Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2008 Almanya'da bir dost ziyaretinden dönüyorduk. Arabayı ben sürüyordum. Yolun ilerisinde bir kaza olduğunu gördüm. Ne olmuş diye bakarken, birden dört yol ağzında olduğumuzu fark ettim. Işık kırmızıya dönmüş ve ben geçmiştim. Yapacak bir şey yoktu, olan olmuştu. Duramazdım, yola devam ettim. Gece yarısından sonraydı. Saat 2 gibiydi. Allah'tan, çevrede polis falan da yoktu. [/url] Bu olayın üstünden bir hafta kadar geçmişti. Bir mektup aldım; karakola çağırıyorlardı. Gittim. Beni bir odaya aldılar. "Bir konuda bilginize başvuracağız. Size bir fotoğraf göstereceğiz. Bu araba sizin şirkete ait. Geçen hafta, su gün, saat 02.12'de şu kavşakta kırmızı ışıkta geçerken kameraya yakalanmış. Bakin bakalım, direksiyondaki kişiyi tanıyor musunuz?" Fotoğrafa baktım, "Pek tanıyamadım bu kişiyi" dedim. Bunun üzerine bir fotoğraf daha çıkardılar. Bu benim fotoğrafımdı. "Bu sizin fotoğrafınız, bunu yabancılar şubesinden bulduk. Biz, otomobildeki kişi ile bu fotoğraftaki kişinin aynı olduğunu düşünüyoruz? Ne dersiniz?" dediler. "Cevap vermeden önce, isterseniz avukatınızla görüşünüz" diye de eklediler. "isterseniz size prosedürü anlatalım. Eğer bu arabayı süren ben değilim derseniz, sizi mahkemeye vereceğiz. Mahkeme uzmanlara başvuracak. Eğer resimdeki kişi olduğunuz ispat edilirse para cezası alacaksınız. Bu ceza, eğer arabayı sürenin siz olduğunu kabul ederseniz vereceğiniz cezanın birkaç katı olacak. Bir de resmi makamları oyalamaktan dolayı ayrı bir cezaya maruz kalacaksınız." Düşündüm. Avukatıma soracak bir şey yoktu. "Verin, bir daha bakayım fotoğrafa" dedim. Sonra da "Evet, bu arabadaki kişi benim" dedim. Memnun oldular, "Doğru seçim yaptınız" dediler. Yüklü bir ceza ödedim.. Ama ehliyetime el koydular. "Ne zaman alırım ehliyetimi geri?" diye sorduğumda "Bizden haber bekleyiniz" dediler. Aradan bir hafta geçti. Bir hastaneden davet aldım. Beni göz kliniğine çağırıyorlardı. Gittim. Sıkı bir göz muayenesinden geçtim. Sonra beni bir grup doktorun karşısına çıkardılar. Her biri benim raporu eline alıp, "Renk körü değilsiniz. Gözünüzün sağlam olduğunu biliyor musunuz? Ama kırmızı ışıkta geçmişsiniz" dediler. Artık bana ehliyetimi geri verecekler diye düşündüm. Ama vermediler. Aradan bir hafta, on gün geçti. Yine hastaneden bir davet aldım; bu kez psikiyatri bölümünden. Verilen tarihte hastaneye gittim. Beni bir odaya aldılar. Odada dört doktor vardı. ilk doktor, "Raporunuza bakıyorum. Gözleriniz sağlammış. Ama trafik ışıkları kırmızıya döndükten tam 58 saniye sonra geçmişsiniz. Bunun yanlış olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. Ben de "Evet, yanlış bir davranış" dedim. Aynı şeyi, diğer doktorlar da aynen tekrarladı. Ben de "Evet, yanlış bir davranış" diye aynı cevabı verdim. Artık bana ehliyetimi geri verecekler diye düşündüm. Ama vermediler. [/url] Aradan bir hafta, on gün gibi bir süre geçti. Bir mektupla karakola davet aldım. Gittim, sanırım artık ehliyetimi geri alacaktım. Ama düşündüğüm gibi olmadı. "Sizi, trafiğe çıkaracağız" dediler. Bana bir program verdiler. Bu, günde iki saatlik, dört günlük bir programdı. İlk gün gittim. "Arabaya binin, şehir içinde dolaşacağız" dediler. Benimle birlikte üç kişi daha bindi arabaya. Hareket ettim. İlk trafik ışıklarında durdum. Yanımdaki görevli "Buna, trafik ışığı denir. Kırmızıda durulur. Sarı ışık, kırmızıya dönüşü gösteren uyarıdır. Anladınız değil mi?" dedi. Ben de tekrarladım "Evet, kırmızı da durulur. Sarı ışık, kırmızıya dönüşü gösteren uyarıdır." Işık yeşile döndüğünde kalktım. Görevli, "Yeşil ışıkta da kalkılır. Değil mi?" dedi. Ben de tekrar ettim, "Evet, yeşil ışıkta kalkılır." Yolda bir süre sonra kırmızıya dönen bir ışığa rastladık. Bu kez arkadaki görevlilerden birisi, "Buna, trafik ışığı denir. Kırmızıda durulur. Sarı ışık, kırmızıya dönüşü gösteren uyarıdır. Anladınız değil mi?" dedi. Ben de tekrarladım, "Evet, kırmızıda durulur. Sarı ışık, kırmızıya dönüşü gösteren uyarıdır." diye tekrar ettim. Bu sahneyi iki saat süresince her ışıkta tekrarladık. O günden sonraki üç günde de, yine arabama üç görevli bindi. Her ışıkta aynı sahne usanılmadan tekrarlandı. Ama sonunda ben de ehliyetimi geri aldım. Yukarıdaki öykü Almanya'da yaşayan bir Türk işadamının başından geçenler. "Sonuç ne oldu?" dedim. Çok ciddi biçimde cevap verdi, "Ben artık kırmızıda hep duruyorum". (Alıntı) Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2008 yani ehliyetini almış geriye sonucta, ben artık kırmızıda duruyorum dediğine göre iyi bir ders olmuş ayrıca, gerci insanlık hali.. herzaman hersey olabiliyor dalgınlık halin de paylaşımın için tesekkürler RA_dya Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Bu olayı Türkiye'de uygulasalar herhalde ,trafiğe çıkanların %90 ının ehliyetine el konulur ve bir çoğuda sanırım ehliyetini geri alamaz.Renk körlüğünden değil ama ruh hastalığından. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2008 yani ehliyetini almış geriye sonucta, ben artık kırmızıda duruyorum dediğine göre iyi bir ders olmuş ayrıca, gerci insanlık hali.. herzaman hersey olabiliyor dalgınlık halin de paylaşımın için tesekkürler RA_dya Bu olayı Türkiye'de uygulasalar herhalde ,trafiğe çıkanların %90 ının ehliyetine el konulur ve bir çoğuda sanırım ehliyetini geri alamaz.Renk körlüğünden değil ama ruh hastalığından. Sevgili Gelincik; 4 yaşındaki oğlum"anne kırmızı yandı dur!yeşil yandı geç!"diyebiliyorsa bunu uygulayamayan insanların ya gözünde problem yada algılama sorunu vardır bencede Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2008 Neden bu haldeyiz? sorusunun çarpıcı örnek cevaplarından bir tanesi belki de bu... Paylaşımınız için teşekkürler... Ben de bir anımı paylaşmak isterim. 2004 yılı yaz mevsiminde İtalya'ya gittik. Florence kentinde bir akşam dışarı çıkmıştık. Saat 1,5-2 civarı. Otele tekrar dönüp unuttuğum bir şeyleri almak için oturduğumuz kafeteryadan ayrıldım. Anayola bağlanan ara sokaklardan birinden karşıdan karşıya geçmek üzereydim. Yokuştan aşağı gelen bir araba gördüm, taksiydi. Yokuş aşağı inmesi ve gecenin geç bir saati olması nedeniyle yol bekleyip yol vermeyi uygun gördüm. Çünkü güzel Türkiye'mde saygılı şoförlerim hızla önümden geçerler. Bİr baktım ki taksi 30-40 m yukarıda durmuş beni bekliyor. Ben geçtikten sonra hareketine devam etmişti. Türkiye'de olsam ezilirdim diye düşündüm. Ertesi gün şehri dolaşırken kırmızı ışıkta duran arabalardan birisi sanırım çalışmadı ve öylece kaldı. Yanındaki arabalar yoluna devam ettiler ama arkasında kalanlar uzun bir süre beklemek zorunda kaldı. Meğersem şoförü arabayı çalıştıramamış. Arkada dizilen arabalarda ne bir tepki var ne bir korna. Türkiye'de olsa kavga bile çıkmıştı diye düşündüm. Bir gün otobüse binmemiz gerekti. Bizim otobüs şoförlerimizi bilirsiniz. Biletleri kontrol ederler öğrenci belgesini sormadan durmazlar. Onlar da haklı, çünkü otobüsü beleşe getirmeye çalışan vatandaşımız çok! Neyse otobüse bindik, arkaya doğru ilerledik, bir de baktık ki biletlerin atıldığı ter otobüsün ortasında ve kimsenin kontrolüğnde değil. Ancak her binen biletini de atıyor. Bileti olmayanlar bozuk para bırakıyordu oraya. Gözlerime inanamıştım. Türkiye'de olsa bırakın bileti atmayı akıllı milletimiz oradaki parayı bile alırdı belki. Ne de olsa devletin malı... Bİr akşam Venedik'deyiz. Çok iyi hatırlamıyorum ama sanırım San Marco meydanı diye çok büyük bir meydandı. Çevresinde barlar restoranlar vardı. Akşamları, her restoranın kendine ait olan küçük orkestrası (orkestra diyorum çünkü kullandıkları aletler, giyimleri ve müziklerinin kalitesi bunu gerektiriyordu) doyamayacağınız klasik müzik parçaları çalıyor. Ancak hepsi bir anda değil. Sırayla! Bizde nasıl? Her barın (canlı müziği olsun olmasın) ses sonuna kadar açılır ve yarış yapılır. Ancak onlar birbirini beklemekteydi. Ayaktaki izleyiciler o barın önünden diğerine giderek müziğin keyfini çıkarıyordu. Sonra bir diğeri başlıyordu... Türkiyede olsa kavga çıkar diye düşünmüştüm... Saygılar... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ bursercan Gönderi tarihi: 2 Şubat , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 2 Şubat , 2008 gercekten harıkaydı.cok ıyı etmısler polısler.ah bıde bızım ulkede buna dıkkat edılse ah ah.aslında araba surmek ehlıyet almak ıstemıyorum bır erkek olarak cunku gercekten cok buyuk bır sorumluluk oldugunu dusunuyorum.cok dıkkatlı olmalısınız.suruculerın dıkkatlı surmesı ve yayalarında kendılerıne verılen kuralları uygulaması dılegıyle. yazınız ıcın tesekkurler Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.