dilimizle konuştular anlayabilsin diye bebeklikte. Uyurken yanındaydılar, uyanıkken de öyle. Korudular, ama düşmesine de izin verdiler. Kararlar alması için yol gösterdiler, girişimlerde bulunması için destek. Sosyalleşmesi için ön ayak, sağlıklı bireyler olmaları için ayna oldular. Çocuklarına arkadaş değil, arkadaşları yeteri kadardı, anne baba oldular. Kendi çocukluğumu hatırlarım, erken olgunlaşmıştık ama...Babam bizi sorumluluk sahibi yapmıştı. Siz sizden, büyükseniz kardeşlerinize karşı da sorumlusunuz derdi. Sevgisini esirgemedi, karnımız ağrıdı başucumuzda durdu, ders çalışmamız lazımdı uyanık kalmamıza yardım etti. Tek kusuru bizi erken bırakıp gitmesiydi. Bir hocam, geç anne olmuş ve gebelikten kaynaklı tansiyon hastasıydı. “Çok üzülüyorum, çocuklarımın hep hasta bir anne görüyor olmalarına” demişti. Sağlıklı ebeveynler olmak da bir sorumluluk, elde olmayan nedenler dışında. Annem ise sanki sırdaşımdı. Söylemene gerek yok, üzgünüm hisseder; yanlış yapmışım, düzeltmeme yardımcı; yol bulamıyorum çıkışlar kapalı, yeni yollar açan bir varlık. Sorularımın cevap anahtarı. Özledim onu da. Gerçek anne-babalara sonsuz teşekkür. Uzun zamandır ergen çocuklarla çalışınca gözlemleriniz de artıyor. Okulda sorunlu olan çocuklara bakınca altından ayrılmış anne babalar çıkıyor. Ayrı olup iyi geçinemeyenler... çocuklarını top gibi birbirine atanlar. Anneyle kalıp, babayı hiç göremeyen erkek çocukları, erkek modelinden, yani baba modelinden yoksun. Babada kalıp, anneyle görüştürülmeyen kız çocukları, anne modelinden mahrum. Daha da acısı, anneanne- babaanneye bırakılmış hiç modeli olmayan çocuklar. Böyle bir UMUT kızım var. Babası İstanbul’da ama başka bir semtte, on-onbeş günde bir görüşülen, anne ayrı bir şehirde, yılda iki kez görülen. “Önemli değil hocam, ben alıştım artık, yıllardır böyle” demesine karşın özlemle bakan gözler. UMUT’un umudu olamsını isterdim, unutulmayan. Tanju Okan’ın seslendirdiği bir şarkı vardı “Çocukluğum, çocukluğum, eksik bir şey var ama bilemiyorum”. Çocuklarımızın elbet eksikleri olacaktır ancak anne-baba olduğumuzun bilincinde olalım. Bir de sokak çocukları var, sanki sokağın dünyaya getirdikleriymiş gibi. Sokaklarda bir başına, yapayalnız, korumasız... en sevdiğimiz varlığımızdı, bize yük oldu, kovduk gitti... düşünmedik nerdedir, ne yer, ne içer, başına bir şey geldi mi diye, işimiz sadece dünyaya gelmesine yardım etmekmiş gibi. Devlet olarak da çözüm üretemiyoruz, cılız girişimlerin dışında. Engel olamıyoruz geçen her gün sayılarının artmasına. Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu... Çocukları esirgiyoruz kimlerden? Cevabı sizlerde. Haksızlık etmemek gerekir, var olan anne baba evladını bırakmışken, sahiplenen, üstünü başını giydiren, karnını doyuran, korunaklık sağlayan, okutmaya çalışan bir kurum. Gönüllülük gerçek anlamda hayata geçerse daha da iyi olacak bir kurum. Gönüllü abla, abi, anneleri bekleyen çocuklar evi. İşin en ilginci ne aslında biliyor musunuz? Bir işe girmek istendiğinde setifika, diploma istenir. Araç kullanmak istenirse, ehliyet al denir. Anne-baba olmak istersiniz kimse sizi sorgulamaz. En önemli iş değil midir aslında bir çocuğu yetiştiren olmak? Çocuklar, eski bir eşya, yıpranmış bir oyuncak değildir atılıverecek, unutulacak bir şemsiye, telefon, gözlük hiç değil. Bu çocuklar bizim, ayrı birer birey olduklarının farkında olarak sahip çıkalım. 5.Nisan.2008 G.O.C.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.