Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2007 17 yıl PKK’NIN ŞİDDET TUZAĞINA DÜŞMEYELIM!.. TERÖRÜ LANETLEMEK,AMA TÜRK-KÜRT ÇATIŞMASINA GEÇİT VERMEDEN!..” Marjinalleşen ve taşeron örgüt haline gelen PKK’nın, Türk-Kürt ayrım yapmaksızın şiddet eylemlerini sürdürmesine Türkiye ve dünya kamuoyunun laneti yağıyor. En sonda söyleyeceğimi başta hemen söylemek istiyorum; bu vahşi eylemler PKK’nın bir oyunudur. Amaç, Türkiye’de etnik milliyetçiliği körüklemek, Türk-Kürt çatışması yaratarak, Türkiye’yi terör batağının içine çekmektir. Bugüne kadar sağduyusunu kaybetmemiş ve terörle mücadelede her zaman demokratik ve hukukun üstünlüğünü esas alarak mücadele etmiş olan Türkiye ve ülke vatandaşları, bundan sonra da sağduyularını kaybetmeyecek, terörü lanetleyecek, teröre karşı topyekun mücadele edecek, ama teröristin şiddet tuzağına düşmeden, demokrasiden ayrılmadan, hukukun üstünlüğünü esas alarak ve en önemlisi “birlikte yaşama iradesi göstermeyi” sürdürerek. Terörist Abdullah Öcalan’ın yakalanarak, yargılanması sonrasında ömür boyu hapse mahkum edilerek, İmralı cezaevine konulmasının ardından yaşanan süreç iyi değerlendirilmelidir. Özellikle son dönemde yaşanan vahşi terör eylemlerinin mantığı, bir halkın kültürel ve politik haklarını savunma amacından çok “terör için terör” amacını taşıyor. Ortaya adı konulmuş hak talepleri getirmeden sadece terör üreten bir mekanizmayla karşı karşıya Türkiye. PKK artık, Kürt Türk ayırmayan bir ölüm makinesine dönüşmüştür. Bu da Kürt sorununun çözümüne ilişkin adımların atılması durumunda bile dramatik bir durumun varlığına işaret etmektedir. Birtakım demokratik ve kültürel haklar verilecek olsa dahi PKK bunlarla ilgili değildir. Tersine, bu hakların artırılması, demokrasinin gelişmesi, bölgenin ekonomik olarak kalkındırılması PKK’yı daha da acımasız ve tahrip edici bir örgüt haline getirecektir. Nitekim, Türkiye’nin AB açılımlarıyla birlikte görece en demokratik ve özgürlükçü yılları sayılması gereken son 5 yılın ardından PKK’nın yeniden aktif hale gelmesi bunu göstermektedir. Sorun bir hak mücadelesi ise, Kürtçe kursların açılabildiği, gazete ve televizyonların yayınlanabildiği veya bölgeye yatırımların anlamlı bir şekilde arttığı sürecin ardından; tam tersine durulması ve silahtan uzaklaşması gerekirken PKK, yeniden kan dökmeye başlamıştır. Ardından, 22 Temmuz seçimlerinde PKK’nın desteklediği bağımsız adayların başarısızlığı, daha doğrusu Kürtlerin PKK terörüne geçit vermemeleri, PKK’nın tabanla bağının zayıflamakta olduğuna dair güçlü bir işaret olmuştur. Son saldırılarda seçim sonuçlarıyla hesaplaşma niyeti de açıktır. PKK, bölgeyle arasında kaybolan bağı güçlendirebilmek için “ölmek ve öldürülmek” üzerine çılgın bir stratejiye dönüş yapmış bulunuyor. Ama, asıl gözden kaçırılmaması gereken nokta, marjinalleşen ve tabanını kaybeden PKK’nın, bugün paramiliter ve taşeron bir örgüt haline geldiği gerçeğidir. Bazılarının iddia ettiği gibi bu çılgın stratejinin amacı Türkiye’yi sınır ötesine ve dolayısıyla Irak’taki şiddet bataklığına çekmek de olabilir. Ama PKK bugün böylesine yüksek stratejiler üretebilecek bir görüntü vermemektedir. Yıllardır terörle mücadele eden Türkiye’de yaşayan herkes, terörün tuzağına düşmeme ve soğukkanlılığı elden bırakmama konusundaki duyarlılığı her zaman göstermeyi başarmıştır. Yine bu atmosferde beklendiği gibi, “Gerektiğinde terörün üssü olan yerlere yönelik sınır ötesi operasyon da dahil olmak üzere...” bütün yolların kullanılması kararı alındı. Kamuoyu beklentilerini karşılamanın başka yöntemi de kalmamıştır. Hem terörü bitirecek, hem de bir daha ortaya çıkmamasını sağlayacak yöntemlere ihtiyaç vardır. Kalıcı çözüm; uluslararası terör örgütü olarak kabul edilen ve vahşette sınır tanımayan, Kürtlerin hakları falan umurunda olmayan, kanla beslenen PKK’nın, terörle mücadele konsorsiyumu tarafından tek hamlede tasfiye edilmesidir. Bununla birlikte terörle mücadelede sürecinde; demokrasi sürecinden taviz verilmemeli, reformlar sürdürülmeli ve PKK’nın şiddet tuzağına düşülmeden, etnik çatışmayı körükleyecek her türlü yaklaşımdan uzak durulmalıdır. Türkiye’de yaşayan sağduyu sahibi herkes şunu unutmamalı: Irkı, dili, dini, cinsi, mezhebi ne olursa olsun, hoşgörü, öbürünü rencide edecek her türlü yaklaşımdan kaçınmak, sosyal münasebetler, evlilik yoluyla kaynaşmadan ödün verilmeden; kasisli, keskin virajlı, uçurumlu yoldan demokrasinin, insan haklarının, eşitliğin ve hukukun egemen olduğu yöne doğru emin adımlarla, düşmeden yola devam. Binlerce yıldır birlikte yaşama iradesini göstermeyi başaranlar, bu defa da başaracak, PKK’nın şiddet tuzağına düşmeyeceksiniz!.. Nail Amudi Nail Amudi
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.