Gönderi tarihi: 28 Ocak , 2008 17 yıl Ilımlı ılımlı değil, dört nala... Ruhat Mengi / 27.01.2008 Vatan Richard Holbrooke boşuna “Malezya ile Türkiye”yi aynı kefeye koymamış. Boşuna onları takdirle “iki ılımlı İslâm ülkesi” diye göstermemiş. ABD’deki son Bush-Erdoğan görüşmesinde boşuna Türkiye’nin rejimi söz konusu olduğunda her zaman yapılan “laiklik” vurgusu atlanmamış. Amerika’nın en önemli gazeteleri boşuna Atatürk’ü dışlayan veya ona sayıp sövenleri baştacı etmemiş. Türkiye’nin laik-demokratik rejimi artık onları ilgilendirmiyor. İlgilendikleri tek şey bu ülkenin karışması, böylece istediklerini daha kolay uygulayacakları hale gelmesi... Akıllarınca dinî diktatörlüklerle yönetilen, radikal İslâm’ın hakim olduğu ülkelere örnek, “daha ılımlı bir Müslüman ülkesi modeli” yaratacaklar bizden. Eh, bir yandan ABD desteği, bir yandan Suudi Arabistan başta olmak üzere son yıllarda (en kanlı diktatörleriyle bile) iyice kol kola girdiğimiz Arap ülkelerinin iteklemesiyle Türkiye gitti gider. Anayasa değişikliğini hazırlayan hukukçular istedikleri kadar “konu sadece üniversite, türban diğer alanlarda serbest olmayacak” desinler, diğer hukukçular istedikleri kadar AKP’den bunun garantisini istesinler işin nereye varacağı anlaşıldı bile... Açıkçası ben bu kadar çabuk beklemiyordum, bu nedenle de uzun süredir ‘liseyi, ortaokulu ve hatta artık küçük kızları da tesettüre soktuklarına göre ilkokulu, devlet dairelerini, tüm kamusal alanları ve tabii çarşafı da iznin içine katın. Adım adım ve yine yıllarca gündemi meşgul edeceğinize, sıra nasılsa gelecek bir defada halledin, bitsin’ diyordum. Bu önerilerimin (!) nedeni çok kısa sürede anlaşıldı. Ve bugüne kadar yapılan bütün tartışmalarda “sadece üniversite” denmesinin anlamsızlığı, “Burada kalmaz, kısa sürede her alana yayılır” diyenlerin haklılığı ortaya çıktı. LAİKLİK BUDANINCA! AKP Konya Milletvekili Hüsnü Tuna da, AKP’ye yakın medya da “üniversitenin yetmeyeceğini, ortaöğretimde, kamu görevinde de serbest olması” gerektiğini açıkladılar. Tabii bunu yaparken olayın “rejimle ilgili yasalar, yüksek mahkeme kararları” meselesi olduğunu es geçerek “türbana ve hatta İslâm’a karşı savaş” diye adlandırmayı ve toplumu kışkırtmayı yine unutmadılar. Laiklik bir kez budanmaya başladıktan sonra sıra “çarşaf” ve “burka”ya da gelebilir artık... Bakın Türk tipi sınırsız demokrasi din diktatörlüğü ile idare edilen ülkelere benzemeyi sağlayacak gelişmelere ne güzel izin veriyor. Her şey önce telaffuz ediliyor, hiçbir tepkiye hatta yasalara, Anayasa’ya bile kulak asılmıyor, sonra bir bakıyorsunuz alışmışsınız. Bir bakıyorsunuz sonuç alınmış bile. Elbette konu sadece kadının İran, Suudi Arabistan, Malezya, Pakistan, Fas, Cezayir kadınına görüntü olarak benzetilmesi değil. “Batı’dan ahlaksızlığı aldık” ile başlayan süreçte erkek ve kadının kol kola yürümesi, el ele tutuşması, daha sonra yan yana bulunması yasaklanır, sanata; tiyatro, sinema, heykel, resim, defileler ve her şeye müdahale, “çalışan kadın aldatır” görüşünün imamla kalmayıp topluma yayılması sağlanır... Kadınlarla ilgili birçok uydurma hadis ortaya çıkarılır ve bunların yardımıyla kadın tümüyle erkek tahakkümü altına alınır. Kadın hakkının sadece “türban özgürlüğü” olduğuna inandırılan ama buna inandıranların diğer kadın haklarını (örneğin Medeni Kanun, Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri, töre cinayetlerinin önlenmesi) hiç düşünmediğini göremeyen kadınlar bir de bakarlar ki “Biz öyle olmayız” dedikleri İran’a, Malezya’ya dönüvermişler. Bir de bakarlar ki din polisi peşlerinde. İşte o zaman bu ülkenin “gözlerini kapayan aydınları”na dua (!) edecekler.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.