Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Görünmeyen adam


Tengeriin boşig

Önerilen İletiler

Görünmeyen adam (Oğuz Aral)

 

Annem masaya benim için bir tabak koymayı yine unutmuştu. Evde 5 kardeştik. Ben ortalarda bir yerdeydim. Ama annem ve babam 4 çocukları varmış gibi davranırlardı.

 

Nedense beni pek fark etmezlerdi. Çok küçükken babam beni bir kere otobüste, bir kere de sinemada unutup gitmişti. Annem ise ya markette ya pazar yerinde, ya da beni alıp misafirliğe gittiği komşuda unuturdu. Yalnız annem değil, komşular da beni fark etmezdi. Onlar da gidip yatardı. Unutulduğum komşu evinin bir köşesinde sabaha kadar oturduğum olurdu.

 

Pek konuşkan bir çocuk da değildim. Aslında konuşmayı çok severdim ama, kimse yüzüme bakıp benimle konuşmazdı ki... Ben de bir süre kendi kendimle konuşmayı denedim. Ama hep aynı kişiyle konuşmanın hiçbir keyfi yokmuş. Ben de kendimle muhabbeti kestim.

 

* * *

 

Oysa herkesin beni fark etmesini ne çok isterdim. Ben geçerken başlarını benden yana çevirmelerini, gülümseyip ��Aaa, Yalçın'a bak!..�� demelerini ne çok özlerdim. Ama onlar, rüyalarında bile beni fark etmezlerdi. Rüyalarındaki bütün olaylar başkalarının arasında geçer, ben bir köşede oturup olanı biteni seyrederdim.

 

Bir gün küçük kardeşim top oynarken düşüp dizini yaraladı. Eve hemen doktor çağırıldı. Doktor, uzun muayenelerden sonra kırık çıkık olmadığını müjdeleyip kardeşimin dizine pansuman yaptı ve merhemler sürüp gitti.

 

Ben de ertesi günü bizim yüksek duvarın üzerinden yere atladım. Yarılmış kafamdan yüzüme akan kanlarla bir koşu anneme gittim. Annem patlıcan kızartıyordu.

 

��Anne ben tepe üstü duvardan düştüm, başım yarıldı. Beyin kanaması bile olabilir!..�� dedim. Tabii bunları bir avaza ağlayarak söyledim. Annem de gözünü patlıcanlardan ayırmadan,

 

��Git kafanı yıka, biraz da buz koy geçer.�� dedi. Geçti ama, geçene kadar tam bir hafta başağrıları içinde yatağımda ateşler içinde dönüp durdum.

 

* * *

 

Varlığımı fark etmiyorlardı ama, yokluğumu fark ederlerdi. Birkaç gün boş yatağımı, yemek masasındaki boş sandalyemi görünce belki telaşa bile kapılabilirlerdi. En azından okuldan merak edip babamı çağırırlardı. En küçük kardeşime bu fikrimi açtım. Halen bir bebek olan Hasan, elindeki çıngırağı kafama vurup,

 

��Gıybık!..�� dedi.

 

O gece evden kaçtım. Günlerce parklarda ve inşaat molozlarının arasında sabahladım. Evden aldığım azık yetmediği için bir hafta pazar yeri artığı meyve ile beslendim. Açlık canıma tak deyince eve döndüm. Şu anda kimbilir kaç polis beni arıyordu? Annemin gözyaşları içinde bana sarılacağını, kardeşlerimin kıskançlık ve hasetlerinden çatır çatır çatlayacağını hayal ederek muzaffer bir kumandan edasıyla salonun ortasına yürüdüm. İki bacağımı gerip göğsümü şişirerek bir avaza,

 

��Anne ben döndüm!..�� dedim. Annem de Hasan'a örmekte olduğu hırkadan gözünü ayırmadan,

 

��İçeri girerken paspasa ayaklarını iyice sildin mi?�� dedi. Babam ise seyrettiği televizyondan başını kaldırmadan,

 

��Bak gördün mü, ofsayt yokmuş. Erman Toroğlu bile öyle diyor. Yediler golümüzü namussuzlar!..�� diye homurdandı. Kuyruğumu bacaklarımın arasına sıkıştırıp yatağıma gittim, yatak bıraktığım gibi duruyordu.

 

* * *

 

Okulda görünmeyen adamlıktan kurtulup fark edilmek için kaç kere okulun Kara Mahmut cephesine posta koydum. Sıkı bir dayak yersem etraftan koşuşturup ayırırlar ve beni fark ederler diye... Ama Kara Mahmut'un anasına avradına düz gittiğim halde herif beni duymadı bile. Arkadaşlarıyla zamparalık muhabbetini sürdürdü. Ders zili çalınca da kıçlarını dönüp sınıflarına gittiler ve beni okul bahçesinde sap gibi yalnız bıraktılar.

 

Pek ders çalışmadığım halde okulu kazasız belasız bitirdim. Çünkü hiçbir öğretmenim fark edip de beni tahtaya kaldırmıyordu. Yazılılarda ise aşikár bir şekilde kopya çekiyordum. Ama kimse fark etmiyordu. Çünkü sınıfta da dönüp bana bakan yoktu.

 

* * *

 

Askerlik de aşağı yukarı böyle geçti. Yalnız çok sert bir takım çavuşumuz vardı. Bir gün talimde paspallığımız, hantallığımız ve hanımevlatlığımız üstüne döşendi de döşendi. Ne yumuşaklığımız kaldı, ne dönmeliğimiz... Ben de herifin gözünün merkezine baka baka elimi boru gibi yapıp ��Ciyyurrt!..�� diye bir ses çıkardım. Ardından da ��Hattir lan!..�� diye bağırdım. Çavuş birden delirdi. Zaten iriyarı biriydi. Delirince boyu adeta iki misli oldu ve yumrukları somun kadar büyüdü. Üstüme doğru bir koşu kopardı. Sonra yanımdaki uzun boylu sarışın Karadenizli delikanlıyı ayağının altına alıp çiğnedi.

 

* * *

 

Evlilik yaşamım da pek farklı geçmedi. Çiçeklerime, şiirlerime hatta uğruna giyindiğim sarılı-morlu gömleklere ve kırmızı pantolonlara rağmen sevdiğim kız da beni fark etmedi. Oysa kendime daha başka ne imajlar yapmıştım. Saçlarımı uzatıp bir atkuyruğu edinmiştim. Ya da kafamı toptan usturaya vurdurup suratımı örümcek ağı gibi bıyıklar ve sakallarla kaplamıştım. Ne ettimse fayda etmedi, hiç tanımadığım halde ailelerimizin kararıyla Lütfiye'yle evlendim.

 

Lütfiye çok iyi bir kızdı. Bir kez bile kavga etmedik. Çünkü evde hiçe yakın konuşuyorduk. Bir kavga nedeni oluşması mümkünsüzdü. Arkadaşlarıyla konken oynarken bazen gözü bana takılır, yüzüme şaşkınlıkla bakardı.

 

��Aaa sen burada mıydın?��

 

��Hayır ben Malezya'daydım, yeni geldim.��

 

��Hoşgeldin hayatım�� deyip oyununa dönerdi.

 

Bir oğlumuz oldu, çocuk kapıcı veya gazeteci dahil eve her gelen erkeğe ��Babaa!..�� diye koşturuyor ama bir tek bana bakıp baba demiyordu.

 

* * *

 

Kendimi göstermek için artık ne yapacağımı biliyordum. Bizim sınıftan biri filmci olmuştu. Yazıhanesine gittim.

 

��Yeni filminde bana bir rol ver. Ne olursa olsun. Yeter ki perdede görüneyim. 20 saniyecik bile olsa yeter!�� dedim.

 

��Ama sen oyuncu değilsin ki.��

 

��Ben en star oyunculardan biriyim. İşte ispatı!..�� deyip herifin masasına 10 bin dolar koydum. Sınıf arkadaşım da,

 

��Tüh, senin gibi büyük bir yeteneği ne halt edip de ıska geçmişiz!.. Salaklığımızı bağışla. Çekim salı sabahı 9'da.�� deyip paraları çekmecesine koydu.

 

* * *

 

Rolüme deli gibi çalıştım. Hatta konservatuvardan hocalar tuttum. Rolümün olmadığı çekimlere bile gittim. Film gerçekten güzeldi ve çok tuttu. Filmde herkes vardı; sokaktaki, pazardaki, vapurdaki insanlar... Hatta turistler bile vardı... Ama bir tek ben yoktum. Benim olduğum sahnelerde yüzümü ya bir ağaç dalı ya bir vazo kapatıyor, ya da enseden görünüyordum. Meğerse filmde ben meçhul bir katilmişim. Finalde de uzak plan Boğaz Köprüsü'nden aşağı düştüm.

 

* * *

 

Artık ne yapacağımı çok iyi biliyordum. Televizyonlar Apo'yu, Usame Bin Ladin'i, Fehriye Erdal'ı yüzlerce kez gösteriyorlardı. Ama kendimi garantiye almak için lüks bir fotoğrafhaneye gidip 18x24 boyutunda bir fotoğrafımı çektirdim. Kendime hayran hayran bakıp resmi gömleğimin içine yerleştirdim. Sonra da Tahtakale'ye gidip oyuncak bir tabanca aldım.

 

* * *

 

Başbakan'ın arabası yaklaşırken yolun ortasına fırladım ve oyuncak kurşunları arabaya boşalttım. Tabii, Başbakan'ın koruma polisleri de beni keklik gibi vurdular. Ama olsun, bütün Türkiye televizyonlarda beni görecekti. Özellikle annem ve babam ��Aa, bu bizim Yalçın!..�� diye beni fark edeceklerdi.

 

Yattığım yerden kameramanların koşuşturmalarını büyük bir keyifle beklemeye başladım. Hatta canımın yanmasına rağmen kolumu bacağımı oynatıp kendime kahramanca bir ölü pozu verdim. Bütün dünya benim resimlerimle yıkılacaktı. Fakat hıyar polisin biri ��Bu callağı çekmiş!..�� deyip üstüme bir gazete káğıdı örttü. Kameramanlar da gazeteyi çektiler.

 

* * *

 

Komiser Adnan morgda tanınmaz haldeki yüzüme bakıp,

 

��Kimmiş bu herif?�� diye sordu.

 

��Göğsünde bir fotoğraf var, onu yayınlarsak öğreniriz komiserim.��

 

��Göster bakayım. Hıım... Ama bu herifin fotoğraftaki yüzü silinmiş, hiç görünmüyor.��

 

O fotoğraf için deve yüküyle para ödemiştim oysa. Namussuz fotoğrafçı aldığın paralar haram olsun!..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.