Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2008 17 yıl Cengiz Semercioğlu bugün hürriyetin Kelebek ekinde bir yazı yazmış onu ekleyeyim önce; Emre 15 yıl önceyi hatırlamıyor... Muhafazakarlaştığı söylenen Türkiye?nin muhafazakar kanalları izlemediğini söylemiştim bir süre önce. Son 5 yılda Kanal 7, STV gibi muhafazakar kanalların izlenme paylarının düştüğünü rakamlarla yazmıştım. Bunun neyi ifade ettiğini sormuştum? Emre Aköz de merak etmiş, "Madem muhafazakarlaştık neden dini hassasiyeti yüksek kanallar değil de, dört büyük kanalın ezici üstünlüğü var hálá" diye soruyor... Hem kendi soruma, hem Emre Aköz?e cevap vereyim. Kanal D, Show, atv ve Star?ın halen ezici üstünlüğü var ama onların da 5 yıl önceye göre ratingleri düştü. Yani rating kaybeden sadece muhafazakar kanallar değil. Bunun en büyük nedeni ölçülmeyen kanalların sayısının artması ve çok güçlü tematik kanalların yayına geçmesi. Seyircinin dört büyük kanalı izlemesi, muhafazakarlaşmadığımızı göstermez. O dört büyük kanalın 15 yıl önceye göre neyi gösterdiğine bakmak lazım. Yani muhafazakar izleyici mi eğlence kanallarına yaklaştı, yoksa eğlence kanalları mı muhafazakar izleyiciye? Herhalde Emre 15 yıl önce televizyonda hiç Colpo Grosso?yu izlemedi, yoksa bu soruya "Kesinlikle ikincisi" yanıtını verirdi. Hadi Colpo Grosso?yu hatırlamadı, peki Tutti Frutti?yi de mi hatırlamıyor, ya da her cumartesi akşamı yayınlanan Emmanuel serisini? Bugün bırakın ?kırmızı noktalı" yayınları, bırakın ekranda bir kadının üstsüz gözükmesini, öpüşme sahnesi bile bulamazsınız filmlerde. Yıllarca ekranda olan Huysuz Virjin?in gizli ekran yasağına isyan edip ancak Avrupa basınına konu olduktan sonra, saat 23.00?ten sonra izin koparabildiği bir televizyondan bahsediyoruz... Bunca yerli dizi yayınlanıyor, bu Türkler hiç mi sevişmesini bilmezler, hiç mi hararetli bir şekilde öpüşmezler. Tek bir dizide sevişme sahnesi olmaması ilginç değil mi? RTÜK Başkanı Zahid Akman?a canlı yayında sormuştum bunu; "Bugün Tutti Frutti yi yayınlasak başımıza ne gelir" diye... "Biz kimseye yayınlamayın demiyoruz. Yayınlayabilirsiniz, ancak yayınlandıktan sonra bakıp karar verebiliriz" demişti... Hálá TV nin muhafazakarlaşıp muhafazakarlaşmadığına karar veremeyen Emre, RTÜK ün nasıl bir karar vereceğini tahmin edebilir mi acaba? ---------------------------------------------------- Sonra nette gezinirken bunu buldum. Çakar dekolteyi şalla kapattırdı FOX ta ekrana gelen Şansa Bak ta 21 Nisan Pazartesi akşamı çok ilginç bir olay oldu. Yarışmanın sunucusu Ahmet Çakar, Selvi Kaçal adlı yarışmacının giydiği kıyafeti çok dekolte bulup, üstüne doğru dürüst bir şeyler giymesi için kulise gönderdi. Selvi Kaçal da Kaçar?ın dediğine uyup, kuliste kıyafet değiştirip geldi, ama Çakar onu da dekolte buldu. Çakar, hem onu hem program hostesini dekoltelerini örtecek kıyafetler giymeleri için stüdyodan çıkardı. Onlar da gıklarını çıkarmadan Çakar?ın dediğini aynen uyguladı. İşte o akşam Ahmet Çakar?la yarışmacı Selvi Kaçal arasında yaşanan ilginç diyalog: Ahmet Çakar: Ne için geldin buraya? Selvi Kaçal: Para almak için A.Ç: Peki hazır mısın? S.K: Hazırım. A.Ç: Peki şu kıyafetini toparlayıp gelmek istemez misin? S.K: Vardı göstereyim dedim. A.Ç: Beyler (diğer iki yarışmacıya) ikiniz sen ve sen, sadece bana bakacaksınız. Hanımefendiyle konuşmayacaksınız. Kıyafet mi göstermeye geldin buraya? S.K: Evet kıyafet göstermeye geldim. A.Ç: Eğer finale kalırsan Selvi Hanımefendi, bu kıyafetle istemem. Git üstüne bir şeyler giyersin, finalde arada reklam arasında. İstemiyorum kardeşim. Hatta şimdi gidin giyinin. İkiniz de giyinin gelin adam gibi. Kıyafet değiştikten sonra A.Ç: Git bunu da beğenmedim. Git daha adam gibi bir şeyler giyin kızım. S.K: Ay inanmıyorum. A.Ç: Git üstüne şal al. Ve Selvi Çakal üstüne bir şal atıp, yarışmaya öyle devam etti. -------------------------------------- Şimdi ortada bir muhafazakarlaşma var doğrudur.Ama TV lere bakıp bunu söylemek yanlıştır.Görüldüğü gibi TV ler DÜMEN SUYUNDAN GİDİYORLAR. ------------------------------------------------------------ Bir alıntı ile devam AK Parti ile hız kazanan muhafazakârlaşma akımını, modernizmin Türkiye topraklarında kalıcı hale getirilmesi ve muhafaza edilmesi olarak tanımlamamız yanlış olmayacaktır. Bu akım ile beraber, Müslüman burjuvazinin şekillendiğine şahit olduk. Müslümanlar, mevcut düzen içerisinde, ideal kaybına uğrayarak, konformizmin etki alanının içerisine girdiler. Post-modern dönemin en önemli hastalıklarından olan kavram karmaşasına yakalanarak, zihin dünyalarının referans kaynağı olarak modernizmi algılamaya başladılar. Bu tarz itikadi ve ameli boyutu olmayan dindarlık, küresel kapitalizm için sorun olmak bir yana kendi sitemlerinin entegrasyonunda bulunmaz bir imkan konumundadır. Modern kavramlar üzerinden düşünce üreten Müslüman bireyler, mevcut durumlar karşısında tavırlar belirlerken, asli kaynaklarından sıyrılarak, reel-politik çıkarlar çerçevesinde duruşlar sergiliyorlar. Böylece, Müslüman bireyin yerine getirmesi gerektiği toplumsal sorumluluklar, ertelenmek bir yana artık konuşulması zorunlu olmayan cümleler haline geliyor. Dolayısıyla, Müslüman bireyin toplum nazarında kimliğini temsil eden unsurlar da zamanla temsiliyetini kaybederek,yeni dünya düzeni içerisinde görsel malzeme haline geliyor. Mevcut sistem içerisindeki bu laçkalaşmaya başörtüsü örneğini vermemiz mümkün olabilir. Bugün, Müslüman kadının kimliği ve temsili olan başörtüsü, modern muhafazakârlaşma ile temsiliyetinden uzaklaşarak moda unsuru haline gelmeye başladı. Sosyolog Nilüfer Göle, kendisi ile 22 Temmuz seçimleri üzerine yapılan bir röportaj da, bu konu ile ilgili kabul etmek istemesek de acı olan bir gerçeğin altını çiziyor: Türkiyede İslami hareket, solcu ve laik bir cumhuriyetin etrafında farklı bir şekilde yoğruluyor, türban da bununla birlikte değişiyor, modanın bir parçası oluyor, piyasaya giriyor.Bundan sonra kadınların türban tercihi olacak, kimisi çıkaracak kimisi takacak. Ben biraz banalleşecek diye bekliyorum... Aslında uzun ve ilginç bir yazı (Editör İsmail Duman diyor yazının başında ) Yaniiii çok karışık ççoookkkkkkk Bir yanda bundan kar edenler, bir yanda karlarını ters yönde harcayanlar.
Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2008 17 yıl insan bedeni üzerinden varılmak istenen nokta kesinlikle daha ahlaklı olmak kaygısı değil... muhafaza-karlılaştıkça sermaye nereye kayıyor dikkat eden anlayacaktır veeee bu dümen demokratları, tatlı su kurnazları (sinan çetin, ahmet çakar, orhan pamuk) gibi sermayeye göre demokratikleşirler, kim daha sermayedar o tarafa demokrattırlar... ve ahmet çakar denilen o adamın yarışmacılara karşı takındığı tavır nasıl açıklanır? insanlar bunu mu istiyorlar, azarlanmak ve aşağılanmak önemli değil mi, para ya da şöhret için bunları yapmaya değer mi? birbirini azarlayan, aşağılayan, hatta neredeyse pataklayan insanlarla dolu sokaklar, meydanlar, camiler, okullar, meclisler....v.s.... işte bu durumdan yararlanan ahmet çakar gibi adamlara para verip insanları azarlatırlar kimseninde şikayeti olmaz, benim gibiler şaşırır ancak
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.