Zıplanacak içerik

UMUTCAN74

Φ Yeni Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Hakkımda

Güneşin ilk ışıkları gününü aydınlattığında

ve içinde doğan nedensiz sevinci biriyle paylaşmak istediğinde,

pencereni aç yeter.

Ben o tatlı sessizlikte seninleyim

 

 

ey göğsümde nar sıcağı, çığlığıma sinen duman

içime soğurmuş küllerini bırak kızıl bir sabahın

bırak ki, dağılsın ıstırap yüklü bulutlar

ateş oflayan ormanında bu ahın

Akşam olmakta

uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi

gözlerimde mavi gecelerin yıldızları

yüreğimde özlemin ince sızıları

yorgun güvercinlerin kanat çırpınışlarında soluğum

bakakalırım her akşam öyle dalgın, dargın ve ıraklardan ırak

yalnızlığımdır damlayan karanlığın kirpik uçlarında her gece

her sabah bir çocuktur içimde alıp başını gider uzak dağların doruklarına

yıllar var ki tek bir çiçek açmadı gönül bahçemde

kabr-i hanemde tek bir yolcu geçmedi

çöl oldu gülüstanım

şiiristanım, düşistanım

 

Oysa hep yolculuklardı sakladığım kendime, keşifsiz denizlerdi

yıllarca bir ayrılığı biriktirdim deltalarda, bir yalnızlığı

kendimden kaçıp kaçıp kurtulmak isteyen bir gemiydim belki

belki bir deliydim herkesin akıllı olduğu bir dünyada

oysa yıllar varki tek bir gemi gecmedi denizlerimde

göğümde tek bir martı uçmadı

yaşlı ve yalnız bir ağaç gibi sürgün kaldım yüreğimin içinde

bilirimki, her akşam gözlerimde akıp giden o çağıltı

avuçlarımda taşıdığın ateşle sudur

uzak dağların ardında kalan menekşe gözlü bir kızın kokusudur

her dizede yüreğime kanayan sözcüklerle yazılan

 

Akşam olmakta

uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi

yüzümde sınırları çizilmemiş bir hüznün camları parçalanıyor

depremler başlıyor her gece, şehirler çöküyor içimdeki çukura

ve her sabah yeniden yüreğimde sızılarla uyanır bir dağçiçeği

bakarım öyle uzaklara kanayan gülüşlerle, kırık düşlerle

ki, metropol duvarlara yapıştırılmış

boynu bükük bir resim karesi gibiyim sanki

hüzünlü yüzüm aykırı sakalımla

 

Akşam olmakta

uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi

gecede keman hıçkırıkları, başımda gam

belki analar ağlamaktadır uzak bir kentte

yittik çocuklar, yorgun babalar ve yüreklerinde ezikliği çaresizliğin

belki herkes bir yarayı sarmaktadır kendi içinde kimbilir

kimsesiz bir ölümü karanlığında

 

Yıllar varki, ayrılıklar yaralı bir nehir gibi akmaktadır içime

rüzgarlar eserken alnımın sahillerinden, uzak denizlere savrulur düşlerim

kirlenir mavi gülüşlerim, yaralanır martılar, havada asit ve kir kalır

simsiyah bir bulut gölgeler yüzümü her gece, gecelerki, yaslandığım tek sığınak

 

Akşam olmakta yine

ey geceden gelip geceye giden trenler

bir gün yanlış saatlerin gözlerimde buluştuğu bir noktada

bir damla su gibi düşünce hayatın uçurumundan

son isyanını çekince yüreğim, alıp götür beni buralardan

insanın uğramadığı uzak kıyılara

bir derviş gibi ıssızda yanmak için, kendi içimde sarmak için yaramı...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.