
Vacant
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
41 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Vacant tarafından postalanan herşey
-
Kesinlikle katılıyorum. Bütün bir toplum olarak kişiliksizlikten zaten bahsedemeyiz ama genellikle büyük şehirlerde yoğunlaşmış büyük bir kitlenin kimliksiz ve başıboş bir hayat sürdüğünü söyleyebiliriz. Bir toplumun çevresindeki halklardan etkilenmesi gayet doğaldır. Fakat bahsettiğim bu kitle malesef ne doğunun ruhaniliğinden ne de batının akılcılığından nasiplenebilmiştir. Bunun yerine ise bu kültürlerin işe yaramaz özelliklerini eğlencesine araç etmektedir. Türk kültürü ise tüm bu eğlencelik tüketimin arasında bir yerlere sıkışıp kalmış; kendine bir yer edinememiştir. Biz büyük şehirlerde yaşayan gençlerin çoğu, Türkiye'nin bir çok yöresinde yaşatılan güzel adetlerden bihaber ya da bunları hor gören bir yaşantıdayız.
-
Foo Fighters. Gürültücü gençlerin arasında, gerçek bir rock sound.
-
* 1975'de Ingiliz bir çift televizyonda en sevdikleri programi izlerken erkek yarim saat süren bir gülme krizi sonucu kalp krizi geçirerek öldü... Esi, cenazeden sonra programin yapimcilarina bir mektup yazarak, kocasini hayatinin son dakikalarinda bu kadar mutlu ettikleri için tesekkür etti. Bu, Salaklığın Tarihi adlı bir kitapta geçiyordu. Ama ölmek için fena bir yol değil, değil mi?
-
Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim fakültesi'nde beşerli onarlı gruplar halinde siyah giyimli (üniforma herhalde), gönüllü güvenlik görevliliğine soyunmuş gençlerin yaptığı hiç bir yasal dayanağı olmayan bir davranıştır. Kişilik karmaşası içinde bir kaç gençte başka bir şey görmüyorum ben orada. Gerçekte savundukları bir şey olduğu oldukça şüpheli. Yani ülkücü olduğunu idaa eden bu insanlarda Türk milliyetçiliğini görmeniz mümkün değil. Okul yönetiminin bu konudaki sessizliği de ayan beyan bir Türkiye gerçeğini en ön sıradan izlemenizi sağlıyor.
- 309 cevap
-
- Türk Gençliği Bu Mu Şimdi
- Yakışıyor Mu?
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Nevruz Bayramı, Farklı bakış Açıları ,İstismar edenler
Vacant şurada cevap verdi: nicomedias başlık Güncel Konular
Nevruz Bayramı bölücülük propogandası olarak kullanılmaktadır. Bunu anlamak için Asya Türk Devletleri'nde nasıl kutlandığıyla burada nasıl kutlandığını karşılaştırmanız yeterli. TRT'de bu kutlamalar saatlerce gösterildi ve dönüp burada açılan pankartları, kargaşayı görünce ortada kutlanan hiç bir şey olmadığını anlıyorsunuz. Nevruz Bayramı olamadı Türkiye'de. Parti mitingine çevrildi. (Parti denemez ya). -
TÜRBANIN DİLİ VARDIR... (Türbanlı eş bir kimliktir... Şeriatçıdır, Medeniyeti sevmez........)
Vacant şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Güncel Konular
Sizin bu düşünce tarzınız neden bu ülkede türban fobisi olan bu kadar çok insan olduğunu gayet net açıklıyor. Türbanın bahsettiğiniz kimliğin bu kadaar net biçimde karşılığı olması herhalde bir tesadüf değil; bu kimliği giyenin değil sizin yüklemiş olmanızdan. Bu gerçekten çok ilginç. Hatta inanılmaz. Yani siz bu saçmalığa gerçekten inanıyorsunuz, öyle mi? Medeniyet karşıtlığı diye yargılamaktan çekinmiyorsunuz ama medeniyet olabilmek için önyargıda uzak kafalara ihtiyaç vardır. Ve bir insanı dış görünüşüne bakarak yargılamak önyargıların en affedilmez olanı herhalde. -
Sorunun özünde tam olarak bu var. Her gün televizyonda ulusal kanalların yayınladığı programlara bir bakın. Sadece diziler veya sözde eğlence zırvaıkları değil haberlerde dahi toplumla alay eden anlamsız bir çok yayın dönüyor. İnsanlara hayatlarında belki de hiç karşılaşmayacakları bir yaşam tarzını ballandıra ballandıra gösteriyorsunuz; milyon dolarlık adamların gün gece yaptığı gerekli gereksiz işleri izlettiriyorsunuz; sonra da utanmadan, akıl almaz bir pişkinlikle neden bu memlekette suç oranları artıyor, neden hırsızlık, tecavüz bu kadar çok diye sorup, toplumu suçluyorsunuz. Bu insanları aptal yerine koymaktır. İnsanların kafasına bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde, o yaşam tarzına ulaşmak için bencil, çıkarcı ve şüpheci bir insana dönüşmelerini öğütlüyorsunuz. Rasyonel düşünebilmeyi anlayamamış bir çok insan da ve çoğunlukla lise çağındaki gençlerde kendine güvenmekle kibirli olmayı karıştırıyor. Ve malumunuz kibir bir çok yasa dışı girişim için yeterli motivasyonu sağlıyor. Gözümüzün önünde çok büyük bir günah işleniyor ( bunlara sadece adli olaylar olarak bakamıyorum). İşleyense o çocuklardan çok ulusal kanallar.
-
- Aç - Aç gözlerini, aç. - Sana doğru yaklaşan veri hengamesine kayıtsız kalırsın - Tekil olmamak için karmaşaya dalarsın - Karmaşa sana kim olduğunu unutturur. - Sonra pişman olursun. - Geri dönersin. Gözlerini açarsın.
-
Kirliliğin içinde daralıyor ve kirliliğin içinde genişliyoruz: * Yönlendiren, boşalan, ikileştiren (hatta çoklaştıran), geren ve kopartan sözün kirliliği * Kırıcı aletlerini duvardan sakınan düşüncenin kirliliği * Kendini tüketen ya da zorunluluklar peşinde koşan ümidin kirliliği * Kılıfa işleyip insana işleyemeyen duygunun kirliliği * Aldatan, kör eden ve yalnızlaştıran görüntünün kirliliği * Saklanan, esnemeyen ve sürükleyen anlamın kirliliği * Kavranamayacaklarda ispatını arayan kavrayışın kirliliği * Tohum diye ekilen ama hiç yetişmeyen amacın kirliliği * Virüs saçan ve arklarda şüphe pompalayan varlığın kirliliği * Her yönünü açmaya çalışıyormuş gibi göründüğü anda kapalı kalmak için dalgalandıran iletişimin kirliliği
-
Kulak ver: Adrenalin senden taştığı anda onu parçalara ayır. Deney tüplerine koy. Bunu başarmada en büyük silahın basitlik olsun. Öylece basitleş ki adrenalin sende barınıyor olmaktan tiksinsin. Artık o senin elindedir. Sen onun değil.
-
"Ben geçmişin cesetleri üzerine kuruluyum. Sizler, o cesetleri gömmeyin. Gömmeyin ki onların yüzleri tanımazlaşana; kemiklerinden etler sıyrılana kadar onlara bakayım da sizlere neyin üzerinde durduğunuzu hatırlatayım. Onlara izin verin, içlerindeki kokuyu üzerinize salsınlar. Ve siz de o çürüme kokusundan şikayet etmeyin. Bu ödediğiniz bedeldir; üzerinde durduklarınızdan kayıp düşmeyesiniz diye. Sabredin, çünkü koku direnemez zamana. Zaman bana parçalar ekler ve benden parçalar çıkarır. Her kokuyu tükettiğinde yeni kokular üretir. Ben de size, bana ekleneni nasıl öğreneciğinizi ve benden çıkanı nasıl unutacağınızı öğretirim. Sonra sizler benden ayrıldığınızda (ve temelleriniz yerle bir olduğunda) kendinize yeni yol arkadaşları ararsınız. Yok olanlar ya da ebediyen sürenler ararsınız. Bulabilir misiniz benden öte arkadaşlarınızı?" Hayat böyle dedi.
-
O, ceninlerin üstüne basa basa yürürken, yeni tohumlar ekiyor sanmak. O, şırıngayla verilene her saniye daha fazla sarıldıkça, sis arasında sağa sola yalpalayarak, bazen en değerlileri kırarak, bir vakit kuyuya, bir vakitse cılız bir ışığa yönelmek. O, esiri kapatıldığında çıkartıp, besleyip sonrada örtülerini sıkılaştırarak tekrar kapatmak. O, geçmiş olanı unutmak ve geleni umursamamak. O, verilenle yetinmeyi fakirlik saymak. O: Mutluluk. Sana sunulduğunda değil zaten hep senin olduğunda; hep yüz üstünde olduğunda değil hava kabarcığı gibi ortaya çıkıp kaybolduğunda yarayan. Fedakarlığın aşık olduğu.
-
Tanrı: Nasıl bir hayat istersiniz? Adam: Üç şekerli. Diğeri: Benimki sade olsun.
-
Görünürün ötesinde görülecekler olup olmadığını anlamaya çalışan için bir gerçeğimsi vardır. Hayat keşkedir. Hayat belkidir. Hayat karşı koyulamayarak akanlar seni sürüklediğinde keşkedir. Sürüklenmişlikten kurtulmaya çalışmayıp, acı çekmeyesin diye. Keşke yırtılmak değil kabullenmektir. Ve hayat, somutluk perdesi seni hapsetmeye çalıştığında belkidir. O perdeyi şeffaflaştırıp, soyutluğu özümseyebilesin diye. Belki, keşkeyi korur. Zaten keşkeyi koruduğu için belkidir. Keşke, belkiyi yok etmeye çalışır. Ama yok etmeye çalıştığı için değil korunan olduğu için keşkedir. Keşke, hayal kurar. Belki, düşünür. Keşke, yarım kalır. Belki, biter. Sonra hayat bulanıklaşır. İşte o an hayat sadece nefes alıp vermektir.Nefes, istemektir. Ne keşkeden gelir ne belkiden. Nefes, keşkenin ölümü, belkininse görmezden gelinişidir. Ve bitkisel hayattaki birinin solumaktan başka yapabileceği bir şey yoktur. İşte böylece hayat soludukça tükenir. Solumaktan tükenir. İnsan nefesini tutamadıkça tükenir. Tutamayacağından. Nefessiz geçen kısacık anda hayat sıfır ve bir arasında gidip gelmektir. Hayat ancak sıfırken ya da birken nettir. Bunların arasında olana ise muğlaklık yaraşır. Yine ne gariptir, hayat başlamamışken ya da bitmişken sıfırdır. Ve bir olmaksa sadece bir özlemdir. Hayat, yaşanırken belirgin olamaz. Keşke, sıfırı ve biri arar. Belki, bunların arasını görür. Hayatı net yapmanın yolu onun içinde olmamaktır. "Net", tanımlanamaz. Çünkü insan yaşarken onunla hiç karşılaşmaz. Net, karanlığın içinde sana bazı kıvrımlarını hissettirerek etrafında gezinir. Net, belkinin keşkesidir. Muğlak ise daha önce karşılaşmadıkların olduğunu hatırlatır. O sana gelir. Sen ona bağlanırsın. Başka bir çeşit geliş yoktur. Muğlak, hayatın içinde "net"ten daha nettir. Muğlak, en ufak ayrıntısına kadar anlamana izin verendir. Karanlıkta muğlağa netmiş gibi sarılırsın. Muğlak, belki ile çatışan ve keşkeyi hor kullanandır. Böylece belki ve keşke anlamını bulur. Neyin yanında durmak neyin üstünden aşılmak gerekir, anlatır. Birbirine muhtaç olur. Aslında hep muhtaçtır.
-
Tartışmaya böyle balıklama dalmak istemezdim ama burada belirgin bir mantık hatasını ifade etmeden geçemeyeceğim. Alem (yani evren), bizim bildiğimiz üç boyutla beraber, bildiğiniz gibi bir de zaman boyutunu içerir. Yani zaman ve evren aynı şeyin farklı biçimleridir. (Fiziğin ifadesiyle). Buna göre evrenin var olmadığı bir anda zamandan da söz edilemez. Yani evrenin yaratılmasından önceki bir zamanı tercih gibi bir durum söz konusu olamaz çünkü evrenin yaratılma anından önce zaman da yoktur. Evren yokken, önce yada sonra kavramı bir anlam ifade etmez.
-
Bu tartışma nereye gidiyor?
Vacant şurada cevap verdi: KaTliVaCib başlık Dini Konular - Din - Dinler
Şüphe, sınava tabi tutana mı yoksa tutulana mı edilir? Muhatabını karıştırmayalım. Siz bir dersin sınavına girdiğinizde bu dersin hocası kendi bilgisinden şüphe ediyor diye mi girersiniz? Yoksa Bilgisi test edilen sizmisiniz? Cevap oldukça açık. Allah'ın bizi şu an olduğumuz gibi yaratmış olması başka bir şekilde yaratamayacığının delili olamaz. -
Bu tartışma nereye gidiyor?
Vacant şurada cevap verdi: KaTliVaCib başlık Dini Konular - Din - Dinler
Bu dünyadaki varlığımızın temel amacı olarak neyi gördüğümüzle alakalı olsa gerek, kusura veya mükemmeliyete ihityacı. Allah, bu dünyaya sınav edilmek üzere gönderilidiğimizi (başka diğer amaçları da belirterek) Kuran'da bize bildiriyor. Evrene bu bakış açısından bakıldığında, evrenin şu anki hali, amaç edilenin yerine getirilmesi için her türlü araca sahip. Evren, sürekli işleşiyi, ortaya çıkışı ve madde olarak var oluşuyla mükemmeliği "anımsatmakta"; öngörülemezliği ve değişkenliği ile ise kusuru. İşte ortamı bu sınav edilişe elverişli kılanda evrenin olduğu hali. Yani Allah bizi sınav ediyorsa (ki inancım üzere ettiğine inanıyorum), bu sınavda "kopya çekmemize" izin vermeyecektir (Evrenin kusurlara müsait algılanabilir yapısıyla). Ancak bir yandan da bizlere kudretinin ve varlığının ip uçlarını vererek sezgilerimizi dürtüklemeye yöneltiyor. Her gün mucizeler görsek, Allah'ın varlığını bilimin ihtiyaç duyduğu derecede algılara yönelik bir netlikle kanıtlayan delillere ulaşabilsek, bu sınavın amacından sapma olmaz mıydı? -
İnsanların ar damarını zorlayan bi başlık atılırsa (doğrumu anladım bilmiyom) elbet ona tepki gösteren birileri olacaktır. Ama bu butonuna basılınca hareket eden test objeleri olduumuzu göstermez.
-
O oyunlar inşallah bozulur. Spekülasyon konusu olma ihtimali var dediğim konu, toplulukların silahsızlanma için getirdiği önerideki "insan haklarını ihlal edebilecek" kısmı. Bunun belirleyicisi kim olacak? Bu belirleyiciyi tüm devletler ortak olarak kabul edecek mi? Milli güvenlik söz konusu olunca BM'nin yeterli yaptırımı sağlayabileceği,temennim tersi yönde olsa da şüpheli bence.
-
Bugün bende annemi bir ssk hastanesine götürdüm. Ve ilk defa bizimde hstanede bi tanıdıımız vardı. O hastanenin kasvetli havası bi anda uçuveriyo. Bilmem anlatabiliyormuyum. Meğer bu hastane ne güzel bi yermiş. İşte böyle aptallaşarak çıktım hastaneden. Beni aptallaştıranın bu torpil mevzusumu yoksa insanların görevlerini hakkıyla yapmayı sadece hatır gönüle bağlamaları mı onu bilemiyorum işte.
-
Toplulukların gayretine diyecek yok da bir ülkenin insan haklarını ihlal etme ihtimali teşkil ettiği nasıl anlaşılacak? Bence bu spekülasyona gayet açık bi konu. Bugün ABD'de Irak'ın insan haklarını tehdit ettiğini savunuyor mesela.
-
Ramazan yaklaştığı şu günlerde saygıdan
Vacant şurada cevap verdi: sezar1 başlık Dini Konular - Din - Dinler
.....Türkçe konuşuyoz. Forumda isteyen istedii şekilde konuşur. Burası meslak yuvası deilki mesleki literatür kullanalım. Bilimsel bi şey konuşukuyosa onun gerektirdiği bilgiyi vermek yeterli olur. Nasılk söylendii başkasını ilgilendirmez -
Türkiyede yaşayan azınlıklar ve onların türkiyeile ilgili tavırları hakkındaki bir tartışmaya girmeden şunu söylemek istiyorum. Bu ülkeye sadece taşına toprağına aşık olup gelip yerleşen binlerce yabancı ülke vatandaşı var. Onlar neden kendine türk demek zorunda olsun. Zorunda olunan sadece türkiye de yaşamanın nimetlerinden faydalanmak istiyorsanız türklerin yaşam biçimine saygı göstermeniz olur.
-
Hayat, amaçlar peşinden koşmak ve bundan zevk almaktır. Sonunda peşinde koştuunuz şeyi unutturacak kadar zevk almak