EmiLY_pandora tarafından postalanan herşey
-
Aşkınızı Hesaplayın ! ! !
Şevom çok eylenceliymiş.Benim ki Tavan yaptı
-
Emily_Pandora
Bakın çok sevgili Hocam!!! Kişiliğimin olmaması beni çok üzdü elbette ama ne yaparsınızki herkesin kedisine göre bir kişiliği vardır elbet.. Öyle bir devrandayız ki..Kimin kız kimin erkek olduğu bile belli değilken Naçizane bu kadar sahip çıkabildiğim kişiliğimden oldukça memnunum.. Şiirleri buraya yazmanız elbbette hoş fakat burası şiir topiği değildir..Farkında iseniz anı defteridir.. Artı bu bir ironi ise fazlasıyla almış oluyorum bunu.. Ben fazla ironilerle uğraşmadan direk konuya dalmayı seviyorum.. Lütfen dilinizin altında bir bakla varsa buyurun tez elden ve ıslanmadan çıkarın.. Haddimi aşdıysam kusura bakmayın.Böyle üstü kapalı mevzular sıkıyor. Efendim hörmetler.. NoT : Bu forumun içinde yazmış olduğum yada eklemiş olduğum bütün şiirler elbette bana ait değilller..Fakat yazarlarını bildiklerimi eklerim altına bilmediklerim olursada hiç birşey yazmam..Ne yaparsınızki elimde bir osmanlı kitabı yok bakıp bakıp ahkam kesemiyorum..En kısa zamanda bir kitap temin ederim inşallah..Hatta şimdi gidiyorum almaya... Bana bir kaç yazar adı verirsiniz umarım İNTERLOCK..Engin bilgilerinize inanarak istiyorum bunu sizden ve şimdiden teşekkürler..
-
Emily_Pandora
Merhabalar Sayın hocam, Ara ara takip etmekteyim anı defterimi tek başınıza omuzlamış durumdasınız.. Bunun için teşekkür ederim size fakat benim bir kusurum mevzu bahis,Ben hiç anlamam böyle dolaylı ifadelerden. Ben anlamam bilimden,fizikten,Ben sadece anlarım alfabe'den , Şimdi hocam gözünü sevdiğimin alfabesiyle bana yazın benden ne istiyorsunuz Hürmetle niyaz eder,ellerinizden öper,Eteklerinize yüz sürerim
-
Şu an ne dinliyorsunuz
Kanrevan İçindeyim bağışlayın beni sevdalarım kendimi parçalara ayıramadım alın gidin korkularımı saçlarımı ellerinizle okşayın hiç bir ayrılık yeniden yeniden yaratmıyor artık beni alın gidin korkularımı saçlarımı ellerinizle okşayın ve bütün ayrılıklar sabah olunca alıyor nefesimi aşk ağır yükler bindirdi küçülen omuzlarıma kalplerinizden kaçtım hep varıp gittim en karanlıklara yağmur ıslak mazeretler yükledi büyüyen yangınıma cehennemden düştüm hep beni hiç görmediler yağmur ıslak mazeretler yükledi büyüyen yangınıma seviştim ve yoruldum varıp gittim en yalnızlıklara kanrevan içindeyim gönlümün derdindeyim yerlerin dibindeyim kurtar ne olur kanrevan içindeyim yarimin peşindeyim cennetin izindeyim kurtar ne olur.. D.S.S
-
BeNiM HiÇ SeNiM oLMaMıŞ GiBi
DoKuNMak BiR YaNıT MıYDı? dedim ki : Hayaline göz yumacağım, gönlüme, hayalini getirmeyeceğim. dedi ki hayalim geceler yürür, başka yoldan girer." Kim bilebilir olmayanın gerçek olmadığını... Düşündü, yaşayacak bir oda bir de kalem istedi. Sonra bir masa çizdi. Bir ucuna umutlarını koydu, bir ucuna sevgiyi, bir kenarına neşesini, bir kenarına masalları ve en ortaya gerçekleri ! Beyaz kağıt önce gözlerini kamaştırdı, sonra ilk sözcük çıktı dudaklarından. Aşk. Aşk gizli söz söyleyendir, suyu yakan, ateşi yakandır. Aşk, bulunmayan bir yolu bulmak demektir. Aşk tenin dört unsuru varken olmaz, olgun bir kuş kafesi yıkandır, Aşk kölesi hür olanın canıdır; gemici inciyle uğraşmaz, geminin başı arzu ile dolu; inci arıyanın yeri suyun dibidir, parlak inci elde etmekten vazgeç gönül dedim. Döndü kendisine bir daha baktı, çırılçıplaktı. Gerçek ne kadar gerçekti? “ bir şeyin gerçek olması için var olması lazım” dedi. Kendisine dokundu, ruhunu hissetti ; “Ben gerçeğim” dedi. Sonra durdu, peki ya düşünceleri gerçek değil miydi? Bunu kabul edemedi , ve başladığı yere geri döndü. Gerçek ne kadar gerçek? Dokunmak tam bir yanıt olamaz “ ya gördüklerimiz? ”. Deniz mavi, deniz gerçekten mavi mi? Bu konularda duygularına güvenemeyeceğini anladı, ya düşünceler? “düşünerek gerçeklere ulaşabilir miyim?”….. düşündü ki önce duyumsuyor, sonra düşünüyor ve en sonunda algılıyordu. Ama soru cevaplanmamıştı, algıladıkları gerçek miydi? Gerçeğin nitelikleri var mıydı? Var olan her şey gerçek miydi? “ben buradayım, ben gerçeksem algıladıklarım da gerçektir” dedi. “ o zaman ben gerçekten var mıyım?” diye tekrar sordu. Aklına Descartes’in sözleri geldi, “ bir tek şüphe ettiğimden şüphe edemem.şüphe ediyorsam düşünüyorum”, o an biraz rahatladığını hissetti. “Peki bunu çevremdeki insanlara nasıl kanıtlayabilirim” diye kendi kendine bir soru daha yöneltti. Gerçekliğin gerçekliği konusunda neye güvenebileceğine karar veremedi. Kendine bir elbise çizdi. Güneşin doğuşuna baktı. Arkasını döndü, önüne geceyi çizdi..... Geceye doğru yürüdü, “kendi dünyam” dedi içinden. “ama kim gerçek olduğunu söyleyebilir?” ve bir başkası gelip bozmasın diye bir yerlere kilitli bir kapı koydu , ve sonra “göçü” düşündü, var olan bir şey yok, olabilir miydi ki sevgili Deniz ? göç bir son muydu? Ya da gerçek?
-
MuM FıSıLTıLaRı...
"Gerçek bir kadın ve gerçek bir muma ithaf..." Pek çok tenin iki dudak boyu ürpermeden Pek çok tenin kendi bedeninde mahsur kaldığı Hayat dediğin kuş uçuşu katedilen bir kelebek düşü! Ben şanslıyım: Ey serseri ruhum, döndünse üç kere vur kapıyı! Ya ölüm?... Korkma, gel yanıma; Bendeki acizliğinin sırrını merak etmiyor musun yoksa? Mum dedi ki: "Ben bile yanaklarım alev alev, titrek bakışlarımı kaçırıyorsam, damla damla eriyorsam nefeslerinizden anladım buraya kadar aşktı; ya bundan ötesi?..." Ne gam! Adını sen koy; salt hüznün ve şehvetin değil senin de tuzun bulunsun bu kızgın deryada. Ruhların köşe kapmaca oynadığı bir an! Zaten bu anlardan ibarettir hayat... Gerisi mağarada Karagöz-Hacivat! Mum söyle; an yaşın kaç senin? Serse ser, sırsa sır; istediğini al! Ama bil: Beni sadece o yaş'landırıyor; gençleştirdiği kadar!... Şahidimiz yok senden başka. Kadim hüznümüzdür bu; Sen de yum gözünü istersen; aşksız tutku olsa da tutkusuz aşk olur mu? Ancak sevgiyle şefkatin koynunda uyur sadakat. Böyle diyor elmanın resmi tarihi. Oysa bir serçe kadar tedirgin ve korunmasız orada. Aşksa, Tanrıların secde ettiği sadakat! Biliyorum, tam burada hazlarımı köreltmem lazım. Yaşım geldi; azla yetinmeliyim artık. İğdiş etsinler beni! Derimi yüzsünler! Dağlasınlar gözlerimi! İzin versinler bu kadarcık kötü olmama; bir kokusu kalsın, yeter! Yağmur sonrası taze kır kokusu haram; sade nefesi... Üstümde sadece onu taşıyabiliyorum zaten Nefesi nef(e)simdir benim Ölürüm köreltirsem! Mum dedi ki: "Hayat kadar kısa ve kırılgan aydınlığımın ardına gizlenip... neden solgun ışığımı yeğlersin ki göz kamaştıran aydınlıklara?..." Aydınlattığın değil bıraktığın karanlık kadar kıymetlisin... Benden kalan tek aydınlık, kapladığım karanlık! Hayatla arama girip ruhuma düşürdüğü gölgesi tek canlı yerim; o karanlık emziriyor beni. Girdiğim bin bir duygu hallerinden ben bunu seçtim! İsterdim elbet, Tutkusuz bir bedene haps'olmaktansa onunla saydam bir damlanın içine saklanmak: Naylon terliklerle buzda titreyen bir kız çocuğunun yanaklarından süzülen bile olsa. Ve isterdim tabiî her şeye rağmen kavuşamayacaksam ona Bu âna dek zihnimden seken en sitemkâr dizenin ılık titreşimine asmak kendimi. Keşke yapabilsem; ama hayat, bereketli ihtimaller ormanı! Hâşâ! Ondan başka beklentim yok. Başka korkum da. Rüyalarımı da elimden aldıktan sonra bir tek ölümüm kaldı; bana ait olan. Öldüğümde ölecek olduğum değil, onun tapusu bende yok; Onsuz kaldığım âna ait olan! Ne çok ölmüşüm, ne çok ölüyorum Tanrım!... Yaşamaktan çok! Ekmek-su gerekmez; buğulu bakışını versin bana; belki göğsümde nemli bir saç teli Bir de yüzyıllar geçse aynı suda bu günahla arınacağım turuncu bir nehir... Ya ben?... Ben ne vereyim ona? Bir ömürdür çektiğim bu eprimiş özlem, ne işine yarar ki onun? Ben... Ben canımı vereyim ona; canım bende kaldığı kadar da sadakat! Aşk, kıt kanat kavuşmalarla yapabildiğim tek zanaat! Gözümün gördüğünde kalsın. Aklımın yettiğinde. Avutmuyor artık imgeler! Örtsün üstünü, ruhum daha fazla üşümesin! Mum dedi ki: "Asıl ben üşüyorum; sabaha bir şey kalmayacak benden... Karanlık kapıda! Bu gerekli mi? Neden ben?..." Ne gam! Geleceği varsa göreceği de var gelenin! Seni eriten aydınlık zamanlarca sürecek Gitmek, bıraktıkların kadar zor: Kederin bundan. Ya yaşayacak kadar bırak zihninde; ya bırakmayacak kadar yaşa gönlünce! Ya aşka düşseydin benim gibi? Ölümü alt ettin diyelim; aşkın gıyabında yaşanmaz ki... Bedensiz Ruhlar, birleşin! Seri ilanlarda aradığınızı bulamazsınız; baharı bekleyin. Ruhsuz Bedenleri ıskartaya ayırın! Sadece fotoanaliz yapar onlar; ışık görmeyen bir yere yatırın. Mahsur kalmış Ruhlara acıyın ama belli etmeyin; Vicdanlarının mozolesine gömün onları Deftere bir meczup yazsın son sözü: "Oysa yeterince bencillik hayata saygıydı..." Mum dedi ki: "Ben......." Üf! Ne çok konuştun sen: Püf! Bu gece tutkuyla kavrulmuş bedenleri yurt edinen aşka düşmüş Ruhların zamanı: Zaman; soyun! İşte, şimdi kolla kendini ölüm! Hakan İşcen
-
ReSM-i HüZüN
Yaşam ne kadar karmaşık birilerini seviyoruz ve onlardan bir gün ayrılıyoruz. Yaşamın gülden farkı yok o kadar güzel ki o kadar dikenliki. Burdaki kuşun feryadı malesef hepimizin başına gelecek çünkü hepimizin sevdikleri var ve bir gün onlardan ayrılacağız. Ayrıldığımız gün yıkılacağız yaşam çok kısa ama bir o kadarda önemli herkez her günün kıymetini bilmeli ve bu güzel günlerinde sevdiklerine daha sıkı sarılmalı çünkü bugün yada yarından sonraki yarın olmayacağız...
-
ReSM-i HüZüN
Bende
-
Nevruz Bayramı, Farklı bakış Açıları ,İstismar edenler
Siz bunlara alışkınsınız bakın nasılda asıl renginize bürünüveriyorsunuz..Ne oldu bebeklere kurşun sıkanlardan ne farkınız varmış kendi ağzınızla kurşun sıkacağınız günü beklediğinizi beyan ediyorsunuz..Tavırlarınızda en az sizin kadar berbat... Demek kürtlerin çoğu pkk'lı !!! Yeter artık değilmi şu genellemelerinizi yaparken ağzınızı biraz olsun toplayarak yapın.. Bunu nasıl söyleme cesaretini ve terbiyesizliğini gösteriyorsunuz. Hangi temele dayanıyorsunuz..Hem kardeşlikten dem vurup hemde yakında kurşun yağmuruna tutulacağımızı ima ediyorsunuz...Hangi kardeşlikten bahsediyorsunuz ...Sanal bir ortamda bile varlığımızı hazmedemiyorsunuz kalkmış kardeşlik edebiyatı yapıyorsunuz.. Sizler gelenek ve göreneklere karşı terbiyesizlikler edeceğinize insanca davranışlar gösterin biraz.. Leeee Leee Leeee de deriz ama lolosu da var....İnanın zılgıt çekerken bir kadın öyle yürekten çekerki bunu yüreksiz olanlar anlayamaz... Bu bayramda kanı aksine sizler döküyorsunuz baskı kurarak insanların bayramı kutlamasına mani oluyorsunuz..Silahların gölgesinde de olsa baskılar altında da olsa her yılda aslan gibi kutluyoruz. Ne kadar haklısınız bakın bende size bir örnek vermek istiyorum.... Pislik ve çirkeflik üzerine.. Belki konuyla alakalı olmayabilir ama özünde çirkeflik ve pislik barındırdığı için bence iyi bir örnek olur... Saygi Öztürk'ün '5-6-2 Tamam Reis' adli kitabindan bir alinti: 1 - Abdi Ipekçi'nin öldürülmesi sirasinda MHP Eminönü Ilçe Baskani olan daha sonra Malatya Il 2'nci Baskanligini yapan Zülfikar Yasan, 12 Eylül 1980'den sonra Malatya'da sorgulandi. Yasan, ifadesinde, 15 veya 16 Ocak 1979 tarihinde MHP Istanbul ilinden sorumlu egitimci Yilma Durak'in, kendisinden Abdi Ipekçi'nin öldürülmesi konusunda güvenilir eylemci bulmasini istedigini, bunun üzerine hemsehrisi olan ülkücü Mehmet Sener'i talimatlandirdigini ve Mehmet Sener'in Yilma Durak ile direkt irtibata geçtigini öne sürdü. Ayni kisi ifadesinde Yilma Durak'in Abdi Ipekçi'nin sansasyon yaratma maksadiyla öldürülmesi emrini Ankara'dan aldigini, ancak emri kimden aldigini söylemedigini, bunun Namik Kemal Zeybek veya Alparslan Türkes olabilecegini tahmin ettigini, eylemin gerçeklestirilmesi ve Agca'nin yakalanmasindan sonra Yilma Durak'in Mehmet Sener'i Almanya'da Musa Serdar Çelebi'nin yanina gönderdigini öne sürdü. 2- Mehmet Ali Agca, emniyette verdigi ifadesinde, Abdi Ipekçi'nin öldürülmesi talimatini kendisine Mehmet Sener'in verdigini, silahi da adi geçenenin temin ettigini söyledi. Mehmet Sener; ülkücü kesim ile baglantili bir isim. Ayni zamanda ve ayri yerlerde yapilan sorgulamalarda, Mehmet Ali Agca ile MHP Malatya 2'nci Baskani Zülfikar Yasan'in ifadeleri birbirini dogruladi. 3- M. Ali Agca, Emniyet Müdürlügú'ndeki ifadesinde Abdi Ipekçi'nin öldürülmesinden sonra Yavuz Çaylan'la Aksaray'da MHP-ÜGD binasina giderek, silahi Mehmet Sener'e verdiklerini söyledi. www.radikal.com.tr Bu tek olay bile benim için MHP'yi sonsuza dek lanetlemeye yeterdir, ki bu olay tek degildir. Şimdi benim vatan sever,Milliyetçi dostlarım ne diyeceksiniz!!! Bakın eşit dövüşmekten bahsedenlere...Buyrun eşit şartlarda savaşarak öldürülen insanlar... Buyrun sivas... Yakmadan evvel habermi verildi.. Sizi yakıyoruz çıkın eşit bir ortam sağlayın kendinize sizde bizi yakın dendi değilmi !!!! Şimdide kalkmış yok 10 kişiye bir kişi yok bilmem nee..Bırakın bunları yaptıklarınızı görün artık yapılanları görün artık göründe biraz yüzünüz varsa kızarsın...!!! Müzisyen, müzik yönetmeni, araştırmacı şair olan Hasret´e Nerelisin diye sorulduğunda, üstüne basa basa, Koçgiriliyim, Kürdüm derdi. 70´li yıllarda”Kula kulluk yakışır mı” diyerek, Akarsular gibi aktı sahnelerde, gönüllerde, ve kavgalarda... Muhibe Leyla Çiftlik 1971 yılında Muhlis Akarsu ile evlendi. Acı tatlı yaşamı, aşkı ve ölümü beraber paylaştılar. 67 yılık hayatında 70 kitapla, O sosyalizmin, edebiyatın şiirin, halkın kütüphanesi idi. O Özgürlük, insanlık, barış, O bir başkaldırı abidesi idi, O Atomla savaşan bir doktor ve şairdi, Nükleer Savaşın önlenmesi için hekimler,derneğinde, Ankara Tabipler odası, Sağlık-iş sendikasında ve Edebiyatçılar derneğinde yöneticilik yaptı. Bir çok şiir ve 1986 Abdi İpekçi Barış ve Dostluk ödlü aldı. O halkımızın dili, O 3 telli Curanın Piri . İstanbul, Almanya, Fransa, İsveç O da bir gurbetçi idi. O yemyeşil bir bahar Çimeni, Bire yobaz, bu yolda verdiğimiz, bu kaçıncı Nesimi. O bir filozof, O bir şairdi, Olacağı görür gibi, yıllar önce, ”yakılması gereken biriyim” diye yazmıştı. …” Madımakta girdiği komadan, 8 Temmuz 93 te ayrıldı aramızdan. Bu arada bir haber okudum Çok rahmetli A.Türkeşin kızları ile ilgili... Özel evrakta sahtecilik ve banka aracılığıyla dolandırıcılık’ suçundan yargılandıkları Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat kararını Yargıtay 11. Ceza Dairesi bozmuş , Ayzıt Türkeş’in, babasının sağlığında imzalayıp bıraktığı boş kağıtların üzerini doldurup hesapları boşaltmış İşte boynuz kulağı geçer misali değilmi Türkeş’in vefatından sonra İngiltere’deki Deutsche Bank Londra Şubesi’ndeki hesabında bulunan 575 bin mark (536 milyar 394 milyon 540 bin lira), 845 bin dolar (1 trilyon 318 milyar 200 milyon) ve 367 bin sterlin (1 trilyon 28 milyar 701 milyon) çekilmesiyle ilgili davada beraat kararını yargıtay bozuyor ve iki kardeşin TCK’nın 504/3 maddesindeki, ‘Dolandırıcılık’ suçundan yargılanmalarını istiyor... Bu paraları hangi işte çalışarak kazanmış acaba ?? Rahmetli..... Ve ben burada konuyu şuraya bağlamak istiyorum... Bu düzenin sahibi tekeller, bekçisi ise Sizlersiniz. Bu bekçilik görevlerini layıkıyla yerine getirmek için yapmayacağınız şey yok. Sizler, "Bana para gerek para. Parasız da hiçbir şey yapılmıyor ki" diyen Hitler'in, "para ile satın alınmayacak adam olmadığına" inanan Türkeş'in evlatlarısınız. Sizin tek "ülkünüz" PARA....
-
ReSM-i HüZüN
- HoŞ GeLDiN
Bunun için özür dilerim... İçini ferah tut herşey yazılanlar kadar kötü olmaz.İyiye ve güzele dair yazacaklarımız ve yaşacaklarımızda elbette vardır kgkirlangic... Sevgiler.. İyi dileklerin için teşekkür ederim.. İnan hayatımda hiç olmadığı kadar güzel günler geçirmekteyim.. Sana ayan oldu sanırım beni çok seviyorsun ya sende güzel günler dilemişsin.. Umarım sende benim gibi hiç geçirmediğin kadar güzel günler geçirirsin bende senin için bunu dilerim Sevgiler..- 21 MART ŞİİR GÜNÜ... ( Şiir depremdir, şiir ayaklanmadır, şiir başkaldırıdır, şiir şimşektir, yıldırımdır, gök gürültüsüdür şiir...)
En güçlü duygularım.. Yaşanmışlıklarımın ardından yazdığım üç beş kelime.. Belkide insanlık için çok önemli ve.. Kansız geçebilecek bir savaşın tek kullanılabilen silahıdır kelimeler.. Bazen yılgınlıklar anlatırım,bazen içimdeki coşkumu, bazen öfkemi.. Ama anlatırım.... Bir amacı yoktur yazdıklarımın.. Benimdir şiirlerim bana aittir.. Belkide yitip gidenlerin ardından belkide gelecek olanların onuruna yazılır.. Ama benimdir şiirlerim..Bana aittir.. Yazarım birşeyler,karalarım, O buzul yalnızlıkların içinde,soğuk ve ruhsuz olanlara inat... Şiir yazarım,kelimelerimle istediğim gibi oynarım, Herşeye müdahale eden ruhlarınız benim kelimelerime dokunamaz.. Acımıda yaşarım,sevincimide,mutluluğumuda,mutsuzluğumuda.. Ama benimdir şiirlerim..Bana aittir.. Ruhumdaki En karanlık,En izbe yerlerden kopup gelir.. Korkularım olur kimi zaman... Kimi zaman sonları yaşatır.. En büyük başlangıçlarım olur.. ama.. Ben yazdıkça ben olurum.. ve Benimdir şiirlerim bana aittir.. EmiLY_pandora..- AŞıK VeYSeL ŞaTıRoĞLu..
Şarkışlalı öğretmenlerle, sağ başta oğlu Ahmet, 1967 Bir yaz mevsiminde torunu Doğan'la sergi bekliyor, 1971 21 Mart 1973 Sivrialan köyünde Veysel'in cenaze töreni Aşık Veysel 25 Ekim 1894 - 21 Mart 1973. Sarkışla’nın Sivrialan köyünde doğdu. Asıl adı Veysel Şatıroğlu’dur. 7 yaşında yakalandığı çiçek hastalığından dolayı bir gözünü, daha sonra bir kaza sonucu, az gören öteki gözünü yitirdi. Önceleri usta malı türküler söyleyen Aşık Veysel, 40 yaşlarına doğru kendi şiirlerine ağırlık vermeye ve türküleştirmeye başladı. 1931 yılında gerçekleştirilen Aşıklar Bayramında adı duyulan ve 1933 yılında Atatürk için söylediği bir türküden sonra özellikle Ahmet Kutsi Tecer’in de yardımıyla giderek tüm Türkiye’de tanınmaya başladı. Bu yıllar aynı zamanda Veysel’in kendi türkülerini söylemeye yönelmesi anlamında bir geçiş dönemi olarak sayılabilir. Bu döneme dek köyünden hiç çıkmayan Aşık Veysel bunu izleyen yıllarda Türkiye’nin birçok yöresini dolaşarak kendi yöresi dışında da insanlara türkülerini aktarma fırsatı buldu. Araştırmacılara göre bağlamanın ilk düzeni olarak kabul edilen ve aslında Aşık Süleyman tarafından kullanılan ancak Aşık Veysel aracılığıyla yayıldığından dolayı aşıklama düzeni (la-re-mi), »Veysel Düzeni« olarak da bilinir. 33 yıl önce bu gün aramızdan ayrılan Aşık veyselin anısına birkaç şey söylemek istiyorum ama onu en güzel anlatacak kelimeler yine kendi şiirlerinde ve türkülerinde saklı... Olmasa Güzelliğin on par' etmez Şu bendeki aşk olmasa Eğlenecek yer bulaman Gönlümdeki köşk olmasa Tabirin sığmaz kaleme Derdin dermandır yareme İsmin yayılmaz âleme Aşıklarda meşk olmasa Kim okurdu kim yazardı Bu düğümü kim çözerdi Koyun kurt ile gezerdi Fikir başka başk' olmasa Güzel yüzün görülmezdi Bu şak bende dirilmezdi Güle kıymet verilmezdi Aşık ve maşuk olmasa Senden aldım bu feryadı Bu imiş dünyanın tadı Anılmazdı Veysel adı O sana aşık olmasa Ben Olmazdım Sen bir aşksın ben bir Mecnun Sen olmasan ben olmazdım Sen bir gülsün ben bir bülbül Sen olmasan ben olmazdım Kalbimde yaşarsın her an Varım yoğum sensin inan Kalbimdeki aziz mihman Sen olmasan ben olmazdım Ansızın kalbime girdin Türlü türlü dertler verdin Beraberce çeker derdin Sen olmasan ben olmazdım Sensin benim cümle varım Yoktur başka kisb ü karım Hem yazımsın hem baharım Sen olmasan ben olmazdım Bağrımdaki açan çiçek Türlü koku türlü irenk Bu bendeki olan gerçek Sen olmasan ben olmazdım Dokun Veysel tele dokun Coştu gönül etti akın Sensin bana benden yakın Sen olmasan ben olmazdım Seni (Sen Bir Ceylan Olsan) Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı Avlasam çöllerde saz ile seni Bulunmaz dermanı yoktur ilacı Vursam yaralasam söz ile seni Kurulma sevdiğim güzelim deyin Bağlama karayı alları geyin Ben bir çoban olsam sen de bir koyun Beslesem elimde tuz ile seni Koyun olsan otlatırdım yaylada Tellerini yoldurmazdım hoyrada Balık olsan takla dönsen deryada Düşürsem toruma hız ile seni Veysel der ismini koymam dilimden Ayrı düştüm vatanımdan ilimden Kuş olsan da kurtulmazdın elimden Eğer görse idim göz ile seni Geçti (Mecnun'um Leylamı Gördüm) Mecnun’um Leylamı gördüm Bir kerecik baktı geçti Ne sordum ne de söyledi Kaşlarını yıktı geçti Soramadım bir çift sözü Ay mıydı gün müydü yüzü Sandım ki Zühre yıldızı Şavkı beni yaktı geçti Ateşinden duramadım Ben bir sırra eremedim Seher vakti göremedim Yıldız gibi aktı geçti Devranı sürdüm deminen Geçti günümüz gamınan Dilber sarılak senilen Gecelerin vakti geçti Bilmem hangi burç yıldızı Bu dertler yaralar bizi Gamze okun bazı bazı Yar sineme çaktı geçti Veli’m eydür ne hikmet iş Uyumadım ki diyem düş Zülfünü kement eylemiş Yar boynuma taktı geçti- HoŞ GeLDiN
Buradayım ve hoş buldum da sen yoksun yada giriş zamanlarımız uyuşmuyor Geldiğinde msj atarsan karşılaşma olasılığımız yükselir.... Unuttuğunuz fanınız EmiLY_pandora...- Nevruz Bayramı, Farklı bakış Açıları ,İstismar edenler
Sindirim sisteminde sorun olunca hemen milli duygular ön plana atılır ve baş edilemeyen bir kutlama anında milli bayram ilan edilir..Bizi bunlara alıştırmaya çalışan bünyelere inat yazalım bakalım... Bundan çok uzun yıllar önce (bugün içine Güneydoğu Anadolu, Kuzey Irak, Güney Batı İran'ı da alan coğrafyada) Med ülkesi diye anılan bir krallık vardı. Bu ülkede Dahak isimli zalim bir kral yaşardı. Bu eski Mezopotamya Tiranı'nın iki omzunda en az kendisi kadar korkunç iki yılan bulunurdu. Dahak'ın yılanları insan beyni ile beslenir ve sadece genç erkek çocukların beyinlerini yerlerdi. Kralın adamları hergün ülkeyi adım adım dolaşır ve yılanlara kurban edilecek genç oğlanları yakalayarak saraya getirirlerdi. Bir gün Dahak'ın askerleri Kawa adıyla bilinen demirci ustasının kapısını çaldılar ve oğlunu kralın yılanlarına kurban vermesi için istediler. O ana kadar tam 17 oğlunu krala feda eden Demirci Kawa en sonunda isyan eder ve son oğlunu kralın adamlarına teslim etmez. Bu, ayaklanmanın ilk kıvılcımı olur. Ve ardından Demirci Ustası Kawa'nın başlattığı isyan büyür, tüm Med Ülkesini sarar. Çocuklarını artık, kralın yılanlarına kurban vermek istemeyen Med halkı ile Kral Dahak arasında büyük bir savaş yaşanır. Demirci Kawa Kral'ı ve yılanlarını mızrağı ile öldürür. Med halkı özgürlüğüne kavuşmuştur. 2614 yıl önce onlar için yeni bir gün, yeni bir milad başlamıştır. Ve yüzyıllardır insanlar bu coğrafyada yeni günün gelişini 'Yeni Gün Şenlikleri' ile yani Nevruz Şenlikleri (Newroz) ile kutlarlar. Alıntı... Yani sizin bildiğiniz üzre çok büyük rahmetli türkeşlede sizlerlede bir alakası yoktur ama illaki kutlayalım derseniz biz paylaşmayı severiz etkinliklerimizide kutlarız büyük bir keyfle yeterki insan olalım... Şimdi nevruzun evrenselliğinden bahseden insanlar bu yüzden bir çok can yaktı... Yıllardır Kürtler tarafından yasaklara rağmen kutlanan, İzin verilmesede,baskılar kurulsada üzerilerinde, herşeyi göze alarak nevruz ateşini yakıp Halaylara durdular.. On yıl öncesine kadar inkar edilen, onca insanın kutlamalarda hayatını yitirdiği, kanla anılan Newroz, ancak 1991'den sonra Kültür Bakanlığı aracılığıyla resmi bir etkinlik olarak kutlanmaya başlandı. ... Ne güzel iş değilmi hem sahip çıkın hemde soyutlayın..Enteresan bir durum bence..Peki onca yakılan can ne olacak.. Madem resmi bir olaydır nevruzu kutlamak ne halt etmeye insanlara baskı kurdular,Dayattılar.Nevruz diye sokağa bile çıkma yasakları koydular.. Şimdide kalkmış yok orta asya kaviminde varmış yok türklerde gelenekmiş..Bu kadarmı salak duruyoruz oradan bakınca..Yada sizler insanları hakikaten çokmu saf sanıyorsunuz.Barbar ,hırsız,terörist diye potansiyel suçlu olarak lanse ettiğiniz toplumun kutladığı bir etkinliğin kürtlere ait olmadığını söyleyip hakikaten türklerede saf muamelesi yaptığınızın farkındamısınız..Şimdi bir türk kardeşim çıksa deseki yahu nevruz kutlanırken haberleri izliyorduk yasak masak diye söyleniyordu ne zaman atalarımızın kutladığı bir olay haline geldi??? ne diyeceksiniz o insana siz.. Neyse yinede bu kadar olumsuzluklara inat nevruzu türklerinde, başka ırka mensup insanlarında kutlaması çok güzel.....- Günün Türküsü
Aşağıdan Gelir Omuz Omuza Aşağıdan Gelir Omuz Omuza Çiğdem De Karışmış (Aman Aman) Güle Nergize Benden Selam Söylen O Vefasıza Baba Bayramınız (Aman Aman) Mübarek Olsun Kirve Bayramınız (Aman Aman Aman) Karalı Geçe Duvara Yaslandım Sigaram İçem Yağlı Kurşun Geldi (Aman Aman) Ben Nire Gaçam Kanadım Yoktur ki Havaya Uçam Baba Bayramınız (Aman Aman) Mübarek Olsun Kirve Bayramınız (Aman Aman Aman) Karalı Geçe Yorgun Yorgun Vardım Orak Biçmeye Köyün Çeşmesinden - Bir Su İçmeye Yağlı Kurşun Gelir Ciğer Deşmeye Baba Bayramınız (Aman Aman) Mübarek Olsun Kirve Bayramınız (Aman Aman Aman) Karalı Geçe Kaynak Kişi Adnan Gül-Ahmet Yamacı Yöre Malatya- TÜRK GENÇLİĞİ BUMU ŞİMDİ?... YAKIŞIYOR MU?... (Gazi Üniversitesinde kendisini ÜLKÜCÜ olarak tanımlayan Üniversitelilern davranış ve örgütlenme biçimi)
Geçmişe kısa bir yolculuk yapalım ve şevvalin diğer topiclerde neler söylediğine beraber bir göz atalım.Ve kendini magazin forever'ın içinde olduğunu düşünüp asparagas yazılar yazan arkadaşlarada asılsız iftiralarına da şevvalin kendi kalemiyle yanıt vermiş oluruz..... bakınız ne demiş ; demiş ve bununla yetinmemiş olacaksınızki şevval yine devam etmiş ; Ama hayır yanıtlar sizi kesmiyor ısrar üzerine ısrarlarınız devam ediyor.Sizler şunu çok iyi biliyorsunuzki Gerçekler size ağır gelecek bedel ödemeye alışkın olmayan bünyelerinizde bedel ödetmek bir bağımlılık olmuş ve ısrara devam etmişsiniz ki hala da ediyorsunuz... Ve dikkatimi birşey çekti onca yazılar yazılmış onlar kelimeler sarfedilmiş fakat şevvalin sizden kınamanızı beklediği yazıya hala bir cevap gelmemiş sebep nedir acaba !!! EEE ses yok neden kınamıyorsunuz faşistmisiniz yoksa ah ah ah bizim yurt severliğimizi eleştirenler bunlara çanakmı tutuyor yoksa olmadı olmadı bakın şimdi bizde ayıp ediyoruz bunları yapan vatanı çok seven insanlardı değilmi ???? Ellerinizdeki kanlar ne zaman kurududa yurt severlere çamur atmaya başladınız bakınız faşist arkadaşların şiirlerine... Ya ülkücüler devletleşecek Yada bu devlet ülkücüleşecek işte budur işte beklenen gerçek Devletin başına “DEVLET” gelecek Hımm devlet sizsiniz yani ve bizlerde küçük değersiz piyonlarız..Ama ben türk değilim ve senin ülkücü anlayışının içinde yer almıyorum ben mecburmuyum senin kirli,yalan,ve bağnaz bir tutumunun oluşturduğu partiyi ideolojiyi savunmaya ??? Ben bunları savunmuyorum diye vatan haini mi oluyorum yada bizler vatan hainimi oluyoruz.. Ayrıca siz kimsinizki bizi yanıt vermek yönünde zorlayan bir faktör olasınız... fakat bu yanıtlar kapak mahiyetinde yazıldı asla sizin bizleri suçladığınız için değil... İnsanın doğasına sonradan eklenenlerde oluyor malesef...Bizler bu rüyadan uyanmayacağız emin olun..Uyanıp da bu dünyayı ne kadar rezil bir duruma düşürdüğünüzü görmemek için uyanmayacağız taki sosyalizm gelinceye kadar o zaman uyuma sırası size gelirse sakın uyumayın o dünyanın içinde bizlerin olduğu kadar sizlerin de hakkının olacağını unutmayın..Bizler düzen isterken eşitlik isterken sizlerin yapmış olduğu gibi insanları yöre yöre,kısım kısım ayırarak özgürlük yada eşitliği savunmuyoruz....Bakın aramızdaki fark ne kadar belli değilmi....- TÜRK GENÇLİĞİ BUMU ŞİMDİ?... YAKIŞIYOR MU?... (Gazi Üniversitesinde kendisini ÜLKÜCÜ olarak tanımlayan Üniversitelilern davranış ve örgütlenme biçimi)
1)Teşekkür ederim çok zeki olduğumu biliyordum ama sizin tasdik etmeniz mutluluğumu ikiye katladı.Kırallar gibi şen oldum..X im yok birtek....Gerçekleri tarih yazar mış açığa çıkarmak ta zamana düşer size değil .Siz kendi inandığınız gerçeği açıkladınız..Arada çok büyük bir fark var değilmi ?? 2)Yüreklerimizin değerini parayla pulla ölçmeyiz.Heryerde olduğu gibi değerlendirmelerinizde çıkarlarınız doğrultusunda malesef... 3)Kendi yoldan çıkmışlığınıza karşı körsünüz. Bakın üç çeşit hasta vardır; Bir tanesi yaptığı şeyden hiç bahsetmeyen hasta.... İkinci türden hasta . Hem yaptıklarını anlatırlar hem de sizin buna bulaşmanızı talep etmezler...eee bilirlerki bulaşırsanız gerçekler ortaya çıkacaktır.. Üçüncü türden hasta . Bu türden hastanın dediği şey, “kötü davranmak zorundasın..... Siz kötü davranışlardan zevk alıyorsunuz... 4) Hikayeler bitmez alp herkesin bir hikayesi var bunu unutma...Birde İşkence hikayeleri var ekşın dolu belki bir gün kimbilir sende böyle bir hikaye yaşarsan anlarsın ne demek istediğimi... 5)Ben bu aralar bir tek kişiye özeniyorum saolsun benide kendisine benzetti ama o kişi kesinlikle siz değilsiniz sinden feyz alacağıma en acı ölümü tercih ederim..Fakat sanıyorumki sizde bir sorun var !!Birşeyler gizler gibisiniz hoş sizler her zaman gizli saklı işleri sevmişsinizdir.Aleni olmak zordur sizin için.. İrade konusuna gelince kahretsinki haklısın bu konuda iradem yok atılmadığım içindir buda sanırım hayır banlansam geri gelsem sende haklısın ama gidip tam sevindirirken geri gelmek sevinenlere acımasızlık değilmi... 6)şimdi karşınızda Irkçılıklar,Kafatasçılar, sözde milliyetçiler var yani allah aşkına ben nasıl bunların faşist olduğunu anlamayayım.Bırakın o kadarda zekam olsun.... 7)Fikirlerimi allah vermedi beynimi verdi fikilerimi ben edindim.Yüreği allah sevgisiyle ve düşüncesiyle yakıp yıkıyorlar ya bundan korktum ve kendi kendime yetmeye karar verdim.. siz ecevitten bahsedin bizde bahçeliden he ne dersiniz ? bakın ben gidip geliyorum ama sizin koskoca başkanınız gidip gidip koltuğuna geri geliyor... 8)Ben sizin dostunuz değilim dostluk kriterlerime uymuyorsunuz.. Nazımın edebiyatını yapmaktan sıkılmadınızmı hayır utanmıyorsunuzda hala çamur atmaya..Edebiyatın temel taşlarından bir insan nazım ve bunu sizin kabul etmenizi beklemiyor kimse...Nazıma vatan haini diyenler kimlerdir =faşistler ....doğal olarakta önemli değildir benim için sizin bir insana vatan haini demeniz ..Sİz sizden olmaya herkese vatan haini diyorsunuz... 9)Sayın hocam (allah muhafaza hocam diyorum arkadaş kendisini hocamız sanıyor malum hasta lütfen hoca sansın ellemeyiniz yazıktır,günahtır)... Beni iki kere zeki bularak ihya ettiniz ama bunun için teşekkür etmeyeceğim ben bunu zaten biliyordum...ve geç kaldın kanımda komünizm dolaşıyor..Ben bununla hayatı çok güzel görüyorum.İnsanları işkencelerden geçirmenin ne demek olduğunu,kendilerini milliyetçi sanan faşistlerin yapmış oldukları yağmaları,kalleşliklerini,bu ülkeyi mafyalara ,serseri çetelerine nasıl çevirdiklerini işte o komünizm ile görüyorum. Son olarak yapmış olduğun matematiksel hesaba hiç birşey söyleme tenezzülü bile hissetmiyorum....- TÜRK GENÇLİĞİ BUMU ŞİMDİ?... YAKIŞIYOR MU?... (Gazi Üniversitesinde kendisini ÜLKÜCÜ olarak tanımlayan Üniversitelilern davranış ve örgütlenme biçimi)
1)Bizim sözlerimizin türkçe mealini vermek çok zekice bir davranış kutluyorum sizi. Zira biz kürtçe yazıyordukta anlamıyordunuz değilmi?? yoksa işinizemi gelmiyor demeliydim evet,evet sanırım işinize gelmiyordu bölümü doğru...Bizim dilimiz kıtsa sizinde anlayışınız bir o kadar kıt !! 2)Yüreksiz bizler yazmışız dönünde geri sayfaları okuyun sadece okumak yetmiyor anlamakta lazım değilmi ama.... 3)Temsil ettiğiniz fikirler iktidar oldu olduda ne oldu ne değişti faşist hareketlerinden geri adımmı attılar..Yoksa insan sevgisinden beslenerekmi faşist oldular..Sevgi edebiyatını burada değil şiir bölümünde yapın bence ama bunun içinde ruh lazım oda sizde yok... 4)Şevval elbette susmayacak.O ve bizler konuştukça yeriniz daralacak,çember küçülecek,rahat rahat atıp tutamayacaksınız. Suçlamaları çürütemediğiniz noktada ve güç kaybettikçe daha da saldırganlaşıyorsunuz.. En berbat, en korkak ve en kalleşçe yöntemlerle saldırmaktan geri durmuyorsunuz...Magazin programları izleyen arkadaşlar bu forumda yeterince mevcuttur. Şevval o değerli vaktini siz ve sizin gibilerin birşey anlaması için harcıyor...Ama üzülmeyin gerekirse sizinle magazin ağzıyla konuşacak insanlarda çıkar bu forumdan ama yanlış kapıyı çaldınız arkadaşım...Şimdi benden de size bir tavsiye Tek seanslık davranış tedavisinin sizin üzerinizde belki bir faydası olur tek seansta geçmeyebilir sizinki bence uzun bir tedavi şart!! 1)Zorlamayın kendinizi zorlamayla insan olunmuyor ..Ve bizlerde faşist olanla olmayanları çok iyi ayırabiliyoruz emin olun... 2)Gerçekleriniz... Sizin gerçekleriniz onlar..Birde halkın gerçekleri var HALK size tanıdık geliyormu hiç!!! halk hani, ezilen hani, SSK köşelerinde ,ilaç kuyruklarında,Maaş kuyruklarında hastalanan kalp krizi geçirip ölen insanlar bir halkı oluşturan insanlar...Bunlar çağrışım yapıyormu size ?? 3)Eğlenin elbette farkındamısınız batıyorsunuz ve bu noktada eğlenmek hakkınız elbette.Utanmanızı bekleyen yoktuki zaten...Bütün bu yazılan çizilen yolsuzlukları yapan kesimi savunan birisininde bu olaylar karşısında kızarmasını beklemek abes olurdu elbette ama inanın bizlerde epey bir eğlendik hele bu son düştüğünüz durum.....- İŞKENCE İNSANLIK AYIBIDIR!
işkenceler, yazılabilecekler ve sansürlenecekler diye ikiye ayrılıyor. Veya başka açıdan söylersek, iki tür işkence var: Kınanacak işkenceler, savunulacak (veya görmezden gelinecek) işkenceler. Irak'taki işkenceleri, şu veya bu nedenle manşetlerine çıkaranlar, kendi ülkelerindeki işkenceyi hala görmezden geliyorlar... Ulucanlar'ı, Burdur'u, Buca'yı, Bayrampaşa'yı, F tiplerini hatırlamıyorlar HER KİM OLURSA OLSUN CANA KIYAN CANİDİR.....- BU GECE EN HÜZÜNLÜ ŞİİRİ YAZABİLİRİM
Ne tuhaf! Yazdıklarımız bazen kadermiş gibi yazgısı oluyor yaşayacaklarımızın! Bu garipsenen tesadüfü ilk keşfedişim,yıllardır yazdıklarımın bir başka yazıcının yazdıkarıyla çakışmasına denk gelir.Ki ;o günden sonra yazılanlar bir bir yaşanmaya başlanmıştı ,garipsenmişliğin acı veren sayfasında... Böylesi bir şaşkınlğın yaşananlara düşen gerçekliğinde acı içinde duvarlara çarparken ruhum,"neden? neden! "sorusu tüm şiddetiyle inletiyordu hem içimi hem dışımı... Sorulan ve cevapsız kalan tek sorunun gölgesinde binlercesi doğuyordu her gece...ve her gece... Sonra bir gece ,inlemekten yorgun düşen ruhumun bir anlık boşluğunu fırsat bilen kulağım ,radyodan gelen sese takıldı uzun süre...Tanıdık ve sevilmiş bir sesle şiir şiir konuşurken her gece ,araya yabancı bir sesin girdiğini çok geç farkettiğinde ruhta o sese takıldı birden... Cezmi Ersöz'ün sesiydi aradaki konuk sesi ve tüm dikkatimle sese yöneldiğim ana denk gelen ilk cümle : -"Bazen üç dört yıl önce yazdığım şeyleri yaşarken buluyorum kendimi !"ifadesiydi. Yine şaşkındım ,yine tuhaf haller durağındaydım...Yaşadıklarımızda hep tek ve yalnız olduğumuzu düşünürüz ya bazen ,öylesi bir yalnızlığımın işgal edilişine biraz bozulmuş ,biraz da rahatlamıştım aslında... Bir tek ben değilmişim yazdıklarını yıllar sonra kader yazgısı gibi yaşarken bulan...Ve bir tek o değilmiş hayatıma bir mucize gibi yazılanlarla doğan... Onlarcası ve binlercesi olabilme ihtimalini düşündürttü, o dinletinin arasına giren konuk sesi...Ve bir anda hayatımın en kutsal anını yaşadığımı düşündüren karşılaşma ,sıradan ve herkesçe yaşanabilen basit bir rastlantıya dönüştü içimde... O günden sonra yazmaktan korktuğum kadar korkmadım hiçbirşeyden ve yazdıklarıma yazgıma yön verircesine yeniden yön vermeden yazmayacağım dedim iç içe söyleşmelerimde... Kimbilir belki acı yazdıkça çoğaldı içimde ,belki yağmur ben istediğim için yağdı hiç dinmeden...Ve belki umutsuz düşleri en başından ben seçmiştim tutkuyu körüklercesine!... Kimbilir belki de yaşayabileceğim en güzel anların katili oldu kalemim ,kendimin dahi sezemediği mürekkep renkli bir neşterle!... Bu yüzden ....Sırf bu yüzden mürekkebimin rengini değiştirme zamanı geldi işte... Kırmızı ve siyah sonsuza dek silinmeli yazgı gibi yazılacaklardan ve mavi ve beyaz ve yeşil akmalı kelimeler umut umut bakarken... .... İşte bu yüzden inanırım sana.. Ben gelmeden biriktirmişsindir beni ellerinde ...Yıllar ve yıllar öncesinde!....- ANNE, KARDEŞ, EŞ, YANİ “KADIN”, TÜRKİYE’DE "KADIN" OLMAK:
Kız ve erkek çocuklar aşağı yukarı 7 yaşına kadar eşit ortamlarda büyürler.Ama 7 yaşında sonra kız çocukları oturmalarına ve kalkmalarına dikkat etmek zorundadırla.Kızım düzgün otur bacağın açılır denir fakat erkek çocuklarına da amcalara göster diye ısrar edilir çünkü en büyük özelliğidir erkek olmalarıdır.Erkek olmaları her ortamda istedikleri gibi davranma hakkını zaten vermiştir onlara.Günümüz türkiyesine bakıncada bir reklam furyasıdır gırla gidiyor.Araba reklamlarında kadınlar,permatik reklamlarında kadınlar,alakalı alakasız her ortamda kadın kimliği bir obje olarak karşımıza malasef ve malesefki çıkıyor.. Bekar olmak ayrı dert,evli olmak ayrı dert,dul olmak ayrı derttir bu ülkede. Bekarsanız baba ocağında ezilirsiniz.Babaya,abiye ve kardeşlere bakmaktan kendinize bakmaya vakit ayıramazsınız.Evlenir koca evinde rahat ederim diye bir hayal kuruyorsanız bunuda unutun.Orada da hem koca baskısı hemde el birliği ile kocanın ailesinin baskısı devam eder. Çocuk yaparsınız bu kezde tek başınıza büyütürsünüz.Babalar sadece işin maddi boyutu ve sevgi bölümünde devreye girerler.Çalışmak istersiniz bunada izin verilmez.Siz izin almak zorundasınızdır.Kendiniz böyle bir kararı verebilecek beyne ve zekaya sahip değilsinizdir.Kocanız uygun görürse çalışırsınız. Sonra bir gün canınıza tak eder ayrılmaya karar verirsiniz.Her zamanki gibi çocuklar anneye devredilir ve belli bir nafaka bağlanır size ve siz çocuklarınızı büyütene kadar eski eşinizin eline mahkum bir hayat sürersiniz fakat azıcık dişli iseniz inat eder çalışırsınız. Ama öyle yohhh kurtulamazsınız ne demek işe girip kendi hayatınızı kurmak olmaz.Sırada toplumun değer yargıları var.Üstelik bu kez aile daha sıkı baskı altına alır çünkü artık kadınsınızdır.. Belki acımasız gelebilir bunlar size fakat bir kadını anlamak için kadın gibi düşünmek gerekiyor.Ki bazen biz kadınlar bile birbirimizi anlayamıyoruz. Bizi ezen evde annelerimiz, evlilikte kayın validelerimiz ,iş yerinde bir üst mercihteki bayan yönecimiz,vs vs bu örneklemeler böyle çoğalır gider.......- Emily_Pandora
Çok teşekkür ederim yazın beni oldukça etkiledi cerenimoo yanımda olman ne güzel Evet söylediğin gibi Zıt konumlarda olmamıza rağmen uslubunu asla bozmayanlardan birisi ilbey__26..Teşekkürler sanada Bütün güzellikler bende aşk sende derlerdi değilmi saol TANİA HAYDE- İNSAN OLABİLMEK VE İNSANCA YAŞAYABİLMEK
ne cıkar atesbocegi sansalar bizi Düşünüyorum da, Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek. Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi, Naif yönlerimizin keşfedilmesi, Cesaretsizliğimizin anlaşılması, Korkularımızın paylaşılması Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti. Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız. Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında. Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden. Deniz minareleri, midyeler. Kirpiler ve kaplumbağalar gibi. Sahi koruyor mu bizi çatlamamış sert kabuk? Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi? Yoksa zarar mi veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize? Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi? Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu? Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak. Ne çıkar ateşböceği sansalar beni.? Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin O uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna el kaldırmaya kıyamaz? Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi, Korkaklığımı, sevgi isteğimi En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem Bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup Bir kuş gibi uçacağım özgürce. Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine. O da çözülecek belki. Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince. Oysa bir görebilsek bunu. Kalmadı böyle insanlar demesek. Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak. Kırılmaktan korkmasak. Yaralansak. Ne olur bir darbe daha alsak. Yeniden açsak kendimizi, atabilsek kabuğu. Denesek. Risk alsak. Yanılsak. Fark etmez. Tekrar, tekrar bıkmadan denesek. Ve kucaklaşsak yeniden. Tıpkı eskisi gibi. Ne olduğunu anlayamadığımız o 15 yıldan öncesi gibi. O zaman fark edeceğiz. Ne kadar özlediğimizi birbirimizi. Neler biriktirdiğimizi, kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi. Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa. Vakit az, paylaşmak, sarılmak için. Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır. Yüreği daha fazla küstürmemek lazım. Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan. Ve koşullar bir türlü düzelmeyen. Sevgiye çok ihtiyacımız var. Ufukta kara bir kış görünüyor. Ancak birbirimize sokularak atlatırız o günleri. Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı. Kurtulun bu yükten. Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize. Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri. Hem hepimiz bir yıldızız. Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi Alıntı..- 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ
İnanın anca bu kadar olur yani pess artık pess.. insan pazarlarını kuran insancıkların günü değil izin verirseniz bizim günümüz dünya emekçi kadınların günü.. Türk kadınlarının değil dikkat edin dünya emekçi kadınların günü... Hem türk kadınlarının neden buna ihtiyacı yokmuş çokmu güllük gülüstanlık bir ortamda yaşıyorlarmış ?? Bu megolomanlık bizde baki kalacak sanırım bizim hiç birşeye ihtiyacımız elbette yok nankörüz biz hemde körüz Bu ülkede kadınlar şiddete maruz kalmıyor emekleri sömürülmüyor değilmi ?? lütfen o resimdeki şiddete maruz kalan kadınların resimlerini kaldırdın foto montajmıdır nedir anlamadık - HoŞ GeLDiN
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.