Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2008 Bu proje daha tamamlanmadan çok büyük heyecan uyandırdı tabi, bir kere çok büyük çapta bir yatırımdı ve bilim dünyası gelişen teknoloji ve biriken verilerle gerçekten insanın zihnini iyice zorluyordu... Ancak hakkında okuduğum kadarıyla bilim dünyası bu olaya biraz belirsizlikle de girmek durumunda; yani kayda değer hiçbir şey olmaması ya da beklenilen sadelikte bulgular ama belki de devrim niteliğinde gelişmeler olabilir... İşte bağlantılarını sunacağım haberde bizleri heyecanlandıracak nitelikte bir öngörü ve sanırım ciddi anlamda ele alınmakta: Zamanda yolculuk gerçek oluyor Zamanda yolculuk gerçek oluyor Zamanda yolculuk hakkında haberler Hayırlı okumalar; hayırlı değerlendirmeler... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2008 sonucunu merakla beklıyeceğim,zaman tüneli oluşturmak çok şaşırtıcı gelıyor şuan.. benım merak ettiğim bı konu da şu;sesler atmosfer tabakalarından bırınde hapsoluyor uzaya gıtmıyor..bu ses dalgalarına ulaşılıp geçmişe dair sesler kaydedıleblir mi acaba?bu konuda bilgisi olan var mı arkadaşlar Alıntı
Φ lena Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2008 Googlede nikola tasla yaz tatmin edici bilgiler bulabilirsin. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2008 sağol lena baktım ama o iyonosfer tabakasıyla elktırık için ilgilenmiş. Alıntı
Φ Kullanışlıtavşan Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2008 Teorik olarak mümkün olsada, şimdilik bilimkurgunun ötesine gidemez. Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Teorik olarak bu deneyde oluşabilecek bir "kurt deliği", bir toplu iğne ucundan milyonlarca kez daha küçük ve çok kısa bir süre için (saniyenin çok çok altında) var olacak. Bu deliği makro ölçülere getirebilmek ve daha uzun süre varolabilmesini sağlamak için gereken enerjiyi tahayyül bile edemeyiz. Kaldı ki, farzedelim bu enerjiyi sağlayarak makro ölçülerde bir kurt deliği oluşturdunuz ve bu delikten geçtiniz. Çıkacağınız yer, bulunduğunuz yerin geçmişteki bir zaman dilimi değil, evrenin herhangi bir yeri olacaktır. İlgili haberlerin, medyanın her zamanki abartısı olduğunu düşünüyorum. Zaten bu deneyin amacı zaman yolculuğu değil, Big Bang'in ilk anlarını anlamamıza olanak sağlayacak ipuçları elde etmek ve deneyde sağlanacak enerji düzeyinde bilinenlerin dışında başka parçacıklar (özellikle Higgs parçacığı) olup olmadığını öğrenebilmektir. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Aynen öyle yam yam... Bu dev projenin amacı o mini minnacık Higgs bozonu... Bilimcilerin korkusu Higgs bozonunu bulamamaktan öte, projenin bu parçacıktan ileri gidememesi. Kuantum dünyayı çözmek için henüz çok daha fazla çaba gerekiyor. sedelina, ses dalgaları sönümlenir özelliktedir. Söylediğin kulaktan kulağa çok yayılmış olsa da tamamen bir bilim efsanesidir, kesinlikle olamaz... Böyle bazı bilim efsaneleri vardır. İnsanın beyninin çok azını kullandığı da bunlardan bir tanesidir. Ağaçların bulutları çektiği, Atlantis ya da Mu batmış kıt'a uygarlıkları olduğu, uzaylılarca ziyaret edildiğimiz de... Alıntı
Φ lena Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2008 Aynen öyle yam yam... Bu dev projenin amacı o mini minnacık Higgs bozonu... Bilimcilerin korkusu Higgs bozonunu bulamamaktan öte, projenin bu parçacıktan ileri gidememesi. Kuantum dünyayı çözmek için henüz çok daha fazla çaba gerekiyor. sedelina, ses dalgaları sönümlenir özelliktedir. Söylediğin kulaktan kulağa çok yayılmış olsa da tamamen bir bilim efsanesidir, kesinlikle olamaz... Böyle bazı bilim efsaneleri vardır. İnsanın beyninin çok azını kullandığı da bunlardan bir tanesidir. Ağaçların bulutları çektiği, Atlantis ya da Mu batmış kıt'a uygarlıkları olduğu, uzaylılarca ziyaret edildiğimiz de... Bu konuyu bu gece türk bilim adamları 00 10 da ATV de anlatıcak Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Bilimcilerin korkusu Higgs bozonunu bulamamaktan öte, projenin bu parçacıktan ileri gidememesi. Kuantum dünyayı çözmek için henüz çok daha fazla çaba gerekiyor. Higgs beklenen kütlede (protonun kütlesinin 190 katı) bulunursa Standart Model'in eksik halkalarından biri tamamlanmış olacak. Fizikçilere göre eğer deneyde Higgs'den başka herhangi bir şey bulunamazsa, bu durum Planck ölçeğine kadar yeni bir fiziğe ihtiyacımız olmadığı anlamına geliyor. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Bazen bu kuantumu en ince ayrıntılarına kadar niye bilmiyorum diye çok kafam bozuluyor. Bir gün oturup sıkı bir kuantum çalışacağım ama, ne zaman... Bilginin sonu olmaması hem güzel, hem vakit bulamayınca can sıkıcı... Bir ara tepem attı, tüm atomaltı parçacıkların sınıflanmasını, özelliklerini öğrenmiştim. Ancak sürekli uğraşılmayınca unutuluyor. Aklımda kalan sadece bir kaç kelime: Lepton, kuark, bozon... Bilim öyle bir derya ki, hangi dalına merak salıp araştırsa bilemiyor insan. Alıntı
Φ lena Gönderi tarihi: 29 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 29 Şubat , 2008 Bunu daha evvel okudunuzmu bunu bulmak çok vaktimi aldı sonlara gelindiyinde bilimsel görüşler var. İçinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi’nde, bizim Güneş’imiz gibi, 100 milyar yıldız bulunmaktadır. Samanyolu büyük bir galaksi sayılmaz; çünkü içersinde bir trilyon yıldız barındıran daha büyük galaksiler de vardır. Evrende, dağılım hesaplarına göre, içinde 100 milyar yıldız bulunan 200 milyar galaksi bulunmaktadır. Böyle bir galaksi topluluğuna mega galaksi veya Kur’an dilinde, “Müzeyyen Sema” denilir. Tüm evrende, 500 milyar mega galaksinin olması söz konusudur (S26). Eğer ışık hızı ile gidebilseydik, Dünya’nın çevresinde bir saniyede yedi buçuk kez dönebilir ve bize 150 milyon kilometre uzakta olan Güneş’e sekiz dakikada gidebilirdik. Güneş’imize en yakın yıldız “Alpha Centauri”dir. Bu yıldıza, ışık hızı ile 4.3 yılda, normal uydu hızı ile 43 bin yılda gidebiliriz. Dolayısıyla, bize ulaşmak isteyen bir UFO, en yakınımızdaki yıldızdan bile gelecek olsa, bu uzaklıkları aşmak zorundadır. Aynı olaya bir de galaksi boyutunda bakalım: Samanyolu Galaksisi’ne en yakın galaksi, Andromeda Galaksisi’dir. Eğer, ışık hızı ile giden uzay aracımızla Andromeda’ya gitmeye kalkışsak, oraya ancak üç milyon yılda ulaşabilirdik. Ancak, Hubble’ın 1929 yılında kanıtladığı gibi, evren sürekli olarak genişlemekte ve bunun sonucunda galaksiler hızla birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar. Bu nedenle, Andromeda da Samanyolu’ndan hızla uzaklaşacak ve biz oraya üç milyon yılda değil, beş milyon yılda varmış olacaktık. Oradan, tekrar Samanyolu Galaksisi’ne dönmek istesek, geriye dönüşümüz, aynı nedenle 12 milyon yılı bulacaktı. Bu örnekleri, bize en yakın yıldıza ve galaksiye ışık hızı ile gidilse bile, uzaklıkların ne denli büyük olduğunu, evrenin büyüklüğünü belirtmek için verdik. UFO teknolojisinin boyutlarının, bu devasa uzaklıkları aşabilecek yapıda olup, olmadığını tam olarak bilemiyoruz. Ancak, yakın çevremizden bize ulaşmanın güçlüğünü vurgulamak istedik. Ay’ın keşfi sırasında, Ay modülünün ve astronotların hareketlerinin bir çift UFO tarafından izlenmiş olduğunu ve bu olayın, yaklaşık iki asır önce kaleme alınan Hızır Tezkiresi’nde: “Ademoğluna, Ademoğlunun oğlu olan, Süreyya Kameri ehlinden mahfuz beyz refakat ve nezaret edecektir” şeklinde yer aldığını daha önce belirtmiştik. Hazreti Muhammed’in, “İnsanoğlunun uzayı fethi, Süreyya Yıldızı’na kadar sürecektir” diyen hadisini de dikkate alırsak, UFO’ların, başka Güneş sistemleri veya galaksilerden gelenler değil, zaman yolculuğu teknolojisine sahip olan “torunlarımız” olabileceği ihtimali daha akla yakın gelmektedir. Bu noktada, yazarımız Aiberg’in çok ilginç bir saptamasına burada yer vereceğiz. Sözü ona bırakıyoruz: “Öğrenciliğim sırasında, NASA, UFO konusunu araştıran 120 kadar bilim adamı ve teknisyenden oluşan gruba beni de davet etmişti. Böyle bir teklifi, sırf uzay teknolojisini yakından görme açısından kabul etmiştim. Bu görev sırasında, umduğumdan da fazlasını görme imkanı buldum. UFO araştırmaları halka kapalı tutulurken, NASA bünyesinde sözleşmeli bir çalışma grubu olarak, atmosferin çok yukarısındaki bir UFO’yu bir uydu aracılığı ile sürekli izledik ve videoya kaydettik. Video kayıtlarını daha sonra incelediğimizde, bu UFO’daki uzaylıların Latin alfabesi kullandıklarını şaşkınlıkla gördük. Çünkü, uzay aracının üzerinde, boya ile değil, sıvı kristalle yazılmış, “Dhurakapalam” yazısı vardı. “Dhurakapalam”, daha önce de belirttiğimiz gibi, Hint-Tibet mitoslarında (K18, K38) yer alan zaman yolculuğu aracının ismidir. Bu yazının altında, “Wanen” yazmakta ve onun yanında da bir takım rakkamlar yer almaktaydı. Alman mitoslarında da, uçan “Wanen”lerden söz edilir. Demek ki, uzaylılar Latince yazıyorlar ve Almanca konuşuyorlardı. Okunabilen en küçük yazı ise, “Volvo-Wagen” idi. Bu yazının yanında da, bir modelin veya bir yapımın tarihi yer alıyordu: “2247”. İşte bu, düğümü çözüyordu: Uzaylılar, bizim zaman yolculuğu yapan “torunlarımızdı”. Onlar, gelecekten geçmişe zaman yolculuğu yapabilecek teknolojiyi bulmuşlardı. Bu olaydan sonra, NASA’daki 120 görevli olarak, UFO’ların zaman yolculuğu teknolojisine sahip olduklarını belirten bir TT (Time Travelling) hipotezi kurmak zorunda kaldık. O zaman, efsanelerdeki “Wanen”ler, “Dhurakapalam”lar da birer masal değildi. Almanlar “Wanen” diyorlardı, Tibetliler “Vaidorg” ve Hindular “Vimana” (D68). Demek ki, bütün bu üstün uzay araçları gelecekten geçmişe geliyorlardı.” Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.