quazimolo tarafından postalanan herşey
-
DTP ve demokratik sistem
Sayın biji tirkiye Yukarıdaki aktardığınız bilgi yanlıştır 2. paylaşım savaşı sonrası 1946'da SSCB nin desteğiyle İranın Hazar denizi kıyılarında Mahabat Kürt Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu devletin kurucusu - başkanı- Molla Mustafa Barzani'dir SSCB ve Emperyalist devletler arasındaki politika değişikliği sonucu desteksiz kalan Mahabat Kürt Cumhuriyeti İran ordularının saldırıları sonucu 1947 'de yıkılmıştır. Aktarmak istediğiniz dönem 1.Paylaşım savaşı sonrası ve T.C Kuruluş yılları ise ; Milli Mücadeleye Kürtleri katabilmek amacıyla Mustafa Kemal tarafından Amasya Protokolü ve sonraki süreçte Kürt aşiret liderleri ile yapılan görüşmelerde , Lozan görüşmeleri ve sonraki süreçte Kürtler için dil , ırksal ve kültürel haklarla birlikte ''yerel özerklik '' vaadi yapılmıştır. saygılar
-
Atatükçü Düşünce'den Google Sites'ı kapatma talebi
T.C. Tarihi hakkında hiçbir araştırmanız ve bilginiz olmadığı için mi böyle bir cevap verdiniz ..? Yeterli bilgiye sahipsiniz ama Devletimizi korumak adına gerçekleri tartıştırmamak için mi bu yanıtınız..?
-
ECELSİZ VE KEFENSİZDİ ÖLÜMÜN HALEPÇE!
Sayın Diyarbakırlı... Daha önceki yazılarımda da açık net bir şekilde belirtmeme rağmen anlatamadığımı düşünerek birlez daha denemeyi gerekli görüyorum.... Ben bir ülkeyi bir toplumu yorumlarken ; yönetici , sömürücü , baskıcı sınıflar ile ezilen ,sömürülen ,zulüm ve baskı gören geniş halk yığınlarını ayırarak yorumluyorum.. Tekrar ediyorum....Dünyanın hangi noktasında olursa olsun ABD Emperyalizmi ile girilen ilişki biçiminin ifadesi geniş halk yığınları açısından sömürülme , baskı ve zulümdür.....Yönetenler açısından ise bu azgın sömürüden pay almak refah ve zenginliktir.. Ben ileri geri konuşmuyor sadece sınıfsal bir tahlil yapıyorum...Senin işine gelmiyor olabilir.. Kuzey Irak Kürt Yönetimi , ABD ve Türkiyeninde olacağı yeni bir süreç ile sömürünün tüm kurumlarını oluşturuyorlar... Tabiki yeni oluşmaya başlayan sınıfın iktidarınıda... Mazlum Kürt halkı sömürülmeye devam edecek .... Sayın Mavi ve Diyarbakırlı.. Güçten ve sayılardan bahsediyordunuz sanırım... Vietnam ormanlarında 7 kişi bir direğe diktikleri bayrağın etrafında yemin ederek başladılar. İlk silahlar tahtadanndı. Karşılarındaki güç : Vietnam devleti ,ordusu ve işgalci Fransız ordusu. Daha sonra 500 000 kişilik dünyanın en gelişmiş ABD ordusu ....Sonuç omlarca yıl sonra zafer Kübada hurda bir tekneyle 85 kişi çakaralmaz silahlarıyla çıktılar... ..İlk çatışmadan 12 kişi sağ kaldı ... Cezayir ulusal Kurtuluş savaşı Angola bağımsızlık savaşı Libyadaki Ömer Muhtar ve Türkiye.......Türkler , Kürtler ,Çerkesler herkes birlikte... Ulusal Kurtuluş halk savaşları tarihine biraz bakmanızı öneririm..Güçler dengesi nasılmış..? Bağımsızlık ve Özgürlük Mücadelesinin tek yolu herşeye rağmen yüzmeyi öğrenmekten geçiyor.. Her zaman , o ikilemlerin dışında bir başka yol vardır... Saygılar
-
ECELSİZ VE KEFENSİZDİ ÖLÜMÜN HALEPÇE!
Yakışmadı...Mavi Denize düşen yılana sarılmaz Denize düşen yüzmeyi öğrenir boğulmamak için..... Ehveni - şer' in doğru olmadığını bilenlerdensin Çare mi demiştin Mavi.... Çare kendine kendi halkına güvenmeyle başlıyor ....
-
İlker Başbuğ'dan 'Türkiye vatandaşlığı' açılımı
''NATO'dan çıkılmalı , ABD ve AB bize zarar veriyor'' açıklamasını MGK' da yapan bir emekli Or. Gn.' in Ergenekon davasında sorgulanmasının ardından AKP nin 29 Mart seçimlerinde aldığı bu çok önemli ve ciddi yenilgi sonrası ... Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Çağdaş Eğitim Vakfı na yapılan baskınların toplumda yarattığı infialin ve AKP 'ye yönelen öfkenin örgütlenme hızını ve moralini arttırdığı bir süreçte .. Genelkurmay Başkanın ( ABD Emperyalist devletinin başkanı Obama'dan alıntılarla ) yaptığı konuşma bütünü değerlendirildiğinde ; sistemin istediği pozisyona çekilişinin belgesi ..... Ülkemizin geleceği ve TSK içinde yaşanacak çatışma süreci açısından düşündürücü....
-
Atatükçü Düşünce'den Google Sites'ı kapatma talebi
''Asıl yasakçı olan zihniyet tek tip var etmeye çalışan siyasal islamcılar ve emperyalistlerdir '' cümlenizin doğru olmasıyla beraber eksik olduğunu belirtmekte fayda var sanırım.. Bu Devlet değilmidir 1930 lardan sonra tek tip düşünen , kalıplaştırılmış ,aynılaştırılmış toplum yaratmaya çalışan.. İgalcilere karşı verilen ve kazanılan bir Ulusal Kurtuluş Halk Mücadelesi sonrası ilk yıllarında - yüzlerce yıl cemaat şeklinde yaşayan bir toplumu - ; ortak aidiyet duygusu , değerler birlikteliği ,ortak inanış oluşturarak yeni bir devlet , ulus yaratabilme iddiasıyla gönüllülük temelinde başlayan fakat 30 'lardan sonra baskı ,zor ve şiddetle devem ettirilen bu politikayı bu devlet uygulamadımı ?? 1950 lerden başlayıp bugün hala devam eden ABD Emperyalizminin bu sömürü ve zulüm düzenini bu devlet uygulayıp korumadı mı? Emperyalistlerle bu ülkenin tüm kurumlarını içselleştiren bu Devlet değilmiydi.? İMF ,Dünya Bankası ve yerli işbirlikçi sınıfı TÜSİAD ile ekonomiyi.....NATO ile TSK yı ABD emperyalizminin ileri bir karakolu haline bu Devlet getirmedi mi ? Bu ülkenin Ordusu 12 Eylül'de darbe yapıp bu ülkeyi karanlığa mahkum ettiğinde ABD başkanına - sanırım Carter- ''bizim çocuklar Türkiyede darbe yaptı başkanım '' dedirten ilişliyi ve bağı bu Devlet oluşturmadı mı ? Bugün - 7 yıdır - iktidar olan bu siyasal islam gücünü onlarca yıl boyunca besleyen , büyüten , palazlandıran önünü açan ve koşullarını yaratan kim peki..? Doğru olan cümlenizin bir eksiğini tamamlamak için .... Saygılar
-
ECELSİZ VE KEFENSİZDİ ÖLÜMÜN HALEPÇE!
Sayın Diyarbakırlı.. Bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini hızlandıran , bu mücadeleyi kitle- halk- nezdinde meşrulaştıran ve zaferi yakınlaştıran nedenlerin en önemlilerinden biri AÇIK İŞGAL koşullarının yaşanmasıdır...( Irakta olduğu gibi..) Kapitalizm -ve Emperyalizm- bir dönem dünya ülkerinin sömürülmesi için uyguladıkları bu açık işgal yönteminin süreç içerisinde o ülkelerde çok hızlı bir şekilde ulusal bilincin '' ulusal halk kurtuluş mücadeleleriyle '' uyanıp aldıkları birçok yenilginin sonuçlarından ( Türkiye , SSCB ülkeleri , Küba ,Vietnam ,Angola ,Yemen ,G.Kore ve benzerleri ) dersler çıkarmışlardır.... Bir çok yenilgiden sonra açık işgal dönemini kapatan Emperyalizm yeni süreçte sömürülerinin devamı için GİZLİ İŞGAL dönemini başlatmıştır...Kendi orduları ve yöneticileri - sömürge valileri vb - ile yaptıklarını süreç içerisinde o ülke içindeki yerli işbirlikçiler - sınıflar - aracılığıyla yapmaya başlamıştır.. ..Emperyalizme bağlı ekonomik sınıf ( TÜSİAD, toprak ağaları,tefeci ,bezirgan işbirliği ) , Devlet ve o ülkenin Ordusu aracılığı ile yaşanmaya başlanan bu süreçte kitleler gerçek sömürü ve bağımlılık ilşkisini görememiştir... Irak özelinde sohbete devam edebiliriz ...: ABD açık işgali ile yıkılan Saddamın -Baas- kanlı diktatörlüğünden sonra Iraklıların öncelikli hedefi bu sefer ABD Emperyaliziminin daha açık , daha kanlı diktatörlüğünü kovmanın ortak mücadelesini vermektir. Tarihte bu tür yaşanmış örneklerde mevcuttur.....Vietnam 'da yıllarca süren ulusal kurtuluş mücadelesiyle önce Fıransız işgalciler ülkeden kovulmuş , hemen ertesinde ABD Emperyalizminin işgaliyle başlayan süreçte savaşa hiç ara vermeden devam edilmiş ve Vietnam halkı zafere ulaşmıştır... Kuzey Iraktaki Kürt liderleri ve yöneticileri ABD ile girdikleri bu Gönüllü Bağımlılık ilişkisi içerisinde kendi halkıına - Irak Halklarına - ihanet ediyorlar... Saygılar
-
1 MAYIS TÜCCAR AKP'YE KARŞI ÇIKMA GÜNÜ
'' Bu zihniyetler.....' ne yapacak biliyormusun Sayın kaplan....?? Amudada kalksalar , tepetaklak da olsalar ABD Emperyalimi ve onun işbirlikçilerini bu güzel ülkemizden kovacak ve tam bağımsız ve özgür bir ülke yaratacak bu zihniyetler Ne yaparlarsa yapsınlar başaracağız Saygılar
-
Red edildikten sonra ne yapılmalı ?
Sayın Su prensi... '' Biliyorum beni her gördüğünde gene o sahte gülümsemesi ile kandıracak.'' ....... bence kandıran sensin . Çünkü duygularının ne olduğunu bilmiyorsun. İlgimi duyuyorsun , aşıkmısın , hoşlanıyormusun , .......birbuçuk ayda 3-4 kez konuşmayla nasıl hemen sevdin belli değil.. Sevgi bir Emek-Zaman dilimidir ....süreçtir kısacası Sevmenin , sevginin yaşanamadığı -yaşatılmadığı - bu nedenlede bilinmediği bir toplumda yaşıyoruz.. Suçu kadına atmak en ucuz , basit ve etkili bir yol.....Sende aynısını yapıyorsun.. Bence sen kandırıyorsun.. Saygılar
-
Ülkemizdeki okullarda ana dilde Kürtçe eğitime izin verilmeli mi?
ULUSLARIN -HALKLARIN- KADERLERİNİ TAYİN HAKKI ' ilkesine bağlı biriyim dostum... Bu yeryüzünde bağımsızlık , özgürlük mücadelesi ABD Emperyalizmi ve yerli işbirlikçilerine karşı bir savaş verilmeden kazanılamaz... Ben ''Kürtler '' derken ezilen ,sömürülen yıllardır zulme uğrayan mazlum Kürt halkından bahsediyorum...Yönetici elit kesim beni ilgilendirmiyor.. ABD ile Teksaslı YANKE' lerle işbirliği içindeki yönetici elit kesim kendi halkına ihanet ediyor ....ABD nin ortadoğudaki yeni ve en önemli uşağı olma planının uygulanmasını sağlıyorlar.. Neyin karşılığında bu uşaklık ..;Dilini ve geleneklerini kullanma hakkı ve bayrak adına.... Bu ülkenin 50-60 yıldır ABD tarafından yönetildiğini - sömürüldüğünü- ilkokul çocukları bile biliyor İşine yarayan hükümeti kuran , işine gelmeyeni düşüren ( Irak işgaline karşı çıkan Ecevit hük.) ,CİA ajanlarını başbakan ( Tansu Çiller) yaptıran , vb vb (söylenecek sözler gerçekler sayfalarca sürer ) Daha dün Genelkurmay başkanlığı valiliklere ABD ajanlarına bilgi verilmemesi konusunda uyarı yazısı gönderdi... Düşün artık ne kadar içimizdeler.. Hemde 50-60 yıldır. Sayın Diyarbakırlı.. Türkçe konuşuyoruz ,eğitim görüyoruz , Bayrağımız göklerde ....ama bağımsızlığımız ve özgürlüğümüz var mı?? Bu ülkede üniversite okuyan gençlerin yaklaşık %70 i bu ülkede gelecek göremediği için okullarını bitirince Avrupada Amerikada yaşamak -çalışmak -istediğini belirtiyor... Kuzey Irak Kürtleri ve Iraktaki işgale karşı savaşmadan Iraktaki halklarla birlikte ABD işgalcilcileri ve bugünkü işbirlikçilerini kovmadan bağımsızlığına özgürlüğüne kavuşamaz.. Türkiyede insanlık utancı olarak tarihe geçen ve PKK yi yaratan Diyarbakır cezaevi cehennemine karşı çıkamayan hiçbir Türk özgürleşemez ise , Kuzey Iraktaki hiçbir Kürt Ebu-Garib Cehennemine karşı savaşmadan özgürleşemez.... Ülkemiz için....tüm inanışlarımızın ,etnik kimlikerimizin bizde oluşturduğu şartlanmaların dışına çıkarak hep birlikte bu sömürü ve zulüm düzeninin yıkılması gerektiğini düşünüyorum Bence tüm önceliğimiz bu olmalıdır diye düşünüyorum Saygılar
-
1 MAYIS TÜCCAR AKP'YE KARŞI ÇIKMA GÜNÜ
Katılıyorum... Dünya İşöi ve Emekçi bayramında inadına 1 mayıs alanında....... saygılar
-
Ülkemizdeki okullarda ana dilde Kürtçe eğitime izin verilmeli mi?
Bence '' Irak Kürtlerini daha akıllı bir siyasetle kendi safımıza çekmemiz'' doğru olmazdı Sayın Diyarbakırlı... O dönem Iraklı Kürt liderlerinin Türkiye'de - özellikle Özal döneminde - girdiği ilişikler ülkemizdeki ABD nin yerli işbirlikçi sınıfının bir kısmının petrol hayalleri nedeniyle girilen ilşki biçimidir....Bu Kuzey Irak Kürtlerine bir şey kazandırmazdı....Sömürü devam edecekti.. Özal bir gazeteciye ''tabiki asıl düşüncem Kerkük petrolleri '' demiştir Ama ABD emperyalizmi hiç aracısız o petrollere el koyma planlarının çalışmalarına , dünyada kamuoyu desteği yaratmak için başlamıştı ...İzin vermezdi zaten.... Haklısınız ... '' en basit denokratik taleplerini tehdit olarak gördük .biz yanlış yaptık '' (Kenan Evren ve Eski genelkurmay başkanlarının Milliyet gazetesine yaptıkları açıklamalar... ) diyen ve bu yanlış politikalarını yıllardır uygulayan bir Devlet ve hala bunlar çarşaf çarşaf açıklanırken görmemekte anlamamakta direnen insanlar... '' ABD Müttefikliği '' Sadece ve sadece bir sömürü ilişkisidir..Sömüren ,zulmeden - sömürülen ,zulme uğrayan..( halklar açısından ) Yönetici ve sömürücü kesim kim olursa olsun -Türkiye ,Kuzey Irak Kürt yönetimi , Irak hükümeti , G:Kore ,Pakistan vb. bizler için farketmemeli.. Bizleri ilgilendiren tek şey özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi olmalı...Bununda tek yolu ABD Emperyalizmi ve onun bu ülkedeki yerli işbirlikçilerinin birlikte verilecek mücadeleyle kovulmasıdır..
-
Ülkemizdeki okullarda ana dilde Kürtçe eğitime izin verilmeli mi?
Herşeyden önce bu doğru bir soru değil sanırım .. Emperyalizmle girilen ilişki sınıfsaldır..Etnik değil. Karakteri gereği sistemin jandarmalığını yapan ABD kendisine - ve bu sömürü ve zulüm düzenine - en iyi hizmeti verecek en fazla karı sağlayacak olan sınıfı kendisine bağlar veya onu süreçte yaratır... Bizim ülkemizde bu ilşki tekelci sermaye aracılığıyla sürdürülmüş , Oligarşiyi oluşturan diğerleri prekapitalist unsurlar (toprak ağaları ,tefeci-bezirgan ) sömürü ile oluşan bu pastadan daha az pay'la yetinmek zorunda bırakılmış - süreç içinde güçlerini tümüyle yitirmişlerdir... Bu sömürücü ekonomik sınıfların yarattığı siyasal oluşumlar ise en iyi Amerikancı olabilmek , en karlı hizmeti verebilmek , bu sömürü ve zulüm düzeninin devamı için birbirleriyle yarışmışlardır.... Daha önceki yazımda dediğim gibi sömürücülerin yani ABD Emperyalizmi ve onun yerli işbirlikçilerinin etnik kimlikleri falan yoktur onların vatanı , etnik kimlikleri sadece sömürü dür ( yani yeşil dolarlar ) ''Türkiye ve TÜrkler onyıllardır .......'' cümlende ; dünyanın hiç bir yerinde halklar sistemle bu şekilde ilişkilendirilemez ..... 'Kahrolsun ABD Emperyalizmi' dediğimizde Amerikan halkına emperyalist demediğimiz gibi.. Bugün kuzey Irak Kürt yönetimi ve Irak Devletinin , ABD Emperyalizmiyle girdiği ilişki yüzünden Kürt ve Arap halklarından ayrı değerlendirilmesi gerektiği gibi.... Sayın Diyarbakırlı.. Daha önce İngiliz ve Fıransızların çizdiği sınırlar halkları nasıl bölmüş ve birbirine düşman hale getirerek sömürünün ve zulmün devamın sağlamışsa ... Bugünde ABD Emperyalizminin çizdiği - çizeceği - yeni sınırlar aynı nedenledir ve aynı sonucu doğuracaktır... Saygılar
-
Ülkemizdeki okullarda ana dilde Kürtçe eğitime izin verilmeli mi?
Sayın Diyarbakırlı... 1) Bu ülke , Emperyalizmin 3. bunalım dönemi özellikleri doğrultusunda ''Yeni sömürge '' bir ülkedir.Emperyalist ülkelerin dış halkasında ...hani Periferi ülke denir ya.. 2) Bu ülke NATO anlaşmasıyla Marshall yardımları ile başlayan ilişkileriyle Sosyalizmin yayılmasını önlemek için tüm kurumlarıyla ABD tarafından biçimlenen şekillendirilen bir ülkedir. 3) Bu ülke insanlarının ( halkları-azınlıkları-göçmenleri ) tümü ABD Emperyaliminin ve yerli işbirlikçilerinin sömürüsü ,baskısı ve zulmü altındadır.. sanırım anlatabildim... ''siz hangi akılla '' diye başlayan cümlen....Sohbetin ve tartışmanın düzeyini düşürme birdaha..... Petrolün kimin olduğu konusundaki düşüncemi merak ediyorsan : Bu ülkenin tüm yeraltı ve yerüstü kaynaklarının ve zenginliklerinin bu ülkede yaşayan herkesin eşit bir zenginliği olması gerektiğini düşünüyor ve bunun için savaşıyorsam.. Iraktaki tüm zenginliklerinde o ülke insanlarının ortak ve eşit zenginliği olduğunu düşünüyorum...(sadece kürtlerin değil) Bugün o petrol kürtlerin değil ABD emperyalizmi ve onun yerli işbirlikçilerinindir .. Anlaşmaları okuma zahmetine girseydin keşke..... Bugüne ve bu ülkeye ilşkin ise : Ben ülkemizin girdiği bu yeni süreçte bu ülke insanlarının ve özellikle Kürtlerle birlikte ABD Emperyalizmi ve onun yerli işbirlikçilerine karşı bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin verilmesinden yanayım. Ya birlikte bu mücadeleyi başaracağız yada kanla yoğrulacağız... Balkanlara , Pakistan-Hindistan ayrılığına, bugünkü Iraktaki bölünmeye bakmanda fayda var....Dünyada istisna olarak Çekoslovakyanın bölünmesinin dışında hepsi birbirini boğazlayarak sonuçlandı... Yeryüzünde İnsan olmanın kriteri ABD emperyalizmine karşı olmaktan geçiyor ..İşbirliğinden değil ABD Emperyalizmiyle işbirliği yapan her kes , her lider halkına insanliğa ihanet ediyordur... Saygılar
-
Yazıcıoğlu ve 5 kişiye hala ulaşılamadı..
Bu dünyanın heryerinde olduğu gibi bizim ülkemizdede , Her tür bireysel ve toplumsal farklılığı rededen ,ulusal ve toplumsal değerleri yerlebir eden , hiç bir sınır ve bayrak tanımadan Dünyayı en azgın şekilde sömürülür tek bir köy haline getiren , herkesi ve herşeyi kendi potasında kendine uyumlu bir hale getirerek eriten bir sistem... Bir avuç azınlığın (%20 ) kaynakların ve gelirin %80 nini tüketme lüksünün olduğu , büyük bir çoğunluğun (%80 i) aç,sefil ,yoksulluk içinde .......geride kalan %20 yi paylaşmaya bırakılan bir yaşam .. Sadece servetlerini karlarını artırmaktan başka bişey düşünmeyen ve bunu en açık ,en acımasız haliyle uygulayan bir avuç sömürücü ve onların iktidarını ve geleceklerini korumayla görevli ordusu ,polisi .. Bunların yetmediği yerde ''yürüyün -saldırın aslanlarım'' la görevlendirilecek körleştirilmiş ,şatlandırılmış ,kullanıldıktan sonra atılacak sivil uzantıları.. Bölüp parçalayan,kanla beslenen bu sömürü ve zulüm düzenini savunanlar hep var olacaktır.. Bu dünyanın heryerinde olduğu gibi bizim ülkemizdede , Bu düzene insanlık onuru adına karşı çıkan ,baş kaldıranlarda olacaktır. Birarda ,eşitlik ,kardeşlik ve özgürlük temelinde daha adil ,paylaşımcı ,insana ait ve yaşanabilir bir dünya için savaşanlar da olacaktır.. Sahi..... sen hangi taraftaydın..?? Onu söyle.. Boşver başka şeyleri. saygılar
-
Ülkemizdeki okullarda ana dilde Kürtçe eğitime izin verilmeli mi?
Sence bukadar basitmi Sayın Diyarbakırlı.. Ben bu ülkede yaşayan halkların , tüm etnik kimliklerin ve inanışların kendi dillerini -gelenek ve göreneklerini ,dinlerini inanışlarını yaşatmaları ve geliştirebilme özgürlüklerine eşitçe sahip olmalarından yanayım. Kardeşçe ve özgürce birarada yaşanması gerektiğini savunan ve bunun kavgasını verenlerdenim.. Keşke Obama ve Talabani örneğini dil özgürlüğü üzerinden vermeseydin...çok acı.. Irak petrolünü ele geçirmek bölmek ve ortadoğuda yeni bir İsrail yaratmak için İŞGAL eden ABD-İngiltere'nin kukla cumhurbaşkanı Talabani diyebilirdin.. ABD'nin Vietnamda yarattığı Saygon , 12 Eylülün yarattığı Diyarbakır , İşgal kuvvetleri ve Irak hükümetinin yarattığı Ebu garib işkencehanesinin Cumhurbaşkanı Talabani ... Irakta hergün yaşanan katliamlara , zulme ,soygun ve yeni bir sömürü çarkına ses çıkarmayan hatta o çarkın kuklaları haline gelen Kürt liderleri Barzani ,Talabani .... Petrolün gelirinin %70 ini ABD ye %30 unu kendine ayıran modern kürt ağaları (kürt burjuvazisi )' nın liderleri.. Burjuvazinin vatanı olmadığını , onun tek vatanının yeşil dolarlar olduğunu bilirsin sanırım Sayın Diyarbakırlı...Yoksa sende Emperyalist güçlerin halklara özgürlük getirdiği masalına inananlardanmısın...??? Saygılar
-
Yazıcıoğlu ve 5 kişiye hala ulaşılamadı..
NTV 'de CANLI GAZETEDE...... Baskın Oran anlatıyor... Muhsin Yazıcıoğlu 2006 da bana BBP yöneticisini göndererek özel görüşmek istediğini bildirdi.. Kabul Ettim Ama o dönemde görüşemedik.. Ölmeden 12 gün önce aynı yönetici ile tekrar haber gönderdi listedeki 10 kişiyle oturup görüşmek istediğini iletti... Liste deki kişiler : baskın oran,ahmet altan, kezban hatemi ,oral çalışlar,nuray mert ... Kezban Hatemi bu toplantı listesini ve kendisinede gönderilen listeyı ve Muhsin Yazıcıoğlunun isteğini kabul ettiğini onayladı...Ölümünden birkaç saat önce kendisiyle görüştüğünü onayladı... Muhsin Yazıcıoğlu tarafından görevlendirilen yönetici Dr.Selçuk Özdağ bu toplantı girişimini ve toplantıya çağrılan bu listeyi doğruladı.... Hırant Dink' in ölümünün Türkiye için kayıp olduğunu ve Hırant için Muhsin Yazıcıoğlunun şiir yazdığını anlatan ve şiirini okuyan Dr. Selçuk Özdağ anlattı... 2006 da değişime yönelik bu girişimlerde bulunan Muhsin Yazıcıoğlu o tarihten itibaren 6 (Kezban Hatemiye görede 18 ) trafik kazası geçirdi......
-
Bir Kürt Olarak...Güneşi Gördüm...
Harika......Yukarıdaki yazına kesinlikle katılıyorum...teşekkürler Sistemli bir şekilde uygulanan bu inkar ve kalıplaştırma , aynılaştırma politikası herhese herşeye uygulandı.. Fakat pandoranın kutusu açıldı..... Buradan geriye -eskiye- dönüş yok artık.. Sürece -sadece kendisinden doğru - müdahale etmek isteyen -eden- güç odakları fazlalaştı... Tabiki bunun nedeni onlarca yıldır ABD ve onun yerli işbirlikçileri tarafından zalimce uygulanan politikalar Bugün sistemin istediklerini -her güç odağının önüne bırakılanları - tartışıyoruz Tüm enerjimizi bu ülkede onlarca yıldır yaşanılanların etkisiyle - veya şartlanmasıyla- oluşan beklentilerimiz. , duygularımız , inançlarımız ,korkularımız ve etnik kimliklerimizle yorumluyor ve tartışıyoruz.... İstenen bu zaten..... Ben bunların dışına çıkalım diyorum Bu coğrafyadaki puuzle ' ı bir bütün olarak görelim .....Parçalar - Türk,Kürt,Alevi ,sunni ,liberal ,ulusalcı - ' dan değil ... Belki o zaman ABD -İsrail planını ve sonuçlarını görebiliriz.. Çünkü bu planda ayrılık ,kan ve gözyaşı var... Bu ülke insanları için.. saygılar
-
Bulent Arinc: ‘EN BÜYÜK KORKUM SİLOPİ'DEKİ KUYULARDAN İNSAN KEMİKLERİNİN ÇIKMASI’
Sayın dünyahepimizin. Ülkemizin ve onu çevreleyen çok geniş bir coğrafyanın içinden geçtiği bu süreci iyi tahlil etmemiz gerekiyor. Özelllikle jeopolitik konumu,toplumsal yapısı ,siyasal yapılanması ve onu etkileyen dış ve iç güçlerle birlikte düşünüldüğünde ülkemizin bir süreden beri içinde bulunduğu pazılın bütününü görmeye ve doğru yorumlanmaya ihtiyacı var... Hemde herzamankinden daha acil bir şekilde ..Ama etnik kimliklerimizden ,beklentilerimizden ,duygularımızdan bağımsız bir şekilde..... Ergenekon davası bugünden bakıldığında bile yıllarca sürecek , sürdürülecek bir dava. Ergenekon davası bu hükümetin planı değil tabiki Hükümetin kucağına bırakılan yapılması istenen : Bu ülke insanlarının gelecek onlarca yılını nasıl yaşayacağına ilşkin büyük pazılın sadece en önemli parçasından biri.. Ortaya saçılan : Güç odaklarını ve toplumun çok önemli ve dinamik kesimlerini oyalamaya ,yanlış yönlere bakmalarını sağlamaya , tepkileri nötralize etmeye dönük uygulamalar.Aynı zamanda muhalif kesimide sindirme uygulamaları.... Ergenekon davasını : Rusyanın Gürcistan içlerine girmesinden İsrailin Gazze katliamından, ABD nin Massa üssünün kapatılması etkilerinden, Suriye İsrael barış görüşmelerinden, Iraktaki -özellikle kuzey ırak-gelişmelerden, vb vb ....kısacası bu geniş coğrafyadaki güç merkezlerinin-ABD İsrail- ve Rusya- planlarından bağımsız değerlendirilemez.. Bu ülkede kim istemezki zalimlerin ,katillerin ,onlarca yıldır yargısız-yargılı- infazcıların ortaya çıkarılıp yargılanmasını.. Bence ,ortaya saçılan-atılan- 'la değil perdenin arkasındakini merak etmek gerekiyor.. Yıllaca sürecek bu davayla yapılmak istenen ne?? Gerçek plan ne?? Ben niyetin sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.. Gerisi teferruat dostum.....saygılar
-
Bir Kürt Olarak...Güneşi Gördüm...
Sayın Sardunyam... Öncelikle , ben Türküm ve TC vatandaşıyım... İki insandan bahsedilmiyor benim yazımda...Ya okuduklarınızı algılamada bir sorununuz var yada inatla güneşi balçıkla sıvamaya çalışıyorsunuz.. 70-80 yıl boyunca benim bu güzel ülkemde devletin tüm kurumlarıyla birlikte sistemli bir şekilde nasıl bir inkar politikası izlendiğinden bahsediyor o belgeler.. Cevap yazında Mustafa Kemalin o bir cümlelik yazısını aktarmaya çalışacağına (güneşi balçıkla sıvamaya çalışacağına ) , Bu ülkenin ulusal kurtuluş mücadelesini ve lideri Mustafa Kemali biraz daha doğru anlamaya -yorumlamaya çalışmanı öneririm. ****** göre burada, üçü kayıt ve imzaaltına alınmış, ikisi gizli sayıldığı için kayıt altına alınmamış beş protokol hazırladılar. (Gizli protokollerde ne olduğunu hala bilmiyoruz.) Bunlardan Kürt meselesine değinen 22 Ekim 1919 tarihli İkinci Protokol?deki bazı ifadeler, 1960?lı yıllara kadar kamuoyundan özenle saklandı. IRK HUKUKU ? Gözlerden saklanan cümleler, aşağı koyu renkle (sadeleştirerek) gösterdiğimiz cümlelerdi: ?Beyannamenin [sivas Kongresi sonuç bildirisi] birinci maddesinde Osmanlı Devleti?nin düşünülen ve kabul edilen sınırının Türk ve Kürtlerin oturduğu araziyi kapsadığı ve Kürtlerin Osmanlı toplumundan ayrılmasının imkansızlığı izah edildikten sonra bu sınırın en asgari bir talep olarak kabul edilmesinin temini lüzumu müştereken kabul edildi. Bununla birlikte Kürtlerin gelişme serbestliğinisağlayacak şekilde ırk hukuku ve sosyal haklarbakımından daha iyi duruma getirilmelerine izin verilmesine ve yabancılar tarafından Kürtlerin bağımsızlığını gerçekleştirme amacını güder gibi görünerek yapılmakta olunan karıştırıcılığın önüne geçmek için buhususun şimdiden Kürtlerce bilinmesi hususu uygun görüldü..." Protokoldeki bu ifadelerin en önemli yanı Kürtlerin ?ırk hukuku? denilerek, onların farklı bir etnisiteden geldiklerinin Mustafa Kemal ve muhatapları tarafından kabul edilmesidir. Bu sözlerin Milli Mücadele?ye Kürtleri katmak için verildiği açıktır EL CEZİRE KOMUTANLIĞINA TALİMAT ? ?Özerklik? konusunda TBMM zabıtlarına geçmiş tek olay, 22 Temmuz 1922 tarihinde Meclis?te okunan Kürdistan hakkında Büyük Millet Meclisi Heyetinin Elcezire (Irak) cephesi kumandanlığına yazılmış 15 Temmuz 1922 tarihli talimatıdır. Oldukça uzun bu talimatın Kürtlere özerklikle ilgili bölümlerinde (sade Türkçe ile) şöyle denmektedir: ?1- Aşamalı olarak, bütün ülkede ve geniş ölçekte doğrudan doğruya halk tabakalarının ilgili ve etkili olduğu bir biçimde yerel yönetimlerin oluşturulması iç siyasetimizin gereğidir. Kürtlerle meskûn mıntıkalarda ise, hem iç politikamız ve hem de dış siyasetimiz açısından aşamalı bir yerel yönetim kurulmasını savunmaktayız. 2-Milletlerin kendi kaderlerini bizzat idare etmeleri bütün dünyada kabul edilmiş bir prensiptir. Biz de bu prensibi kabul etmişizdir. Tahmin olunduğuna göre Kürtlerin bu zamana kadar yerel yönetime ilişkin örgütlerini tamamlamış ve başkanlarını ve yetkililerini bu amaç uğruna bizim tarafımızdan kazanılmış olması ve oyları açık ettikleri zaman kendi kaderlerine zaten sahip olduklarını Türkiye Büyük Millet Meclisi idaresinde yaşamaya talip olduklarını ilan etmelidir. Kürdistan?daki bütün çalışmanın bu gayeye dayanan siyasete yöneltilmesi Elcezire kumandanlığına aittir?.? Elcezire?nin idaresi ile ilgili üç maddesi daha olan talimatıMustafa Kemal imzalamış. (TBMM.Gizli Celse Zabıtları, Cilt 3, TBMM Basımevi, 1980, s. 550-551.) İZMİT BASIN KONFERANSI ? Kürtlere ?özerklik? verilmesi ile ilgili şüphesiz en açık belge Mustafa Kemal?in İsmet Paşa ve ekibi Lozan?da ter dökerken, 14 Ocak 1923?de başlayan ve 20 Şubat?a kadar 35 gün süren Batı Anadolu gezisi kapsamında, 16 Ocak akşamı başlayıp 17 Ocak sabahına kadar, İzmit Kasrı?na davet ettiği dönemin ünlü gazetecileriyle yaptığı sohbet toplantısının metinleridir. (Mustafa Kemal?in annesi bu gezi sırasında vefat etmiş, Mustafa Kemal Latife Hanım?la bu gezi sırasında evlenmiştir.) Vakit?ten Ahmet Emin (Yalman), Tevhid-i Efkar?dan Velit Ebuzziya, İleri?den Suphi Nuri (İleri), Tanin?den İsmail Müştak (Mayakon), Akşam?dan Falih Rıfkı (Atay), İkdam?dan Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), İzmit İleri?den Kılıçzade İsmail Hakkı ve Kızılay Derneği Başkanı Dr. Adnan (Adıvar) ile Halide Edip?in (Adıvar) özel olarak çağrıldığı bu toplantı TBMM?nin yeminli dört katibi tarafından zabıt altına alınmış ancak konuşmaların yayınlanmaması kararlaştırılmıştı. Yine de 20 Ocak 1923?te ?Mustafa Kemal?in kontrol ve tasvibinden geçtiği anlaşılan bir haber-bildiri yayınlandı. Sohbette alkollü içkilerden Hilafet makamına, azınlıklardan kadın mebuslara kadar 60?ı aşkın konu ele alındığı halde, Nutuk?ta sadece Hilafet?le ilgili bölümleri yer aldı, Kürtlerle, Batı Trakya'yla ve Rusya Türkleriyle ilgili bazı cümleleri neredeyse başından itibaren sansürlendi. Belgenin aslını ise kasalarda saklandı, araştırmacılara açılmadı. Kürtlerle ilgili olarak, aşağıdaki cümleleri okumak için tam 64 yıl bekledik: ?Ahmed Emin Bey - Kürt sorununa temas buyurmuştunuz. Kürtlük sorunu nedir? Bir iç sorun olarak temas buyurursanız çok iyi olur. Mustafa Kemal - Kürt sorunu bizim yani Türklerin çıkarına olarak da kesinlikle söz konusu olamaz. Çünkü bildiğiniz gibi bizim milli sınırımız içinde var olan Kürt unsurlar o şekilde yerleşmişlerdir ki pek az yerlerde yoğundur. Fakat yoğunluklarını kaybede kaybede ve Türk unsurunun içine gire gire öyle bir sınır doğmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istersek türlüğü ve Türkiye?yi mahvetmek gerekir. Sözgelimi, Erzurum?a kadar giden Erzincan?a, Sivas?a kadar giden Harput?a kadar giden bir sınır aramak gerekir. Ve hatta Konya çöllerindeki Kürt aşiretlerini de gözden uzak tutmamak gerekir. Dolayısıyla başlı başına bir Kürtlük düşünmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür yerel özerklikle oluşacaktır. O halde hangi livanın halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir. Bundan başka Türkiye?nin halkı söz konusu olurken onları da beraber ifade etmek gerekir. İfade olunmadıkları zaman bundan kendilerine ait sorun yaratmaları daima mümkündür. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem Kürtlerin hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden oluşmuştur ve bu iki unsur, bütün çıkarlarını ve kaderlerini birleştirmişlerdir. Yani onlar bilirler ki, bu ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz.? saygılar..
-
Bir Kürt Olarak...Güneşi Gördüm...
SAYIN SÜHEDA ......... ...GERÇEKLERİ KONUŞALIM İSTERSENİZ ********....(umarım sabırla okursunuz bu belgeleri ) Zilan Deresi cesetlerle dolunca İsmet Paşa noktayı koydu: “Bu ülkede sadece Türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur” (Milliyet, 31 Ağustos 1930) Adalet Bakanı Mahmut Esat (Bozkurt) ise lafı gevelemeyecekti: “Biz Türkiye denen dünyanın en hür ülkesinde yaşıyoruz. Mebusunuz inançlarından samimiyetle bahsetmek için buradan daha müsait bir ortam bulamazdı. Onun için hislerimi saklamayacağım. Türk bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler!” (Milliyet, 19 Eylül 1930) “Bölgenin, kendilerini Kürt sananlar lehindeki nüfus strüktürünü Türk lehine çevirmek için, Karadeniz sahillerindeki fazla nüfusla, memleket dışından gelen Türkleri bu bölgeye yerleştirmek, bölgedeki kendilerini Kürt sananları bölge dışına hicrete teşvik ve bu hicreti finanse ederek, memleketin Türk çocuğu bulunan yerlerine iskan etmek...” Yıl: 1961... 27 Mayıs’ta iktidara el koyan askerler, “vatanın bütünlüğü” konusunda endişeliydi. Muhtemel bir Kürt sorununu önlemek için tedbir araştırıyorlardı. Şunu görmüşlerdi: “Vatan bütünlüğünün yegane garantisi, bölge halkını devlete daha sıkı bağlamaktı.” Bunun temini için “İnkılap Hükümeti”, Devlet Planlama Teşkilatı’na konuyu inceleme görevi verdi. DPT bünyesinde bir “Doğu Grubu” oluşturuldu. Bu grup, bir dokümantasyon merkezi kurarak bölgeyle ilgili MAH’ta (MİT) Genelkurmay’da, Emniyet’te ne bilgi varsa toplayacak ve “bölgenin nüfus strüktürünü değiştirme ve asimilasyon bakımından” gerekli politikaları saptayacaktı. “Doğu Grubu”, 8, 10 ve 16 Şubat ile 24 Mart 1961’de “bölgede çalışmış ve çalışmakta olan başlıca idare ve siyaset adamları”nı bir araya getirdi, ortaya çıkan önerileri Hükümet’e iletti. Gürsel kabinesi, raporu 18 Nisan’da görüştü ve kabul etti. Yayınladığı kararname ile Bakanlıklarca fiiliyata geçirilmesini istedi. Ancak Hükümet o yılın Ekiminde yapılan seçimle devrildi. Yerine Kasım’da İnönü Başkanlığı’nda kurulan AP-CHP koalisyonu geldi. Bunun üzerine “Kürt dosyası”, “bir muhtıra ile” yeni hükümete iletildi ve uygulamanın devamı istendi. “Politika Dairesi Başkanı Kurmay Albay Haşim Tosun” imzasıyla yeni hükümete gönderilen raporun giriş yazısında kibarca “Bunu, sizin tasarruf hakkınızı kullandığımız şeklinde yorumlamayın, size bir yardım kabul edin” deniliyordu. KİŞİYE ÖZEL ZATA MAHSUS T.C. BAŞBAKANLIK KANUNLAR VE KARARLAR TETKİK İDARESİ Karar sayısı .5/1108 KARARNAME SURETİ Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından hazırlanan 3 Nisan 1961 gün ve DPT-SPD-DG-2400 sayılı ilişik “Devletin Doğu ve Güneydoğu‘da uygulayacağı kalkınma programının esasları” adlı rapor Bakanlar Kurulunun 18 Nisan 1861 günü yaptığı oturumda müzakare ve kabul edilmiş ve a. Mezkur esasların Devlet Planlama Teşkilatınca planlama, koordine ve tatbikinin yapılması, b. Esasların yerine getirilmesi için DPT’nin ilgili Bakanlıklar mümessilleriyle kuracağı özel komisyonlarda programlaşan hususların Bakanlıklarca fiiliyat sahasına konulması, 18 Nisan 1961 tarihinde kararlaştırılmıştır. Devlet Bakanı ve Devlet Bakanı ve Devlet Bakanı Başbakan Başbakan Yrd. S. ULAY Org. Cemal GÜRSEL F.ÖZDİLEK Devlet Bakanı Adalet Bakanı Milli Savunma Bak. H. MUMCUOĞLU E. TÜZEMEN M. ALANKUŞ İçişleri Bakanı Dışişleri Bakanı Maliye Bakanı N. ZEYTİNOĞLU S. SARPER K. KURDAŞ Milli Eğitim Bakanı Bayındırlık Bakanı Ticaret Bakanı A. TAHTAKILIÇ Prof. M.GÖKDOĞAN M. BAYDUR Sa. Ve Sos.Y. Bakanı Güm. Ve Tekel Bakanı Tarım Bakanı R. ÜNER F. AŞKIN O. TOSUN Ulaştırma Bakanı Çalışma Bakanı Sanayi Bakanı V. O. MERSİNLİ C. TALAS K. KURDAŞ Turizm Bakanı İmar ve İskan Bakanı C. BABAN R. ÖZAL Suretinin aynıdır. Haşim TOSUN (Kur.Alb. Politika D. Başkanı) ESBABI MUCİBE İttihat Terakki de düşünmüştü Kısmen İttihatçıların 1913-1918 arası uyguladığı yöntemi (Bu konuda bkz: Fuat Dündar, “İttihat ve Terakki’nin Müslümanları İskan Politikası”, İletişim, 2001) çağrıştıran bu teklif, nasıl uygulanacaktı? Raporda bunun yöntemi ayrıntılarıyla ortaya konmuş. İşte rapordaki önerilerden bazıları: HİCRET ESASLARI Kürtler,“Türk çocuğu”bulunan yerlere... • ASİMİLASYON: Halihazır İskan Kanunu ve tatbikatını, tesbit edilen politika ihtiyaçlarını karşılayacak ve asimilasyon temin edecek şekilde incelemek ve tadil etmek... • HİCRET : Bölgenin, kendilerini Kürt sananlar lehindeki nüfus strüktürünü, Türk lehine çevirmek için, bölgelerindeki iktisadi şartların zorluğu karşısında başka taraflara hicrete mecbur kalan Karadeniz sahillerindeki fazla nüfusla, memleket dışından gelen Türkleri bu bölgeye yerleştirmek, bölgedeki kendilerini Kürt sananları bölge dışına hicrete teşvik ve bu hicreti finanse ederek, memleketin Türk çocuğu bulunan yerlerine iskan etmek... • IRAK KÜRTLERİNDEN AYIRMAK: Türkiye’de kendilerini Kürt sananlarla İran ve Irak’taki Kürtlerin irtibatını kesme bakımından bölgeyi, kendilerini Kürt sananların çoğunluğunu dağıtmak üzere, sistemli bir şekilde bölecek iskan sahalarına ayırmak... • KONTENJAN KADRO: Bölgeden batıya ve batıdan bölgeye nüfus akışını temin maksadıyla doğu ve batıda resmi ve özel sektöre ait sınai, zirai ve ticari tesislerin personel kadrosunun muayyen bir nisbetini, diğer bölge halkından olan işçiler için kontenjan olarak tefrik etmek... • MİSYONER YETİŞTİRMEK : Planlanan bölge okulları, köy okulları ve meslek okullarının faaliyete geçirilmesi... kız ve erkek misyoner yetiştirilmesi ve bunun için hususi müessese kurulması... Bölge halkından kabiliyetli ve küçükten asimile edilen gençlere yüksek tahsil imkanları sağlanması... • KÜRT MEMURLAR : Doğuya kendilerini Kürt sananlardan vali, kaymakam, hakim, jandarma subayı, ordu subayı, assubay, öğretmen, memur gönderilmesi... • RADYODA PROPAGANDA: Radyo vasıtasıyla Türkçe güfteleriyle mahalli havaların çalınması ve mahalli radyoların, bölge için, propaganda uzmanlarından müteşekkil gruplar tarafından hazırlanacak programları yayması... • İNANDIRMA FAALİYETİ: Irk bakımından, Türk siyasi düzeninin kendi menfaatleri bakımından en elverişli, en emin ve en çok imkan sağlayan düzen olduğunu telkin eden bir inandırma faaliyetine girişilmesi... • TİYATROCULAR, AŞIKLAR: Uzmanlar tarafından hazırlanmış skeçler oynayacak küçük tiyatro ekiplerine, bölgenin lisanına vakıf saz şairlerine yukarıdaki fikirlerin aşılanması... • KÜRT MESELESİ YOKTUR: Dünya entelektüel muhitine Türkiye’de bir Kürt meselesinin mevcut olmadığının anlatılması... • DOĞUNUN TÜRK TARİHİ: Bir üniversiteye bağlı derhal bir Türkoloji Enstitüsü kurularak kendini Kürt sananların menşelerinin Türk olduğunun ispat olunarak yayınlanması... Doğunun Türk tarihinin yazılarak neşredilmesi... • DAĞLI TÜRKLER : İslam Ansiklopedisi, Rus alim ve politikacısı Minovski’nin tarafgirane bir surette, kendini Kürt sananların menşeinin İrani olduğunu iddia eden yazısını alarak, kendilerini Kürt sananlar kısmında neşretmekle, Lozan’da delegelere kabul ettirilen, kendilerini Kürt sananların dağlı Türkler olup, menşelerinin Turani olduğu tezi ile de tezada düşülmüştür. Doğulu münevverler arasında münakaşayı mucip olan ve ayrılık taraftarlarına tutamak veren bu hatanın, derhal tashih edilmesi... • MENŞELERİ TURAN: Kendilerini Kürt sananların, menşelerinin Turani kavimlere dayandığı hakkında, çeşitli yönlerden arayışlar yapılmaya ve neticelerinin türlü neşir vasıtalarıyla yayılması.
-
Canlı yayında AKP isyanı..
Bu ülkede solcu,devrimci ,muhalif ,aydın olabilmek yaşananlara karşı onurlu bir duruşu gerektirir bir yaşam biçimidir aynı zamanda Çok ağır bedelleri olan bir yaşam duruşu.. Medya show adamının bir sözü veya bir davranışıyla aynı potaya koymanızı doğru bulmuyorum Biraz daha düzeyli ve doğru benzetmeler yapmanız gerekiyor....saygılar
-
Türkiye'nin ETNİK HARİTASI
Tartışmaya katkı sunmak açısından.....(20-ocak-1923) “Ahmed Emin Bey - Kürt sorununa temas buyurmuştunuz. Kürtlük sorunu nedir? Bir iç sorun olarak temas buyurursanız çok iyi olur. Mustafa Kemal - Kürt sorunu bizim yani Türklerin çıkarına olarak da kesinlikle söz konusu olamaz. Çünkü bildiğiniz gibi bizim milli sınırımız içinde var olan Kürt unsurlar o şekilde yerleşmişlerdir ki pek az yerlerde yoğundur. Fakat yoğunluklarını kaybede kaybede ve Türk unsurunun içine gire gire öyle bir sınır doğmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istersek türlüğü ve Türkiye’yi mahvetmek gerekir. Sözgelimi, Erzurum’a kadar giden Erzincan’a, Sivas’a kadar giden Harput’a kadar giden bir sınır aramak gerekir. Ve hatta Konya çöllerindeki Kürt aşiretlerini de gözden uzak tutmamak gerekir. Dolayısıyla başlı başına bir Kürtlük düşünmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür yerel özerklikle oluşacaktır. O halde hangi livanın halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir. Bundan başka Türkiye’nin halkı söz konusu olurken onları da beraber ifade etmek gerekir. İfade olunmadıkları zaman bundan kendilerine ait sorun yaratmaları daima mümkündür. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem Kürtlerin hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden oluşmuştur ve bu iki unsur, bütün çıkarlarını ve kaderlerini birleştirmişlerdir. Yani onlar bilirler ki, bu ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz.” Ayrıca.... 12 Aralık 1922 tarihli Lozan oturumda, İsmet İnönü "Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Türklerin olduğu kadar Kürtlerin de hükümetidir. Çünkü Kürtlerin gerçek ve meşru temsilcileri Millet Meclisi´ne girmiştir. Türklerin temsilcileriyle aynı ölçüde ülkenin hükümetine ve yönetimine katılmaktadırlar. Kürt halkı ve meşru temsilcileri, Musul Vilayeti’nde oturan kardeşlerinin anayurttan ayrılmasına razı değillerdir" Irkçılık mı demiştiniz..? Zilan Deresi cesetlerle dolunca İsmet Paşa noktayı koydu: “Bu ülkede sadece Türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur” (Milliyet, 31 Ağustos 1930) Irkçılık mıdemiştiniz.?? Ödemiş'te bir konuşma yapan Adalet Bakanı Mahmut Esat (Bozkurt) ise lafı gevelemeyecekti: “Biz Türkiye denen dünyanın en hür ülkesinde yaşıyoruz. Mebusunuz inançlarından samimiyetle bahsetmek için buradan daha müsait bir ortam bulamazdı. Onun için hislerimi saklamayacağım. Türk bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. *********. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler!” (Milliyet, 19 Eylül 1930 saygılar...
-
Bulent Arinc: ‘EN BÜYÜK KORKUM SİLOPİ'DEKİ KUYULARDAN İNSAN KEMİKLERİNİN ÇIKMASI’
Sayın Diyarbakırlı Arınç'ın sözlerini neden aldığını anlayamadan yorum yapmak zorundayım.. Evet..... nekadar güzel ve doğru şeyler söylemiş değilmi?? Benim için ,..söylenen , yazılan kadar söyleyen ve yazan söyleyemedikleri ve yazamadıkları önemlidir.. Arınç asit kuyularını eleştirirken aslında yönteme karşı çıkıyor. Onlara göre; baltalar , palalarla ve ateşle yapılmalı Hamile kadını öldürürken karnını yarıp''bu komünist ****'' deyip cenini duvara çarpmalı , bıçaklarla göz oyarak öldürmeli ,tecavüz edip ''cennete gidemesin'' diye ondan sonra öldürmeli, ateşle diri diri insanları yakarken ''allahü ekber'' sloganları ile kendinden geçmeli , etek giyiyor diye kadınların bacaklarını jiletlemeli ,asit atmalı, başı açık geziyor diye zorla şiddet kullanarak saç kesmeli vb vb vb Belge veya bilgimi istiyorsun sayın diyarbakırlı.. Maraş katliamlarını oku ifadeleri incele Çorum katliamı Sivas katliamı ...... Yüzlerce veya binlerce yıl geriye gitme sakın 20-30 yıl öncesi ülkemize bi bak Alevi olduğu için , CHPli olduğu için ,Devrimci olduğu için...... diğeri olduğu için Sayın Diyarbakırlı , Dün o katliamları yapanların bugün demokrat olduğunumu sanıyorsun ? Asit kuyularının açılmasını Yargısız -veya yargılı- infazların faillerinin ortaya çıkarılmasını demokrasi ,insan hakları için bir gelişme olarakmı görüyorsun sayın diyarbakırlı ? Keşke etnik kimliklerimizin ,dinsel duygularımızın,kalıplarımızın ,ezberlerimizin dışına çıkabilsek gelişmelere ve değişimlere oradan bakabilsek.....saygılar
-
Yerel seçimler yaklaşırken...
umut her zaman var...umudu olanlar var oldukça....umut başkalarını beklemekte değil kendi yüreklerimizde ve o küçük adımı atabilmekte ....yani ben varım diyebilmekte sanırım..slmlr