Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Tarih

 

Bugünkü Fas toprakları İslâmi tarih kaynaklarında "el-Mağrıbü'l-Aksa" (Uzak Batı) olarak adlandırılır. Kuzeybatı Afrika ülkelerini içine alan toprakların tümüne birden de Magrib denir.

 

Bu topraklara ilk olarak 686 yılında Ukbe ibnü Nafi (r.a.) komutasındaki İslâm orduları gelmişlerdir. Ukbe ibnü Nafi (r.a.) Magrib'in bir kısmını fethetti ve burada hilafete bağlı İfrikiyye eyaleti oluşturuldu. Magrib'in kalan kısmı 688'de bölgeye gelen Hassan ibnü Nu'man ve 712'de bölgeye gelen Musa ibnü Nusayr zamanında fethedilmiştir. Musa ibnü Nusayr'in kumandanlarından olan Tarık ibnu Ziyad, Cebelitarık boğazını geçerek bügünkü İspanya topraklarına girmiş ve Endülüş İslâm devletinin temelleri bu şekilde atılmıştır. Cebelitarık (Tarık Dağı) Boğazı'na bu adın verilmesi de Tarık ibnu Ziyad'a nispetledir.

 

Magrib toprakları İslâm ordularınca fethedildikten sonra 770'lere kadar hilafete bağlı kaldı. 770'lerden sonra yine önemli bir kısmı hilafete bağlı kalmakla birlikte bağımsız bazı küçük Müslüman devletleri de kurulmaya başlandı. Bunların başta gelenleri ve hüküm sürdükleri yıllar söyledir: Rüstemiler (776 - 908), Midrariler (772 - 977), İdrişiler (789 - 974), Ziriler (972 - 1148). Bunlardan bazılarının hâkimiyet alanları bügünkü Fas sınırlarının dışında kalan bazı toprakları da kapsıyordu. Tarihte Magrib üzerinde kurulmuş olan en önemli İslâm devleti Mürabıtlar devletidir. 1056'da kurulan Mürabıtlar, zamanla bütün Kuzey Afrika'yi ve Endülüs'ü içine alan 6 milyon km2'lık geniş bir bölge üzerinde hâkimiyet kurmuş ve buralardaki dağınıklığa son vererek bir birlik ve merkezi otorite oluşturmuşlardır.

 

Mürabıtlar'in merkezi bügün Fas sınırları içinde kalan Merakes'ti. İslâm'in Kuzeybatı ve Batı Afrika ülkelerine yayılmasında Mürabıtlar'ın önemli etkinliği olmuştur.Mürabıtlar'in ilk sultanları Ebu Bekr ibnu Ömer el-Lamtuni'dir. Ondan sonra ünlü cihangir Yusuf ibnu Tasfın bu devletin başına geçmiştir. Devletin sınırlarının genişlemesinde Kuzey Afrika Müslümanları arasında birliğin sağlanmasında Yusuf ibnu Tasfin'ın önemli rolü olmuştur. Mürabıtlar 1147 yılına kadar ayakta kalabildiler. Bu tarihten sonra Muvahhidlerin hâkimiyeti altına girdiler. Muvahhidlerin hâkimiyeti de 1269'a kadar sürdü. Muvahhidlerin dağılmasından sonra bölgeye yine küçük devletler, emirlikler hâkım oldu. Meriniler (1197 - 1550), Vattaşiler 1470 - 1550), Sa'di Şerifleri (1509 - 1660), Filali Şerifleri (1640'tan itibaren) Muvahhidlerin dağılmasından sonra bölgede hâkimiyet sürmüş olan yönetimlerdir. Bunlardan Meriniler, Muvahhidler dağılmadan önce kurulmuştu ve Fas'in az bir bölümü üzerinde hüküm sürüyorlardı. Merinilerle Muvahhidler arasında bir çekişme de olmuştur.

 

Ancak Muvvahhidlerin son zamanlarına doğru ortaya çıkan iç kavgalar Merinilerin işine yaradı ve onların dağılmalarından sonra da topraklarının bir kısmını ele geçirdiler. Vattaşilerin hüküm sürdükleri dönemde Portekizli ve İspanyalı sömürgeçiler Fas topraklarına saldırılar düzenlediler. Bu saldırılar sonunda Portekizliler Fas'in Atlas Okyanusu kıyılarını ele geçirdiler. Sa'di Şerifleri Portekizli işgalcilere karşı mücadele ettiler ve 1578'de gerçekleştirilen Vadiyyu'l-Mehazin savaşı sonrasında işgal altındaki toprakları geri aldılar. Filali Şerifleri yönetimi daha Sa'di Şerifleri'nin Fas'in bir bölümü üzerindeki hâkimiyetleri devam ederken kurulmuştur. Filaliler'le Sa'diler arasındaki mücadeleyi sonuçta Filaliler kazandılar ve 1660'ta Sa'dilerin hâkimiyetine tamamen son vererek bütün Fas topraklarını ele geçirdiler. Bugün Fas'ta yönetimi elinde tutan kraliyet ailesi bu Filali sülalesinden gelmektedir. 1830'da Cezayir'i işgal eden Fransız sömürgeçiler Fas topraklarını da işgal edebilmek içın çeşitli girişimlerde bulundular. Ancak bazı çıkarları dolayısıyla Alman sömürgeçiler buna engel oldular. Buna rağmen Fransızlar 30 Mart 1912'de imzalanan Fas anlaşmasına dayanarak Fas topraklarını işgal ettiler. Öte yandan İspanya da Fas üzerinde hak iddia etti ve 27 Kasım 1912'de ülkenin kuzeyde Akdeniz kıyısındaki kesimini işgal etti. Fransız işgali sırasında Fas'in kralı Filali sülalesinden Sultan Abdülhafız'di. İşgalci Fransızlar 7 Ekim 1912 tarihinde onu krallıktan uzaklaştırarak yerine yine Filali sülalesinden Ebu'l-Mehasın Yusuf'u geçirdiler. Ancak asıl yönetim Fransızların tayin ettiği genel valinin elindeydi. Kral da ona bağlı olarak çalışmak zorundaydı. Fransızlar Fas Müslümanlarının birlik ve bütünlügünü bozmak amacıyla bazı Berberi kabilelerini diğer Müslümanlardan ayırarak onlara kısmı özerklik verdiler. Bir yandan da Berberiler arasında propaganda yaparak onları İslâm öncesi geleneklerine döndürmeye ve bu yolla İslâm'dan uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. 27 Ocak 1927'de Ebu'l-Mehasın Yusuf'un vefatı üzerine yerine oğlu İV. Muhammed geçti. 1940'lardan sonra Fas'ta bağımsızlık hareketi güç kazanmaya başladı. Bağımsızlık mücadelesine öncülük etmek amacıyla kurulan İstiklal Partisi 1944'te işgalcilerden ülkelerini terk etmelerini ve Fas'a bağımsızlık vermelerini istediler. Fransız işgalcilerin bu isteğe cevabı İstiklal Partisi'nin ileri gelenlerini tutuklamak oldu. Ancak bu olaydan sonra halkın bağımsızlık mücadelesine desteği arttı. Sultan IV. Muhammed de Fransızlara karşı tavır alarak bağımsızlık mücadelesinin yanında yer alma gereği duydu. Bunun üzerine Fransızlar, 20 Ağustos 1953'te IV. Muhammed'i sürgüne göndererek yerine amcası Muhammed'i tahta geçirdiler. Ancak halk Fransızların tayin ettiği kralı benimsemedi ve Fransızlar 17 Kasım 1955'te IV. Muhammed'i Fas'a geri getirerek yeniden tahta geçirdiler. Sonuçta 2 Mart 1956'da Fransız işgalciler Fas'tan çekilerek bu ülkenin bağımsızlığını tanımak zorunda kaldılar. 29 Ekim 1956'da İspanyollar kuzeyde işgal altında tuttukları bölgelerin bir bölümünden çekildiler. İspanyollar Fas'in bazı şehirlerini hâlâ işgal altında tutmaktadırlar. (Bu konuda "Dış problemler" kısmına bkz.) Fransızların çekilmesinden sonra Sultan IV. Muhammed ülke yönetimiyle ilgili yetkileri ele aldı. Onun yönetimi 26 Şubat 1961'e kadar sürmüstür. Bu tarihte önün vefat etmesi üzerine yerine oğlu II. Hasan geçti.

 

II. Hasan hem Batı'yla hem de İsrail işgal devletiyle yakın ilişki içinde olan biriydi. Kendisine yakıştırdığı "emiru'l-mü'minin" sıfatını değişik şekillerde istismar ediyordu. Örneğin birileri Fas'ta Allah'in kanunlarının uygulanması için siyasi ve kültürel çalışma başlattığında: "Ben mü'minlerin emiriyim. Dolayısıyla Allah'in kanunlarını uygulama yetki ve yükümlülügü bendedir. Siz kim oluyorsunuz?" diyerek onları tasfiye etmeye çalışıyordu. Bunu diyordu ama: "Madem Allah'in kanunlarını uygulama yetki ve yükümlülügü sendedir, öyleyse bu yükümlülügünü her türlü hileden ve nifaktan uzak bir şekilde yerine getir" diyenleri de hapislerde süründürüyordu. Örneğin Fas'ta hayli etkili olan Adalet ve İhsan Cemaatı'nin lideri Abdüsselam Yaşın'ı "Ya İslâm ya da Tufan" başlıklı bir açik mektup yazdığından dolayı "delirmekle" itham ederek hapse attırmıştı. Oysa mektup krala sadece görevini yanı kendisinin "bu benim görevimdir" derken kastettiği şeyi hatırlatıyordu.

 

II. Hasan yönetimi altındaki yahudi azınlığa ve İsrail'e özel bir muhabbet duyarken İslam Konferansı Örgütü'nün Kudüs Komitesi'ne başkanlık ediyordu. Bu ikisi birbirine ters görünüyor, ama bu, II. Hasan'in sinsi bir ayarının yansımasıydı. Büyük bir ihtimalle İKÖ Kudüs Komitesi başkanlığını, kendisinin ülkesinde yahudi azınlıkla olan özel ilişkilerini ve siyonist işgal devleti lehine yürüttügü birtakım faaliyetlerini kamufle etmek içın üstlenmişti.

 

İsrail'i insan gücü yönünden en çok besleyen ülke Fas'tir. Çünkü İsrail kurulduktan ve Filistinli Müslümanların toprakları siyonistler tarafından işgal edildikten sonra bu topraklara en fazla yahudi göçü Fas'tan oldu. Çeşitli kaynaklarda Fas'tan Filistin topraklarına 600 binden fazla yahudinin göç ettiği ifade edilmektedir. Bu konunun basite alınmaması gerekir. Çünkü İsrail'in kuruluş amacı zaten dünyanın değişik yörelerine dağılmış olan yanı onların deyimleriyle diaspora hayatı yaşayan yahudileri belli bir bölge üzerinde toplamaktı. Hem bu amaçın gerçekleşmesi hem de İsrail'in insan potansiyeli yönünden desteklenmesi için yahudi göçü büyük önem taşıyor. Yahudi göçü Filistinlilere ise tam tersi bir şekilde etki yapmaktadır. Çünkü göç eden her yeni yahudi için yerleşim birimi inşası, toprak temini, iş imkanı sağlanması ve müreffeh hayat imkanlarının bahsedilmesi gerekiyor. Bu ise Filistinli Müslümanların topraklarının gasp edilmesiyle, iş imkanlarının ve diğer dünyevi imkanlarının ellerinden alınmasıyla oluyor. Bu açıdan Kral II. Hasan siyonist işgal devletini sadece insan potansiyeli yönünden desteklemekle kalmamış aynı zamanda dolaylı bir şekilde Filistinlilere zülmetmiştir.

 

İsrail işgalinin meşrulaştırılmasına giden ihanetler zincirinde hâlâ en büyük halka olarak göze çarpan Camp David anlaşmasının asıl mimarı Fas kralı II. Hasan'dir.

 

Fikir babalığını İsrail'ın eski Dışişleri bakanı ve başbakanı Simon Perez'in yaptığı "Ekonomik Yönden Büyük İsrail" tezinin pratiğe geçirilmesi çabalarına da Arap dünyasından en önce kral II. Hasan yardımcı olmuştur. Onun öncülügünde Fas'in Kazablanka (ed-Darü'l-Beyza) şehrinde gerçekleştirilen Ortadoğu ve Kuzey Afrika Ülkeleri I. Ekonomik İşbirliği Zirvesi söz konusu tezin hayata geçirilmesi yönünde atılmış bir ilk adım niteliği taşıyordu.

Kral II. Hasan'in 22 Temmuz 1999'da vefat etmesi üzerine yerine oğlu Sidi Muhammed (VI. Muhammed) geçti.

 

Resmi adı: Mağrib Krallığı

 

Para birimi: Fas Dirhemi

 

rabat.jpg

Başkent: Rabat (Nüfusu: 750.000)

casablanca1.jpg

Diğer önemli şehirleri: ed-Dâru'l-Beyza (Kazablanka), Fas, Merakeş, Meknes, Ucda, Tanca, Tatvan, Ağâdir, el-Cedide, Kenitra, Safi. ed-Dâru'l-Beyza (Kazablanka) ülkenin nüfusça en kalabalık şehridir. 1990'da gerçekleştirilen son nüfus sayımına göre bu şehrin nüfusu 3.355.000'di. Bu şehir aynı zamanda Fas'ın en önemli turistik şehridir. Atlas Okyanusu kıyısında bulunan bu şehir tarih boyunca önemli bir merkez rolü oynadığından şehirde çok sayıda tarihi eser bulunmaktadır. Fas'taki mevcut sanayi kuruluşlarının yarıdan çoğu bu şehirdedir. İthalat ve ihracatın da % 80'i bu şehirden yapılmaktadır.

 

Yüzölçümü: 724.730 km2. (Batılı kaynaklarda Batı Sahra ayrı bir ülke kabul edildiğinden Fas'ın yüzölçümü 458.730 km2 olarak gösterilmektedir. Batı Sahra hakkında "İç problemler" kısmına bkz.)

 

Nüfus: 34.757.157. Halkın % 58'i şehirlerde yaşamaktadır. Ortalama ömür 69 yıldır. Çocuk ölümlerinin oranı binde 66'dır. Nüfusun % 42'sini 14 yaşın altındakiler oluşturmaktadır.

 

Nüfus artış hızı: % 1.6 (2003)

 

Etnik yapı: Fas nüfusunun % 55'ini Araplar oluşturmaktadır. Ancak bazı kaynaklarda Fas Araplarının çoğunun Berberi kökenli oldukları ve bunların ana dillerini unutarak Araplaştıkları ifade edilmektedir. Arapların % 98.2'si Müslümandır. İkinci etnik grup olan Berberilerin oranı % 34'tür. Berberiler Kuzeybatı ve Batı Afrika ülkelerine yayılmış bir etnik topluluktur. Berberiler bu bölgenin yerlileri olarak bilinir. Bütün Berberilerin anladığı ortak bir dil yoktur. Ancak Berberi halklarının konuştuğu birbirinden oldukça farklı lehçelerin tümüne birden Berberice denmektedir. Berberi lehçeleri içinde sadece Tuareg lehçesinin yazısı vardır. Diğer lehçelerin yazısı yoktur. Berberiler kendilerine İmazighen derler. Berberi isminin Avrupalılar tarafından bu halka verilmiş olduğu ve barbar kelimesinden geldiği kuvvetli ihtimaldir. Berberiler arasında kabile hiyerarşisi hâlâ devam etmektedir. Batılı sömürgeci ülkeler Berberileri İslâm'dan uzaklaştırarak İslâm öncesi hayatlarına döndürebilmek için çeşitli hareketler başlattılar. Ancak bu hareketler pek fazla etkili olmadı. Fas'taki Berberilerin tamamı Müslüman ve çoğunluğu malikidir. Üçüncü sırada gelenler % 10'luk orana sahip olan Moorlardır. (Moorlar hakkında Moritanya'daki etnik unsurlara bkz.) Kalan nüfusu da İspanyollar başta olmak üzere Avrupalı hıristiyan azınlıklarla yahudi azınlık oluşturmaktadır.

 

Dil: Resmi dil Arapça'dır. Halkın geneli Arapça konuşur. Bunun yanı sıra Berberice de konuşulmaktadır.

 

Din: Resmi din İslâm'dır. Halkın % 98.7'si Müslümandır. Müslümanların büyük çoğunluğu maliki, az bir kısmı hanefidir. Çoğu Avrupa asıllı olan hıristiyanların oranı % 1, yahudilerin oranı da % 0.5'tir.

 

Eğitim: İlköğretim mecburi ve parasızdır. Altı yaşından başlayarak beş yıl sürer. Bundan sonra üç yıl ortaokul, dört yıl lise öğretimi sürer. Ülkede 4052 ilkokul, 1300 genel ortaöğretim kurumu, 600 mesleki ortaöğretim kurumu mevcuttur. Resmi okulların yanı sıra çok sayıda Kur'an ve din eğitimi veren medrese ve kurs bulunmaktadır. Bunun yanı sıra resmi okullarda da Kur'an dersleri verilmektedir. Fas'ta 6 üniversite, 29 yüksek okul, 10 araştırma enstitüsü mevcuttur. Üniversite çağındaki gençlerden üniversiteye kayıt yaptıranların oranı % 9'dur. Okuma yazma bilenlerin oranı ise % 50'dir.

 

Ekonomi:Fas ekonomisi daha çok tarima, madencilige ve turizm gelirlerine dayanir. Tarim ürünlerinden elde edilen gelirin gayri safi yurtiçi hasiladaki payi % 16'dir. Çalisan nüfusun % 40'i tarim alaninda is görmektedir. Ürettigi tarim ürünlerinin basinda tahil, pamuk, ayçiçegi, seker kamisi, turunçgiller ve çesitli meyve ve sebzeler gelir.

 

Fas'in en önemli gelir kaynaklarindan biri fosfattir. Fosfat rezervi bakimindan dünyada birinci sirada gelmektedir. Ihracat gelirlerinin % 15'i fosfattan saglanmaktadir. Fosfat ve diger madenlerden elde edilen gelirin gayri safi yurtiçi hasiladaki payi % 3'tür. Fas petrol ve dogal gaz rezervine de sahiptir. Ancak simdilik üretilen petrol iç ihtiyaci karsilamamaktadir.

 

Sanayi: Fas'ta sanayi nispeten iyi durumdadir. Bazi agir sanayi tesisleri kurulmustur. Bunlarin basinda motorlu araçlar ve araba lastigi üreten fabrikalar gelir. Ayrica petrol aritma tesisleri de bulunmaktadir. Diger sanayi kuruluslari kimyasal maddeler üretimi, dericilik, tekstil, konfeksiyon, mobilya, kâgit, kauçuk, plastik, insaat malzemeleri üretimi, metal isleri, elektrikli araç üretimi ve gida maddeleri üretimi üzerinedir. Sanayi kuruluslarinin % 80'i ülkenin nüfusça en kalabalik sehri olan ed-Dâru'l-Beyza'dadir. Sanayi gelirlerinin gayri safi yurtiçi hasiladaki payi % 19'dur.

 

Coğrafi durumu: Kuzeybatı Afrika ülkelerinden olan Fas, kuzeyden Akdeniz, doğudan Cezayir, güneyden Moritanya, batıdan Atlas Okyanusu'yla çevrilidir. En yüksek yerleri Tubkal Dağı (4165 m.), İghil M Gun (4071 m.) ve Ayaşi Dağı (3751 m.)'dır. Fas'ın en önemli sıradağ kütlesi olan Atlas dağları ülke topraklarını ikiye bölmektedir. En önemli akarsuları Ummu'r-Rebi'a, Muluya ve Sebu ırmaklarıdır. Topraklarının % 19'u tarım alanı, % 47'si otlak, % 12'si ormanlık ve çalılıktır. Akdeniz kıyısında ve buralara yakın bölgelerde Akdeniz iklimi, orta kesimlerde kara iklimi, Sahra bölgesinde ise çöl iklimi hâkimdir. Atlas Okyanusu kıyısında bulunan başkent Rabat'ta yıllık sıcaklık ortalaması 22.9 derece, yıllık yağış ortalaması 523 mm.'dir. Rabat'ın daha güneyinde ve yine Atlas Okyanusu kıyısında bulunan ed-Daru'l-Beyza'da bu oran 17.5 derece/511 mm'dir.

 

Yönetim: Fas krallıkla yönetilen bir ülkedir. Kral resmiyette "emiru'l-mu'minin" olarak adlandırılır. Ancak mevcut yönetim Batı yanlısı ve İslâmi ölçülerden uzak bir çizgi takip etmektedir. Kral geniş yetkilere sahiptir. Hükümet kral tarafından tayin edilir. Parlamentonun kabul ettiği kanunları veto etme ve gerek gördüğünde referanduma gitme yetkisi vardır. Ülkede birden fazla siyasi parti kurulabilmekte ve bu konuda İngiliz modeli esas alınmaktadır. Ancak bir siyasi partinin kurulabilmesi için kralın izin vermesi gerekir. Kral bu konudaki yetkilerini kullanarak İslâmi akımların siyasi parti kurmalarına engel olmaktadır. Üyeleri seçimle belirlenen 333 üyeli bir parlamentosu bulunmaktadır. Ancak parlamentonun yasama yetkisi sınırlıdır ve kralın veto ettiği bir kanun tasarısını yeniden görüşüp kabul etme hakkı yoktur. Fas, BM, İKÖ (İslâm Konferansı Örgütü), Arap Devletleri Birliği, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve İslâm Kalkınma Bankası gibi uluslararası örgütlere üyedir.

 

Siyasi partiler: Fas'taki siyasi partilerin başta gelenleri şunlardır: İstiklal Partisi: Merkez sol bir partidir. 25 Haziran 1993 seçimlerinde sosyalist partilerle "Demokratik Blok" adını verdikleri bir ittifak oluşturmuştu. Sosyalist Halkçı Güçler Birliği: Solcu anlayışa sahip olan bu parti en son genel seçimlerde parlamentoda 48 üyelik kazanarak birinci parti olmuştu. Özgürlük İçin Milli Birlik Partisi: Kral yanlısı merkez sağ bir partidir. Sosyalist Birlik Partisi: Haziran 93 seçimlerinde yukarıda sözü edilen "Demokratik Blok" ittifakına katılan partilerdendi. Sosyalizm ve Gelişim Partisi: Haziran 93 seçimlerinde yukarıda sözü edilen "Demokratik Blok" ittifakına katılan partilerdendi. Demokratik Milli Parti: Liberal batıcı anlayışa sahip ve kral yanlısı, sağcı bir partidir. En son genel seçimlerde parlamentoda 24 üyelik kazandı.

 

İdari bölünüş: 47 ilden meydana gelir. Bunların 4'ü Batı Sahra'dadır.

 

Dış problemleri

 

Fas'in en önemli dis problemi Sebte ve Melilla meselesidir. Fas'in kuzeyinde Akdeniz kiyisinda bulunan ve halkinin büyük çogunlugu Müslüman olan bu iki güzel sehir bugün hâlâ Ispanya isgali altindadir. Ispanya yönetimi bu iki sehri zorla ve siddet kullanarak hâkimiyeti altinda tutmaktadir. Çok turist çekmesi ve turizm gelirleri yönünden ülke ekonomisine önemli katkida bulunmasi dolayisiyla bu iki sehri isgal altinda tutmakta israr eden Ispanya, Sebte ve Melilla Müslümanlarina vatandaslik hakki da vermiyor. Dolayisiyla bu iki sehirde yasayan Müslümanlar oy kullanma hakkina da sahip degiller. Ispanya yönetimi bu sehirlerdeki Müslümanlari azinlik durumuna düsürebilmek için buralara sürekli Ispanyollari yerlestirmeye çalisiyor. Melilla'da Ispanyollar için ayri bir site insa edildi ve Müslümanlarin bu siteye yerlesmeleri yasak edildi. Fas yönetimi Ispanya'nin bu sehirlerdeki isgaline son vererek buralari kendine birakmasini istiyor. Ancak bazi siyasi hesaplar dolayisiyla bu konuda pek etkili bir politika da izlemiyor. ABD yönetimi Sebte ve Melilla meselesinde Ispanya'nin politikasini destekledigini ve bu sehirlerin Ispanya'nin elinden alinmasina çalisilmasi halinde bu ülkenin yaninda yer alacagini açikladi.

 

Iç problemleri

 

Fas'in en önemli iç problemi Bati Sahra meselesidir. Bati Sahra meselesi sömürgeci güçlerin bir mirasidir. Ispanyollarin ve Fransizlarin Bati Sahra'yi isgal altinda tuttuklari dönemde bu isgal güçlerine karsi bagimsizlik savasi vermek üzere kurulan Polisaryo Cephesi, Fas'in ve Moritanya'nin bagimsiz olmasindan sonra yön degistirerek Bati Sahra'da bagimsiz bir devlet kurmak amaciyla bu iki ülkeye karsi gerilla savasi baslatti. Bugün Fransa ve Ispanya basta olmak üzere bazi Batili ülkeler tarafindan desteklenen Polisaryo Cephesi, Bati Sahra'nin bazi bölgelerini hâkimiyetine almistir. Ancak 1993 yilinda cephe gerillalarindan ve komutanlarindan bazilarinin hükümet tarafina geçmesi üzerine ele geçirmis oldugu topraklarin önemli bir kismini kaybetti. Bati Sahra meselesi ekonomik yönden Fas'a büyük yük yüklemektedir. Sömürgeci güçler Bati Sahra'nin zengin fosfat rezervlerine sahip olmasi dolayisiyla bu bölgeye özel önem vermektedirler. Bati Sahra halkini, sahravi diye adlandirilan Sahra Berberileri olusturmaktadir.

 

Fas'in ikinci bir iç meselesi Berberi meselesidir. Berberi meselesi de Fransiz sömürgecilerin bir mirasidir. Fransiz sömürgeciler Fas'i isgal ettikten sonra bu ülkenin halkini Araplar ve Berberiler diye ikiye ayirdilar ve bunlari birbirine düsman etmek için çesitli yollara basvurdular. Fransizlar Berberilerin tarih boyunca Araplar tarafindan magdur edildikleri, kendi gerçek kimliklerinden uzaklastirildiklari iddiasini ortaya atarak onlari yeniden Islâm öncesi hayatlarina döndürme çabasi içine girdiler. Bu amaçla Berberilerin yasadiklari bölgeleri diger bölgelerden ayirarak buralara kismi özerklik verdiler. Buna ek olarak kendi yetistirdikleri adamlari vasitasiyla bir Berberi kavmiyetçiligi akimi ortaya çikardilar. Bugünkü Berberi meselesi de Fransiz isgalcilerin gözetiminde ortaya çikan Berberi kavmiyetçiligi akiminin sebep oldugu bir meseledir. Aslinda Berberi halkin büyük çogunlugu Islâmi kimligine sahip çikmakta ve Berberi kavmiyetçiligi akimini desteklememektedir. Ancak okumus ve özellikle Fransiz kültürü almis kesimden olan bazi Berberiler hâlâ bu akimi ayakta tutma çabasi içindedirler.

 

Fas'ta Islami Hareket

 

Bugün Fas'ta mevcut olan Islami cemaatlerin sayisi otuza yaklasmaktadir. Bunlarin bazilari devletin Islamilestirilmesini amaçlayan siyasi faaliyetlerde bulunurken bazilari sadece teblig ve egitim çalismalari yapmaktadirlar. Bu cemaatlerin çalisma metotlari arasinda da çesitli farkliliklar bulunmaktadir.

Fas'taki Islâmi cemaatler içinde en genis kitle tabanina sahip olan ve faaliyetlerini en genis alana yayan cemaatin Islah ve Tecdid Cemaati oldugunu söyleyebiliriz. Bu cemaat Müslüman Kardesler'in çizgisini benimsemis bir cemaattir ve lideri Abdulilah Benkiran'dir. Bu cemaat önceleri "Islâmi Cemaat" adiyla faaliyet yürütüyordu. Adalet ve Kalkinma Partisi bu cemaate yakin bir siyasi partidir. Bu partinin genel baskani Abdülkerim el-Hatib'dir. Islah ve Tecdid Cemaati yönetimle herhangi bir çekismeye girmeden ve daha çok teblig ve davet metodunu kullanarak tabana yayilma yolunu tercih etmektedir. Buna ragmen yönetim bu cemaatin çalismalarina da zaman zaman engel olmakta, halka ulasmasini zorlastirmak için çesitli yollara basvurmaktadir. Islah ve Tecdid Cemaati'nin "Genel Bildiri" basligini tasiyan bir brosüründe yer alan asagidaki ifade bu cemaatin amaci hakkinda fikir vermektedir: "Islah ve Tecdid Cemaati halkimizin bütün yasama, yürütme ve yargi kurumlarini Islâm'a dönüs konusunda üzerlerine düsen sorumlulugu yerine getirmeye ve üstlenmis olduklari role uygun hareket etmeye çagirmaktadir."

 

Fas'taki Islâmi cemaatlerin önde gelenlerinden biri de Adalet ve Ihsan Cemaati'dir. Bu cemaatin lideri Abdusselam Yasin'dir. Adalet ve Ihsan Cemaati, Islah ve Tecdid cemaatine nispetle daha sert ve tavizsiz bir tutum izlemektedir. Cemaatin lideri Abdusselâm Yasin, 1975 yilinda kral II. Hasan'a "Ya Islâm Ya da Tufan" basligini tasiyan ve 100 sahifeden fazla bir açik mektup yazmasi üzerine delirmekle itham edilerek hapse atildi. Aslinda Abdusselâm Yasin hakkindaki iddia ile karar tam bir tenakuz içindeydi. Çünkü delirdigi iddiasinin dogru olmasi onun cezaevine degil de akil hastanesine gönderilmesini gerektirirdi. Üstelik Seyh Abdusselâm Yasin alti ay hiç mahkeme önüne çikarilmaksizin toplam üç yil hapiste tutuldu. 1978'de hapisten çikan Abdusselâm Yasin, 1983 yilinda "es-Subh (Sabah)" dergisinin ilk sayisinda çikan bir yazisindan dolayi tekrar hapse atildi ve iki yil hapiste kaldi. Hapisten çiktigi tarih olan 1985 yilindan buyana da, baskent Rabat yakinlarindaki Sella sehrinde mecburi ikamete tabi tutulmakta ve gazetecilerin kendisiyle görüsmelerine izin verilmemekte idi. Bu yasak 16 Mayis 2000 tarihinde kaldirildi. Adalet ve Ihsan Cemaati'nin siyasi parti kurma talebi hükümet tarafindan reddedildi.

 

Fas'taki Islâmi cemaatlerin önde gelenlerinden biri de Islâmi Gençlik Hareketi'dir. Bu hareketin kurucusu Fas'in Seyyid Kutub'u diye adlandirilan Abdulkerim Muti'dir. Fas'taki mevcut Islâmi cemaatlerin ileri gelenlerinin çogunun bu hareketin içinde yetistiklerini söyleyebiliriz. Yukarida sözünü ettigimiz üzere sonradan Islah ve Tecdid Cemaati adini alan Islâmi Cemaat de Islâmi Gençlik Hareketi'nden çikmistir. Islâmi Gençlik Hareketi'nin kurucusu Abdulkerim Muti' hakkinda iki kez idam karari verildi ancak bu kararlar infaz edilmedi.

 

Fas'taki diger Islâmi cemaatlerin bazilari bu ülkeye özgü olmakla birlikte diger bazilari Fas disinda kurulmus olan muhtelif Islâmi cemaatlerin birer uzantisi durumundadir. Fas'a özgü cemaatlerden bazilari sunlardir: Tebyin Cemaati, Fas Mücahitleri Örgütü, Allah'in Askerleri Örgütü, Mukaddes Cihad Örgütü, Devrimci Islâmci Gençlik Örgütü. Bunlarin yani sira hilafet konusuna agirlik vermesiyle bilinen Hizbu't-Tahrir, merkezi Pakistan'da olan ve siyasi alanda herhangi bir faaliyeti bulunmayan Teblig Cemaati gibi birtakim akimlarin da Fas'ta uzantilari bulunmaktadir. Hayra Davet Cemiyeti, Hakka Davet Cemiyeti, Allah'a Davet Cemiyeti, Muhammedi Çagri Cemaati, Vaaz ve Irsad Cemiyeti gibi birtakim kuruluslar ise egitim ve teblig çalismalarina agirlik vermektedirler.

Fas'ta Islâmi uyanis hareketi her geçen gün güçlenmektedir. Özellikle üniversite camiasinda Islâmi hareketin artik en güçlü hareket oldugu gözlerden kaçmamaktadir. Cezayir'deki Islâmi Kurtulus Cephesi'nin iktidara gelmesinin önlenmesi amaciyla gerçeklestirilen askeri darbe üzerine Fas'ta gösterilen tepkiler ve gerçeklestirilen yürüyüsler de bu ülkede Islâmi hareketin güçlülügünü ortaya koyuyordu.

 

Bazi Islam ülkelerinde oldugu gibi Fas'ta da özel hallerle ilgili hükümlerde Islam seriati esas alinmakla birlikte genel hukukta ve ceza yasalarinda Bati'nin hukuk sistemi esas alinmaktadir.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için şimdi oturum açın.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.